Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1923 E. 2020/463 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1923 Esas
KARAR NO: 2020/463
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/11/2018
NUMARASI: 2018/376 Esas, 2018/1185 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 20/02/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 18.04.2018 tarihli dava dilekçesinde, borçlu şirket hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun, şirket adresinin Kayseri İli sınırları içinde olması nedeniyle İcra takibinin yetkili icra dairesinde açılmadığı gerekçesiyle yetki itirazında bulunduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasında 05.06.2017 tarihinde “ Reklam Ajansı Hizmet Ve İşbirliği Sözleşmesi “akdedildiğini, sözleşmenin 14. maddesi gereğince sözleşmeden kaynaklanan ihtilafların hallinde yetki konusunda İstanbul veya Kayseri Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olacağı hususunun kararlaştırıldığını, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan tüm yükümlülüklerini zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, müvekkilinin tüm ısrarlarına rağmen takibe konu alacağını tahsil edemediğini, takibe itirazın haksız olduğunu iddia ederek, İtirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak kaydıyla İcra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili şirketin, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2014/21792 sayılı FETÖ/PDY soruşturması kapsamında, Kayseri 2. Sulh Ceza Mahkemesinin, 18.08.2016 tarihli, 2016/3005 D.İş ve Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/342 Esas sayılı dosyasında 26.09.2016 tarihinde verilen ara karar ile Ceza Muhakemesi Kanunun 133. maddesi gereğince şirketlerin yönetimi ile görevli kayyım ataması yapıldığını, 01.09.2016 tarihli mükerrer Resmî Gazetede yayınlanan 674 sayılı KHK m.19 ve Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı gereğince kayyımlık görevinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredildiğini, 680 sayılı KHK m.81.uyarınca TMSF’nin ilişkili olduğu Başbakan Yardımcılığı Makamı ve TMSF tarafından yönetim kurulunun oluşturulduğunu, şirketin yönetim kurulu tarafından yönetildiğini, yetkili İcra Dairelerinin Kayseri İcra Daireleri olduğunu, davacının sözleşme hükümlerini yerine getirmediğini, sözleşmenin başlangıç tarihinden itibaren 9 ay geçmesine rağmen yerine getirilmemesi, sözleşmede belirtilen raporlama analizlerin yapılmamasının tespiti sonucunda davacı ile akdedilen sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, fesih tarihine kadar tüm ödemelerin banka üzerinden yapıldığını, tebliğ edilmiş olan Kasım ve Aralık aylarına ait faturaların ise davacı tarafın sözleşmeye konu edimlerini yerine getirmemesi ve ayıplı ifa nedeniyle iade edildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini ve %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, 20.07.2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler neticesinde kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek ve tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17.08.2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile İcra ve İflas takipleri hakkında 670 sayılı KHK nin 5’inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verileceği, birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararda davacı veya alacaklının 670 sayılı KHK ‘nin 5. maddesindeki usule uygun olarak ilgili idare makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içerisinde başvurulabileceği, idari başvuru sonunda idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabileceği, idari yargının verdiği kararın kesin olduğu uyuşmazlığın adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamayacağı hükmünün getirildiği, iş bu davada davanın, 18.04.2018 tarihinde, takibin 16.02.2018 tarihinde başlatıldığı, gerekçesiyle, davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle kesin olarak reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın 675 sayılı KHK’nın 16.maddesine ve 670 sayılı KHK ‘nın 5. maddesi gerekçe gösterilerek dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmiş ise de davalı şirketin ilgili KHK ‘larda belirtildiği şekilde kapatılmadığını, sadece kayyım atandığını faaliyetlerine devam ettiğini, Maliye Bakanlığı ‘na yazılacak yazı ile durum tespitinin mümkün olduğunu, bu konuda da kararda belirtildiği gibi idari makamlara başvurulması halinde davanın ilgili KHK hükümleri gereğince reddedileceğinin açık olduğunu, her ne kadar kesin olarak karar verilmiş ise de temyiz denetimine açık olduğunu, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflarının istinaf konusunda yanıltılmaları nedeniyle temyiz süresinin başlamadığını iddia ederek, kararın ortadan kaldırılmasını istemiştir. İlk derece mahkemesi tarafından 15/04/2019 tarihli ek karar ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kararın kesin olduğu gerekçesi ile HMK’nın 346.maddesine göre reddine karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından ret kararına karşı yasal sürede istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri olarak; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf dilekçesindeki iddiaları tekrarlayarak kararın kaldırılmasını ve usul yasaya ilk kararında ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, reklam ajansı hizmet ve işbirliği sözleşmesi kapsamında fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Uyuşmazlık, terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 133.maddesi uyarınca kayyum atanan ve devamında kayyumların yetkileri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen şirketler aleyhine açılan davalar hakkında davanın dava şartı yokluğu nedeniyle ret kararının usulüne uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından ve özellikle davalı vekilinin cevap dilekçesi ve eklerinden, davalı şirketin, Anayasanın 121.maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunun 4.maddesine göre; Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 15/08/2016 tarihinde kararlaştırılan 1 Eylül 2016 tarihli, 29818 sayılı ikinci mükerrer Resmi Gazetede yayınlanan, 674 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkındaki KHK’nin 19.maddesinde; Kayyımlık yetkisinin devri ve tasfiye üst başlığı ile “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkileri, hakim veya mahkeme tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilir ve devirle birlikte kayyımların görevleri sona erer. (2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra ve olağanüstü halin devamı süresince terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca şirketlere ve bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesi uyarınca varlıklara kayyım atanmasına karar verildiği takdirde, kayyım olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu atanır. (3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen şirketler hariç olmak üzere; birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki şirketlerin mali durumu, ortaklık yapısı, diğer sorunları veya piyasa koşulları nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilmesi durumunda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu şirketin yahut varlıklarının veya bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesinde belirtilen varlıkların satılmasına veya feshi ile tasfiyesine karar verebilir. Satış ve tasfiye işlemleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yerine getirilir.” hükmü gereğince davalı şirkete kayyumların görevi TMSF’ye devredilmiştir. Anayasanın 121.maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunun 4.maddesine göre; Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 02/01/2017 tarihinde kararlaştırılan 06 Ocak 2017 tarihli 29940 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayınlanan 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkındaki KHK’nin 81 maddesi ile; “10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 19 uncu maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “(3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen şirketler hariç olmak üzere; birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki şirketler, soruşturma ve kovuşturma sonuna kadar, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun gözetiminde, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakanın atadığı yöneticiler tarafından ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli tüccar gibi yönetilir. Bu şirketlerin yöneticileri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakan tarafından atanır ve görevden alınır. Bu şirketlerin mali durumu, ortaklık yapısı, piyasa koşulları veya diğer sorunları nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığının tespit edilmesi durumunda, şirketin yahut varlıklarının veya 5271 sayılı Kanunun 128 inci maddesinin onuncu fıkrasında belirtilen malvarlığı değerlerinin satılmasına veya feshi ile tasfiyesine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakan tarafından karar verilebilir. Satış ve tasfiye işlemleri ilgili şirketin yönetim kurulu tarafından yerine getirilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakan onayıyla belirlenir.” hükmü gereğince davalı şirkete TMSF’nin ilişkili olduğu, Başbakan yardımcılığı makamı ve TMSF tarafından yönetim kurulu oluşturulduğu anlaşılmıştır. Söz konusu KHK’de ayrıca KHK’ler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya hazineye devredilen şirketler hariç olmak üzere birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki şirketlerin soruşturma ve kovuşturma sonuna kadar tasarruf mevduatı sigorta fonunun gözetiminde, TMSF’nin ilişkili olduğu bakanın atadığı yöneticiler tarafından ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli tüccar gibi yönetilir ifadeleri ile kapatılan şirketlerden ayrı bir düzenlemeye tabi tutulmuş ve ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli tüccar gibi yönetileceğine de ayrıca vurgu yapılmıştır. Söz konusu her iki kararname maddesinde davalı şirketin KHK’ler uyarınca kapatılmadığı, aksine şirketlerin yöneticileri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu bakan tarafından ve TMSF tarafından atanan yönetim kurulu tarafından yönetildiği anlaşılmaktadır. Mahkemenin hükme esas almış olduğu; Anayasanın 121.maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunun 4.maddesine göre;Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 15/08/2016 tarihinde kararlaştırılan 17 Ağustos 2016 tarihli 29804 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Kapsamındaki 670 sayılı KHK’nin 5.maddesinde; “20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü taşınır, taşınmaz, malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının (devralınan varlık); her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye, idare etmeye, avans dahil her türlü alacak, senet, çek ve diğer kıymetli evraka ilişkin olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya, devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle tevsik edilen borç ve yükümlülükleri tespite ve hiçbir şekilde devralınan varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, kefaletten doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla bu varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde ödemeye, kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak vermediği mal ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili mümkün olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve alacaklar ile taahhüt ve garantilerin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş ve daha önce kaldırılmış takyidatları kredinin veya borcun ödenebilmesini sağlamak amacıyla kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya, menkul rehinleri dikkate almaya, devralınan varlıklara konulan takyidatların sınırlarını belirlemeye ve kaldırmaya, finansal kiralama dahil sözleşmelerin feshine veya devamına karar vermeye, devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi, elden çıkarılması için gerekli her türlü tedbiri almaya, gerektiğinde devralınan varlıkların tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum ve kuruluşlarına devretmeye, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları iadeye, kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak varlıkların kapsamını belirlemeye, tereddütleri gidermeye, uygulamaları yönlendirmeye, bütün bu işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye, vakıflar yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı yetkilidir. (2) Bu madde kapsamında devralınan varlıklardan nakit ve diğer hazır değerler emanet, diğer varlıklar ise nazım hesaplarda izlenir. Nazım hesaplarda izlenen varlıklardan elden çıkarılanların tutarı emanet hesaplarına alınır. Ödenmesine karar verilen borçlar bu emanetlerden ödenerek kalan tutar bütçeye gelir kaydedilir. (3) Kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının bağlı oldukları şirketlerin faaliyetleri sonlandırılarak ticari sicil kayıtları resen terkin edilir. Bunların devralınan varlıkları dışındaki varlıkları da Hazineye bedelsiz devredilmiş sayılır. Bu durumda şirketlere daha önce atanmış kayyımlar tasfiye memuru olarak görevlendirilebilir veya bu şirketlere tasfiye memuru atanabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve birinci fıkrada yer alan hususları bu şekilde devralınan varlıklar için de uygulamaya Maliye Bakanlığı yetkilidir. (4) Birinci fıkra kapsamında tespite konu edilebilecek borç ve yükümlülüklere ilişkin olarak hak iddiasında bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak düşürücü süre içerisinde ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle müracaat edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak kapatma işlemlerinde ise altmış günlük süre kapatma tarihinden itibaren başlar. (5) Borçların ödenmesinde; malvarlığının aynından doğan vergi borçları, rehinli alacaklar, çalışanların sigorta primleri, kamu idarelerine ödenmesi gereken vergi, resim, harç, fon kesintisi, pay gibi borçlar, enerji, iletişim ve su kullanım borçları, çeşidine bakılmaksızın beşyüz Türk Lirasını geçmeyen borçlar ve diğerleri şeklinde sıralama esas alınır. (6) 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri gereğince kapatılan vakıflara ait olup mülkiyetleri Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal eden taşınmazlar üzerinde bulunan eğitim tesisleri kamu kurum ve kuruluşlarına bedelsiz, özel hukuk tüzel kişilerine ise bedeli karşılığında tahsis edilebilir. (7) Kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kuruluşlar bu madde kapsamında istenilecek bilgi ve belgeleri onbeş gün içerisinde vermek zorundadır. Bu çerçevede talepte bulunulanlar özel kanunlarda yazılı hükümleri ileri sürerek bilgi ve belge vermekten kaçınamazlar.” düzenlemesine yer verilmiştir. KHK’nin ilk fıkrasında ifade edildiği üzere düzenleme KHK’ler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş ve benzeri olduğu anlaşılmaktadır. Mahkeme gerekçesinde açıkça belirtilmemekle birlikte söz konusu KHK kapsamına dair kurum ve kuruluşlara ilişkin açılan dava ve takip usulleri ise, 29 Ekim 2016 tarihli, 29872 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkındaki KHK’nin 16.maddesinde; “(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır. (2) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce başlatılan icra ve iflas takipleri ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen takipler hakkında icra müdürlüklerince, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca düşme kararı verilir. Bu kararlar dosya üzerinden kesin olarak verilir ve takip alacaklısına resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı takip giderleri kendi üzerlerinde bırakılır. (3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir. (4) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Davalı vekilininde kabulünde olduğu ve resmi bilgi ve belgelerle teyit edildiği üzere, davalı şirketin KHK kapsamında kapatılan şirketlerden olmadığı, bu sebeple mahkeme gerekçesinde yer verilen KHK maddelerinin iş bu davada uygulanma yerinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Diğer yandan; davalı şirketin kapatılan şirketlerden olması halinde, davacı şirketle düzenlenmiş olan dava konusu ve her iki tarafında kabulünde bulunan 05/06/2017 tarihli hizmet sözleşmesinin geçerliliğinden de söz etmek mümkün olmayacaktır. Halbuki dava konusu sözleşme söz konusu kararname tarihlerinden sonraki tarihi taşımaktadır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle ilgili KHK’ler kapsamı ve davalı şirket hakkında açılan dava yönünden yönetim kurulunun KHK kapsamında belirlendiği de göz önünde bulundurularak işin esası hakkında uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, somut olayda uygulanma yeri bulunmayan KHK gerekçe gösterilerek davanın usulden reddedilmiş olmasında isabet görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkeme kararının ve davacının istinaf başvurusunun reddine dair ek kararın kaldırılmasına dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/376 Esas, 2018/1185 Karar ve 15/04/2019 tarihli ek kararı ile 28/11/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere Mahalli Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 5- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 6- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a/6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/02/2020