Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1913 E. 2019/2313 K. 19.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1913 Esas
KARAR NO : 2019/2313
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 11/12/2018
NUMARASI : 2018/1524 Esas – 2018/1268 Karar
DAVA : KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 19/12/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacılar …San.ve Tic.A.Ş ve gerçek kişiler vekili, 07.09.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili davacı asillerin, davacı şirketin ortakları olduğunu, davacı şirketin tüm borçlarına kefaletleri bulunduğunu ve aynı zamanda adlarına kayıtlı taşınmazlar üzerine şirket borçları için ipotek tesis ettiklerini, diğer bir değişle davacı asillerin sadece ortaklık sıfatları bulunmadığını, aynı zamanda kefaletten ve ipotekten kaynaklanan sebeplerle şahsi malvarlıkları ile tüm şirket borçlarını teminatlandıran kişi konumunda olduklarını, davacılar arasında ekonomik ve organik bağ bulunduğunu, dava arkadaşlığının bulunduğunu, konkordato talep eden şirketle birlikte ,şirket borçlarına kefaleti olan şahıslarında şirket ile birlikte aynı dosya üzerinde konkordato talebinde bulunulacağının kabul edildiğini, davacı şirketin ise 2008 yılında kurulup, 2017 yılında ünvanının değiştiğini, şirketin faaliyetinin, 2008 yılından beri özellikle yurt dışında ağırlıklı olmak üzere gerek yurt dışında ,gerekse de yurt içinde Türk ya da yabancı müteahhitlerin yüklendiği İnşaat projelerinin mekanik -elektrik -tesisat kısımlarının taahhüt işini üstlendiğini, toplam 18 Ülkede 80’ ne yakın projeye imza attığını, davacı ortakların, davacı şirketin iştigal konusu ile ilgili eğitim aldığını, alanlarında, sektörün ileri olan şirketleri ile birçok projelerde kritik görevlerde yer aldıklarını, davacıların teklifinin 24 vadede borçlarını ödemek olduğunu, geçici mühlet ve kesin mühlet kararları neticesinde nakit döngüsünü düzelterek ve iyileşme sağlayacak davacıların, tasdik kararı ile birlikte borçlarını ödeyerek ticari hayatına sağlıklı şekilde devam edeceğini, ön projede, vade konkordatosu ile borçlarını ödeyeceklerini, ödemelerin yapılması için gerekli konkordato kaynaklarının, projelerden elde edilecek gelir ve sermaye artışı olarak projede açıklandığını iddia ederek, öncelikle, İcra ve İflas Kanunun 287. maddesi gereğince 3 aylık geçici mühlet kararı verilmesini, gerekli görülmesi halinde işbu müddetin 2 ay daha uzatılmasını, 289 maddesi gereğince 1 yıllık kesin mühlet kararı verilmesini, gerekli görülmesi halinde iş bu müddetin 6 ay daha uzatılmasını ve konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.Alacaklıların bir kısmı, davaya müdahale talebi ile birlikte yazılı beyanlarını dosyaya ibraz etmiş ve duruşmaya katılarak beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, 10.12.2018 tarihli celse ara kararının “1” nolu bendi gereğince, davacı gerçek kişiler tarafından açılan davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydına, davacı şirket yönünden verilen üç aylık geçici mühlet kararının iki ay uzatılmasına, karar verilmiş, 11.12.2018 tarihli istinaf konusu gerekçeli karar ile ise, davacı gerçek kişiler tarafından sunulan konkordato projesinin incelenmesinden, konkordatonun başarıya ulaşmasının yetkilisi bulundukları şirketin, konkordatoyu başarıya ulaştırma ihtimaline dayandırdıkları, bu takdirde, ihtimal üzerinden ihtimal değerlendirilmesi yapılması gibi oldukça olasılıklara dayalı bir değerlendirme yapılması durumuyla karşı karşıya bulunulduğu, gerçek kişilerce sunulan kendine özgü hiçbir konkordato tedbiri ve hedefi içermeyen tamamen borçlu şirketin ön projesi üzerine temellendirilmiş konkordato ön projesinin uygulanabilir olduğundan söz etmenin mümkün olmadığı, dilekçede, borçlu şirketin kullandığı kredilerin tamamında gerçek kişilerin kefaletinin bulunduğu, bu şahsi kefaletlerden dolayı şirket alacaklarının kefalet verenler hakkında cebri icra yöntemlerine başvurmamaları için konkordato talebinde bulunulduğu, gerçek kişi davacıların dava dosyasına ibraz edilen belgelere göre İcra takiplerinden korunmak için konkordato talep etmesinin konkordato amacıyla bağdaşır nitelikte olmadığı gerekçesiyle, gerçek kişiler tarafından açılan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar, yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, 2018/1044 Esas sayılı dosyasından davanın tefrik edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, sektör bazında yaşanan sıkıntılar nedeniyle şirketin borçlarını ödeyemez hale geldiğini, bu borçlara müşterek ve müteselsil kefil olarak ipotek veren şirket ortakları ile birlikte konkordato talebinde bulunmak zorunda kalındığını, davacı gerçek kişilerin şirket ortakları olduğunu ve şirketin tüm borçlarına kefil olup aynı zamanda kefaletten ve ipotekten kaynaklanan sebeplerle şahsi malvarlıkları ile de tüm şirket borçlarını teminatlandıran kişi konumunda olduklarını, konkordato ile yapılandırmak istenen borçların şirket borçları ile aynı olduğunu, davacı gerçek kişilerin mali durumlarının, davacı şirketin gelir ve kar durumu ile orantılı olduğunu, zira, davacı gerçek kişilerin davacı şirketten elde edecekleri gelir haricinde başkaca ticari gelirlerinin bulunmadığını, kar payı alamayan davacı gerçek kişilerin taşınmazlarını satmaksızın borçlarını vadesinde ödeme durumlarının olmadığını, konkordato müessesinden faydalanmaları halinde, taşınmazlarını haciz ve satış tehdidi olmadan gerçek değerleri üzerinden satarak rahatlıkla ödeme güçlüğünü aşabileceklerini, aksi halde ticari hayatlarının sonlanmakla kalmayıp hayatlarını dahi idame ettiremeyecek duruma geleceklerini, her borçlunun konkordato talebinde bulunabileceğinin düzenlendiğini, davacı şahısların nakit sıkıntısı yaşadığını, şirketin borçlarını kefaletten kaynaklanan borçlarını vadelerinde ödeyemez duruma geldiklerini, bu hususun davacı şahısların konkordato taleplerinin yerinde olduğunu ispat eder nitelikte olduğunu, borcun ortak olmasının İhtiyati dava arkadaşlığı için yeterli olduğunu, konkordato hükümleri ve müessesinin niteliğinin de aynı borçtan sorumlu olan borçluların ayrı dava açmalarına engel teşkil edecek nitelikte olduğunu, emsal dosyalarda, davacı gerçek kişiler ve şirketler hakkında aynı dosyalar üzerinden 1 yıllık kesin mühlet kararları verildiğini, gerçek kişilerin konkordatoyu başarıya ulaştırma ihtimalleri değerlendirilirken borçlu şirketin konkordatoyu başarıya ulaştırma ihtimalinin göz önüne alınmasının olasılıklara dayalı bir değerlendirme olmadığını, davacıların geçici mühlet süresinin uzatılmasını talep ettiklerini, davacı gerçek kişilerin sunduğu konkordato ön projesinin şirket ön projesini destekleyen başarı ihtimalini güçlendiren bir proje olduğunu, davacıların, şirketin nakit döngüsünü sağlamak ve iyileşme sağlayarak borç ödemelerini gerçekleştirmek için, nakti sermaye artışına gidileceği yönünde taahhütte bulunduklarını, kefaletleri nedeniyle tüm borçlardan şahsen sorumlu olduklarını, davacı gerçek kişilerin borçlarını vadesinde ödeyememe durumuna düştüklerinden konkordato talebinde bulunduklarını belirterek, öncelikle, davacılar lehine tedbir kararı verilerek konkordato geçici mühlet kararı gereğince tüm tedbirlerin uygulanmasını, mahkeme kararının kaldırılmasını, dosyaların birleştirilmesini, geçici mühlet kararının 2 ay uzatılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir.2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, iflasa tabi olan borçlu için, İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, iflasa tabi olmayan davacı gerçek kişilerin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacılar vekilinin vekaletnamesinde konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Davacıların, değişik oranlarda hissedar oldukları, dava dışı şirket ile ilgili birlikte konkordato talebinde bulundukları, davacı gerçek kişilerin dosyalarının ilgili dosyadan tefrik edildiği, şirket dosyasının mahkemenin 2018/ 1044 Esas sayılı dosyasında derdest olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, davacıların, ortağı olduğu ve tefrik edilen dosyada yargılaması devam eden şirket için vermiş oldukları kefaletten ve ipotekten kaynaklanan borçlarının, ön projede ne şekilde yer alması gerektiği, davacıların ortağı olduğu şirket ile birlikte açmış oldukları dosyalarla ilgili tefrik kararının isabetli olup olmadığı ile davacı şirket ortakları gerçek kişilerin, konkordato proje başarılarının, ortakları oldukları şirketin konkordatonun başarısına bağlı olmasının tek başına yeterli kabul edilip edilmeyeceğidir.Öncelikle, tefrik kararının değerlendirilmesi uygun olacaktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 167. maddesinde davaların ayrılması düzenlenmiştir. Maddede, mahkemenin, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden karar verebileceği ifade edilmiştir. Somut olayda ,davacılar vekilinin de kabulünde olduğu üzere, davacı şirket ortakları gerçek kişiler ve şirket arasında mecburi dava arkadaşlığı mevcut değildir. Somut dosyada olduğu gibi, birlikte dava açmış olan ihtiyari dava arkadaşlarının bir kısmı hakkında işin esası ile ilgili hüküm kurulabilmesi, ancak tefrik kararı ile mümkün olabilecektir. Bu nedenle, mahkemece, dosyaların gerçek kişiler yönünden tefrik edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Davacı gerçek kişiler ve şirket vekili tarafından, 07.09.2018 tarihli İhtiyati tedbir istemli dava dilekçesi ile iş bu dava açılmıştır.Mahkemece, 11.09.2018 tarihli tensip ara kararının 10-a bendinde belirtildiği üzere, davacılar hakkında, 11.09.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri oluşturulmasına ve ön rapor hazırlanmasına hükmedilmiştir. 27.11.2018 tarihli Konkordato geçici komiser ara raporunda, şirket yöneticileri ile düzenli toplantılar yapıldığı, bu toplantılarda özellikle devam eden ve konkordato ön projesinin en büyük gelir kaynağı olan 4 adet taahhüt projesi üzerinde durularak bu projelerin gidişatı ve gerçekleşebilirliğinin anlaşılmaya çalışıldığı, sonuç olarak, şirketin ticari faaliyetine devam ettiği ve rapor tarihi itibariyle toplam 387 kişinin çalıştığı, şirketin ticari faaliyetini oluşturan 4 adet projenin devam ettiği, davacı şirketin borç tasfiye planları arasında yer alan USD borçlarının döviz kurlarındaki düşme nedeni ile daha uygulanabilir ve kabul edilebilir hale geldiği, gelecek dönemde, şirket aktifinde yer alan ticari malların ve gerek şirket ortakları ve aynı zamanda davacı gerçek kişilere ait vede bu gerçek kişilerin yakınlarına ait gayrimenkullerin rayiç değerlerinin tespiti konusunda bilirkişi atamasının yapılacağı belirtilmiştir.Mahkemece, 10.12.2018 tarihli celsede, davacı gerçek kişilerin dosyasının tefrikine, davacı şirketin ise üç aylık geçici mühletinin 11.12.2018 tarihinden itibaren 2 ay mühletle uzatılmasına karar verişmiş ve 11.12.2018 tarihli dosya üzerinde gerçek kişiler yönünden davanın reddine dair hüküm tesis edilmiştir.Dosya içerisinde ki belgelerden, davacı gerçek kişilere ait konkordato ön projesine ulaşılamamıştır. Ancak, mahkemenin gerekçesinde, gerçek kişilerce sunulan konkordato projesinin incelenmesinden, konkordatonun başarıya ulaşmasının, yetkilisi bulundukları şirketin konkordatonun başarıya ulaştırma ihtimaline dayandırıldığı ve bunun dayanağının ise şirket borçlarına kefil olmaları ve malvarlıkları üzerine ipotek tesis edilmesi olarak gerekçelendirildiği anlaşılmıştır. Davacılar vekili tarafından istinaf dilekçesinde farklı bir gerekçe ileri sürülmediğinden, inceleme, mahkemenin kabulü ve iddialar esas alınarak yapılmıştır.Davacı gerçek kişilerin, konkordato talebinde bulunan şirket borçları için kefil oldukları, taşınmazları üzerine yine şirket borçları için ipoteklerin tesis edildiği çekişmesizdir.28.02.2018 tarihinde kabul edilerek, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK 285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir. Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir. Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir. 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/ a,179/ b ,179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. Konkordato bir borçlunun teklifinin alacaklıların nitelikli çoğunluğu tarafından kabul edilmesi ve mahkemenin tasdiki ile oluşan, borçluya borçlarını daha elverişli koşullarda ödemesini sağlayan hukuki imkandır. Yukarıda ifade edildiği üzere, konkordatoyu tacir olsun olmasın her borçlu talep edebilir (İİK m.285). Alacaklı da talep edebilir. Konkordato teklif eden gerçek veya tüzel kişinin borca batık olma zorunluluğu bulunmamaktadır. Konkordato teklif eden gerçek veya tüzel kişinin, borçlarını, vadesi geldiği halde ödeyemiyorsa, vadesinde ödeyememe tehlikesi varsa, borçlarını ödeyebilmesi veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir. Konkordato talep eden borçlunun mutlaka borca batık olması yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır. Somut olayda olduğu gibi, konkordato teklif eden gerçek kişilerin borçlarının kaynağı ne olursa olsun konkordato teklif edebilir. Gerçek kişinin borcu ister kefaletten, isterse üçüncü şahsın fiilini taahhütten kaynaklansın, isterse 6183 sayılı kanuna göre kefaletten kaynaklansın, konkordato teklif edebilir. Konkordato talep eden gerçek veya tüzel kişinin sadece kefaletten borcu olması da konkordato talep etmesine engel bir durum değildir. Konkordato talep eden borçlunun dilekçesine konkordato ön projesini eklemesi gerekmektedir. Konkordato talebinin esasını konkordato ön projesi oluşturur. Borçlu ön projesini geçici mühlet ve kesin mühlet zarfında değiştirebilir ve böylece alacaklılar toplantısına başlangıçtaki ön projeden farklı bir konkordato projesi sunabilir.6098 sayılı TBK ‘nun 586 hükmü “ Kefil, müteselsil kefil veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifade gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir….”, kefilin takibini düzenleyen TBK 590.hükmü “ Borçlunun iflası sebebiyle asıl borç daha önce muaccel olsa bile, belirlenen vadeden önce kefile karşı takibat yapılamaz. Bütün kefalet türlerinde kefil, ayni güvence karşılığında hakimden, mevcut rehinler paraya çevrilinceye ve borçlu aleyhine yapılan takip sonucunda kesin aciz belgesi alıncaya veya konkordato kararına kadar kendisine karşı yöneltilen takibin durdurulmasına karar verilmesini isteyebilir…” şeklindedir. Müteselsil kefalette alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir.Konkordato talebine eklenecek belgeler İİK ‘nun 286. maddesinde düzenlenmiştir. Tacir olmayan bir borçlunun da, malvarlığının durumunu gösterir belgeleri konkordato talep dilekçesi ve ön proje ile mahkemeye sunması gerekir. Borçlu, malvarlığı durumunu açıklığa kavuştururken, kefalet borçlarını ve verdiği rehinleri de bildirmelidir. Adi borçlu ( tacir olmayan) ayrıca alacaklılarının bir listesini vermeli ve bu alacaklıların kimliği ile alacaklarının miktarını ve vadelerini belirtmeli, başlatılmış icra takipleri varsa bunların dökümünü yapmalı, bu icra takiplerinin hangi icra dairesinde, hangi miktar üzerinden ve ne zaman başlatıldığı açıklığa kavuşturulmalıdır.Somut olayda, konkordato talep eden gerçek kişilerin iddiası, ortağı oldukları şirketin konkordato talebinin başarıya ulaşması halinde kendi taleplerinin de başarıya ulaşılacağıdır. Davacıların ortağı olduğu şirketin konkordato projesinin başarısı, hiç kuşkusuz davacı şirket ortaklarının projelerini de olumlu etkileyecektir. Ancak, bu iddia veya varsayım, İİK 285 vd düzenlemeye uygun değildir. Yasa koyucu, borçlu şirket ve / veya ortaklarının, kefalet veya ipotek nedeniyle borçlu olmaları durumunda, aynı anda konkordato talep etmelerini öngörmediği gibi kefaletten kaynaklı borçlar yönünden bir ayrım da yapmamıştır. Kaldı ki, TBK ‘nın ifade edilen düzenlemelerinde de, müteselsil kefalette alacaklı, borçluyu takip etmeden kefili takip edebilir. İİK 286/1- a bendinde, borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılarına ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka bir yöntem kullanarak sağlanacağını gösteren konkordato ön projesi, konkordato talebine eklenecek belgeler arasında ilk sırada yer almıştır. Bu anlamda, asıl borçlu şirketin konkordato projesinin başarı ihtimali üzerine, projenin başarıya ulaşacağı iddiaları üzerine oluşturulan ön projenin başarıya ulaşması mümkün ve yeterli görülmemektedir. Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde ifade ettiği, borçlu şirketin sermaye artışı ile ilgili ortakların kabul ve taahhüdü, ancak borçlu şirketin mali kaynaklarındandır. Diğer yandan, geçici mühletin düzenlendiği İİK ‘nın 287. maddesinde, 291’nci ve 292. Maddelerin, geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanacağı belirtilmiştir. Yasanın, 291. maddesinde, borçlunun mali durumunun düzelmesi nedeniyle kesin mühletin kaldırılması, 292. maddesinde ise, kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile İflasın açılması düzenlenmiştir. İş bu yasal düzenleme kapsamında, belirli şartların varlığı halinde, mühletin sona ermesi beklenmeden karar verilebilmektedir. Mühletin sonuna kadar mahkemece beklenmesi gerektiğine dair yasa da bir düzenleme mevcut değildir. İİK 289 /3.fıkrada, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya kesin mühlet verileceği ifade edilmiştir. Somut olayda ise, kıyasen uygulanması gereken İİK ‘nun 292/1- b bendi gereğince, konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşıldığından mahkemece davanın red kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak, İcra ve İflas Kanunun 289. maddesi gereğince, borçlular duruşmaya davet edilmeden dosya üzerinde karar verilmiş olması yerinde değildir. Ne var ki, talebin niteliği ve aradan geçen sürede göz önünde bulundurulduğunda, bu eksikliğinin giderilmesi için hükmün kaldırılmasında hukuki yararın olmadığı dikkate alınarak yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle İİK ‘nun 285 vd maddelerindeki konkordato düzenlemesi ve TBK’nun müteselsil kefaletle ile ilgili düzenlemeleri kapsamında, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1524 Esas, 2018/1268 Karar ve 11.12.2018 tarihli kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacıların ayrı ayrı peşin olarak yatırdığı 165,70 TL harçları mahsubu ile bakiye 23,80 TL harcın her bir davacıdan ayrı ayrı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği nedeniyle vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,4- Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin davanın niteliği nedeniyle kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/2. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.19/12/2019