Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1877 E. 2020/708 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1877 Esas
KARAR NO: 2020/708
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/03/2019
NUMARASI: 2018/1025 Esas, 2019/333 Karar
ASIL DAVA;
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
BİRLEŞEN İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2018/1014 ESAS SAYILI DOSYASINDA;
DAVA:KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 12/03/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davac … Anonim Şirketi ve … vekili, 22.10.2018 tarihli dava dilekçesinde, şirketin 2014 yılında kurulmuş ise de, … ‘in 18 yıllık tecrübesi ve uluslararası bilgi birikimi olan müvekkili … tarafından önce şahıs firması olarak, 31.05.2010 tarihinde ticari hayatına başladığını, 07.04.2014 tarihinde ise A.Ş olarak kurulduğunu, ağır vasıta araçlarına, yedek parça satışı, tedarik, teknik destek hizmetleri verdiğini, ürünlerini sadece ISO / TS 16949 kalite standartlarında fason üretim yaptırdığını, kendi markası ile satış yaptığını, son dönemde yaşanan aşırı döviz artışı ile yükselen maliyetler ve yeterli satış yapılamaması, alacaklarını tahsil etmekte zorlanması sebebiyle ödeme zorluğuna düşmüş durumda olduğunu, bünyesinde 30.09.2018 tarihi itibariyle 6 kişinin istihdam edildiğini, şirket ortaklarının sektördeki canlanma ve firmanın mali yapısının ıslah edilebilir olduğu görüşüyle konkordato projesi çerçevesinde borçlarını belli bir vadeye yayarak ve belirli oranlarda indirim yapılarak ödemek suretiyle vade konkordatosu ile bu darboğazı aşacağına inandıklarını, 30.09.2018 tarihi itibariyle TTK 376/3. maddesinde tanımlanan aktiflerin satış fiyatı esasına göre değerleme yapıldığında öz varlığının (-) 2.455.375,85 TL tutarında borca batık durumda olduğunu, konkordato teklifine göre, şirket borçlarının tamamının herhangi bir indirim talep edilmeden 6 ay geri ödemesiz sonraki 4 yılda eşit paylı olarak aynen ödeneceği için alacaklıların vazgeçeceği herhangi bir alacak tutarı olmadığı, herhangi bir miktarın öngörülmemiş olmasına rağmen şartların uygun olması halinde, finansal kurumlardan kredi temini, 2019/2022, 4 yılda toplam 1.250.000,00 TL tutarında nakit sermaye artışı yapılması, şirket aktifine kayıtlı bir kısım menkullerin satılarak elde edilen nakitlerin öncelikle borç ödemelerinde ve şirketin ticari faaliyetlerinin devamında kullanılması, İş ortaklığı yoluyla taahhüt projelerine girişilmesi, şirketin kar dağıtımı yapmayacağından ve yöneticilerede zorunlu harcamalar dışında huzur hakkı ödemesi yapılmayacağından oluşacak fonların şirket kaynağına dönüşeceğini, davacı şirket ortağının şirket borçlarına kefaleti nedeniyle haciz tehdidi altında bulunduğunu belirterek İİK 287. maddesi gereğince 3 aylık geçici mühlet kararı verilmesini, 1 yıllık kesin mühlet kararı ile sonucunda konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemenin 23.10.2018 tarihli tensip tutanağının “7”. bendinde, davacı … ‘un nüfus kayıtlarının tetkikinde yerleşim yerinin Gaziosmanpaşa olduğu belirtilerek dosyanın tefrikine karar verilmiştir. 2018/1037 Esas, 2018/939 Karar ve 23.10.2018 tarihli karar ile; Davacı … ‘un merniste kayıtlı adresinin Gaziosmanpaşa/ İstanbul olduğu, İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle, davanın yetki yönünden usülden reddine karar verilmiş, ayrıca kararda, dosyanın kesinleştiğinde ve talep halinde yetkili İstanbul Adliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Karar, istinaf kanun yoluna başvurulmasızın 31.10.2018 tarihinde kesinleşmiştir.
İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2018/1014, ESAS ,2018/1158 KARAR ve 22.11.2018 TARİHLİ KARARI: Yetkisizlik kararı ile dava dosyasının tevzi edildiği mahkeme, her iki davanın tarafları arasında ortaklık bulunduğu, her iki dava arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu gerekçesiyle her iki davanın birlikte görülmesinin davanın niteliğine ve usul ekonomisine uygun olduğu gerekçesiyle dava dosyasının Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1025 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Alacaklılardan bir kısmı, yargılamaya katılarak yazılı ve /veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, asıl ve birleştirilen İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1014 Esas sayılı dosyası hakkında, borçlu şirketin 30.09.2018 tarihli bilançosunda yer alan fabrika binasının 02.10.2018 tarihinde satıldığı, davacı şirketin ödenmemiş sermaye borcunun bulunduğu, şirket ortağının 2.001.297,39 TL sermaye taahhüt borcu bulunmasına rağmen bugüne kadar sadece 35.000,00 TL lik kısmını ödediği, geçici mühlet süreci içinde gerçekleşen stok satışlarının olduğu, stok tutarında 2.187.600,11 TL tutarında azalma, yine şirketin kaydi özvarlıklarında mühlet süreci içinde 27.288,72 TL azalma meydana geldiği, davacı şirketin 3.272.300,00 TL tutarındaki ticari alacağını tahsil kabiliyeti olmadığı, geçici komiser raporunda neticeten kesin mühlet verilmesinin uygun olduğu sonucuna varılmış ise de, davacı şirketin konkordato başvurusundan 20 gün öncesinde şirkete ait fabrika binasını devrettiği, 2.001.297,39 TL sermaye taahhüt borcu bulunup bugüne kadar sadece 35.000 TL ödediği, geçici mühlet sürecinde satış yapılmakla birlikte satışların stok satışlardan ibaret olduğu, somut konkordato kaynağının olmadığı, sürecin devamında şirketin malvarlığında azalmaya sebebiyet vereceği, davacı şirketin 28.02.2019 tarihli bilançolara göre borca batık durumda olduğu, konkordatonun başarıya ulaşamayacağı, birleşen dosya bakımından da davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek, davacı şirketin geçici mühletinin kaldırılarak,konkordato talebinin reddine, şirketin iflasına, tedbirlerin kaldırılmasına, davacı … yönünden, geçici konkordato mühletinin kaldırılarak konkordato talebinin reddine, tedbirlerin kaldırılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar, yasal süre içerisinde davacı şirket temsilcisi, şirketi temsilen ve kendi adına asaleten istinaf etmiştir. İstinaf nedenleri olarak, gerekçenin, usul ve yasaya, konkordato ruhuna aykırı olduğunu, konkordato davası öncesinde devredilen taşınmazın ipotek yükü ile banka borcu ile birlikte devredildiğini, taşınmazın şirketin borcu nedeniyle bankaya teminat teşkil etmek üzere ipotek yükü ile yüklendiğini, devir tarihinden bugüne kadar banka kredi borçlarının devralan tarafından ifa edildiğini, sermaye borcu tespitinin doğru olması ile birlikte sermaye ödeme süresinin henüz dolmadığını, vadesinde ödeyeceğini komiserlere söylediğini, stokun, üretilip satışa hazır duruma getirilmiş, depolanmış malların toplam miktarı olduğunu, mühlet sürecinde satışın stoktan yapılmasının hem ticari hayatın olağan akışına hemde konkordato sürecine uygunluk gösterdiğini, konkordato sürecinde işletmenin asli amacının piyasadaki alacaklarını toplamak ,maliyetini azaltmak ve stoklarını paraya çevirmek olduğunu, şirketin fason imalat yaptırıp imalatı satışa arz ettiğini, gerekçenin sakat olduğunu, geçici konkordato komiserinin kesin mühletin verilebileceği yönünde rapor verdiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. 2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın şirket yönünden yetkili mahkemece gerçekleştirildiği sabittir. Davacı gerçek kişinin ise, her ne kadar dava dilekçesinde, adresi, şirket adresi ile aynı, yani, “ İOSB … San. St. … No. …-…-.. Başakşehir / İstanbul “ olarak belirtilmişse de vekaletnamede “ Gaziosmanpaşa/ İstanbul “ olarak yer almaktadır. İlk derece mahkemesinin, yetkisiz mahkeme olduğuna dair gerekçesinin bu anlamda yerinde olduğu anlaşılmakla birlikte, yetkinin iş bu davada, İİK 285. maddesinde atıf yapılan, aynı yasanın 154. maddesi gereğince mutlak yetki olduğu, bu anlamda gerçek kişi yönünden davanın, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin kesin yetkili olduğu dikkate alınarak, İİK 285. maddesi gereğince, İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğunun kabulü ve dava dilekçesinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-ç bendi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK 115/2. maddesi gereğince usülden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında karar verilmiş olması yerinde görülmemiştir. Bu nedenle, davacı gerçek kişi yönünden işin esası incelenmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, vekaletnamede olması gereken, konkordatoya ait özel yetki eksikliğinin ise mahkemece giderildiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, davacı şirketin, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, kesin mühlet şartlarının oluşup oluşmadığı, iflas kararı verilmesi ve diğer usulü işlemler ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Davacı borçlu şirket tarafından, 22.10.2018 tarihli ihtiyati tedbir istemli dilekçe ile iş bu talepte bulunulmuştur. Mahkemece, eksik hususların giderilmesine dair ihtarname sonrasında, 25.10.2018 tarihli tensip ara kararı ile borçlu şirket hakkında, 25.10.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri atanmasına ve geçici komiser heyetinin yapacağı işlemler ve sunacağı raporlar, verilen yetkiler belirlenmiş ve diğer usulü işlemlere ilişkin karar oluşturulmuştur. Geçici mühlet süresinin sona ereceği tarihte göz önünde bulundurularak, 16.01.2019 tarihi, duruşma tarihi olarak belirlenmiştir. 16.01.2019 tarihli celsede, geçici mühlet kararının 25.01.2019 tarihinden itibaren 2 ay süre ile uzatılmasına karar verilmiştir. Geçici konkordato komiser heyetinin 26.11.2018 tarihli ön raporunda, şirketin 09.04.2014 tarihinde tescil edildiği, şirket sermayesinin tamamen ödendiği, şirket ortağının … olduğu hisse oranının %100 olduğu, ön projenin davacı şirketin 30.09.2018 tarihli mali tablolara göre hazırlandığı, davacı ticari defter kayıtlarına göre uzun vadeli banka kredi borçlarının 6.691.874,17 TL olduğu, tek ortağı … ‘un 2.998.702,61 TL tutarında sermaye borcu olduğu, şirketin aktifinde kayıtlı stoklar, taşıtlar, demirbaşlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra konkordato ön projesinde yer alan teklifin uygulanabilir olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılacağı belirtilmiştir. Mal varlıklarının nitelikleri ve miktarları itibarıyla rayiç değerlerinin tespitine dair 14.12.2018 tarihli teknik bilirkişi raporu dosyaya ibraz edilmiştir. Raporda, şirket malvarlıklarının tamamı miktar, tutar ve fiyatları belirtilmek üzere 11 sayfa olarak hazırlanan rapor dosyaya ibraz edilmiştir. 15.01.2019 tarihli gayrimenkul değerleme uzmanı raporunda; Esenyurt İlçesindeki 1 parselde yer alan bağımsız bölümün mülkiyetinin … olduğu, değerinin, 400.000,00 TL, Kırşehir Çiçekdağı’ndaki 992.00 metre kare arsa vasıflı taşınmazın değerinin ise 89.280,00 TL olduğu ifade edilmiştir. Konkordato geçici komiser heyeti tarafından düzenlenen 15.01.2019 tarihli raporda, sonuç olarak, şirketin 30.11.2018 tarihli mali verilere ve şirket faaliyetlerinin gözlenmesi sonucunda, şirketin çalışma kabiliyetini kaybetmediği, 30.11.2018 itibarı İle özvarlığının 980.437,33 TL olduğu, borca batık olmadığı, defter kayıtlarına göre mutabakatlara başlandığı , şirketin net satışlarının 31.08.2018 tarihinde %85 düzeyinde olduğu, davacı şirketin ön projede (2019/2022 yılları arasında) nakit sermaye artırımı öngördüğü, öte yandan davacı şirket ortağının 2.001.297,39 TL tutarında sermaye taahhüt borcunun olduğu, şirket ortağının sermaye taahhüt borcunu 22.05.2019 tarihine kadar ödemesinin projenin başarıya ulaşmasının kaçınılmaz şartı olduğu, ek süre talebinin uygun olduğu, şirket aktifinde kayıtlı taşınmazın ( Selimpaşadaki fabrika ) davacı şirket ve … arasında 25.09.2018 tarihinde imzalanan protokol ile 5.600.000 TL‘sı tutarındaki banka kredi borcu İle ipotekli olarak 1.913.169,68 TL bedelle …’ya satıldığı, satış işlemine ilişkin 01.10.2018 tarihli satış faturası düzenlendiği, yapılan satış işlemi sonucunda 3.437.166,49 TL tutarında … kredi borcunun ters kayıtla düzeltildiği, kredi borcunun … adına devredilmemiş olması nedeniyle şirket ve davacı ortağının sorumluluğunun devamı anlamına geldiği, şirketin banka kredi borçlarına karşılık üçüncü kişilere ait 2 adet gayrimenkul ipoteğinin mevcut olduğu, rayiç değerlerin tahmini 1.200.000 TL civarında olduğu, davacı şirket ortaklarının 16.05.2017 tarihli olağan genel kurul kararı ile 265.000 TL olan şirket sermayesinin 5.000.000 TL çıkartılmasına karar verildiği, sermaye taahhüt borcunun 22.05.2017 olan tescil tarihinden itibaren 24 ay içinde ödenmesine karar verildiği, şirket ortağının 2.001.297,39 TL tutarında sermaye taahhüt borcunun bulunduğu, taahhüt süre sonuna kadar sermaye borcunun ödenmesinin konkordato sürecinin kaçınılmaz unsuru olduğu, şirketin 30.11.2018 tarihli gelir tablosunda 2 aylık süreçte 3.860.160,33 TL tutarında satış 285.776,07 TL tutarında kar elde ettiğinin görüldüğü, ön projede 3 aylık karlılık öngörüsünün 34.000,63 TL olduğu, 2 aylık süreçte gerçekleşen tutarın üstünde olduğu, konkordato projesinin başarıya ulaşması için şirket ortağının 2.001.297,39 TL tutarındaki sermaye taahhüt borcunu yerine getirmesi gerektiği belirtilmiştir. Geçici konkordato komiser heyetinin 23.03.2019 tarihli kesin süre değerlendirme raporunda, davacı … ‘un revize konkordato ön projesinde belirtilen kefalet toplamının 2.810.070,87 TL, aval imzası bulunan şirket çekleri toplamının ise 3.160.800 TL olduğu, davacıya ait gayrimenkullerin rayiç değerleri toplamının 489.280,00 TL olarak belirlendiği, söz konusu gayrimenkullerin davacının sorumlu olduğu 5.970.070,87 TL borcu karşılamaya yetmeyeceğini, davacının kefil olduğu banka kredi borçlarının 1.398.195,86 TL kısmında üçüncü kişilere ait gayrimenkul ipoteklerinin mevcut olduğu, davacının malvarlığının kefalet borçlarını karşılamaya yetmediği, bu nedenlerle kesin mühlet kararı verilmesinin uygun olmayacağı kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Davacı şirkete ait 23.03.2019 tarihli geçici konkordato komiser heyeti kesin süre değerlendirme raporunda ise, davacı şirketin 30.09.2018 tarihinde aktif toplamının 22.569.950,65 TL iken 31.12.2018 tarihinde 15.761.562,22 TL, 28.02.2019 tarihinde ise 15.081.130,84 TL ‘ye düştüğü, şirketin varlıklarında 15.081.130,84 TL azalışa karşılık, şirket borçlarında da ( 19.196.122,31-11.734.591,22) 7.461.531,09 TL tutarında azalış olduğu, 2.176.539,81 TL tutarındaki müşteri çeklerinin tahsil edilerek banka kredi borçlarına mahsup edildiği, geçici mühlet sürecinde yapılan satışlar nedeniyle stok tutarında 2.187.600,11 TL azalış olduğu, şirketin kaydi özvarlıklarında 27.288,72 TL azalış olduğu, borçlu şirketin 28.02.2019 tarihli rayiç özvarlığının ( şirketin mevcut malvarlıkları 9.238.897,92 -şirketin borçları 11.734.591,22=)(-) 2.495.693,30 TL olduğu ve borca batık durumda bulunduğu, mühlet sürecinde mali borçlarında önemli azalış oluştuğu, şirket ortağının 2.001.297,39 TL tutarında sermaye taahhüt borcu bulunduğu, 22.05.2019 tarihine kadar sermaye borcunu ödemesinin konkordato sürecinin kaçınılmaz unsuru olduğu, 07.03.2019 ve 08.03.2019 tarihlerinde 35.000,00 TL ‘nin ödenmiş olduğu, davacı şirket ortağının şirkete olan 2.433.028,28 TL borcundan mahsup edilmek üzere aile yakınına ait gayrimenkulün 07.03.2019 tarihinde 1.750.000 TL bedelle şirket aktifine alındığı, bu adımın şirketin varlık yapısını ve borç geri ödeme kapasitesini güçlendirdiği, davacı şirketin kendi markası ile fason üretim yaptırabilmesi ve ürünlerinin otomotiv sektöründe fiyat ve kalite anlamında tercih edilmesi şirketin satış öngörülerini gerçekleştirmesi açısından önem taşıdığı, ancak konkordato ön projesinde öngörülen satış ve karlılık hedefleri yanında, mevcut alacakların tahsili, sermaye ödemesi ve şirket aktifinde kayıtlı gayrimenkulün satışı fiillerinin gerçekleşmesi halinde alacaklıların alacaklarını ödeyebileceği, borçlu şirketin konkordato ön projesinde proforma gelir tablolarında finansman giderlerinin her yıl artırılarak gösterildiği, oysa ki şirketin mali borçlarının yapılan ödemelere paralel azalacağından finansman giderlerininde her yıl azalacağı, konkordato ön projesinde yer alan işletmenin borçlarının ödenmesine yönelik kaynakların: -Sermaye ödemesi 2.251.297,39 -Varlıklar toplamı 14.983.433,92 -Kar’lar 961.391,00 – KAYNAKLAR TOPLAMI = 18.191.122,31 TL 28.02.2019 tarihli mali verilere göre kaynaklar tablosu; – Sermaye ödemesi “0”, -Varlıklar toplamı. 9.238.897,92 -Aktifteki gayrimenkul tahmini. 1.050.000,00 -Kar’lar 2.463.024,00 Kaynaklar toplamı= 12.751.921,92 Borçlar toplamı = 11.734.591,22 Farkın 1.017.330,70 TL olduğu, alacaklı sayısının 250 nın altında ,toplam borç tutarının 11.734.591,22 TL olduğu, sonuç olarak, davacı şirketin mevcut çalışma düzenini koruduğu, faaliyetlerine devam ettiği, borca batık durumda olduğu, şirket ortağının şirkete ait olan 2.433.028,28 TL borcundan mahsup edilmek üzere üçüncü kişilere ait 1.750.000 TL lik bir gayrimenkulün şirketin aktifine alındığı, şirket ortağının şirkete olan borç tutarının, 683.028,28 TL ‘ye düştüğü, şirketin ticari alacakları arasında yer alan 3.272.300,01 TL tutarındaki alacağın tahsil kabiliyetinin şüpheli olduğu düşüncesinde olduklarını, gelecek 4 yıl içerisinde hesaplanan faaliyet sonucu ortaya çıkacak kar ile konkordato ön projesinde belirtilmiş olan borçların ödenebileceğinin değerlendirilmiş olduğu bu çerçevede borçlu şirketin konkordato projesinin başarıya ulaşma ihtimalinin yüksek olduğu, davacı şirkete kesin mühlet verilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir. Davacı vekili, kesin mühlet konusundaki taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, yukarıda ayrıntılı şekilde açıklanan gerekçe uyarınca, konkordato talebinin reddi ile borca batık şirketin iflasına karar verilmiştir. 28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. fıkrada ,mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir. Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir. Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir. 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/ a,179/ b ,179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. 2004 sayılı yasanın 286. maddesinde konkordato talebine eklenecek belgeler, ayrıntılı olarak düzenlenmiş, ayrıca, borçlunun konkordato sürecinde mahkeme veya komiser tarafından istenebilecek diğer belge ve kayıtları da ibraz etmek zorundadır, ifadeleri ile belgelerin tahdidi olmadığı vurgulanmıştır. Konkordato talebine eklenecek belgelerin önemi ve hak kaybının önüne geçilebilmek ve uygulamada birliğin sağlanabilmesi için buna ilişkin yönetmelikler çıkarılmıştır. İİK 286/1.a bendinde, konkordato ön projesi bir anlamda tanımlanmış ve borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje olarak ifade edilmiştir. Yasanın devam eden bentlerinde ifade edilen, borçlunun malvarlığını gösterir belgeler, alacaklılar, alacak miktarları vb belgelerin, konkordato ön projesinin başarıya ulaşıp ulaşmayacağına dair tespitte en önemli unsurlar olduğunun kabulü kaçınılmazdır. Çünkü, geçici komiser, öncelikle bu belgelerle ön projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağını ve kayıtlarla uygun olup olmadığını değerlendirecektir. Diğer yandan, 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Somut olayda, davacı şirket tarafından, ön projede öngörülen mali kaynaklardan sermaye artışı büyük oranda yerine getirilmemiştir. Tek ortaklı bir sermaye şirketi olan davacı borçlu şirket ortağı, sermaye taahhüt edimini yerine getirmemiştir. Diğer yandan, ön projede yer verilen diğer hususların bir çoğu ,şirketin kendi faaliyet kapsamı dahilindeki işlerdir. İİK 286/1-a bendinde zaten borçlunun faaliyetine devam etmesi ön projede gösterilmesi gereken bir husustur. Yasal düzenlemede açıkça, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi vurgusu yapıldıktan sonra, alacaklılara ödemelerin yapılabilmesi için gerekli olan mali kaynağın ön projede gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Diğer yandan, fason üretim yaparak kendi markası ile satış yaparak ticari faaliyetini devam eden şirketin, talep tarihinden kısa süre öncesinde, fabrika binasını devretmiş olması da faaliyetinin devamı anlamında, işletme hukuku ve özellikle konkordatonun amacına da uygun görülmemiştir. Fason üretiminin tedarikçi şirkete yaptırılması veya kiralanan fabrika binasında yapılması durumunda ise, öncelikle maliyet giderlerini artıracağından, kısa vadede bir alacaklının alacağını kısmen karşılamak amacıyla fabrika binasının satışı uygun ve isabetli görülmemiştir. En önemli ve dikkat çeken konulardan birisi ise, davacı şirketin geçmiş dönemlere nazaran, ön projede kar toplamını düşük miktarda göstermiş olmasıdır. Ön projede gösterilen karın, mehil süresinde yakalanmış olması, ön projenin amacına ulaşmasını göstermeye yetmeyecektir. Kaldı ki, işletmenin faal durumda olması da konkordatonun en önemli amaçlarındandır. Davacı şirketin uzun vadeli borçlarının tamamına yakının, bankalara olan ticari kredi borçları olduğu anlaşılmaktadır. Davacı şirket adına kayıtlı taşınmaz / taşınmazlar üzerinde, kredi borçlarına istinaden oluşturulacak ipotek ve / veya hacizlerin olması ihtimali karşısında, mali kaynak olarak isabetli bir varlık kabulü de mümkün değildir. Mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir. Mali durumu bozulan işletmeler kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Taşınmazların nakte çevirilerek kaynak sağlanabilmesi için öncelikle o varlıklar üzerinde rehin olmaması gerekir. Diğer yandan, projede, mevcut durumun, likitide sıkıntısının veya borca batıklığın giderilmesi için tedbirlere yer vermek gerekir. Bunlar, gelir artırıcı veya tasarruf tedbirleri olabilir. Konkordato süreci içinde özellikle iyileşmenin sağlanabilmesi için yeni kredi sağlanması gerekmektedir. Somut olayda, başta, projede öngörülen sermaye artışının da gerçekleştirilmediği göz önünde bulundurulduğunda ,davacı şirketin yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projesinin, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimalinden söz edilemeyecektir. Davacı şirket, mali kaynak olarak ön projede, yasanın ifade ettiği şekilde sermaye artırımını göstermiş olmasına rağmen yerine getirmemiştir. Sermaye artışı mali kaynak için tek ve zorunlu olmasa dahi, somut verilere göre değerlendirme yapılarak, mali kaynakların gösterilmesi isabetli olacağı gibi, somut olayda şirketin faaliyetine devamı için önem arz etmektedir. Diğer yandan, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun onikinci babında, 285 vd maddelerde düzenlenen konkordato da verilecek süreler yasa ile belirlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 94. maddenin üst başlığı kesin süre olup, “1”. fıkrasında Kanunun belirlediği sürelerin kesin olduğu belirtilmiştir. Şu halde, mahkeme, konkordato talebi karşısında, süreleri kendiliğinden artıramayacaktır. Yani, sürenin sonunda, mali kaynaklarla birlikte konkordato ön projenin değiştirileceği yani ıslah edileceği gerekçeleri ile mahkemeden süre istenilmesi ve bu sürenin borçlu davacıya verilerek, yasanın belirlediği sürenin fiilen aşılması kabul edilemeyecektir. Başvuran borçlu şirketin, süreleri göz önünde bulundurarak gerekli olan işlemleri biran öncesi yapması kaçınılmazdır. Konkordato geçici komiser heyet raporunda, şirketin borca batık olup olmadığı değerlendirilmesi, gayrimenkul değerlendirme uzmanı ve teknik bilirkişi raporları, şirket defterleri ve tüm veriler göz önünde bulundurarak gerçekleştirilmiştir. Rapor bu hali ile dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir. Ancak, geçici komiser heyetinin 23.03.2019 tarihli nihai raporundaki şirketin konkordato projesinin başarıya ulaşma ihtimaline dair görüşüne katılmak mümkün olmamıştır. Öncelikle, şirketin ön projesinin kapsamı, konkordatoya dair yasal düzenlemeler, işletme hukukuna dair ilgili hükümler, şirketin mali durumu, borca batık durumda bulunan şirketin sermaye taahhütünün yerine getirilmemiş olması ve diğer veriler kapsamında isabetli değildir. İcra ve İflas Kanunun kesin mühleti düzenleyen 289. maddesinde, kesin mühlet hakkında bir karar verilebilmesi için mahkemenin borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet edeceği, geçici komiserin duruşmadan önce raporunu sunacağı ve mahkemece gerekli görülürse, beyanı alınmak üzere duruşmada hazır bulunacağı, mahkemenin yapacağı değerlendirmede, itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alacağı belirtilmiştir. Bu anlamda, davacı iddiası gibi, geçici komiser raporunun sonucuna göre kesin mehil verilmesi gerektiği sonucu kabul edilemez. Davacı şirketin buna dair istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Geçici komiserin görevlendirilmesi ve görevleri, İİK ve ilgili diğer yasal mevzuatta belirlenmiştir. İİK‘ m.287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. ( Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt).İİK ‘nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, mahkemenin, İİK 289. madde gereğince işlem yapıldıktan sonra, konkordatonun başarıya ulaşmayacağı gerekçesiyle davacı borçlu şirketin konkordato talebinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. İflas kararlarının isabetli olup olmadığının ise ayrıca değerlendirilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Mahkemece, borçlu şirketin iflasına karar verilmiştir. Şirketin borca batık olduğu geçici komiser konkordato raporunda açıkça ifade edilmiştir. İİK 292. maddede, kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflasın açılması düzenlenmiştir. Yasada, iflasa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra belirtilen durumların gerçekleşmesi halinde komiserin yazılı raporu üzerine, mahkemenin kesin müddeti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına resen karar vereceği düzenlenmiştir. Bu durumda, komiserin, mühletin kaldırılması veya borçlunun iflasına karar verilmesi görüşünü belirtmesine gerek yoktur. Ancak, devam eden fıkrada, hangi hallerde iflasa karar verileceği bentler halinde belirtilmiştir. İlk bentte, borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa, sonraki ” b) “ bendinde, “ Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa “ ifadelerine yer verilmiştir. Yasal düzenlemenin, konkordato müessesinin amacı ile birlikte, bir bent veya bir madde ile sınırlı olarak değil bir bütün halinde değerlendirilerek sonuca gidilmesi isabetli olacaktır. Aksinin kabulü halinde, borçlu ile birlikte alacaklıların lehine olan konkordato uygulanamaz hale gelecektir. İflas gibi, ağır bir sonuçla karşılaşma riski olan borçlu şirketlerin, böyle bir başvuruda bulunduğunda, iflas kararı verilirken, hangi hususların gözönünde bulundurulması gerektiği mahkemece titizlikle belirlenmelidir. Bu husus, “ Yeni Konkordato Hukuku “ kitabının 317. sayfasında, komiserin raporunda, borçlunun mali ve finansal verilerinin iyileşmeyi imkansız hale getirdiği anlaşılıyorsa, komiserin konkordatoyu reddedeceğini açık ve kesin şekilde ortaya koyan, alacaklıların sayısından ve öneminden hareketle konkordatonun tasdiki için gerekli çoğunluklarının hiç birinin sağlamayacağı sonucuna varırsa, konkordatonun başarıya ulaşamayacağının önceden anlaşılmış olacağı bu durumda mahkemenin kesin mühleti kaldırarak iflasa tabi olan borçlunun iflasına karar vereceği örneği ile açıklanmıştır. Somut olayda, davacı şirket borca batık durumdadır. İİK 292. madde anlamında İflas kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle başarıya ulaşma imkanı bulunmayan konkordato ön projesi ile İcra ve İflas Kanunun ilgili hükümleri uyarınca, borca batık durumda ki şirketin, başarıya ulaşma imkanı mümkün görülmeyen konkordato talebinin reddi ile iflasına karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus görülmediğinden, davacı şirketin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı şirket ortağı … ‘un istinaf talebinin ise, yukarıda ifade edildiği üzere, yasal düzenlemeler kapsamında İş bu davada iflasa tabi olmayan borçlu için görevli ve yetkili mahkeme yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesidir. Gerçek kişilerin yerleşim yeri, TMK hükümlerine göre belirlenir (m.6/2). Yerleşim yeri, bir kişinin sürekli kalma, yerleşim niyetiyle oturduğu yerdir. ( MK m.19).İlk derece mahkemesinin yetkisizlik kararında belirtildiği üzere, dava dilekçesine ekli vekaletname suretinden, davacı gerçek kişinin adresinin Gaziosmanpaşa/ İstanbul olduğu, İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin mutlak yetkili mahkeme olduğu anlaşılmıştır. Çünkü, İİK 285. maddede, yetkili ve görevli mahkeme ile ilgili atıf yapılan aynı yasanın 154. maddesinde düzenlenen yetki kamu düzenindedir. Yetki itirazında bulunulmamış olsa bile yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-ç bendinde, yetkinin kesin olduğu hallerde, mahkemenin yetkili bulunması dava şartları arasında bulunmaktadır. Aynı yasanın, 115/2. fıkrasında ise, mahkemenin dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usülden reddine karar vereceğine yer verilmiştir. Her iki yasal düzenleme emredici niteliktedir. Mahkemece, taraflar arasında mecburi dava arkadaşlığının bulunmadığı ve davacı gerçek kişi yönünden mutlak yetkili mahkemenin, İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun tespiti ile davanın usülden reddine karar verilmesi gerekirken, önceki yetkisizlik kararı ile birleştirilme neticesinde ise esastan karar verilmesi yerinde değildir. Kabul şekline göre ise, davacı gerçek kişi hakkında, HMK 297 madde ve ilgili yasal düzenlemeler kapsamında hükümde gerekçenin nerede ise bulunmaması doğru değildir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle yasal düzenlemeler kapsamında, davacı şirketin istinaf başvurusunun reddine, davacı … ‘un ise istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne karar verilmesi isabetli görülmüştür. Ancak, davacı … yönünden yapılan hata yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1- Davacı … Anonim Şirketinin istinaf başvurusunun REDDİNE, 2- Davacı …‘un istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin KABULÜNE, 2-a) Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1025 Esas, 2019/333 Karar ve 25.03.2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA, b) Mahkememizin 2018/1025 Esas sayılı dosyasında; 1-Davacı … Anonim Şirketinin, geçici mühlet kararının kaldırılarak , konkordato talebin REDDİNE, 2-İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … Sicil numarasında kayıtlı borçlu … Anonim Şirketinin İflasına, 3-İflasın 25/03/2019 günü saat 14;12 itibariyle açılmasına, 4- İflasla ilgili olarak Bakırköy Nöbetçi İflas Müdürlüğü ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne bildirimde bulunulmasına, 5- Davacı tarafça yatırılan İflas avansının ve gider avansının İflas Müdürlüğüne aktarılmasına, 6-Mahkemece iflas kararının ilanına, 7- Komiser heyetinin görevine hükümle birlikte son verilmesine, 8-Hükümle birlikte davacı borçlu şirket lehine verilen tüm tedbirlerin KALDIRILMASINA, 9- Alınması gereken 44,40 TL harçtan davacı tarafça peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 10- Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, b) Birleştirilen İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1014 Esas sayılı dosyasında; B-1- Davacı … lehine verilen geçici mühlet kararının ve tüm tedbirlerin ilk derece mahkeme karar tarihi olan 25.03.2019 tarihi itibariyle KALDIRILMASINA, B-2-Geçici komiser heyetinin görevine 25.03.2019 tarihi itibariyle son verilmesine, B-3- Davacı …‘un dava dilekçesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-ç bendinde düzenlenen dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2. gereğince USÜLDEN REDDİNE, B-4- Alınması gereken 54,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, B-5- Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacıların ayrı ayrı yatırmış olduğu 165, 70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın ayrı ayrı herbir davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 4-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerleride bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/3. fıkrasının atfıyla aynı yasanın 164/2.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.12/03/2020