Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1848 E. 2020/359 K. 06.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1848 Esas
KARAR NO : 2020/359
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26/02/2019
NUMARASI : 2018/788 Esas, 2019/210 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/02/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacıya sigortalı konutun, davalının sigortalıya satıp teslim ettiği klimadan kaynaklı yangın nedeniyle hasara uğradığını, yangında oluşan hasar nedeniyle sigortalıya 12.380,00 TL ödendiğini, ödenen bedelin davalıdan rücuen tahsili için başlatılan takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek icra takibine yapılan itirazın iptalini ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevabında; müvekkilinin klimanın üreticisi ya da satıcısı olmadığından kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin ithal ettiği klimaların birinci sınıf emtia olup yangının klimadan çıkma olasılığı bulunmadığını, yangının çıkış nedeninin tespit edilmesi gerektiğini, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, sigortalının yetkili bayiden klima almaması, yetkili servise kurulum ve montaj yaptırmaması ve kullanım klavuzuna aykırı filleri bulunması halinde illiyet bağının kesileceğini, sigortalının gerçek zararının tespit edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.İlk derece mahkemesi, sigortalı ile davalı şirket arasında tüketici işlemi olduğu ve davacı şirketin halefiyet ilkesi gereği tüketici mahkemesinde dava açması gerektiğini belirterek davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar vermiştir.Davalı vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde; sigorta rücu davalarının mutlak ticari dava olduğu ve tarafların da tacir olduklarından uyuşmazlıkta ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.Dava, konut sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu iddia olunan davalıdan rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.Dava tarihinden önce, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı yasanın 73/1. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkmeleri görevlidir” düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı yasanın 3. maddesinin 1. fıkrasının (l) bendinde, “Tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” denilmek suretiyle, Tüketici Mahkemesi’nin görev alanının belirlenmesine esas olan tüketici işleminin tarifi yapılmıştır.Somut olayda; davalı şirketin sigortalıya sattığı klimadan çıktığı iddia olunan yangın nedeniyle, davacıya sigortalı konutta hasar meydana gelmiş, davacı sigortacı sigortalısına ödeme yapmış; yaptığı ödeme ile sigortalısının haklarına halef olmuştur. Davacı sigortacı, sigortalısına yaptığı ödemeyle kazandığı halefiyet hakkına dayalı olarak da ayıplı mal ve hizmet sunduğunu iddia ettiği davalıya rücu amacıyla yaptığı takipteki itirazın iptalini talep etmektedir. Bu durum karşısında; davaya konu istemin, davacının sigortalısı ile davalı arasındaki tüketici işlemine dayandığı açıktır. Yukarıda açıklanan yasa maddeleri ve düzenlemeler ışığında, davacının sigortalısı gerçek kişi tüketici konumunda olup, sigortalı ile davalı arasındaki satım ilişkisi bir tüketici işlemidir. O halde, tüketici işleminden kaynaklanan bu uyuşmazlığın, Tüketici Mahkemesi tarafından görülmesi gerektiğinden, mahkemece bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi yerindedir.Açıklanan nedenlerle davada tüketici mahkemelerinin görevli olması nedeniyle davanın usulden reddine dair ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubuna, bakiye 39,10 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 148,60 TL harçtan peşin olarak yatırılan 121,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,30 TL olmak üzere toplam 66,40 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362/1c Maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.