Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1846 E. 2020/406 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1846 Esas
KARAR NO: 2020/406
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2019
NUMARASI: 2015/1259 Esas, 2019/34 Karar
DAVA: İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 13/02/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili 17.12.2015 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin 1980 yılında Ltd.Şti olarak kurulduğunu, 1994 yılında ünvan değişikliğine giderek A.Ş şirketi olarak sicile kaydedildiğini, her nevi sentetik, selülozik boya, vernik macun…vb deri ve mobilyacılar sanayinde kullanılan boya vernik ve yardımcı maddelerin alımı, satımı, imalatı, ithalatı ihracatı ve şirket konusu İle ilgili bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebileceğini, 94 personel ile yurt içi ve yurt dışındaki faaliyetlerine devam ettiğini, müvekkili şirketin 2011 yılında fabrikasında çıkan yangın neticesinde bir kısım üretim sıkıntıları yaşadığını, alacakların tasfiyesinde yaşanılan zorluk ve kayıplarda eklendiğinde müvekkili şirketin ciddi ekonomik sıkıntılar yaşamaya başladığını, şirketin borcu olduğunun ara bilançolarla anlaşılması üzerine, Genel Kurulca şirketin iflasının ertelenmesi için başvuru kararı alındığını, iyileştirme projesi ile fon yaratılmaya devam etmesinin sağlanacağını iddia ederek, müvekkili şirketin iyileştirme projesi dahilinde mali durumunu düzeltebilmesi amacıyla iflasının 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asli müdahiller, gerek yazılı, gerekse de zapta geçen beyanları İle davacı şirketin iflas erteleme talebine karşı beyan ve itirazlarını bildirmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI : Mahkemece, iyileştirme projesi ve ek iyileştirme projesinin ana hedeflerinden birinin de satışların artırılacağı ve dolayısıyla cironun ve karlılığın artırılacağı belirtilmiş olmasına rağmen geçmiş yıllara göre satışların sürekli düşüşe geçtiği, bu haliyle iyileştirme projesinde öngörülen bu tahmininde gerçekleşmediği ve yurt dışı satışlarında şirketi borçtan kurtarmaya yetecek miktarda artmadığı, şirketin borçlarını çevirmesinin, konulacak sermaye, yapılacak satışlardan elde edilecek karlarla kapatılacağı belirtilmiş olmasına rağmen, satışların artmadığı, üretimin düştüğü, üretimin işçi azaltmak suretiyle kısıldığı, rantable olmadığı gerekçesiyle bir kısım üretim bandının kapatıldığı ve işçi çıkartıldığı, bu haliyle şirketin örtülü bir tasfiye sürecine girdiği, yine şirketin dövizdeki artış nedeniyle hammaddenin dövize bağlı olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, şirketin daha da artan döviz kurları karşısında hammedde temininde daha yüksek bedeller ödemesi gerekeceği ve finansal yetersizlik nedeniylede bunu karşılayamadığı, üretim ve satışını gerçekleştiremediği, şirketin düşük meblağlı alacaklıları ile anlaştığı ve bir kısım borçlarını sona erdirmiş olmasına rağmen büyük kalem borçlarının ise yapılandırmak suretiyle kısa vadeli borçlardan uzun vadeli borçlara transfer ettiği, bu transferin borç sonlandırılması niteliğinde olamayacağı, kamu menfaati içerecek olması nedeniyle şirketin ayakta tutulması gerekliliğinin mevcut durum itibarıyla mümkün olmadığı, aksi halin devamı halinde şirket alacaklılarının zararlarının teminatsız kalacağı ve daha da artacağı , oysa İflas ve İflas erteleme davalarının niteliği itibarıyla alacaklı ve borçlu haklarının birlikte dengeli ,adil bir ortamda değerlendirilmesi gerektiği, yapılan tüm değerlendirme neticesinde de iyileştirme projesinin soyut,afaki, gerçekleştirme imkanı bulunmayan ve geçen süre itibarıyla da çok cüzi bir kısmı gerçekleştirilen bir proje niteliğinde olduğundan itibar edilemeyeceği, borca batık olduğu gerekçesiyle davacının İflas erteleme davasının reddi ile şirketin iflasına karar verilmiştir. Kararla birlikte, tüm tedbir kararları kaldırılarak, İflas avansının İflas Müdürlüğüne aktarılması yönünde de hüküm tesis edilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar davacı vekili tarafından yasal sürede istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin dava dilekçesinde de belirtilen sebeplerle dar boğaza düştüğünü, üretim faaliyetlerine devam etmek kararında ve azminde olduğu için 2015 yılında davayı ikame ettiğini, dava tarihinde çalışan sayısının 94 olduğunu, bu güne kadar müdahil alacaklara toplam yaklaşık olarak 1.297.698 ,97 TL ek olarak 20.000,00 USD ödeme yapıldığını, krizin sadece müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği kimya sektörünü değil hemen hemen tüm sektörleri olumsuz yönde etkilediğini, bir kısım müdahillerin kötüniyetli hareket ettiklerini, şirketin tüm alacaklarının karşılığı olarak dört ayrı gayrimenkul teminatının söz konusu olduğunu, müvekkili şirketin bankalara yaklaşık 22 milyon TL ana para borcu ile piyasaya 8 milyon borcu bulunduğunun kabulü halinde normal şartlarda gayrimenkul teminatlarının şirket borçlarını karşılayacağının açıkça görüldüğünü, en büyük alacaklı …nın 03.11.2017 tarihli maili ile 7.500.000,00 TL ipotek fekki onayının hükümsüz kaldığını, daha önce vermiş olduğu onaydan döndüğünü ifade etmesinin yapılan ve yapılacak olan ödemeleri olumsuz olarak etkilediğini, müvekkili şirketin yeni bir iyileştirme projesi çalışması yaptığı süreçte davanın reddine karar verildiğini, kararın haksız olduğunu iddia ederek, kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
DAVA: İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi İsteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal bir kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, son fıkrada ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince somut olayda uygulanacak olan, 160. maddesinde, İflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise, kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, İflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekeletnamesinde, İflas erteleme davası açma yetkisinin bulunduğu, davacı şirket Genel Kurulu’nun 17.12.2015 tarihli kararı ile şirketin iflasının ertelenmesi için yasal işlemlere başlanmasına oybirliği ile karar verildiği, mahkemece, ilanların yapılmasına, bilirkişi incelemesine ve rapor alınmasına karar verildiği, ilanların yaptırıldığı, 25,000,00 TL İflas avansının, mahkeme veznesine 21.12.2015 tarihinde yatırıldığı anlaşılmıştır. 30.12.2015 tarihli ara karar ile ihtiyati tedbir kararları alınarak kayyımlar atanmıştır. 28.12.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda, şirketin 30.11.2015 tarihi itibariyle rayiç değerlerine göre özvarlığının (-) 1.706.552,00 TL olduğu, rayiç durumlara göre borca batık durumda olduğu, iyileştirme projesinde, 2016-2020 yılları arasında 2.000.000,00 TL nakit sermaye artırımı, müşterilerden elde edilen gelirlerle borçların biran önce kapatılması, satışlardan elde edilen fonlarla mevcut vergi, SGK ödemeleri ve işçi ödemelerinin devam edilerek 2020 yılı itibariyle borçların tamamen ödeneceğinin öngörüldüğü, 4 yıl sermaye artırımı ödeneceğinin belirtildiği, her yıl için 500.000,00 TL sinin ödeneceğinin kabul ve taahhüt edildiği, keşfen yapılan değerlendirme sonucunda tespitlerin yapıldığı, iyileştirme projesinin yapılacak sermaye artışı ile şirketin güçlü hale geleceği, sermaye artırımının olumlu karşılandığı, sonuç olarak, şirketin iyileştirme projesinde belirlemiş olduğu verilerin uygulanması halinde şirketin darboğazdan çıkabileceği, 6 veya 9 aylık ihtiyati tedbir ve akabinde iflas erteleme kararına ve yine kayyım veya kayyımlar aracılığı ile şirketin iyileştirme projesine uygun finansman ihtiyacını alarak ve bunun sonucunda karlılığını artırıp artırmadığının denetlenmesi halinde ortaya çıkacak verilere göre şirketin piyasadaki yerini aktif olarak yeniden alabileceği ifade edilmiştir. Dairemizin 2018/103 Esas, 2018/362 Karar ve 28.02.2018 tarihli kararı ile; 30.12.2015 tarihli ara kararının (a) bendi ile alınan tedbir kararlarının yasa hükümlerine uyumlu olmadığı gerekçesiyle, müdahil … Bankası A.Ş ‘nin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin 30.10.2017 tarihli red ara kararının kaldırılarak, hükmün tedbir yönünden düzeltilmesine karar verilmiştir. 10.04.2018 tarihli 2. Bilirkişi heyet raporunda, borca batıklık bilançosuna esas alınan 30.11.2015 tarihli bilançosundaki kaydi değerlere göre hesaplanmış özvarlığının (+) 9.019.047,36 TL iken 30.09.2017 tarihi itibariyle 3.922.200,96 TL azalarak 5.096.846,40 TL olduğunu, ticari defterlerin muhasebe sistemi uygulama genel tebliğlerine uygun olduğunun görüldüğü, şirketin öz kaynaklarının 9.019.047,36 TL ‘den 3.747.848,16 TL azalarak 5.271.199.20 TL olduğu, 30.11.2015 tarihli gelir tablosunda 5.237.898,13 TL olan dönem zararının 31.01.2017 tarihinde 660.249,16 TL kar şekline dönüştüğü ancak, 31.06.2016 tarihi itibariyle 920.190,82 TL‘ye yükselen zarar miktarının 31.12.2017 tarihi itibariyle 596.744,37 TL ye gerilemiş olduğunun görüldüğü, mali yönden yapılan incelemede davacı şirketin rayiçler dikkate alındığında borca batıklık miktarının (-) 3.436.535 TL olarak gösterildiği, önemli olan noktanın evleviyetle ve süratle dışarıdan davacı şirkete enjekte edilecek olan fonla sağlanacağından şüphe duyulamayacağı, durum böyle olunca salt ticari faaliyetlerden elde edileceği öngörülen ve umut edilen karlar ile mali yapının düzeltilmesinden söz etmenin mümkün olmadığı, sermaye ihtiyacı bulunan şirket ortaklarının sermaye koyma borcunu yerine getirmeden talep ettikleri iflasın ertelenmesi isteminde iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı kabul edilemeyeceğini, somut olayda davacı şirketin borca batıklığın yarısı tutarına isabet eden bir sermaye artış taahhüdünde bulunmadığı, bu durumun projenin inandırıcılığını kesin olarak ortadan kaldırdığının değerlendirildiğini, davacı şirketin dava tarihinden bu yana 3 yıl sermaye artış gereğine uygun hareket etmediği, bu hususun davacı şirketin mali durumunun düzelmesi noktasında samimiyetini kesinlikle tartışmalı hale getirmekte olduğu, sermaye artışı ile hızlı bir fon yaratılması gayretinden uzak bir anlayışın işletmenin çalışma sermayesinin de zayıf kalmasına yol açtığı, açık şekilde şirket özkaynaklarının azaldığı, 17.10.2017 tarihli kayyım raporunda, davacı şirketin tek ortaklı şirket haline dönüşmesinden sonra şirket sahibinin işin yönetimini bizzat yürüttüğü, borçlarını ödemede kararlı ve gayret gösterdiği, protokoller düzenlediği, şirkete yabancı ortak bulma çalışmaları bulunduğu açıklamalarına yer verildiği, bu tespitlerin hiçbirinin alacaklılar için var olan riskleri kesin olarak bertaraf etmeye yönelik olmadığı, tamamen afaki, denetlenebilir mahiyette bulunmadığı da mütalaa edildiği, zira davacı şirketin alacaklılar nezdinde ortaya çıkan riskleri ortadan kaldırması ve çalışma sermayesini kuvvetlendirme noktasında 3 yıldan beri nakit bir fon yaratarak işletmenin içinde bu fonun sokulmasını sağlamamış olması, bunun yerine uzun vadeye ve umuda dayalı projeksiyonlar sunmuş olmasının kabul edilebilir bir yönü bulunmadığı, iyileştirme projesinde sunulu projeksiyonların somut, denetlenebilir olmaktan uzak bulunduğu, işletmenin hızlı biçimde düzeltilmesi gereken ve mali yapısındaki bozukluktan kaynaklı işletme sermayesi ihtiyacına cevap vermeye muktedir olmadığı, kısa vadeli borçlarda, 27.462.043,32 TL azalma, uzun vadeli borçlarda 13.096.451,95 TL lik artış olduğu, şirketin mali borçlarının ciddi bir şekilde azaldığı bilgisine yer verilmiş ise de, kısa vadeli banka kredilerinden kaynaklı borçların çoğunlukla yapılandırılmakla uzun vadeli borç haline geldiği, bu sebeple kısa vadede tehlike olmaktan çıktığı, söz konusu uzun vadeye yayılmış olan borçlarında şirket için borç olmaya devam edeceği dolayısıyla bu hususun mali yönden bir iyileşme olarak görmenin söz konusu olamayacağı, iyileştirme projesindeki net satış tutarı hedefine %30 oranında ulaşıldığı, şirketin 2017 yılında (-) 596.744,37 TL zarar ettiği, iyileştirme projesindeki karlılık hedefini gerçekleştiremediği, personele işletme giderlerinden kaynaklı borcu, vergi ve SGK borcu bulunmadığı, kayyım raporlarında, şirketin alacaklı olan bankalardan bir kısmı ile borcunun yeniden yapılandırması konusunda gerekli protokolleri düzenlediği ve şirketin ödemelerine devam ettiği, borçlu olduğu şirketlerin büyük kısmı ile borcun yapılandırılması konusunda mutabakata varıldığı, ödemelerin yapıldığı adres ve fabrikada 31.12.2017 tarihi itibariyle 47 personel ile faaliyete devam ettiği, mevcut hali ile projenin inandırıcılığından söz edilemeyeceği, mali yapısındaki bozukluktan kaynaklı işletme sermayesi ihtiyacına cevap vermeye muktedir olmadığı belirtilmiştir. Kayyımlar belirli aralıklarla raporlarını dosyaya ibraz etmişlerdir. 01.03.2016-30.06.2016 inceleme dönemine ait 30.09.2016 tarihli kayyım heyet raporunda, davacı şirketin ticari faaliyetine ( üretim ve satış ) hiç ara vermeden şirket merkezinin bulunduğu adreste ve fabrikasında 30.06.2016 tarihi itibariyle 63 personeli ile devam ettiği, şirket ortaklarının işin yönetimini bizzat yürüttükleri, borçlarını ödemede kararlı oldukları, şirketin yüksek satış sezonuna hazırlıklı girdiği, satışlarının 3.çeyrekte daha da artacağına inandıkları, şirketin personele işletme giderlerinden kaynaklı borcu bulunmadığı, şirketin vergi ve SGK borcu bulunmadığı, vergi borcu olarak gözüken 25.908,25 TL ve SGK borcu olarak gözüken 53.636,36 TL nin dönemi gelmemiş bakiye borç olduğu belirtilmiştir. Dosyaya son olarak ibraz edilen, 01.10.2017-30.06.2018 inceleme dönemine dair 15.10.2018 tarihli kayyım heyet raporunda, şirketin işlerine, 30.06.2018 tarihi itibariyle 36 personel ile devam ettiği, davacı şirketin tek ortaklı Anonim Şirket haline dönüşmesinden sonra şirket sahibinin işin yönetimini bizzat yürüttüğü, borçlarını ödemede kararlı olup gayret sarf ettiği, şirketin dönen varlıklarında 13.420.537,78 TL azalış olduğu, bu azalışın büyük bir kısmının alınan çekler hesabındaki 19.498.858,41 TL azalıştan, ticari alacaklar hesabındaki alıcılar alt hesabındaki 7.187.980,04 TL lik artıştan, stok hesaplarındaki 189.755,92 TL ‘lik artıştan kaynaklandığı, şirketin duran varlıklarında 1.676.052,40 TL azalma olduğu, bu azalmanın birikmiş amortismanlardaki artıştan kaynaklandığı, şirketin satışlarında artış yaşandığı, brüt artışların yıllar itibariyle düştüğü, üretimde kullanılan temel girdilerin ithal olması ve 2017 yılında artış trendinde olan yüksek döviz kurları nedeniyle brüt karşılığın oldukça düşük olduğu, bunun yanısıra teşviklerden ve KGF gibi avantajlardan şirketin içinde bulunduğu durum nedeniyle istifade edememesi nedeniyle yabancı kaynak temininde zorlandığı, bu zorlanma sonucunda şirketin kısa vadeli finansman gideri baskısı altında olduğu için 2015,2016,2017 yıllarında zararının devam ettiği ama giderek bu zararın küçüldüğü şirketin 2018 yılında kara geçtiğinin gözlemlendiği, 31.03.2018 tarihinde 412.864,81 TL, 30.06.2018 tarihinde 2.849.516,01 TL kar ettiğinin görüldüğü, şirketin tek kişilik A.Ş haline gelmesinin karar alma süreçlerinde olumlu etkisinin bu dönemde belirgin olarak hissedildiği, özellikle yabancı ortak bulma konusunda bu bir avantaj oluşturduğu belirtilmiştir. Davacı vekili, 21.01.2019 tarihli duruşmada zapta geçen beyanında, bir kısım alacaklılarına ödemeler yapıldığını, anlaşmalar yapıldığını, şirketin 2018 yılının zor bir yıl olmasına rağmen kara geçtiğini, iyileştirme projesinin gerisinde kaldıklarının farkında olduklarını, müvekkili şirketin ortağının şahsi satılacak gayrimenkulleri bulunduğunu, bankalarla görüşmeler yapıldığını ifade ederek, yeniden kayyım raporu alınmasını talep etmiştir. Aynı celsede, duruşmaya katılan müdahil alacak vekilleri, çoğunlukla, davanın reddi ile iflas ve tedbirlerin kaldırılması kararı verilmesini talep etmiştirler. Mahkemece, aynı celsede, yukarıda ayrıntılı şekilde aktarılan gerekçeye istinaden, iflas erteleme talebinin reddi ile borca batık şirketin iflasına karar verilmiştir. İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, bir diğer görüş, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur. Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir. İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde, iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği vb dir. Bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması yani, İflas erteleme kararının ,alacaklıların haklarını, iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği, İflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. İflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında İflas erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık olması gerekir. Somut olayda, davacı şirketin, iyileştirme projesine esas aldığı bilanço tarihinde ve daha sonraki tarihlerde, bilirkişi raporları ile subuta erdiği üzere, şirket malvarlıklarının yani aktiflerinin rayiç değerleri, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmemektedir. Yani şirket borca batıktır. Ayrıca, borca batıklık oranı gittikçe artmıştır. Ancak şirketin borca batık olması, şirket hakkında iflas erteleme kararı verilmesine tek başına yeterli olmayacaktır. İflas erteleme kararının en önemli ikinci şartı ise, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmasıdır. Bu husus İİK’nun 179. Maddede, mahkemenin projeyi ciddi ve inandırıcı bulursa iflasın ertelenmesine karar vereceği, 6102 sayılı TTK’nun 377. maddesinde ise, yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak İflas ertelemesini isteyebileceği şeklinde düzenlenmiştir. İyileştirme projesinde yer alan, İyileştirme tedbirleri ve yöntemlerinin somut, gerçekçi ve objektif olması gerekir. Somut olayda, son bilirkişi raporunda ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere, davacı şirket tarafından iyileştirme projesindeki sermaye artışı yerine getirilmemiştir. Yargıtay emsal kararlarında ifade edildiği üzere , iyileştirme projesindeki sermaye artışının gerçekleştirilmemiş olması, projenin ciddi ve inandırıcı olmadığını göstermektedir. Diğer yandan şirket, iyileştirme projesindeki hedeflerini yakalayamamıştır. Projenin gerisinde kalındığı, davacı vekilinin zapta geçen beyanı ile de kabul edilmiştir. Çalışan sayısının da yaklaşık yarı oranda azaldığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporlarında belirtilen ve yukarıda özetlenen diğer tüm nedenlerle, davacı şirketin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Özellikle, 30.12.2015 tarihli ihtiyati tedbir kararından itibaren, tedbirlerin kaldırıldığı 21.01.2019 tarihine kadar, İflas erteleme hükümlerinden fiilen yararlanan davacı şirketin, bu süreç içerisinde işletme anlamında yeterli girişiminde bulunduğundan söz etmekte mümkün görülmemiştir. İflas erteleme talebinde, yalnızca alacaklı taraftan fedakarlık beklemek yasal düzenlemeler kapsamında kabul edilemez. İflas erteleme şartları oluşmayan, borca batık şirketin, erteleme talebinin reddi ile şirketin iflası kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle iflas erteleme hükümleri ve dosya kapsamı göz önünde bulundurarak,davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1259 Esas, 2019/34 Karar ve 21.01.2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu’nun353/1-b/1 bendi uyarınca esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmamış olması ve davanın niteliği itibariyle İstinaf vekalet ücretine dair hüküm tesisine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nun 164 . Maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile kabul edildi.13/02/2020