Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1834 E. 2022/1273 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1834 Esas
KARAR NO: 2022/1273
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2018
NUMARASI: 2017/832 Esas, 2018/1070 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 27/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi aleyhine Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile yürütülen 4.700,00 TL miktarındaki icra takibi nedeniyle düzenlenen ödeme emrine davalı … Anonim Şirketi’nin haksız ve mesnetsiz olarak itiraz ettiğini, işbu davanın ikame edildiği tarihe kadar dosya borcuna ilişkin herhangi bir ödeme yapılmadığını, müvekkili şirket … Sigorta A.Ş., hasarın meydana geldiği … Sanayi Ticaret Limited Şirketi ticaret ünvanlı …’ini 13.07.2015 tanzim tarihli ve … sayılı “Otel ve Tatil Köyü Paket Poliçesi” ile sigortaladığını, 22.09.2015 tarihinde davalı tarafa ait … plakalı aracın …’in yan sokağından dönüş yaparken cam üstlerinde bulunan brandaya çarpması sonucu hasara neden olduğunu, söz konusu hasar miktarının ekspertiz raporu ile hesaplandığını ve sigorta poliçesi kapsamında müvekkili sigorta şirketi tarafından sigortalıya ödendiğini, yapılan ekspertiz incelemesinde, otelin yan cephesinde cam üzerlerinde bulunan tentelerin araç çarpması sonucu kırıldığının belirlendiğini, Otel ve Tatil Köyü Paket Poliçesi Umumi Şartlarına göre müvekkili şirketin sigortalı emtiada meydana gelen hasar sonucunda sigortalıya 4.700,00 TL ödediğini, dava dışı sigortalı ile müvekkili şirket arasında mün’akit ve bir delil anlaşması mahiyetinde olan Sigorta Poliçesi Umumi Şartları ile mevzuat uyarınca müvekkili şirketin, hasar bedelini ödedikten sonra sigortalısının haklarına kanunen halef olduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin dava dışı sigortalıya ödemiş olduğu 4.700,00 TL hasar tazminatının davalının … plakalı aracının otelin yan sokağına dönüş yaparken cam üstlerinde bulunan brandaya kusuruyla çarpması sonucunda kaynaklanan hasar nedeniyle rücuen tahsili için davalı tarafa başvurulmuş ise de davalının işbu borca haksız ve mesnetsiz olarak itiraz ettiğini, davalının borca itirazının yerinde olmayıp itirazın iptali ile takibin devamı gerektiğinden bahisle davanın kabulü ile borçlunun itirazının iptaline ve takibin devamına, davalı borçlunun takibe haksız ve kötü niyetli itirazı nedeni ile %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafın taleplerinin zamanaşımına uğradığını, haksız fiilin müvekkili şirkete ait araç ile meydana geldiğini kabul etmemekle birlikte gelse dahi davacı tarafın taleplerinin zamanaşımına uğradığını, kaza tarihi olan 22/09/2015 tarihinden itibaren haksız fiillerdeki hak düşürücü sürenin sona erdiğini, davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddini talep etiklerini, davaya konu haksız fiilin müvekkili şirket aracı ile meydana geldiğinin bilinmediğini, müvekkili şirketin aracının haksız fiilin müsebbibi olduğunun belirsiz olduğunu, haksız fiil ile irtibatının kurulamadığını, … Hiz. Ltd. tarafından alınan 11.03.2016 tarihli ekspertiz raporunun Madde 4: Rücu bölümünde açıkça sayın eksperin “Tarafımızca görüntülerden plaka net olarak okunamamış bu hususta sigortalının beyanına itibar edilmiş” şeklinde beyanda bulunduğunu, davaya konu kazanın müvekkili şirketin aracı ile meydana gelip gelmediği hususunda bir netlik bulunmadığını, ispat yükünün davacı tarafa ait olduğundan davacının bu durumu ispatlaması gerektiğini, haksız fiile konu kazanın müvekkili şirket aracı ile meydana gelse dahi tazminatın müvekkili şirketten istenemeyeceğini, araç için yapılan zorunlu mali mesuliyet sigortasından karşılanması gerektiğini, müvekkili şirket ile … Sigorta Şirketi arasında “zorunlu mali sorumluluk sigortası” imzalandığını, … nolu poliçeyi mahkemeye sunduklarını, davanın sigortacı … Sigorta Şirketi’ne ihbarını talep ettiklerini, icra takibine müvekkilinin itirazının haklı olup, takibinde haksız ve kötüniyetli olduğu aşikar olan alacaklı-davacının mesnetsiz davasının reddi ile alacağın % 20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davalı tarafa ait aracın kaza tarihi itibariyle sürücüsünün gerekli dikkati yola vermeyerek, aracın fiziki özelliklerini mahal ve yol özelliklerini dikkate almayarak kontrolsüz bir şekilde sokağa dönüş yaptığı ve sonuç olarak tam (%100) kusurlu olarak davacının sigortalısına ait otelde, cam üstünde bulunan brandaya çarpması sonucu maddi hasara sebebiyet verdiği, kaza tarihi itibariyle davacının ”otel ve tatil köyü paket poliçesi” kapsamında sigorta poliçesi ile meydana gelen maddi hasarı sigortalısına ödeme yapmakla sigortalısının haklarına halef olduğu, oluşan hasarın takip talebinde belirtilen tutar nispetinde olduğu, davacının başlatmış olduğu icra takibinin yerinde olduğu, davacının talebinin sigortalısına yapmış olduğu ödemeden itibaren işleyen yeni bir zamanaşımı süresine tabi olduğu, sigortalıya yapılan ödeme tarihi 23/03/2016 olup takip tarihinin 31/03/2017 olduğu, işletenin bu zarar nedeni ile sorumluluğunun 2918 sayılı KTK m.109 uyarınca 2 yıllık zamanaşımı süresinin takip tarihi itibariyle henüz dolmadığı, bu süre henüz dolmadan davacının, davalı hakkında icra takibi başlattığı anlaşıldığından bahisle itirazın iptali ile takibin devamına karar verdiği, alacağın likit nitelikte olmayan tazminat alacağı niteliğinde olması göz önüne alınarak yasal koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; davacı tarafın meydana geldiğini iddia ettiği zararın müvekkili şirkete ait araçtan kaynaklandığına dair dosya içerisinde hükme elverişli bir delil bulunmadığını, bu doğrultuda mahallinde keşif yapılmadığını, dosya üzerinden inceleme yapılmak suretiyle eylemin müvekkiline ait kamyondan kaynaklandığı kanaatine varıldığının belirtildiğini, davacı tarafın, meydana gelen zararın müvekkilinden doğduğunu ispat edemediğini, bu sebeple davanın kabulünün doğru olmadığını, meydana gelen zararın müvekkiline ait kamyondan kaynaklandığı bir an için kabul edilse bile, olaydaki kusur durumunun tespitinin hukuka aykırı olduğunu düşündüklerine, olaya ilişkin dosya içerisinde bir takım güvenlik kamerası görüntüleri olsa da, bunların tarafların kusur durumunun ortaya koyar nitelikte olmadığını, söz konusu olayda davacı tarafın sigortalısına ait yapının konumu, işgal ettiği yolun durumu vs. gibi etkenler dikkate alınmadığını, olması gerekenin, meydana gelen kazanın olduğu yerde keşif yapılıp alanında uzman bilirkişilerce tarafların kusur durumunun belirlenmesiyken bunun yapılmadığını, dosya üzerinden makine mühendisi ve sigorta bilirkişisine rapor tanzim ettirildiğini, bilirkişilerin kusur oranının tespitiyle ilgili bir uzmanlıkları bulunmadığını, tamamen davacı tarafın eksperinin yazdığı tutanağa göre kusur tespiti yapıldığını, bu açıdan eksik inceleme sonucu karar verildiğini, yine aynı şekilde oluşan zararın miktarına dair de bir inceleme yapılmadığını, davacı tarafın eksperinin yazdığı ve bir temeli olmayan miktarın esas alınarak bilirkişi raporu düzenlendiğini, şayet olay yerinde uzman bilirkişiler eşliğinde keşif yapılsa, tarafların kusur durumlarının tespiti yapılacak ve bu durumda davacının sigortalısının da meydana gelen olayda kusurunun olduğu ortaya çıkacağını, işte bu durumda TBK’nın 52/1.maddesindeki “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.” hükmünün uygulanması ve takipteki rakamın indirilmesinin söz konusu olabileceğinden bahisle ilk derece mahkemesi kararının kanunda belirtilen istinaf başvurusunun esastan kabulüne dair hususları sağladığı açık olduğundan yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap olarak; davalı tarafın mahallinde keşif yapılmamış olması nedeniyle eksik inceleme yapıldığı yönündeki iddialarının son derece yersiz ve mesnetsiz olduğunu, zira dava konusu olayın 2015 tarihinde meydana geldiğini, mahallinde yapılacak olan bir keşifte dava konusu olayın bulgularının bulunmasının mümkün olamayacağının açık olduğunu, kaldı ki, dava konusu olaya ilişkin kamera görüntülerinin mevcut olduğunu, bilirkişiler tarafından da işbu kamera kayıtları üzerinde inceleme yapıldığını, keşif yapılmasının hiç bir hukuki izahı olamayacağının açık olduğunu, bilirkişi raporunun son derece kapsamlı olup kamera görüntülerinin tüm detayları da fotoğraf olarak rapora işlendiğini, davalı iddialarının aksine davalıya ait kamyonun plakası görüntülerde açık olarak görünmekte olup dava konusu zararın oluştuğu anında kameralara ve fotoğraflara net olarak yansıdığını, bu bağlamda davalı tarafın mesnetsiz ve yersiz eksik inceleme iddialarının dinlenemeyeceğini, netice itibariyle davalı tarafın istinaf taleplerinin davayı uzatmaktan öteye geçemeyeceğini, zira dava konusu olaya ilişkin kamera görüntüleri mevcut olup işbu kamera kayıtlarının uzman bilirkişilerce incelendiğini ve davalıya ait aracın dava konusu zarara sebebiyet verdiğinin görsel belgelerin rapora devredilmesiyle de açıkça ortaya konduğunu, bu bağlamda davalı tarafın yersiz, mesnetsiz, davayı uzatmaya yönelik ve hukuka aykırı istinaf taleplerinin reddine, haklı ve hukuka uygun yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, Otel Ve Tatil Köyü Paket Poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğunu iddia ettiği davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, dava dışı sigortalı … San. Tic. Ltd. Şti.’ne ait işyerinin davacı şirket nezdinde 21.07.2015 – 21.07.2016 tarihleri arasında … nolu “Otel Ve Tatil Köyü Paket Poliçesi” kapsamında sigortalandığı, davacı şirkete sigortalı yerde 22.09.2015 tarihinde davalı tarafa ait … plakalı aracın …’in yan sokağından dönüş yaparken cam üstlerinde bulunan brandaya çarpması sonucu hasara neden olduğu, söz konusu hasar miktarının ekspertiz raporu ile hesaplandığı ve sigorta poliçesi kapsamında sigorta şirketi tarafından 4.700,00 TL hasar bedelinin 23/03/2016 tarihinde sigortalıya ödendiği, hasar bedelinin davalıdan tahsilinin istenildiği ancak ödenmemesi üzerine icra takibi yapıldığı ve takibe itiraz üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı tarafın malik olduğu aracın kazaya sebebiyet verdiğinden davalının tam kusurlu bulunduğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili hükmü istinaf etmiştir. Mahkemece dosya üzerinden resen seçilen Makine Yüksek Mühendisi ve Sigorta uzmanı bilirkişilere inceleme yaptırıldığı, hasara davalı şirkete ait … plakalı aracın sebebiyet verdiği, aracın sol aynasıyla tenteye çarpması sonucu zararın meydana geldiği, araç sürücüsünün kusurlu davranışı sebebiyle %100 kusurlu bulunduğu, 4.700,00 TL hasar bedelinin serbest piyasa koşullarında günün rayicine uygun olduğu, ani ve harici bir nedenle doğrudan kaza sonucu hasar oluştuğundan poliçe kapsamında olduğu bildirilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesinde halefiyet düzenlenmiştir. Maddede, sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği ifade edilmiştir. Sigortalının tazminat alacağının hukuki temelinin haksız eylemden, kanundan veya sözleşmeden kaynaklanmış olması arasında hiçbir fark yoktur. TTK 1472.’nci maddeden kaynaklanan halefiyet hakkı sigortacıya, zarar sorumlusundan, sigortalısına ödediği sigorta bedeli kadar talep hakkı ve bunun doğal sonucu olarak da zarar sorumlusuna karşı dava hakkını sağlamaktadır. Bu dava türüne doktrin ve uygulamada sigortacının rücu davası adı verilmektedir. Halefiyete dayalı olan rücu davasında, esas itibariyle sigortalının kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. Her tazminat davasında olduğu gibi, sigortacının açtığı rücu davasında da davalının kusurunu ve zararı ispat etmek davacı sigortacıya düşer. Halefiyete dayalı sigorta rücu davasında sigortacı halefiyet hukuki ilişkisi sebebiyle ancak selefinin sahip olduğu haklara sahip olur. Sigortacı halefiyete dayanarak rücu davasını zarar sorumlusu aleyhine yönelttiğine göre, sigortalının zarar sorumlusuna karşı açacağı tazminat davasında sigortalı neyi ispat etmesi gerekiyorsa, sigortacıda bu davada onu ispat etmekle yükümlüdür. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporu ve güvenlik kamera kayıtlarına göre, davalı şirkete ait … plakalı aracın sol aynasıyla sigortalı otele ait tenteye çarpması sonucu zararın meydana geldiği, … plakalı aracın kazaya sebebiyet verdiğinin görüntülerden sabit olduğu, … plakalı aracın da davalı şirkete ait olduğu sabit olduğundan zarardan davalı şirket sorumludur. Mahkemece oluşturulan bilirkişi heyetinde makine mühendisi bulunup makine mühendislerinin trafik kazalarında kusur belirlemede yetkin oldukları, kazanın meydana gelmesinde araç sürücüsünün kusurlu davranışı sebebiyle %100 kusurlu bulunduğu, mahallinde keşif yapılmamasının kusur durumunu değiştirmeyeceği, yine tespit olunan ve ödenen 4.700,00 TL hasar bedelinin de serbest piyasa koşullarında günün rayicine uygun olduğu, hasarın ani ve harici bir nedenle doğrudan kaza sonucu meydana gelmesi sebebiyle poliçe kapsamında olduğu anlaşıldığından ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkeme kararında hukuka aykırılık görülmediğinden davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/832 Esas, 2018/1070 Karar ve 24/10/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 bendi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın davalı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,30 TL davalı taraftan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılmış olan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a.fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.