Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1801 E. 2022/1226 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1801 Esas
KARAR NO: 2022/1226
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/11/2018
NUMARASI: 2015/758 Esas, 2018/1026 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 26.05.2011 tarihli Standard Hizmet ve Danışmanlık Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 7 nci maddesi uyarınca sözleşmenin 3 yılın sonunda taraflardan herhangi birinin diğerine 60 gün öncesinden fesip bildirimi yapmadığı sürece anlaşmanın otomatik olarak 3 yıl uzatılacağının düzenlendiğini, davalı tarafça süresinde fesih bildirimi yapılmadığından sözleşmenin 3 yıl uzadığını, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmeyen davalıya Beşiktaş … Noterliğinin 16.12.2014 tarih ve … yevmiye nolu ve 11.03.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi talep edilen alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğinden bahisle itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı şirket ile davalı müvekkili şirket arasında Standart Hizmet ve Danışmanlık Anlaşması imzalandığının doğru olduğunu ancak davacı tarafından delil listesi eki olarak sunulan sözleşmenin taraflar arasında yürürlükte ve geçerli olan sözleşme metni olmadığını, dilekçe ekinde bir örneğini sundukları geçerli ve yürürlükte olan sözleşmenin 7.1. maddesi gereği davacıya Beyoğlu …Noterliğinin 05.12.2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilerek 60 gün sonra geçerli olmak üzere sözleşme fesh edildiğini, işbu ihtarnamenin davacıya 09.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği, sözleşmenin 7.1. madde düzenlemesinin ise “İşbu anlaşma 26 Mayıs 2011 tarihi itibari ile yürürlüğe girer ve taraflardan herhangi birinin diğerine 60 (Altmış) gün öncesinden fesih bildirimini yapmadığı sürece otomatik olarak uzatılacaktır.” hükmünü içerdiğini, davacıya sözleşme gereği fesih ihtarında bulunulduğunu ve fesih tarihine kadar olan ödemelerin de yapılmış olduğundan fesih sonrasına ilişkin davacının alacak talebi haksız ve mesnetsiz olduğunu, dava dilekçesinde aksi yöndeki beyan ve iddiaların gerçeği yansıtmadığını, açıklanan nedenlerle, davacıya, davalı şirketin takip ve dava konusu herhangi bir borcu bulunmadığından takip ve alacak talebinin kötüniyetli olduğundan bahisle davanın reddi ile davacı aleyhine takip konusu alacağın % 20 sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin kurulduğu sabit olup, anılan 7. madde hükmü bakımından taraf iradelerinin hangi sözleşme üzerinde oluştuğunun belirlenmesi gerektiğini, davacı tarafından sunulan sözleşmenin şirket kaşesi taşımadığı ancak her iki tarafın unvanı altında temsilci imzasının bulunduğu, davalı tarafından sunulan sözleşme aslında ise her iki taraf temsilcisinin imzasıyla birlikte ayrıca davalı şirket kaşesinin de yer aldığı, yine davalı tarafça sunulan sözleşmedeki tüm sayfalarda davacı parafı yer aldığı, davacı tarafından sunulan sözleşmede ise sayfalarda davalıya ait paraf bulunmadığı, sözleşmenin imza tarihinin 26/05/2011 olup bu tarihten yaklaşık 2,5 yıl sonra 05/12/2014 tarihinde davalı şirket tarafından davacıya “sözleşmenin 7. maddesine dayalı olarak” bir ihtarname gönderilmiş ancak davacı şirket bu ihtarnameye cevap olarak sözleşmenin 7. madde hükmünün haklılığına değinen ya da itiraz eden bir açıklamada bulunmadığını, davalı tarafından sunulmuş olan 26/05/2011 tarihli ve … tarafından davacıya gönderilmiş bulunan elektronik postada, üzerinde konuşulan protokol taslağının gönderildiği belirtilmekte ve elektronik postaya eklenmiş olan sözleşme taslağı metninde sözleşme süresi ve sona erdirilmesine ilişkin hükmün de davalının sunduğu sözleşme metnindeki içeriğe sahip olduğunu, davacı tarafça bu elektronik posta ve ekine karşın cevabi mahiyette bir e-posta gönderildiği yönünde bir delile dayanılmadığı gerekçeleriyle taraflar arasında imzalandığı uyuşmazlık dışı bulunan sözleşmenin içeriği bakımından 7. maddeye ilişkin hükmünü davalı tarafça sunulan metinle aynı içerikte olduğu sonucuna varıldığını, sözleşmenin 7. maddesinde buna göre asgari bir süre düzenlemesine yer verilmemiş olup, 60 gün önceden feshi ihbarda bulunulmak kaydıyla sözleşmenin sona erdirilebileceği kabul edilmiş olup, bu durumda davacı tarafın sözleşmenin yenilendiği yönündeki iddialarının kabulü mümkün olmadığını, davalı şirketin 05/12/2014 tarihli ihtarnamesiyle ve sözleşmenin 7.1 maddesine dayanarak ve altmış gün sonra geçerli olmak üzere sözleşmenin fesh edildiğini bildirerek sözleşmeyi sona erdirdiğini, bu itibarla davacı yanın sözleşmenin 2017 yılı Mayıs ayına kadar uzadığı yönündeki iddiası ile üç yıllık süreye ilişkin edim alacağının tazmini yönündeki talebi yerinde olmayıp açıklanan tüm bu sebeplerle yerinde görülmeyen davanın reddine, taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığı karşısında kötü niyet tazminatı talebi bakımından yasal koşullar mevcut olmamakla davalı yanın buna ilişkin tazminat isteminin de reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; dava dosyasından bir örneği alınan davalı tarafça sunulan sözleşme metninde, davacı şirket temsilcisinin parafı bulunmadığını, esasen, Grafolog bilirkişi … tarafından düzenlenen raporda bu hususta bir değerlendirme yapılmamış olmasının da bu hususu doğruladığını, mahkemece, dava dosyasına sunulu her iki suret üzerinde sadece imza incelemesi yaptırılmasından ve imzaların taraf şirket vekillerine ait olduğunun tespitinden sonra, dosyada her hangi bir somut delili bulunmadığı halde, paraftan söz edilerek gerekçe oluşturulmasının dosya kapsamındaki delil durumuna ve bu nedenle hukuka açıkça aykırı olduğunu, esasen, üzerinde tartışma yapılan 7. maddenin, her iki şirket vekilinin imzalarını taşıyan sözleşmenin son sayfasında yer almakta olduğu, dahası sözleşme suretlerine davalı şirket tarafından itiraz edilmediği, aksine her iki sözleşmenin kendileri tarafından hazırlandığı, ancak sözleşmede sonradan tadilat yapıldığı açıklamasında bulunulduğu dikkate alındığında, ilk derece mahkemesinin neredeyse davalı taraf yerine geçerek taraflarca ileri sürülmeyen bir hususu gerekçeye dayanak kılmış olması kabul edilemeyeceğini, bu durumun HMK.’nun (davaya konu maddi vakıaların somutlaştırılması yükümlülüğü, davanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı, taraflarca getirilme ilkesi gibi) emredici nitelikli hükümlerine açıkça aykırılık oluşturmakta olup, mahkemenin tarafsızlığına halel getirecek nitelikte olduğunu, bu haliyle, ilk derece mahkemesi karar gerekçesinde yer alan açıklamalar, mahkemenin tarafsız davranma yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle adil yargılanma hakkını ihlal etmiş bulunduğunu, dava dosyasına sunmuş oldukları 08.12.2017 ve 31.07.2018 tarihli dilekçelerinde arz ve izah olunan hususlar ile bilirkişi raporlarındaki bir kısım maddi tespitler dikkate alındığında, iş bu davanın ispatlanmış bulunduğunu, esasen, davalı tarafın her iki sözleşmeyi kendisinin hazırlamış olduğu yönünde ikrarının bulunduğu, davalı taraf beyanının aksine, sözleşmenin tadili nedeniyle hazırlanan başkaca yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı, sözleşmenin son sayfasında yer alan imzaların üstünde yer alan 26.05.2011 ve 27.05.2011 tarihlerine göre, davalı şirketin maddi vakıa açıklamalarının zamansal olarak uyumlu olmadığı, ancak her halde, 26.05.2014 tarihinden altmış gün (26.03.2014 tarihi) öncesinde feshedilmediğinden, kendiliğinden uzadığı, davalı şirketin, (26.03.2014 tarihi sonrasında) kendiliğinden uzayan ve bu haliyle 26.05.2014-26.05.2017 tarihleri arasında ayakta bulunan sözleşmeden kaynaklanan edimlerin ifasından kaçınamayacağı, taraflar arasındaki sözleşmenin kurulması, yenilenmesi ve feshine dair iş ve işlemlerin kurucu ve yenilik doğurucu nitelikte olduğu, bu nedenle sözleşmenin feshine yönelik 05.12.2014 tarihli ihtarnamedeki irade beyanının geriye etkili değil, ileriye etkili olarak hüküm ve sonuç doğuracağı, ilk derece mahkemesi karar gerekçesinde 26.05.2011 – 05.12.2014 tarihleri arasında yaklaşık 2,5 yıl süre geçtiği yönündeki ifadenin, açıkça maddi yanılgı içerdiği, her iki tarih arasındaki sürenin tam olarak 3 yıl, 6 ay 10 gün olduğu, ilk derece mahkemesi tarafından, 26.05.2014 tarihinden itibaren 3 yıllık süre için kendiliğinden uzamış olan sözleşmenin 05.12.2014 tarihli ihtarname ile sona erdiği kabul edilmesine rağmen, karar gerekçesinde (bu sürenin kabulü anlamına gelmemek ve dilekçelerinin IV-B maddesinde yer alan açıklamaları saklı kalmak kaydıyla) davacı şirketin 26.05.2014 tarihi ile doğmuş ve ödeme zamanı geçmiş bulunan 2014 yılı ücretini talep ve tahsil etme hakkı yönünden değerlendirme yapmayarak, bu döneme ilişkin talebin dahi reddine karar vermiş olmasının ağır bir hak ihlali olduğu, açıktır. davalı şirketin, davacı şirket ile arasındaki sözleşmeyi 26.03.2014 tarihi itibariyle fesih hakkını kullanmamış olması, davacı şirketin 26.05.2014 tarihli uzayan sözleşme dönemi için de üstlendiği görevi yerine getirdiğinin açık olduğunu, nitekim, davalı şirket ile dava dışı … arasındaki ticari ilişkinin 26.05.2014 tarihi sonrasında da devam etmiş olduğu, hesap bilirkişisi raporunda açıkça ifade edildiği, esasen, davalı şirketin bu yöne ilişen tek açıklamasının, …’ın Türkiye’ye olan uçuşlarını durdurmuş olduğu yönünde olup, bu açıklamanın dahi doğru olmadığı, davalı şirketin kendi kayıtları dahil olmak üzere dava dosyası kapsamında ortaya konulduğundan bahisle İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.11.2018 tarihli kararının bozularak ortadan kaldırılmasına, yüksek dereceli mahkemece yapılacak yargılama sonucunda, ispat olunan davalarının kabulüyle, davalı tarafın takibe itirazının iptaline, davalı tarafın, %20 den az olmamak üzere icra inkâr tazminatı ödemekle yükümlü tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap olarak; davacı şirket ile davalı müvekkili şirket arasında Standart Hizmet ve Danışmanlık Anlaşması imzalanmış olduğunun doğru olmakla birlikte davacı tarafından delil olarak sunulan sözleşmenin taraflar arasında yürürlükte ve geçerli olan sözleşme metni olmadığını, taraflarınca dosyaya sunulan geçerli ve yürürlükte olan sözleşme olup işbu sözleşmenin 7.1. maddesi gereği davacıya Beyoğlu …Noterliğinin 05.12.2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilerek 60 gün sonra geçerli olmak üzere sözleşme fesh edildiğini, işbu ihtarnamenin davacıya 09.12.2014 tarihinde tebliğde edildiğini, sözleşmenin 7.1. madde düzenlemesinin “İşbu anlaşma 26 Mayıs 2011 tarihi itibari ile yürürlüğe girer ve taraflardan herhangi birinin diğerine 60 (Altmış) gün öncesinden fesih bildirimini yapmadığı sürece otomatik olarak uzatılacaktır.” hükmünü içerdiğini, bu veçhile davacıya sözleşme gereği fesih ihtarında bulunulduğunu ve fesih tarihine kadar olan ödemelerin de yapılmış olduğundan fesih sonrasına ilişkin davacının alacak talebi haksız ve mesnetsiz olduğunu, aksi yöndeki davacı beyan ve iddialarının gerçeği yansıtmadığını, nitekim, bilirkişi incelemesi ile de tespit edilmiş olduğu üzere davalı müvekkili şirket ticari defter ve kayıtları TTK ve mevzuata uygun ve uyarlı ve dolayısıyla delil vasfına sahip olup davacı taraf ile akdedilmiş ve hizmet alınmış süre içerisindeki tüm ödemelerin yapıldığını yani hizmet süresi içerisinde herhangi bir alacak – borç ilişiği görünmediğini, nitekim her iki taraf ticari defterlerinin de bu noktada örtüştüğü yine bilirkişi incelemesi ile tespit ve değerlendirildiğini, velhasıl, taraf ticari kayıt ve defterleri açısından herhangi bir hukuki ihtilaf bulunmadığının aşikar olduğunu, bu noktada davalı şirketin dava dışı … Havayolları ile 2014-2015-2016 yıllarında ticari ilişkisinin bulunmasının huzurdaki dava ve ihtilaf konusu ile herhangi bir ilgi ve alakası da kesinlikle bulunmadığını, bu hususun davacıyı ve dava konusunu ilgilendirmediğini, kaldı ki bu noktada davacı taraf ile akdedilen herhangi bir sözleşme düzenlemesi ve yükümlülüğü de bulunmadığını, kaldı ki bu noktada dosyaya sunmuş oldukları 19.04.2017 tarihli dilekçe içeriğinde de … Havayollarının Temmuz 2016’dan itibaren Türkiye’ yeye yönelik uçuşlarını durdurduğunu ifade de ettiklerini, dava ve ihtilaf konusunda gelinen aşama ve mali müşavir bilirkişi raporuyla da sabit hale gelmiş olduğu üzere huzurdaki dava ve ihtilaf konusunun temelinde taraflar arasındaki Standart Hizmet ve Danışmanlık Anlaşmasına ilişkin sözleşmenin “Süre, Değişiklik ve Fesih” başlıklı 7 nci madde düzenlemesinin davacı tarafça esasında geçerli ve yürürlükte olmayan ilgi madde düzenlemesi iddiasına dayandığını, bu noktada taraflar arasında akdedilen bahse konu sözleşmede ilk haliyle davacı tarafça dosyaya sunulan sözleşme üzerinde taslak çalışması yapılmış ve bu çalışmalar davacı şirket adına sözleşmeyi imzalayan … ile davalı müvekkili şirket yetkili ve çalışanları … ve … tarafından mail ve telefon ortamında görüşülerek sözleşme konu ve koşulları şekillendirilmiş ve sonrasında Genel Müdür … imza ve onayına sunulduğunu, daha sonra sözleşmenin 7 nci madde düzenlemesi içeriğinde değişiklik yapılma gereği duyulduğunu ve yine mail ve telefon ortamında yapılan görüşmeler neticesinde sözleşmeye son şekli verilerek yani 7 nci madde düzenlemesinde değişikliğe gidilerek tekrar imza ve onay aşamasına gelindiğini ve bu noktada taraf şirket yetkilileri tarafından taraflarınca dosyaya sunulan sözleşme imzalanarak yürürlüğe konulduğunu ve dolayısıyla taraflar arasında yürürlükte olan taraflarınca dosyaya sunulan sözleşme 7.1 maddesi doğrultusunda 60 gün sonrası sonuç doğurmak üzere noter kanalıyla davacıya fesih ihbarnamesi gönderildiğini ve fesih anına kadar olan sürece ilişkinde tüm ödemelerin davacıya yapıldığını, sonrasında ise davacıdan herhangi bir danışmanlık hizmeti alınmadığını, davacının, hizmet vermediği ve sözleşmeninde sona erdirilmiş olduğu sürece ilişkin müvekkili şirketten alacak talebinde bulunduğu ki bunun hem sözleşmeye uygun bir talep olmadığını ve hem de MK 2 nci maddesine uygun ve uyarlı bir talep olmadığını, nitekim bu noktadaki açıklamalarına delalet teşkil etmek anlamında, taraflarınca dosyaya sunulan sözleşmede görüleceği üzere şirket kaşesi bulunmakta ve fakat davacı tarafından sunulan sözleşmede ise şirket kaşesi bulunmadığından bahisle davacı istinaf talebi haksız ve hukuki himayeden yoksun olmakla reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE : Dava, davacı tarafın Standard Hizmet ve Danışmanlık Sözleşmesi kapsamında davalı taraftan alacağı olduğu iddiasıyla başlattığı icra takibine itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasında 26 Mayıs 2011 Standard Hizmet ve Danışmanlık Sözleşmesi imzalandığı konusunda ihtilaf olmadığı uyuşmazlığın her iki tarafında birbirinden farklı içeriğe sahip sözleşme dosyaya sunmaları sebebiyle hangi sözleşmenin geçerli olduğu, geçerli sözleşmeye göre davacı tarafın bir alacağı bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Sözleşmenin kurulması, İrade açıklaması başlıklı 1 nci maddesinin “Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir.”, Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler başlıklı 19 ncu maddesinin birinci fıkrasının “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.”, Sözleşmenin içeriği, Sözleşme özgürlüğü başlıklı 26 ncı maddesinin “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” hükümlerini düzenlemiştir. Sunulan sözleşmelerdeki düzenleme ve imza tarihleri, imzalayan kişi ve imzalar aynıdır. Farklı olan hususlar sözleşmenin 2 nci ve 7 nci maddeleridir. Davanın konusunu 7 nci madde oluşturmaktadır. Davacı tarafça sunulan sözleşmenin 7 nci maddesinde sözleşmenin süresinin 3 yıl olduğu ve 60 gün öncesinde fesih edilmezse otomatik olarak 3 yıl daha uzayacağının düzenlendiği görülmektedir. Davalı tarafça sunulan sözleşmenin 7 nci maddesinde ise sözleşmenin süresi belirtilmemiş olup 60 gün öncesinden fesih bildirimi yapılarak sözleşmenin sona ereceğinin düzenlendiği görülmüştür. Gerçekten de davalı tarafça Beyoğlu …Noterliğinin 05.12.2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilerek 60 gün sonra geçerli olmak üzere sözleşme fesh edilmiş olup davacı taraf kendi sunduğu sözleşmenin geçerli olduğunu iddia ederek sözleşmenin halen ayakta olduğu iddia etmektedir. O halde çözülmesi gereken sorun hangi tarafın sunduğu sözleşmenin geçerli ve tarafların son iradesini taşıyan sözleşme olduğudur. Taraflarca uyuşmazlık dışı olan konu sözleşmelerin davalı tarafça hazırlanmış olmasıdır. Taraf ticari defterlerinde borç ve alacağın bulunmadığı, davalı tarafça sunulan sözleşmede davalı tarafın kaşesi ve davacı tarafın parafının bulunması ile davalı tarafın sunduğu sözleşmenin daha sonra hazırlanmış olması göz önünde bulundurulduğunda tarafların son iradesini taşıyan sözleşmenin davalı tarafça dosyaya sunulan sözleşme olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. İşbu sözleşmenin 7 nci maddesinde sözleşme süresinin belirtilmediği ve 60 gün önce ihbar edilerek sözleşmenin feshedileceğinin düzenlendiği, davalı tarafça da bu maddelere uygun olarak sözleşmenin feshedildiği, sözleşmenin feshinden sonra da davacı tarafça davalı tarafa verilen bir hizmet, düzenlenen bir fatuunra veya bakiye alacak bulunmadığı mali müşavir bilirkişi raporuyla da sabit olduğundan ispat olunamayan davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/758 Esas, 2018/1026 Karar ve 01/11/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın davacının peşin olarak yatırmış olduğu 44,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacı taraftan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/10/2022