Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1776 E. 2020/595 K. 27.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1776 Esas
KARAR NO: 2020/595
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/106
KARAR NO: 2019/124
KARAR TARİHİ: 14/02/2019
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)
KARAR TARİHİ: 27/02/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların, ortağı ve yönetim kurulu üyesi oldukları … Ltd. Şti ile birlikte konkordato talep ettiklerini müvekkillerinin de tüm borcunu sadece ortağı oldukları bu şirketin ticari borçlarına kefaletten kaynaklandığını, bu şirketin borçları sebebiyle banka ipoteklerinin bulunduğunu beyanla müvekkiller hakkında konkordato geçici mühlet kararı verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; davacı gerçek şahıslar yönünden dosyanın tefrikine karar verilerek ayrı bir esasa kaydedildiği, davacı tarafın sunmuş oldukları konkordato projesine göre, şirketin konkordato sonucunda başarıya ulaşması halinde kendi projelerinin de başarıya ulaşacağının açıklandığı, borçlu şirketten bağımsız bir konkordato projelerinin bulunmadığı, projenin kendine özgü hiçbir konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, tamamen borçlu şirketin ön projesi üzerine temellendirildiği, alacaklılara sunulan bir proje bulunmadığı, gerçek kişi davacıların, sırf alacaklıların icra takibine maruz kalmamak için konkordato talep ettikleri anlaşılmaktadır. Gerçek kişilerce sunulan kendine özgü hiçbir konkordato tedbiri ve hedefi içermeyen tamamen borçlu şirketin konkordato ön projesi üzerine temellendirilmiş konkordato ön projesinin uygulanabilir olduğundan söz etmek mümkün olmadığından davacılar …, … ve … bakımından davanın reddine karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekilinin yasal süresi içinde sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacı gerçek kişilerin sadece ortaklık sıfatı bulunmadığını, aynı zamanda kefaletten ve ipotekten kaynaklanan sebeplerle şahsi malvarlığı ile de tüm şirketin borçlarını teminatlandıran kişi konumunda olduklarını, bu sebeple davacıların istinafa konu davada konkordato talebi ile yapılandırmak istedikleri borçlar ile şirketin borçları ortak olduğunu, davacıların borcunu ödeyebilmesi, şirketin ticari başarısına bağlı olup şirket tarafından borçlar ödendiği takdirde ve ödendiği sürece davacıların da borçtan kurtulması mümkün olduğunu, ayrıca davacı gerçek kişilerin projesi tek başına davacı şirketin projesinin başarılı olmasına bağlanmadığını, davacı gerçek kişiler adına kayıtlı taşınmazları satış ve haciz baskısından uzak şekilde rayiç değerleri üzerinden satarak satış bedelini borç ödemelerine tahsis edeceklerini, şirketten kar payı almayarak bunun şirket net işletme sermayesinde kullanılmasına muvafakat ettiklerini beyan ederek şirket projesi haricinde kendi katkı ve planlarını mahkemeye proje halinde sunduklarını, Konkordato Geçici Komiser Heyeti 3. raporunda, gerçek kişilerin de konkordato talebinin kabul edilmesi gerektiği belirtildiğini, bir an için sunulan evraklarda eksiklik olduğu düşünülse dahi bu hususta kendilerine ek süre verilmesi gerektiğini, davacı gerçek kişiler adına konkordato talebinin reddi, konkordato talep eden şirketlerin mal varlığına kötüniyetli alacaklılarca doğrudan müdahalenin yolunu açtığını belirterek davacılar yönünden verilen kararın kaldırılmasını, davacılar lehine öncelikle tedbir kararı verilerek konkordato geçici mühlet kararı gereğince uygulanan tüm tedbirlerin uygulanmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME Dava, İİK 285 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan geçici mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdiki talebine ilişkindir. 2004 sayılı İİK‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, iflasa tabi olan borçlu için, İİK‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, iflasa tabi olmayan davacı gerçek kişilerin yerleşim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacılar vekilinin vekaletnamesinde konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Davacıların, ortak oldukları … Ltd. Şti ile birlikte konkordato’ nun tasdiki davası açtıkları, mahkemenin 20/09/2018 tarihli tensip kararı ile davacılara 20/09/2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verildiği, iş bu geçici mühlet kararı 20/12/2018 tarihinden itibaren 2 ay süre ile uzatıldığı, 13/02/2019 tarihli celsede davacı gerçek şahıslar yönünden dosyanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydına, bu davacılar yönünden geçici mühlet kararının kaldırılmasına ve konkordato talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı şirket yönünden ise aynı celsede 13/02/2019 tarihinden itibaren kesin mühlet kararı verildiği ancak davacı şirket vekilinin 13/01/2020 tarihinde sunmuş olduğu feragat dilekçesine istinaden davacı şirketin borca batık olmaması da dikkate alınarak 14/01/2020 tarihinde açılan davanın reddine, kesin mühletin kaldırılmasına ve hüküm tarihi itibariyle tüm tedbirlerin kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür. Mahkemece, yukarıda açıklandığı üzere bu dosyadaki davacılar ile dava dışı şirketin birlikte açtıkları davada, 3 aylık gecici mühlet kararı verildiği, geçici mühlet kararı 2 ay daha uzatıldığı, toplam 5 aylık süre sonunda gerçek kişiler yönünden dosyanın tefrikine karar verildikten sonra, davacı gerçek kişiler bakımından; konkordatonun başarıya ulaşmasının, yetkilisi bulundukları şirketin konkordatoyu başarıya ulaşması ihtimaline dayandırıldığı, gerçek kişilerce sunulan kendine özgü hiçbir konkordato tedbiri ve hedefi içermeyen, tamamen borçlu şirketin ön projesi üzerine temellendirilmiş bir konkordato ön projesinin uygulanabilir olamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. 08/02/2019 tarihli konkordato geçici komiser raporunda, şirket ile ortaklar arasında bir ticari amaç birlikteliği oluştuğu, gerçek kişi ortaklar açısından konkordato talebinin reddedilmesi halinde, alacaklıların ortakların mal varlığına ve dolayısıyla da ortakların şirketteki hisselerine el koyma, bu hisseleri icra marifetiyle satın alma ve böylece şirketin yönetimine sahip olma durumu ortaya çıkacağını bu durumun da konkordato kurumunun düzenleme amacıyla bağdaşmayacağını, konkordatonun başarıya ulaşması, esas itibariyle, konkordato talebinde bulunan şirket ortaklarının şirkete bir mali destek sunmalarıyla mümkün olabileceği, oysa şirkete kefil olmak suretiyle mali destek sağlayan ve şirketle özdeşleşmiş olan aile tipi ortaklıklarla, ortakların konkordato korumasından çıkarılmaları halinde, paylarının satın alınması suretiyle ortaklıktan ve şirket yönetiminden çıkarılma ihtimali bulunduğundan, bu ortakların şirkete mali destek sunmaları mümkün olamayacağı ve konkordatonun da başarıya ulaşması adeta imkansız olacağından gerçek kişilerin de konkordato kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Davacılarca sunulan konkordato projesine göre, davacıların tüm borçlarının ortağı/yönetim kurulu üyesi oldukları şirketin borçlarına olan kefaletlerinden kaynaklandığı, her üç davacının da, şirketin özellikle bankalara olan borçlarına müteselsil kefil oldukları ve taşınmazlarını şirket için rehin verdikleri, kendilerinin herhangi bir bağımsız işletmesinin bulunmadığı, borçlarını ödemeyebilmelerinin şirketin ticari başarısına bağladıkları, şirket tarafından borçlar ödendiği takdirde ve ödendiği sürece kendilerinin de borçtan kurtulmalarının öngörüldüğü, borçlu şirketten bağımsız bir konkordato projelerinin bulunmadığı, projenin kendine özgü hiçbir konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, tamamen borçlu şirketin ön projesi üzerine temellendirildiği, alacaklılara sunulan bir proje bulunmadığı, gerçek kişi davacıların, sırf alacaklıların icra takibine maruz kalmamak için konkordato talep ettikleri anlaşılmaktadır. Bu anlamda davacıların, İİK 286. maddesinde aranan şartları karşılayan belgeleri dosyaya sunamadıkları, sunulan ön projede de konkordatonun başarısının borçlu şirketin konkordatosunun başarısına bağlandığı, kendilerine özgü konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, bu açıdan da ön projelerin uygulanabilir olmasının mümkün gözükmediği, borçluların, sadece alacaklıların icra tehdidinden kurtulmak amacı ile konkordato talep etmelerinin bu müessesenin amaçlarına uygun düşmediği anlaşılmıştır. Kaldı ki borçlu şirket yönünden açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, kesin mühlet kararı kaldırılması ile birlikte tüm tedbirlerin kaldırıldığı dolayısıyla davacı gerçek şahıslar yönünden de temellendirilebilecek ve başarıya ulaşabilecek bir proje kalmadığı anlaşılmakla ilk derce mahkemesince davanın reddine dair verilen karar esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğundan, davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacıların istinaf başvurularının esastan REDDİNE, 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50’er TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60’er TL olmak üzere toplam 232,10’ar TL harcın davacılar tarafından ayrı ayrı peşin olarak yatırılmış olan toplam 165,70’şer TL’ harçtan mahsubu ile bakiye kalan 66,40’ar TL harcın davacılardan ayrı ayrı alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 3-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/2. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.27/02/2020