Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1747 E. 2020/462 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1747 Esas
KARAR NO: 2020/462
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/01/2019
NUMARASI: 2018/1029 Esas, 2019/102 Karar
DAVA:KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 20/02/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı …. A.Ş. vekili, 30/10/2018 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketin Küçükyalı / İSTANBUL adresinde faaliyetine devam ettiğini, inşaat sektöründe, konut ve iş yeri yapımı, satımı, ince ve kaba imalatı yapım ve satımı alanlarında faaliyet gösterdiğini, projeye ilişkin olarak, 30 Eylül 2018 tarihi itibari ile halen mevcut satılabilir nitelikte 28 dükkan ve 38 konut olmak üzere toplam, 66 bağımsız bölümün bulunduğunu, bu emtianın güncel satılabilir değerinin 96.184.812,04 TL olduğunu, müvekkili şirketin sektörün büyük aktörlerinden biri olduğunu, 2017 yılı itibari ile sektörün kendisinin gayrimenkul alanında satış konusunda sıkıntıya düştüğünü, kentsel dönüşüm projeleri ile İstanbul ili genelinde merkez ilçelere talep yoğunluğunun bulunduğunu, satış rakamlarının düştüğünü, malzeme ve imalatlardaki fiyat artışının firmaların satış rakamlarına eksi olarak yansıdığını, maliyetler artarken satış rakamlarının azalma gösterdiğini, 2018 Eyül ayı itibari ile gelinen noktada, genel ekonomik kriz, döviz kurlarının aşırı dalgalanmasının yarattığı risk, finansman faaliyetlerinin artması ve özellikle imtiyazlı alacaklı bankaların kredileri ödemede ipotekleri kaldırma hususunda ortaya koyduğu satışı engelleyici tavır ve sektörün daralması sonucu satış miktarlarındaki talep yetersizliği, yeni kredi finansman kaynaklarının bulunamayışı, yada çok yüksek maliyetli olması faktörlerin birlikte değerlendirildiğinde müvekkili şirketin tedbir alınmadığı takdirde muhtemel iflas tehlikesi ile karşı karşıya kalabileceğinin anlaşıldığını ve konkordato müracaatı ile firmanın devamlılığı, faaliyetlerini sürdürebileceğini, yönetim kurulunca karar verildiğini iddia ederek, müvekkili şirket hakkında İİK 287.maddesi gereğince öncelikle üç aylık geçici mühlet kararı verilmesini, gerekli görüldüğünde bu sürenin iki ay daha uzatılmasına karar verilmesini, bir yıllık kesin mühlet kararı verilmesini, bu sürenin altı ay daha uzatılmasına karar verilerek süreç neticesinde İİK 305.madde gereğince konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞTİRİLEN BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2018/1126 ESAS, 2018/1197 KARAR VE 22/11/2018 TARİHLİ DOSYASI;
İDDİA: Davacı … vekili, 21/11/2018 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketin … A.Ş.’nin %16,50 oranında ortağı olduğunu, ortağı ve yöneticisi bulunduğu şirketin banka kredi borçlarına müşterek ve müteselsil kefil olduğunu, şirketle ilgili olarak konkordato talebi neticesinde 05/11/2018 tarihli karar ile geçici üç aylık mühlet verildiğini, müvekkilinin ortağı ve yöneticisi olduğu şirket tarafından sunulan konkordato ön projesine iştirak etmek suretiyle şahsi konkordato talep ettiğini, her iki dosyanın birleştirilmesi gerektiği kanaatinde olduklarını belirterek, müvekkili hakkında İİK 287.maddesi gereğince öncelikle üç aylık geçici mühlet kararı verilmesini, iki ay daha sürenin uzatılmasını, aynı yasanın 289.maddesi gereğince bir yıllık kesin mühlet kararı ile birlikte daha sonraki aşamada ise altı ay daha sürenin uzatılmasına ve 305.madde gereğince konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, 22/11/2018 tarihli karar ile; 2018/29 Esas sayılı dosya ile iş bu dava dosyasının HMK 166.maddesi gereğince birleştirilmesine karar verilmiştir. Alacaklılardan bir kısmı, yargılamaya katılarak yazılı ve /veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacı şirketin 31/12/2018 tarihi itibari ile gerek kaydi, gerekse rayiç değerlere göre bilançolarında borca batık durumda olmadığı, şirketin esas faaliyet konusunun konut üretimi olduğu, elde edilen gelirlerin temel olarak bu işten sağlandığı, davacı tarafça konkordato ön projesi dışında revize projenin sunulmamış olduğu, sunulan ön projedeki eldeki 66 adet bağımsız bölümün satışı ile elde edilecek gelirler ile projenin başarıya ulaşacağının ön görüldüğü, ilave bir kaynağın yaratılmadığı, konkordato geçici komiser heyeti raporunda şirket aktifinde bilirkişiler tarafından tespit edilen rayiç değerlerden daha az bir tutara satılmamak kaydı ile şirketin konkordato teklifinin uygulanabilir olduğu belirtildiği, buna rağmen verilen ilk üç aylık geçici mühlet süresi içerisinde revize projenin sunulmadığı, konkordatonun başarıya ulaşacağına dair inandırıcı kanıtlar sunulmaya yönelik adımların atılmadığı, geçici mühletin verildiği andaki verilerden önemli ölçüde farklı bir tablo ile karşılaşılmadığı, bu süreç içerisinde gayrimenkul üretiminde bulunmadığı gibi satışa hazır herhangi bir gayrimenkulünü de satamadığı, zararının 188.007,88 TL iken 31/12/2018 tarihi itibari ile 464.961,75 TL’ye yükseldiği, mali tablolar ve geçici komiser raporları birlikte değerlendirildiğinde konkordatonun başarıya ulaşması ihtimalinin bulunduğunu inandırıcı şekilde ispatlanamadığının anlaşıldığı, şirket ortağı olan gerçek kişininde şirketin kredilerine müteselsil kefil olması nedeniyle konkordato talebinde bulunduğu, borçlu gerçek kişi tarafından sunulan ön projede konkordatonun başarısına bağlanmakta olduğu, kendisine özgü konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, ön projenin uygulanabilir olmasının mümkün gözükmediği, borçlunun sadece alacaklıların icra tehdidinden kurtulmak amacıyla konkordato talep etmesinin bu müessesenin amaçlarına uygun düşmediği gerekçesi ile asıl ve birleşen davada borçlular tarafından istenen konkordato talebinin reddine, geçici mühlet ile verilen tüm tedbirlerin kaldırılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiştir. Davacılar vekili istinaf nedenleri olarak; iddialarını tekrar ettikten sonra gerekli tüm usuli işlemlerin müvekkili şirket tarafından yerine getirildiğini, eksiklerin tamamlandığını, birleşen dava yönünden de geçici mühlet süresinin verildiğini, konkordato komiserlerinin görevlendirildiğini, müvekkili firmanın sektördeki pek çok firma gibi finansman alanındaki mali sıkıntıları hafifletmek amacı ile bankalardan kredi kullanmaya başladığını, nakit ihtiyacını karşılamaya çalıştığını, bu durumun bankalar nezdinde ki kredibilitesini olumsuz yönde etkilediğini, konkordato ön projesinde gayrimenkul satışlarından elde edilen hasılat ile tüm borçların 2021 yılı Mart ayına kadar ödenebileceğinin öngörüldüğünü, komiser raporunda, şirketin aktifine kayıtlı gayrimenkullerin satışı için yurt içi talebin yetersiz olması nedeniyle özellikle yurt dışı alıcılara yönelik satış çabalarının arttığının gözlemlendiğinin belirtildiğini, bu nedenle mahkemenin gerekçesindeki dayanağın yersiz olduğunu, müvekkili şirketin ön projede temel felsefe olarak sunulan taşınmazların satışını gerçekleştirebilmesi için ilgili hacizleri kaldırmak çabasına girdiğini, ancak icra mahkemesine açılan davanın henüz sonuçlanmadığını, kısıtlı süre içerisinde mahkemenin yetersiz önlemleri ve hatalı işlemlerini düzeltmek için yoğun çaba harcandığını, müvekkilinin banka hesaplarındaki blokelerin kaldırılmadığını, komiserlerce yazılan yazılara rağmen blokelerin kaldırılmadığını, geçici mühletin kanunda düzenlendiği gibi gerektirdiği sonuçlarının düzgün uygulanamaması nedeniyle kısa süre içinde başarının gerçekleştirilemediğini, mahkemenin açık ve net eksik inceleme ile hatalı karar verdiğini, kısacası dosyadaki tüm rasyonel deliller ışığında kanunun ilgili maddelerinde düzenlenmiş olan konkordato hükümleri çerçevesinde müvekkilinin geçici mühlet kararına binaen tüm çabayı gösterdiğini, davanın haksız olarak reddedildiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını, kesin mühlet kararı verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. 2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığı, davacı gerçek kişinin ise yerleşim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde vekaletnamede konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, davacı şirketin ve davacı gerçek kişinin, konkordato projelerinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, kesin mühlet şartlarının oluşup oluşmadığı ve diğer usulü işlemler ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Davacı borçlu şirket ve davacı gerçek kişi tarafından, ihtiyati tedbir istemli dilekçe ile iş bu talepte bulunulmuştur. Mahkemece, eksik hususların giderilmesine dair ihtarname sonrasında, 05/11/2018 tarihli tensip ara kararı ile borçlu şirket hakkında, 05/11/2018 tarihinden itibaren başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri atanmasına ve geçici komiser heyetinin yapacağı işlemler ve sunacağı raporlar, verilen yetkiler belirlenmiş ve diğer usulü işlemlere ilişkin karar oluşturulmuştur. 22/11/2018 tarihli birleşen dosya için ise düzenlenen tensip tutanağı ile birlikte davacı gerçek kişi lehine, 23/11/2018 tarihinden itibaren üç ay süre ile geçici mühlet kararı verilmesine hükmedilmiştir. Geçici mühlet süresinin sona ereceği tarihte göz önünde bulundurularak, 31/01/2019 tarihi, duruşma tarihi olarak belirlenmiştir. Konkordato geçici komiser heyeti tarafından düzenlenen 07/12/2018 tarihli ön raporda, davacı şirketin dosyaya sunmuş olduğu ön projede alacaklılara bir yıl geri ödemesiz sonraki iki yılda borçların tümünün ödenmesinin teklif edildiği, tenzilat talep edilmediği, 30/09/2018 tarihi itibari ile aktife kayıtlı gayrimenkullerin 38 konut – 28 dükkan ile aktife kayıtlı diğer 5 adet gayrimenkullerin satışına bağlı olarak borçların en geç Mart 2021 tarihinde ödenmesinin hedeflendiğinin görüldüğü, ön projede şirketin faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynaklar olarak şirketlerin mevcutları yanında projedeki mevcut 38 konut + 28 dükkan satışından hedeflenen toplam 96.184.812,04 TL hasılat ile şirket aktifine kayıtlı diğer beş adet gayrimenkul satışından hedeflenen hasılat olduğu, teklifte alacaklılardan herhangi bir indirim talep edilmediği, konkordato sürecinde aktife kayıtlı gayrimenkullerin satılacağının belirtildiği, davacı şirketin 30/09/2018 tarihi itibari ile kaydi değerlere göre hazırlanmış bilançosunda aktif toplamının 134.083.300,93 TL borçlarının ise 113.013.698,40 TL, öz kaynaklarının ise 21.069.602,53 TL olduğu, sonuç olarak şirketin finansman krizi içinde bulunduğu, bu nedenle konkordato ilan ettiğinin anlaşıldığı, ticari faaliyetlerinin devam ettiği, ön projenin ve mali kayıtların incelenmesinde projenin uygulanabilirliğinin önünde bir engel bulunmadığı izleniminin edinildiği, şirket aktiflerinin bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra revize konkordato projesinde yer alan teklifin uygulanabilir olup olmadığı yönünde bir değerlendirilme yapılabileceği belirtilmiştir. Taşınmazların rayiç değerlerini belirleyen 21/01/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda sonuç olarak; şirket adına kayıtlı taşınmazlar üzerinde muhtelif ihtiyati haciz, icrayi haciz ve ipoteklerin bulunduğu, davacı … adına kayıtlı taşınmazlar üzerinde ise muhtelif haciz ve ipoteklerin bulunduğu, taşınmazların piyasa koşullarında hesap edilen rayiç değerler toplamının, 72.033.500,00 TL acil satış değerlerinin toplamının ise 64.832.000,00 TL olabileceği, vefa sözleşmesi ile devri yapılan taşınmazların satış değerlerinin 11.560.000,00 TL acil satış değerlerinin, 10.405.000,00 TL olduğu, davacı … adına kayıtlı taşınmazların rayiç değerlerinin toplamının 2.275.000,00 TL acil satışları değerleri toplamının ise 2.050.000,00 TL olabileceği belirtilmiştir. 29/01/2019 tarihli geçici komiser heyeti raporunda; şirketin 2018 yılında 12.371.138,83 TL tutarında gayrimenkul satışı gerçekleştirdiği, ancak aynı yıl 464.961.075,00 TL tutarında ticari zararı olduğu, borçlu şirkete geçici mühlet kararının verilmesinden itibaren şirketin yaklaşık üç aydır haciz ve muhafaza baskısı altında kalmadan faaliyetlerini düzenli şekilde sürdürmeye çalıştığı, şirketin banka kredi borçlusu olduğu …, … ve … ile bir yıl geri ödemesiz sonraki 36 ayda ödemeli, … ile bir yıl geri ödemesiz sonraki 48 ayda ödemeli borç yapılandırma sözleşmesi akdedildiği, söz konusu kredi borçlarının ipotekli borç kapsamında olduğu, davacı şirketin faaliyetlerine devam ettiği, aktifine kayıtlı taşınmazların satışı için çaba sarf ettiği, öz kaynaklarının 31/12/2018 tarihi itibari ile 21.611.640,63 TL tutarında olduğu, borca batık durumda olmadığı, aktifine kayıtlı gayrimenkullerin satılması durumunda borçlarını karşılayabileceğinin anlaşıldığı, şirketin bir kısım bankalarla kredi borcunun yapılandırılması amacıyla sözleşmeler imzalandığı, söz konusu borçların imtiyazlı borç kapsamında olduğu, şirketin konkordato teklifinin gerçekleştirilebilmesinin inşaatı tamamlanan ve satışa sunulan mevcut gayrimenkullerin satışına bağlı olduğu, gayrimenkullerin bilirkişi raporunda belirtilen tutarlardan daha az bir rakama satılmamak kaydı ile şirketin konkordato teklifinin uygulanabilir olduğu sonucuna varıldığı, davacı …’ın ise herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığı, şirketin banka kredi borçlarına müşterek kefil müteselsil sorumlu sıfatı ile imza attığı, bu nedenle konkordato talep ettiği, davacının şirket tarafından dosyaya sunulan ön projeye iştirak ettiği, davacı şirketin konkordato ön projesini gerçekleştirmesi ve borçlarını ödemesi durumunda davacının konkordato ilan etmesinin gerekçesinin ortadan kalkacağının anlaşıldığı, davacının şahsi mal varlığının davacı şirketin banka kredi borçlarını ödemeye yetmeyeceğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Mahkemece, yukarıda ayrıntılı şekilde belirtilen gerekçelere binaen, asıl ve birleştirilen dosya borçluları olan davacıların konkordato talebinin reddine karar verilmiştir. 28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir. Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir. Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir. 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/ a,179/ b ,179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. 2004 sayılı yasanın 286. maddesinde konkordato talebine eklenecek belgeler, ayrıntılı olarak düzenlenmiş, ayrıca, borçlunun konkordato sürecinde mahkeme veya komiser tarafından istenebilecek diğer belge ve kayıtları da ibraz etmek zorundadır, ifadeleri ile belgelerin tahdidi olmadığı vurgulanmıştır. Konkordato talebine eklenecek belgelerin önemi ve hak kaybının önüne geçilebilmek ve uygulamada birliğin sağlanabilmesi için buna ilişkin yönetmelikler çıkarılmıştır. İİK 286/1.a bendinde, konkordato ön projesi bir anlamda tanımlanmış ve borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje olarak ifade edilmiştir. Yasanın devam eden bentlerinde ifade edilen, borçlunun malvarlığını gösterir belgeler, alacaklılar, alacak miktarları vb belgelerin, konkordato ön projesinin başarıya ulaşıp ulaşmayacağına dair tespitte en önemli unsurlar olduğunun kabulü kaçınılmazdır. Çünkü, geçici komiser, öncelikle bu belgelerle ile ön projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağını ve kayıtlarla uygun olup olmadığını değerlendirecektir. Diğer yandan, 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Somut olayda, davacı şirket tarafından ön projede kendi mal varlığı kapsamında bulunan ve tamamlanmış olan gayrimenkullerin satışı sonucunda elde edeceği kaynak ile borçlarının ödeneceğini belirtmiş, davacı gerçek kişi ise, şirket ortağı ve yöneticisi olarak, kendi gayrimenkullerini satarak mali kaynak ayırmıştır. Rayiç değerleri tespit eden bilirkişi heyet raporundan, gerek şirketin gerekse gerçek kişi borçlunun kaynak olarak göstermiş olduğu bütün gayrimenkullerin alacaklardan dolayı ipotekli olduğu anlaşılmaktadır. Mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir. Mali durumu bozulan işletmeler kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Mevcut taşınmazların paraya çevrilerek borçların ödeneceğine dair planın hayata geçirilebilmesi için öncelikle o varlıklar üzerinde rehin olmaması gerekir. Diğer yandan, projede, mevcut durumun, likitide sıkıntısının veya borca batıklığın giderilmesi için tedbirlere yer vermek gerekir. Bunlar, gelir artırıcı veya tasarruf tedbirleri olabilir. Konkordato süreci içinde özellikle iyileşmenin sağlanabilmesi için yeni kredi sağlanması önem arz etmektedir. Somut olayda, projede satışı öngörülen gayrimenkullerin üzerinde ipotek ve hacizlerin bulunduğu göz önünde tutulduğunda, davacı borçluların yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projesinin, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimalinden söz edilemeyecektir. Sermaye artışı mali kaynak için tek ve zorunlu olmasa dahi somut verilere göre değerlendirme yapılarak, mali kaynakların gösterilmesi isabetli olacaktır. Diğer yandan, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun onikinci babında, 285 vd maddelerde düzenlenen konkordato da verilecek süreler yasa ile belirlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 94. maddenin üst başlığı kesin süre olup, “1”. fıkrasında Kanunun belirlediği sürelerin kesin olduğu belirtilmiştir. Şu halde, mahkeme, konkordato talebi karşısında, süreleri kendiliğinden artıramayacaktır. Yani, sürenin sonunda, mahkemece borçluların kaynak yaratma çabalarına yönelik yeni bir süre vermesi düşünülemeyecektir. Yukarıda ifade edildiği üzere, yasada belirlenen sürelerin kesin olması ve mali tablo ile ön proje kapsamında, geçici mühlet içerinde ki gelişmeler, mali kaynak olarak gösterilen gayrimenkul satışına dair gelirlerin şirketin kendi faaliyet kapsamı içerisinde olduğu, gayrimenkullerin üzerinde ipotek ve hacizlerin bulunduğu veya kısa vadede çözüm üretilmesine katkı sağlayacak sermaye artışı veya kredi temini ile ilgili herhangi bir girişimin olmaması bu hususların ön projede gösterilmemiş olması veya buna dair revize projenin düzenlenmemiş bulunması gibi hususlar göz önünde bulundurulduğunda, davacı şirket ve davacı gerçek kişi için talep edilen bir yıllık kesin mehil kararının verilmesi konkordato amacına uygun düşmeyecektir. İİK 287. maddesinde mahkemenin geçici mühlet kararı İle birlikte, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacıyla geçici konkordato komiseri görevlendiriceği düzenlenmiştir. İİK ‘ m.287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. ( Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku – Av. Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İİK ‘nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, mahkemenin, İİK 289. madde gereğince işlem yapıldıktan sonra, konkordatonun başarıya ulaşmayacağı gerekçesiyle davacı borçluların konkordato talebinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle başarıya ulaşma imkanı bulunmayan konkordato ön projesi ile İcra ve İflas Kanunun ilgili hükümleri uyarınca, borca batık durumda olmayan şirketin, başarıya ulaşma imkanı mümkün görülmeyen konkordato talebinin ve başarıya ulaşmayacağı anlaşılan konkordato ön projesi nedeniyle davacı gerçek kişinin konkordato talebinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmediğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1029 Esas, 2019/102 Karar ve 31/01/2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b/1 .bendi gereğince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 Sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan her bir davacının ayrı ayrı yatırmış olduğu 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın her bir davacıdan ayrı ayrı tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği nedeniyle vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/2. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/02/2020