Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1704 E. 2022/1205 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1704 Esas
KARAR NO: 2022/1205
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 06/06/2018
NUMARASI: 2016/1176 Esas, 2018/630 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirket nezdinde ticari paket sigorta poliçesi ile sigortalı …’a ait servis kutu ve borularının davalı tarafından hasara uğratıldığını, bu sebeple sigortalısına 22/10/2015 tarihinde 5.720,00 USD hasar tazminatı ödendiğini, müvekkili şirketin ödediği tutarın davalı borçlulardan rücuen tashsilini teminen davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalı borçluların icra takibine itiraz etmeleri sebebiyle takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve davalının alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın yapmış olduğu takibin haksız ve hukuka aykırı olması sebebiyle itiraz edildiğini, müvekkili şirketin … AŞ’nin şebeke, bakım ve onarım alt yapı işlerini sürdürdüğünü, müvekkili şirket tarafından takibe konu hasarın oluştuğu adreste herhangi bir çalışma yapılmadığını, bu nedenle zarardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın zararını ve ödedidiğini iddia ettiği bedeli ispat eder nitelikte hiç bir belge sunmadığını belirterek davanın reddine, davacının kötü niyetli icra takibi sebebiyle %20 icra inkar tazminatına çarptırılmasına karar verilmesini savunmuştur. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dilekçesinde müvekkili yönünden ileri sürdüğü hususların ve istemlerin hiçbirini kabul etmediğini, davacının belirttiği yerde çalışma olmadığından taraflarına husumet yöneltilecek bir hasardan bahsedilemeyeceğini, bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını, icra dosyasında yaptıkları itirazı tekrar ettiklerini, belirtilen adreste herhangi bir çalışmalarının olmadığını, hasar verildiği söylenilen adresin asfalt olup herhangi çalışma izine de rastlanılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; hasarın davalıların çalışması veya kusuru ile maydana geldiğinin ispat edilemediği gerekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda sübut bulmayan davanın reddine, kötü niyetli takip başlatıldığı ispat edilemediğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, …’ın kamu kurumu niteliğinde bir belediye iştiraki olduğunu, bu sebeple söz konusu kurum tarafından tutulmuş tutanakların resmi belge olarak dikkate alınması gerektiğini, … yetkilileri tarafından tutulan imzalı 15.06.2015 tarihli hasar tespit tutanağının da bu anlamda resmi belge ve kesin delil hükmünde olduğunu, çalışmaları yapan taşeron şirketin imzadan imtina etmesinin bu ispat vasıtasını ortadan kaldırmadığını ve söz konusu belgenin niteliğini değiştirmediğini, söz konusu tutanak ile ispata ilişkin hususların yerine getirildiğini, davalının aksini ispatlayan herhangi bir delil sunamadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı … AŞ vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının, davasını ispatlayamadığından bahisle ilk derece Mahkemesince verilen kararın onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, ticari paket sigorta poliçesi kapsamında dava dışı sigortalıya ödenen hasar bedelinin tahsiline yönelik başlatılan ilamsız icra takibine karşı yapılan itirazın iptaline ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde; davacının, davalılar aleyhinde 5.720,21 USD asıl alacak, 225,67 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.945,88 USD üzerinden takip başlattığı, davalıların yasal süresinde itiraz ederek takibi durdurduğu, davanın yasal bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.Dosya kapsamında davacı sigorta şirketi ile dava dışı sigortalı arasındaki ticari paket sigorta poliçesine rastlanmasa da dava dışı sigortalının ödeme talep yazısı ve ibraname gözetildiğinde davacının işbu davayı poliçe kapsamında dava dışı sigortalısına yaptığı ödeme sebebiyle halefiyete dayalı açtığı konusunda bir uyuşmazlık yoktur.Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 18/12/2017 tarihli raporda; dosya içeriğinde davalılara yöneltilmiş hasara ilişkin sadece bir belge bulunduğunu, davalıların olay tarihinde olay mahallinde çalıştıklarına dair dosya içeriğinde herhangi bir belge, fotoğraf mevcut olmadığını, hasara uğramış söz konusu servis kutusu ve 63 mm çaplı boru tesisi hakkında da ispata yönelik ve işin davalılar tarafından yapıldığını ispatlar mahiyette bir belge mevcut oladığını, bu durumda meydana gelen hasarın parasal olarak değerinin hangi mertebede olduğunun tespit edilemediğini, dosyaya girmiş olan herhangi bir ekspertiz raporunun da bulunmadığını, dosya kapsamındaki somut bilgi ve belgelerin yeterli derecede olgunlaşmamış olmasından dolayı davaya ilişkin konuda kusur tespiti yapılmasının mümkün olmadığını bildirmişlerdir.Davacı tarafın istinafında … yetkilileri tarafından tutulan imzalı 15.06.2015 tarihli hasar tespit tutanağının …’ın kamu kurumu niteliğinde bir belediye iştiraki olması sebebiyle resmi belge ve kesin delil hükmünde olduğunu, bu tutanak ile ispat yükünün yerine getirildiğini, davalının aksini ispatlayan herhangi bir delil sunamadığını belirterek ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dosya kapsamında yer alan 05/06/2015 tarihli hasar tespit tutanağında … Sk. No:… Basınköy/İstanbul adresinde … çalışması esnasında 163 P.E. Hattına koparılmak suretiyle hasar verildiği, hasara … ve … İnş.’ın sebep olduğu, imzadan imtina edildiği yazılmış olup tutanağın Bakırköy Şubesi görevlileri … ve … tarafından tanzim edilerek imzalandığı göülmüştür. Bu aşamada uyuşmazlığın çözümü için …’ın hukuki statüsü ve … yetkilileri tarafından tanzim edilen tutanakların HMK’nun 204/2 maddesi kapsamında aksi ispatlanıncaya kadar kesin delil mahiyetinde olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. “…24.12.2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 5272 sayılı Belediye Kanunu’nun 70. maddesinde “Belediye kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre şirket kurabilir.” hükmü düzenlenmiştir. 13.07.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda, aynı yöndeki hükme kanunun yine 70. maddesinde yer verilmiştir. 23.07.2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26. maddesinde de, büyükşehir belediyesinin kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabilecekleri düzenlenmiştir. Belediyeler, Anayasa’nın 127. maddesinde kabul edildiği üzere, kamu tüzel kişiliğine haizdir. İlgili mevzuatta belediyelere, yüklenen görevlerin yerine getirebilmesi için, önemli hak ve yetkiler verilmiş; kamusal ayrıcalıklar tanınmıştır. Diğer taraftan, merkezi idareye de, belediyeler üzerinde vesayet yetkisi verilmiştir.Belediyeler tarafından kurulan veya ortak olunan şirketler ise, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi sermaye şirketleri olup, belediyelerin tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsız özel hukuk tüzel kişileridir. Belediyelerin kurdukları veya ortak oldukları ticaret şirketlerine, kamu tüzel kişiliği kazandıran herhangi bir kanun hükmü bulunmadığı gibi, kamusal yetki ve ayrıcalıklar tanınmamıştır. Dolayısıyla, söz konusu şirketlerin “kamu tüzel kişisi” ya da “kamu kurum ve kuruluşu” oldukları kabul edilemez. Diğer taraftan, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, iktisadi devlet teşekkülleri ile kamu iktisadi kuruluşlarını ve bunların müesseselerini, bağlı ortaklıklarını ve iştiraklerini kapsamaktadır. Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesinin birinci bendinde “Kamu iktisadi teşebbüsü “Teşebbüs”; iktisadi devlet teşekkülü ile kamu iktisadi kuruluşunun ortak adıdır.”; ikinci bendinde “İktisadi devlet teşekkülü “Teşekkül”; sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsüdür.”; üçüncü bendinde “Kamu İktisadî Kuruluşu “Kuruluş”; sermayesinin tamamı Devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan kamu iktisadî teşebbüsüdür.” tanımlamalarına yer verilmiştir. Bu tanımlamalarla sabit olduğu üzere, kamu iktisadi teşebbüslerinin sermayesi Devlete aittir. Belediyeler ise, Devlet tüzel kişiliğinden ayrı bir tüzel kişiliğe sahiptir. Dolayısıyla belediyelerin hissedarı oldukları şirketler, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında olmayıp, kamu iktisadi teşebbüsü sayılamaz…” (Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 2016/24028 Esas 2017/14012 Karar sayılı ilamı) 6100 sayılı HMK’nın “İlamların ve resmî senetlerin ispat gücü” başlıklı 204. maddesi “(1) İlamlar ile düzenleme şeklindeki noter senetleri, sahteliği ispat olunmadıkça kesin delil sayılırlar. (2) İlgililerin beyanına dayanılarak noterlerin tasdik ettikleri senetlerle diğer yetkili memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgeler, aksi ispatlanıncaya kadar kesin delil sayılırlar. (3) Mahkeme, yukarıdaki belgelerden biri hakkında şüphe uyandıran bir hâl görürse, ilgili daireden açıklama isteyebilir.” hükmünü ihtiva etmektedir. Buna göre yasal düzenleme ve Yargıtay ilamı dikkate alındığında İstanbul Büyükşehir Belediyesinin iktisadi teşebbüsü olan davacı şirketin dava dışı sigortalısı …’ın özel hukuk tüzel kişisi olduğu, dava dışı sigortalı şirkette çalışan görevliler tarafından düzenlendiği anlaşılan 15/06/2015 tarihli hasar tespit tutanağının HMK’nun 204/2 fıkrasının deyimiyle diğer yetkili memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgelerden olmadığı, dolayısıyla aksi ispatlanıncaya kadar kesin delil niteliğinin bulunmadığı anlaşılmakla bu açıdan davacı vekilinin istinaf talebinin yerinde olmadığı tartışmasızdır. Ayrıca dosya kapsamında hasara konu adreste belirtilen tarihte bir çalışma yapılmadığına yönelik müzekkere cevapları, hasarın ve hasar miktarının tespitine ilişkin alınan bir ekspertiz raporunun bulunmadığı, bir önceki cümlede belirtildiği üzere 15/06/2015 tarihli hasar tespit tutanağının HMK’nun 204/2 fıkrası anlamında bir belge olmadığı hususları hep birlikte değerlendirildiğinde somut olayda davacının üzerine düşen ispat külfetini yerine getiremediği, dolayısıyla haksız fiil sorumluluğuna ilişkin şartların gerçekleşmediği anlaşılmakla Mahkemece tesis edilen kararda isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan sebeplerle Mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1176 Esas, 2018/630 Karar 06/06/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1.bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.20/10/2022