Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1686 E. 2022/1263 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1686 Esas
KARAR NO: 2022/1263
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 22/05/2018
NUMARASI: 2014/1040 Esas, 2018/570 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ile … AŞ arasında akdedilen 05.06.2009 tarihli Yetkili Servis Sözleşmesi uyarınca davalının, … AŞ’ye sözleşme kapsamında yetkili servis hizmeti verdiğini, ancak … AŞ’ye ait yetkili servislerin davalıya da gönderilen 13.07.2012 tarihli bilgilendirme yazısından anlaşılacağı üzere müvekkili tarafından devralındığından müvekkilinin sözleşmenin tarafı konumuna geldiğini, davalının devre itiraz etmediğini ve müvekkili ile sözleşme kapsamında çalışmaya devam ettiğini, ancak davalının rakip marka yazar kasa ile ilgili satış ve servis hizmeti vererek özleşme ile belirlenen yükümlülüklerini ihlal ettiğini, bu aykırılığın giderilmesi konusunda defalarca kez ihtarda bulunulmasına rağmen davalının yükümlülüklerine uygun davranmaması üzerine müvekkili tarafından sözleşmenin 14.4’üncü maddesine dayalı olarak Üsküdar … Noterliğinin 13.03.2013 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmenin feshedildiğini, fesih ihtarının 20.03.2013 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı sözleşmesel yükümlülüklerini ihlal etmek suretiyle sözleşmenin feshine sebebiyet verdiğinden müvekkilinin sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın ödenmesini talep hakkı doğduğunu, cezai şart bedeli 17.700,00 TL ile cari hesap borcunun toplamından oluşan 23.282,74 TL’nin sözleşmenin fesih ihtarı ile 15 gün içerisinde ödenmesinin talep edilmesine rağmen davalı tarafın ödeme yapmaması üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun tebliğ edilen ödeme emrine rağmen borcunu ödemediğini ve borca, takibe, faize ve tüm fecilerine itiraz ederek takibi durdurduğunu belirterek icra takibine karşı yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde; Balıkesir Mahkemelerinin yetkili olduğundan bahisle yetki itirazında bulunduğunu, davacı ile arasında imzalanan bir yetkili servis sözleşmesinin bulunmadığını, davacı tarafın sözleşme akdetmek istemesine rağmen tarafına gönderilen sözleşmeyi imzalamadığını, davacı ile aralarında sadece cari hesap üzerinden ticari ilişki sürdürüldüğünü, davacının bu sebeple cezai şart talep etmesinin de hukuki dayanağının bulunmadığını, … AŞ ile imzalanan 05.06.2009 tarihli sözleşmenin de uzatılmadığını, davacı şirketin, tarafı ile … AŞ arasında akdedilen servis sözleşmesinin 2.l. maddesine istinaden 16.1. maddesine göre 15.000,00 TL + KDV cezası şart ödenmesi, yine yazar kasa mührünün iadesi, marka ve işaretlerin kullanılmaması, aksi takdirde günlük 200 Euro ceza tahakkuk ettirileceği ihtarına karşı Bursa … Noterliğinin 26.03.2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verdiğini, ayrıca davacının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibinde cari hesaptan kaynaklanan borç olarak gösterilen 47.236,77 TL’nin kabul edilebilir olmadığını, cari hesap borcunun gerçekte 5.582,74 TL olduğunu ve bunu da icra takibinden önce 06.08.2013 tarihinde ödediğini, davacıya başka bir borcu olmadığını belirterek açılan davanın reddi ile davacının %20’den az olmamak üzere icra ve inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; takebi konu faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olmasına rağmen davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, faturaların kesinleşmemiş olduğu, faturaların içeriğinin servis ceza bedeli olduğu, bu nedenle yetkili servis sözleşmesi irdelendiğinde 05/09/2009 tarihli sözleşmenin davalı ile dava dışı … AŞ arasında akdedilmiş olduğu, davacının sözleşmede taraf sıfatının bulunmadığı, davacı tarafça yetkili servis sözleşmesinin aynı şartlarda devam ettirildiği iddia edilmiş ise de taraflar arasında sözleşmenin devri veya alacağın temliki ve borcun nakli sözleşmesi yapılmadığı, hukuken sözleşme hükümlerinin davalı açısından sonuç doğurmasının mümkün olmadığı, yetkili servis sözleşmesine ve buna göre düzenlenen servis ceza bedeli içeren faturalara dayanılarak yapılan icra takibinin haksız ve hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile açılan davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu sözleşmenin müvekkili tarafından devralındığı ve davalı tarafından da devir işleminin zımnen kabul edildiğini, davalı ile … AŞ arasında akdedilen 05.06.2009 tarihli Yetkili Servis Sözleşmesi uyarınca … AŞ’ye ait yetkili servislerin müvekkili tarafından devralındığını ve müvekkilinin sözleşmenin tarafı konumuna geldiğini, anılan devrin davalıya da 13.07.2012 tarihinde devir bildirim yazısı ile bildirildiğini, davalının anılan devre hiçbir şekilde itiraz etmediğini ve müvekkili ile devre konu sözleşme kapsamında çalışmaya devam ettiğini, davalının, müvekkili ile arasındaki yetkili servis ticari ilişkisi devam ederken rakip marka yazar kasa ile ilgili satış ve servis hizmeti vererek yükümlülüklerini ihlal ettiğini, akabinde müvekkilinin taraflar arasındaki sözleşmeyi 14.4 maddesi uyarınca feshettiğini, ayrıca sözleşmenin 16.2 maddesi uyarınca servis ceza bedeline ilişkin fatura tanzim edildiğini, davalının, müvekkiline olan cari hesap borcunun tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya üzerinden takip başlatıldığını, davalının takibe itirazı üzerine huzurdaki davanın açıldığını, davalıya gönderilen 13.07.2012 tarihli devir bildirim yazısından da anlaşılacağı üzere … AŞ’ye ait yetkili servislerin tüm aktif ve pasifleriyle müvekkili tarafından devralındığını, Yetkili Servis Sözleşmesi kapsamındaki ticari ilişkilerin devir sonrasında devam ettirildiğini, cari hesap ilişkisinin de taraflar arasındaki sözleşmenin devam ettirildiğinin ispatı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; cezai şart ve cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Davacı tarafça davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 47.236,77 TL’nin tahsili amacıyla 21/08/2013 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, davalının takibe ve borca karşı itirazda bulunduğu, davacının ise İİK 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır. Davalı tarafın davacı tarafla ticari ilişkisi değerlendirilmek suretiyle takip tarihi itibariyle varsa alacak borç durumunun tespiti konusunda talimat Mahkemesince inceleme yaptırılmak üzere bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup … tarafından sunulan 02/02/2015 tarihli bilirkişi raporunda, davalının 20.03.2013 tarihi itibariyle davacıya 5.582,74 TL borçlu olduğu, bu borcun 06/08/2013 tarihinde ödendiği, takip tarihi itibariyle davalının, davacıya herhangi bir borcunun kalmadığı, davacı tarafından davalıya düzenlenen 20.03.2013 tarihli, … seri numaralı, “servis ceza bedeli” açıklamalı, 17.700,00 TL, 29.07.2013 tarihli, … seri numaralı, “21.03.2013-30.04.2013 arası mühür iade ceza bedeli” açıklamalı, 24.714,44 TL ve 29.07.2013 tarihli, … seri numaralı, “01.05.2013-08.05.2013 arası mühür iade ceza bedeli” açıklamalı, 4.822,33 TL bedelli toplam 47.236,77 TL bedelli faturalara davalı tarafından yasal süresinde itiraz edildiği için fatura içeriklerinin kesinleşmediğini, dolayısıyla takip konusu faturalardaki cezai şart miktarlarının davacı şirket tarafından ispatlanmasının gerektiği bildirilmiştir. Talimat yoluyla aldırılan raporda davalı tarafın davacı tarafla ilişkide bulunduğu dönemi kapsar defter ve kayıtları incelemeden rapor tanzim edilmesi sebebiyle talimat yazılarak ek rapor alınmış olup … tarafından sunulan 02/02/2015 tarihli bilirkişi raporunda, davalı tarafın 2012 yılına ait yevmiye defterinin noter açılış ve kapanış tasdikinin yasal süresi içerisinde yaptırıldığı, 2013 yılına ait yevmiye defterinin noter açılış tasdikinin yasal süresi içinde yaptırıldığı, kapanış tasdikinin ise (onaması görülmüştür) yaptırılmadığı, taraflar arasında ticari ilişkiden kaynaklanan bir borç ve alacak bulunmadığı, davacı tarafından davalıya düzenlenen ve davaya konu edilen 20.03.2013 tarihli,… seri numaralı, “servis ceza bedeli” açıklamalı, 17.700,00 TL, 29.07.2013 tarihli, … seri numaralı, “21.03.2013-30.04.2013 arası mühür iade ceza bedeli” açıklamalı, 24.714,44 TL ve 29.07.2013 tarihli, … seri numaralı, “01.05.2013-08.05.2013 arası mühür iade ceza bedeli” açıklamalı, 4.822,33 TL bedelli toplam 47.236,77 TL bedelli faturaların davalı defterlerinde kayıtlı bulunmadığı, davalının, dava tarihi itibariyle davacıya ticari alım satımdan kaynaklanan 8.831,32 TL borcunun bulunduğu, bu borcunu 31.12.2013 tarih … yevmiye maddesi kaydıyla 8.831,32 TL olarak ödediği ve bu tarihten sonra taraflar arasında ticari alım satımdan kaynaklanan herhangi bir bir borç ve alacağın kalmadığı bildirilmiştir. Davacının alacağının varlığı ve miktarının belirlenmesi bakımından davacıya ait ticari defterler üzerinde talimat yoluyla aldırılan bilirkişi raporları da değerlendirilmek suretiyle bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup bilirkişi heyeti tarafından sunulan 25.11.2016 tarihli bilirkişi raporunda, davacıya ait 2012-2013 yıllarına ait ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davacı ve davalı arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunun görüldüğü, takip tarihi itibariyle davacının, davalıdan 47.236,77 TL alacaklı olduğu, davalı ile dava dışı … (…) arasında yapılan 05.09.2009 tarihli yetkili servis sözleşmesinin, sözleşmenin tarafı olmayan davacı için lehe veya aleyhe hüküm doğurmasının mümkün olmadığı, davalı ile dava dışı … arasındaki sözleşmenin davalı ile davacı arasında hüküm doğurmasının ancak alacağın temliki ve borcun nakli işlemlerinin ya da sözleşmenin devri işleminin yapılması halinde mümkün olabileceği, her iki hal için de davalının rızası gerektiği, somut olayda ise böyle bir durum olmadığı, mali tespitlerden davanın tarafları arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğu anlaşılmakta ise de salt bu ilişkiden hareketle davalının, davacıya karşı da dava dışı … ile yaptığı sözleşme mucibince sorumlu olacağı sonucuna varılamayacağı, bu itibarla taraflar arasında yapılmış bulunmayan yetkili servis sözleşmesine dayanarak davalıya karşı başlatılan icra takibinin yerinde görülemeyeceği bildirilmiştir. Davacı, dava konusu sözleşmenin müvekkili tarafından devralındığını, davalı tarafından da devir işleminin zımnen kabul edildiğini, davalının anılan devre hiçbir şekilde itiraz etmediğini, müvekkili ile devre konu sözleşme kapsamında çalışmaya devam ettiğini, cari hesap ilişkisinin de taraflar arasındaki sözleşmenin devam ettirildiğinin ispatı olduğunu iddia etmiş olup davalı taraf ise … AŞ ile akdedilen 05/06/2009 tarihli sözleşmenin 2012 yılı için uzatılmadığını ve bu nedenle yürürlükte olmadığını, sözleşmenin davacı tarafından devralınmasından sonra aralarında bir sözleşme imzalanmadığını, cari hesap üzerinden ticari ilişkinin devam ettiğini savunmuştur. Davacı ve dava dışı … AŞ’nin 13/07/2012 tarihinde anlaşarak “Yetkili Servis Devir ve Temlik Sözleşmesi” imzaladığı, sözleşmenin 2. maddesine göre sözleşmenin imzalanması ile yetkili servisler ile imzalanmış olan ekli yetkili servis sözleşmeleri ve eklerinin dava dışı … AŞ tarafından sözleşmede belirlenen şartlar dahilinde tüm hak ve borçları, tüm ceza, tazminat, temerrüt/gecikme faizi ve benzeri tüm gelirlerin tamamı ile ek7’de gösterilen demirbaş, tüm araç gereç, mal ile malzeme ve ürünlerin davacıya gayrı kabulü rücu devir ve temlik olduğu kararlaştırılmıştır. 6098 sayılı TBK’nun 205. maddesinde 818 sayılı Borçlar Kanununda yer verilmeyen “Sözleşmenin devri” müessesesi düzenlenmiştir. Anılan madde “(1) Sözleşmenin devri, sözleşmeyi devralan ile devreden ve sözleşmede kalan taraf arasında yapılan ve devredenin bu sözleşmeden doğan taraf olma sıfatı ile birlikte bütün hak ve borçlarını devralana geçiren bir anlaşmadır. (2) Sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede kalan diğer tarafça önceden verilen izne dayanan veya sonradan onaylanan anlaşma da, sözleşmenin devri hükümlerine tabidir. (3) Sözleşmenin devrinin geçerliliği, devredilen sözleşmenin şekline bağlıdır. (4) Kanundan doğan halefiyet hâlleri ile diğer özel hükümler saklıdır.” şeklinde kaleme alınmıştır. “…TBK’nın 205/1. maddesi gereğince sözleşmenin devri, sözleşmeyi devralan ile devreden ve sözleşmede kalan taraf arasında yapılan ya da sözleşmede kalan tarafça onaylanan veya önceden verilen izne dayanılarak yapılan ve devredenin devrettiği sözleşmeden doğan taraf olma sıfatıyla birlikte bütün hak ve borçlarının devralana geçiren bir anlaşmadır. Bu yasal düzenlemeye göre aksi taraflarca kararlaştırılmış olmadıkça devralana geçecek olan hak ve borçlar devredilen sözleşmedeki devreden ve sözleşmede kalanın sahip olduğu hak ve borçlardır. Devredenin aynı sözleşme ile ilgili olsa dahi üçüncü kişi ile yaptığı sözleşmeden doğan hak ve borçları önceki yüklenici, devralan ve sözleşmede kalan arasında yapılan devir sözleşmesinde devri alana devredildiği belirtilmiş olmadıkça devralana karşı ileri sürülmesi mümkün değildir…” (Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 2020/806 Esas 2020/2915 Karar sayılı ilamı). Somut olayda davacı ve dava dışı … arasında yapılan “Yetkili Servis Devir ve Temlik Sözleşmesi” 6098 sayılı TBK’nun 205. maddesinde yer alan sözleşmenin devri hükümleri kapsamında ele alınıp değerlendirilmesi gerekir. Sözleşmenin devri için devralan ile devreden arasında yapılan bir anlaşma olması gerektiği gibi aynı zamanda sözleşmede kalan tarafın da bu anlaşmaya rıza göstermesi gerekir. Bu rıza, önceden verilen izin yada sonradan gösterilen onay şeklinde tezahür edebilir. Somut davada, davalı, sözleşmenin davacı tarafından devralınmasından sonra aralarında bir sözleşme imzalanmadığını ileri sürmüş olup sözleşmenin devrine rıza vermediğini savunmuştur. Dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna göre davalı tarafından, sözleşmenin devrine rıza verildiğine dair bir delil ve belge olmadığı gibi bu husus davacı tarafça da ispat edilebilmiş değildir. Kaldı ki davalı ile … AŞ arasında akdedilen 05/06/2009 tarihli sözleşmenin 13/2 maddesinde 1 yıllık sürenin sonunda tarafların sözleşmeyi 1 yıllık izleyen dönem için uzatabileceği kararlaştırılmış olmasına göre bu sözleşmenin taraflar arasında uzatılıp uzatılmadığı da belli değildir. O halde davacı ve dava dışı … arasında imzalanan “Yetkili Servis Devir ve Temlik Sözleşmesi” ile davalı tarafın bağlı olduğunu söylemek mümkün değildir. Davalı, davacı ile ticari ilişkinin cari hesap üzerinden devam ettiğini savunmuş olup ticari defterler üzerinde yapılan incelemeye göre davalının, davacıya cari hesaptan kaynaklı bir borcunun bulunmadığı, sözleşmeye aykırı davrandığından bahisle davacı tarafından davalıya düzenlenen davaya konu edilen 20.03.2013 tarihli, … seri numaralı, “servis ceza bedeli” açıklamalı, 17.700,00 TL, 29.07.2013 tarihli,… seri numaralı, “21.03.2013-30.04.2013 arası mühür iade ceza bedeli” açıklamalı, 24.714,44 TL ve 29.07.2013 tarihli, … seri numaralı, “01.05.2013-08.05.2013 arası mühür iade ceza bedeli” açıklamalı, 4.822,33 TL bedelli toplam 47.236,77 TL bedelli faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olsa da davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, zaten bir önceki paragrafta açıklandığı üzere davalının söz konusu sözleşmeyle bağlı olmadığı kabul edilmiş olmakla davalının söz konusu sözleşmeye aykırı davrandığından bahisle bu faturaların düzenlenmesi mümkün değildir. Geçerli ve usulüne uygun bir rızası bulunmadığı için sözleşme ile bağlı olmayan davalının, düzenlenen bu faturalar sebebiyle davacıya borçlu olduğu söylenemez. Mahkemece tesis edilen karar isabetli olduğundan davacı tarafın istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararında hukuka aykırılık görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,1-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1040 Esas, 2018/570 Karar ve 22/05/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1b-1 bendi ile aynı yasanın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.27/10/2022