Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1672 E. 2019/1058 K. 13.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1672 Esas
KARAR NO : 2019/1058
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2018/1539 Esas
ARA KARAR TARİHİ: 28/12/2018
DAVA : KONKORDATO
KARAR TARİHİ: 13/06/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacılar vekili, 13.12.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili …Ltd.Şti’nin 1996 tarihinde Muş’ta kurulduğunu ancak 17.11.2018 tarihli genel kurul kararı ile şirket merkezini Çekmeköy / İstanbul adresine taşıdığını, …Ltd.Şti’nin ise 2014 yılında İstanbul’da kurulduğunu, son dönemlerde yaşanan ulusal ve uluslararası piyasadaki dalgalanmalar, reel piyasalarda oluşan daralmalar, döviz kurlarındaki faiz oranlarındaki artış, 15 Temmuz darbe girişimi, bölgede yaşanan terör olayları, OHAL süreci gibi etkenler nedeniyle müvekkili şirket / şirketlerin gelinen noktada borçlarını vadesinde ödeyememe tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını, müvekkili şirketlerin yapısı, geçmişi ve faaliyeti göz önünde tutulduğunda konkordato projesinin başarıya ulaşması ile de öncelikle alacaklıların alacağına kavuşmuş olacağını hemde her iki şirketin muhtemelen iflastan kurtulmuş olacaklarını, İflas halinde alacaklıların çoğunun alacağına kavuşamayacağını, kalanının ise çok düşük miktarlar almak zorunda kalacaklarının ortada olduğunu, gerçek kişi müvekkillerinin ise şirketlerin hissedarı olduklarını, şirkete kefil olduklarını, sadece şirketler hakkında konkordato kararının verilmesinin şirketlerin borçlarına müteselsil kefil olan müvekkillerinin mahfına neden olacağını iddia ederek, bu güne kadar herhangi bir haciz işlemi yapılmamış ve aciz durumda bulunmayan müvekkili firmalar ve gerçek kişilerin, faaliyetlerine devam edebilmeleri, malvarlıklarının korunabilmesi için , İİK ‘nun 287, 288,289 ve 295. maddeleri gereğince gerekli olan ve talep ettikleri tedbir kararlarının alınmasını ve mühlet kararları sonrasında, konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, 28.12.2018 tarihli tensip ara kararı gereğince, şirketler ve gerçek kişiler için 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilerek, İİK ‘nun ilgili maddeleri uyarınca İhtiyati tedbir kararlarına hükmedilmiş ve geçici konkordato komiserleri görevlendirilerek, görev ve yetkileri belirlenmiştir. Davacılar vekili tarafından 09.01.2019 tarihli dilekçe ile müvekkillerinin, … Bankası Muş Cumhuriyet Caddesi Şubesi’nin ticari müşterisi olduğu, söz konusu banka şubesi tarafından İhtiyati tedbir kararına aykırı olarak bloke işlemlerinin uygulandığı, 08.01.2019 tarihi itibarı ile konkordato kararının amacına ve ruhuna aykırı olarak haksız şekilde mahsup işlemlerinin uygulandığı, hesaptaki paraların tahsil edildiği iddia edilerek ön projenin gerçekleştirilmesinin sağlanması adına, müvekkillerinin malvarlığının muhafaza edilmesi için ivedilikle banka bloke işlemlerinin kaldırılmasına, mahsup edilen paraların hesaplarına iadesine ve müvekkilleri hakkında … Bankası nezdinde bulunan hesaplarına bloke işlemi konulmayacağı ve mahsup işleminin yapılmayacağı hakkında genel tedbir kararı verilmesi talebine karşılık, mahkemece, 11.01.2019 tarihli ara karar ile Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin, 06.05.2013 tarih ve 2013/3126 Esas, 2013/2962 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, borçlu şirketin alacaklılarının alacaklarını tahsil amacıyla uygulayabilecekleri temlik, takas, mahsup, hapis hakkı gibi hukuki işlemlerin durdurulmasına, rehin ve blokaj kayıtlarının kaldırılmasına yönelik tedbirlerin, sonuçlarını maddi hukuk alanında doğuran veya borçlu şirkete nazaran üçüncü kişi durumunda olanların, maddi hukuktan doğan talep ve def’i haklarını etkileyen ( kısıtlayan ) tedbirler olduğu, 28.12.2018 tarihli tensip tutanağında da kanunen öngörülen tedbir kararlarına hükmedildiği, davacı avukatının isteminin maddi hukuka ilişkin olduğu ve koşulları oluşmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş, ara karar davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Bloke işlemlerinin kaldırılması ve mahsup edilen paraların hesaplara iadesine ilişkin talebin reddine dair ara karar, davacılar vekilli tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak, davacıların başvuruları ve mahkeme işlemlerinin özeti tekrar edildikten sonra , ilgili banka tarafından uygulanan bloke ve mahsup işlemlerine ilişkin gerek, 03.01.2019 tarihinde, gerekse de 07.01.2019 tarihinde yazılı ihtarlarını göndermelerine rağmen, bloke edilen tutarlara 08.01.2019 tarihinde mahsup işlemlerinin uygulandığını, konkordato talep eden müvekkillerinin malvarlığının muhafazası amacına, ulaşılması istenen hedefe uygun düşmediğini, banka tarafından uygulanan mahsup, takas işlemlerinin alacaklılar arasında eşitsizlik doğmasına sebebiyet verdiğini, konkordato projesinin bilinçli olarak ihlal edildiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını, müvekkili banka hesaplarına uygulanan mahsup, takas işlemlerinin kaldırılmasını, mahsup edilen tutarların hesaplara iadesine, müvekkili tüzel ve gerçek kişilerin hakedişlerinin ve alacaklarının bloke, mahsup, takas edilemeyeceğine İlişkin tedbir kararı verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir.Uyuşmazlık, konkordato talebi ve geçici mühlet kararı ile birlikte kanunen alınması gereken tedbirler, borçlu şirketin bankadaki mevduatına alacaklı bankalarca takas mahsup işlemi yapılıp, bloke konulmasının tedbiren önlenip önlenemeyeceği ve takas işlemi ve blokelerin gerçekleştirildiği bedellerinin borçlu şirkete iadesinin tedbir ile mümkün olup olmadığıdır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341/1. fıkrasında, istinaf yoluna başvurulabilen kararlar üst başlığı altında, ilk derece mahkemesinde verilen nihai kararlar ile İhtiyati tedbir, İhtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. Aynı yasanın 391/3. fıkrasında, ihtiyati tedbir talebinin reddi halinde, kanun yoluna başvurulabileceği, bu başvurunun öncelikle inceleneceği, kesin olarak karara bağlanacağı ifade edilmiştir. Somut olayda, davacı vekili, 09.01.2019 tarihli talep dilekçesinde, bankanın gerçekleştirmiş olduğu bloke işlemlerinin kaldırılmasını, mahsup edilen paraların iadesini, müvekkillerinin banka nezdinde bulunan hesaplarına bloke işlemi konulmaması ve mahsup işlemi yapılmaması hakkında tedbir kararı verilmesini talep etmiş ve istinafa konu ara kararda iş bu talebe ilişkin oluşturulmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde ki taleplerini kısmen genişletmiş ise de, HMK 341. maddede yer alan, İstinaf kanun yoluna başvurabilen kararlar ve aynı yasanın 357. maddesinde yapılamayacak işlemler üst başlığı ile ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği hükmüde göz önünde bulundurularak, istinaf incelemesi, davacı vekilinin, 09.01.2019 tarihli istinaf talebine konu tedbir talebinin değerlendirilmesi kapsamı ile sınırlı şekilde gerçekleştirilmiştir. İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısım, birinci bölümünde, “ Geçici Hukuki Korumalar “ üst başlığı altında, ihtiyati tedbirin şartlarını düzenleyen 389 vd maddelerde yer almıştır. HMK 398. maddeye göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği ve ya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hallerde ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Mahkemece, gecikme nedeniyle bir sakınca ya da ciddi bir zararın doğacağı konusunda talepte bulunanın haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi halinde sakınca veya zararı ortadan kaldıracak şekilde tedbire karar verilebilir. İİK 287/1. fıkrada, 297. maddenin ikinci fıkrasındaki hallerde dahil olmak üzere, mahkemenin, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı belirtilmiştir. Bu hükmün lafzından da anlaşılacağı üzere, malvarlığının muhafazası için alınabilecek tedbirler sınırlı değildir. Konkordato talebi üzerine kanunda öngörülmeyen ancak mahkemece verilebilecek İhtiyati tedbirlerin amacı, konkordato talep eden borçlunun malvarlığı veya işletmesinin bütünlüğünün korunması ve konkordatonun amacına ulaşmasının sağlanmasıdır. 7101 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılan İflasın ertelenmesi taleplerinde, maddi hukuka İlişkin tedbirlere karar verilemeyeceği kabul edilmekteydi. Konkordatoda ise, maddi hukuka müdahale edebileceğine ilişkin düzenlemeler kanun koyucu tarafından düzenlenmiştir. (İİK m.294/1, 294/3,294/4, 294/6,296/1,296/2). Yasanın 296. maddesinde, kesin mühletin sözleşmeler bakımından sonuçları üst başlığı ile ilk fıkrada, sözleşmenin karşı tarafın konkordato projesinden etkilenip etkilenmediğine bakılmaksızın, borçlunun taraf olduğu ve işletmenin faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerde yer alıp da borçlunun konkordato talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğine, haklı fesih sebebi sayılacağına yahut borcu muaccel hale getireceğine İlişkin hükümlerin borçlunun konkordato yoluna başvurmasında uygulanmayacağına yer verilmiştir. Bu düzenlemeler ve konkordatonun amacı göz önünde tutulduğunda, iflas erteleme taleplerinde olduğu gibi maddi hukuka ilişkin tedbirlerin alınamayacağına dair kabul şekli yerinde değildir.28.02.2018 tarihinde kabul edilerek, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Konkordato mühleti verilmesi, komiserin atanması, konkordatonun tasdiki çekişmesiz yargı işlerindendir.Çekişmesiz yargı işlerinin düzenlendiği HMK’nun 382. maddede, icra ve iflas hukukundaki çekişmesiz yargı işleri arasında yer verilmiştir. 385/2. fıkrada, çekişmesiz yargı işlerinde aksine bir hüküm bulunmadıkça resen araştırma ilkesinin geçerli olacağı belirtilmiştir.Konkordato da, başlangıçta ihtiyaç duyulmayan ihtiyati tedbirler, sebebin ortaya çıkması ile mahkemeden talep edilebilir. Sonradan gerçekleştirilen İhtiyati tedbir talebinin incelenmesi için ıslah dilekçesinin verilmesine veya itiraz eden alacaklıların muvafakatına ihtiyaç yoktur. Ancak, konkordato talep eden borçlunun, HMK ‘nun, yargılamaya hakim olan ilkeler arasında yer verdiği, taraflarca getirilme, taleple bağlılık ilkeleri gereğince, kanunda düzenlenmeyen ihtiyati tedbirler yönünden bir talepte bulunması gerekir. Somut olayda, davacılar vekili tarafından, 09.01.2019 tarihli dilekçe ile, müvekkillerinin hesaplarına haksız uygulanan bloke, mahsup işleminin kaldırılması, banka tarafından mahsup edilen paranın hesaba iadesi ve bloke ve mahsup işlemlerinin yapılmaması için tedbir kararı verilmesini istemiştir.Bloke etmek, kullanılmasını önlemek amacıyla el koymak, kapatmak, durdurmak, ödeme yapabilmek için banka tarafından müşteri hesabında belirli bir tutarı güvence altına almak vb (Türk Dil Kurumu-Türkçe Sözlük) anlamlarına gelmektedir. Uygulamada, borçlunun hesaplarındaki mevcut paralar ile daha sonra hesaplara gelen paralar bankanın henüz vadesi gelmemiş alacaklarına takas ve mahsup etmek için bloke konularak hesap sahibine ödeme yapılmamaktadır. Kredi kuruluşları, kredi sözleşmelerinde yer alan hükümlere dayanarak müşterinin gerek havale ,gerekse de kendisine ciro edilen senetlerin tahsili suretiyle hesabına gelen paralara bloke koyarak kredi müşterisine ödeme yapmaktan kaçınmaktadır. Müşterinin hesabına yatırılan, hesabında bulunan veya hesabına gelen para üzerindeki hakkı alacak hakkıdır. Alacak hakkının hapis hakkına konu olmayacağı kabul edilmektedir. (Çetiner, Bigehan : Hapis Hakkı, İstanbul 2010). Bankanın müşterisinden olan alacağı ile müşterinin bankadan olan alacağı aynı hukuki ilişkiden kaynaklanmadığından, banka, TBK’nın 97. maddesi gereğince ödemezlik defi yoluyla ifadan kaçamaz. Bankanın müşterisinden olan borcu ile bankanın müşteriye olan borcu para borcu olduğundan, şartları varsa banka takas hakkından yararlanabilir (TBK 139). Ancak bu durumda her iki borcun muaccel olması gerekir. Bankanın hapis hakkına dayanarak müşterinin hesabında bulunan para üzerinde hapis hakkı uygulaması İİK 295. madde hükmüne aykırıdır. Hapis hakkı da (23. HD 17.06.2016,2015- 8717/1691 ) bir tür rehin hakkı olup, (İİK 23) rehinli alacaklının rehin konusu şeyi muhafaza altına almasının İİK 295. maddesinde yer alan, muhafaza altına alınmama hükmüne aykırılık oluşturur. Bunun neticesinde, bankanın müşterinin hesabında bulunan paraya hapis hakkı kapsamında bloke koyması, muaccel olmayan alacağı ile takas etmesi tedbiren önlenebilir. Somut olay bu anlamda değerlendirilmeli ve konkordato talep eden borçlunun ticari faaliyetini sürdürmek için kullandığı hesaplarına bloke uygulanması halinde, konkordatonun amacına ulaşmaması ihtimali ortaya çıkarsa bankanın işlemlerinin önlenmesi için İhtiyati tedbir kararı verilebilmelidir. Diğer yandan, konkordato teklif eden borçlunun teklifinin başarıya ulaşmaması halinde İflas tehdidi ile karşı karşıya kalma ihtimali bulunmaktadır. Teklifin amacına ulaşmasını engelleyen işlemlerin, İhtiyati tedbir ile önlenmesi konkordato kurumunun özüne uygun düşmektedir.Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Konkordato talebi üzerine, kanunda öngörülmeyen ancak mahkemece verilebilecek ihtiyati tedbirlerin amacı, yukarıda ifade edildiği üzere, konkordato talep eden borçlunun malvarlığını veya işletmenin bütünlüğünün korunması ve konkordatonun amacına ulaşmasının sağlanmasıdır.Diğer yandan, İİK ‘nun 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. İlk derece mahkemesi tarafından, yukarıda ayrıntılı şekilde belirtilen biçimde geçici mühlet kararı ile birlikte ve doğru olarak yasada yer alan tedbirlere karar verilmiştir. Öte yandan, davacı borçluların talebinin maddi hukuka ilişkin oluğunun kabulü ile koşulları oluşmadığından red kararı, gerek içerik gerekse de,yukarıda açıklanan gerekçelere istinaden yerinde görülmemiştir.Davacı borçluların banka hesabına bloke işleminin yapılıp ve mahsup işleminin gerçekleştirilmiş olması sonucunda, bu işlemlerin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir talebi, yasanın 287. maddesinde düzenlenen borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli görülen bütün tedbirler kapsamında olup olmadığı yönünden mahkemenin bir değerlendirmesi mevcut değildir. Borçlunun konkordato mühleti içinde bazı istisnai alacaklar dışında, alacaklıların takiplerinden ve malvarlığının korunmasına dair diğer bütün tedbirlerin, konkordatonun amacının öngördüğü zorunlu bir sonuç olduğunu kabul etmek kaçınılmazdır. Zira, konkordato talep eden borçlunun ,konkordato işlemlerini gerçektireceği bu süreç içinde, icra ve iflas takiplerine muhatap kılınması ve bir kısım tedbirlerin alınmaması mal varlığının tümüyle elinden çıkmasına yol açabilir. Oysa konkordatoda temel ilke borçlunun malvarlığının başında bulunması ve işletmesini yeniden sağlam bir yapıya kavuşturmasıdır. Bu dönemde, borçlunun tedbirlerin alınmaması sonucunda malvarlığının tasfiye edilmesi durumu ile karşılaşması hali, konkordato kurumunun amacı ile bağdaşmayacaktır. Zira konkordato, borçlunun mallarının başında kalarak alacaklıların gerekli çoğunluğu tarafından kabul edilen ve mahkemece tasdik edilen konkordato projesine göre, alacaklıları daha iyi bir şekilde ve eşit koşullar altında tatmin etmeyi amaçlamaktadır. Buna karşılık ,gerekli görülen ve talep edilip yerinde olan tedbirlere karar verilmemesi durumunda, konkordato ile ulaşılması gereken hedefe ulaşılması imkansız duruma gelebilecektir. Diğer yandan, her talepte, somut olayın ve başvuran borçlunun durumu ve tedbir talepleri de dikkate alınarak, ihtiyati tedbir şartlarının oluşup oluşmadığına, talebin özellikleri değerlendirilerek karar verilmesi isabetli olacaktır. Çeşitli nedenlerle, nakit döngüsünde ciddi sıkıntılar yaşayan, mali yönden ödeme güçlüğü içinde olan ve bu ve benzer sebeplelerle konkordato talebinde bulunan borçluların, banka hesaplarında ki veya hesaplarına gelen paralara bloke konulması, yukarıda ifade edildiği üzere, proje kapsamında borçlarını ödemek suretiyle alacaklıların İflas tasfiyesine göre daha iyi bir şekilde ve eşit koşullar altında tatmin etmeye yönelik konkordato projesi ile ulaşılması öngörülen hedefe uygun düşmeyecektir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle 2004 sayılı İİK 287. maddedeki mahkemenin borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır düzenlemesi de göz önünde bulundurularak, konkordatonun amacı ile aykırı düşmeyecek olan, borçlu şirketin kendi hesaplarına, geçici mühletin ilan tarihi ve sonrasında gelen paralara bankalarca bloke işleminin uygulanmasının önlenmesi, tedbir kararından sonra gerçekleştirilen bloke işlemlerinin kaldırılmasına ve davacı borçlu şirket tarafından kendisine ödenmesinin talebi halinde, konkordato projesi çerçevesinde ve konkordato komiseri denetiminde kullanımının sağlanması için ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekirken, buna ilişkin talebin gerekçe belirtilmeksizin reddi doğru kabul edilmemiştir. Ancak, borçlu şirketin bir önceki İhtiyati tedbire konu talepleri, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler kapsamında inceleme dışında tutulmuştur.Açıklanan nedenle, yasal düzenlemeler ve özellikle konkordato kurumun niteliğide göz önünde bulundurarak, borçlu davacı şirket vekilinin ek tedbir talebinin kabulüne dair hüküm tesis edilmesi uygun düşeceğinden, istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilerek, mahkeme ara kararının gerekçesiz olması da dikkate alınarak, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1- Konkordato talep eden davacı borçlular vekilinin ihtiyati tedbire dair verilen ara karara ilişkin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1539 Esas sayılı derdest dosyada verilen ,11.01.2019 tarihli ara kararının KALDIRILMASINA,3- Davacı borçlu şirketin, 09.01.2019 tarihli tedbire dair dilekçesinde ileri sürmediği taleplerinin , 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341, 357/1 ve 391/3. fıkraları gereğince REDDİNE, 4-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30TL olmak üzere toplam 189,50 TL harcın , davacılardan …Ltd.Şti, … tarafından ayrı ayrı olarak yatırılan 331,40 TL harç tutarlarından mahsubu ile bakiye 141,90 TL fazla harcın adı geçen davacılara talepleri halinde ayrı ayrı iadelerine, alınması gereken 189,50 TL harcın , davacı …Ltd.Şti adına ,04.01.2019 tarihli ve 22.01.2019 tarihli iki ayrı mutemet alındısı ile ayrı ayrı iki kez yatırılan toplam (165,70 TL +165,70 TL )=341,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 149,90 TL harcın talep halinde adı geçen davacıya iadesine , 6-Davacı talep eden borçluların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 7-Talebin niteliği ve istinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1- f bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.13/06/2019