Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1666 E. 2022/1262 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1666 Esas
KARAR NO: 2022/1262
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 12/02/2019
NUMARASI: 2016/105 Esas, 2019/129 Karar
DAVA: ALACAK (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ofis mobilyaları ve dekorasyon malzemeleri temin, montaj ve satım işi ile uğraştığını, davalı ile arasında 28-29/11/2012 tarihinde “İstanbul Perakende Fuarı” için 60 m2 stant kiralanması konusunda anlaşıldığını, davalı tarafından gösterilen alana sözleşme kapsamında stant kurulumunu yaptığını ve 2 gün süre ile fuara katılım sağlandığını, stant kiralama bedeli olarak da 9.440,00 Euro’yu davalıya ödediğini, stant kurumu için 2 günlük süre tanındığını ve standın da fuar programına hazır hale getirildiğini, fuarın son günü olan 29/11/2012 tarihinde stant görevlisi … isimli kişinin standı eksiksiz ve tam şekilde bıraktığını ve davalı şirket ile stand malzemelerinin 30/11/2012 tarihinde alınması konusunda anlaşıldığını, 30/11/2012 tarihinde sabah saat 08:30 sularında standın sökümü için gidildiğinde müvekkiline ait tüm malzeme ve stand ekipmanlarının davalı tarafça sökülerek çöpe atıldığının tespit edildiğini, bu konuda Harbiye Polis Merkezi Amirliğine şikayette bulunulduğunu, ancak Cumhuriyet Savcılığı tarafından şikayete konu olayın hukuk mahkemelerinin görev alanına girmesi nedeniyle takipsizlik kararı verildiğini, davalı tarafından standın sökümü zamanı hususunda kendilerine hiçbir uyarı ve ihtar yapılmadığını, müvekkiline ait eşyaların kullanılamaz hale getirilerek müvekkilinin maddi olarak zarara uğratıldığını, davalının tam kusurlu ve sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere davalı tarafından sökülüp atılan ve kullanılmaz hale getirilen malzemelerin bedeli olan 80.964,10 TL’nin işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 28-29/11/2012 tarihlerinde gerçekleşen İstanbul Perakende Fuarının organizasyonunu yürüttüğünü, davacı ile 23/10/2012 tarihinde fuar katılım sözleşmesi imzalandığını, aynı tarihte “fuara katılım ek haklar protokolü” imzalanarak … numaralı 60 m2’lik standın davacıya tahsis edildiğini, katılımcı tüm firmalara fuar hakkındaki bilgilerin gönderildiğini, fuar alanının boşaltım tarihinin sözlü olarak defalarca hatırlatıldığını, bu hususun sözleşme kapsamında mevcut olup bilgi maili ile de bildirildiğini, tüm katılımcıların stand sökme işlemlerini gerçekleştirdiği halde davacının standının fuar alanında kaldığını, fuar alanının 29/11/2012 tarihinde 19:00-03:00 saatleri arasında boşaltılması gerektiğini, durumun tutanak altına alındığını, ayrıca bir bildirim yapmak zorunda olmamalarına rağmen telefon ile davacının arandığını, ancak cevap alınamayınca fuar katılım sözleşmesinin 14. maddesi uyarınca sökümün müvekkili tarafından masraflar da kendine ait olmak üzere gerçekleştirildiğini, bu maddeye göre boşaltma işlemlerine ilişkin verilen süreyi aşan katılımcıların eşyalarının hiçbir uyarı yapılmadan fuar alanı dışına çıkarılacağı, bu hizmetin bedelinin davacıdan tahsil edileceği, boşaltım esnasında oluşabilecek zararlardan fuar firmasının sorumlu olmayacağının kararlaştırıldığını, bu nedenle müvekkilinin sorumlu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir Davalı vekili karşı dava dilekçesinde ise; davacıya ait standın kaldırılırken müvekkilinin söküm, taşıma, temizlik gibi masraflara katlandığını, bu nedenle 2.500 TL alacağı bulunduğunu, ayrıca müvekkilinin yaşanan olaylar sebebiyle ticari itibarı zedelendiğinden 1.000 TL manevi tazminat taleplerinin olduğunu belirterek 2.500 TL alacağın faizi ile birlikte tahsiline, ayrıca 1.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini savunmuştur. Davacı vekili cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesinde; müvekkili tarafından taraflar arasında stand kiralama işine ilişkin olarak sadece 23.10.2012 tarihli 1 sayfa ve 5 maddeden ibaret kira sözleşmesi ile 1 sayfadan ibaret ödeme tahahhüdü imzalandığını, bunun dışında başka hiçbir belge imzalanmadığını, davalının tam kusurlu ve sorumlu olduğunu, davalı tarafından standın söküm zamanı hususunda yapılan hiçbir uyarı ve ihtar bulunmadığını, sunulan CD kaydından görüleceği üzere standın fuar alanında kurulumunun tam ve eksiksiz bir şekilde olduğunu, davalının, müvekkiline ait menkul eşyaları, hiçbir yasal dayanağı olmadan söküp kullanılmaz hale getirerek müvekkilini maddi zarara uğrattığını, karşı davaya ilişkin taleplerin haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek asıl davanın kabulü ile, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; fuar standı kurulumunun fuar alanından belirtilen süre içerisinde davacı karşı davalı tarafından boşaltılmadığı, sözleşmenin 14. maddesi uyarınca zamanında sökülmeyen stand sebebiyle davacı karşı davalının sorumlu olduğu, davalı karşı davacının fuar bitiminde fuar alanını temizleyerek dava ve sözleşme dışı olan 3. şahıs konumundaki fuar binası yönetimine teslim etmek zorunda olduğu, davacı karşı davalının sözleşmesel sorumluluğunu yerine getirmemesi sebebiyle davalı karşı davacının sözleşmesel ve sektörel teamüllere dayalı hakkını kullanarak standı söküp tahliye etme hakkının bulunduğu ,bu nedenle davacı karşı davalıya sorumlu olmadığı, davacı karşı davalının fuar alanından sökülüp tahliye edilen stant ve ek ürünlerin sorumluluğunun kendisinde olduğu, bu nedenle uğradığı zararın da kendisine ait olması gerektiği gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı dava yönünden ise davalı karşı davacının stant sökümü ve tahliyesiyle ilgili 3. şahıslara yapılan sözleşmelerden doğan 2.500.00TL zararını davacı karşı davalının ödemesi gerektiği ancak yaşanan dava konusu gecikme ve söküm uyarınca davalı karşı davacının kişilik haklarının zedelenmesi söz konusu olmadığı gibi manevi tazminat koşullarının da oluşmadığından bahisle karşı davanın maddi tazminat yönünden kabulüne, manevi tazminat yönünden ise reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davacı karşı davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde; dosyaya ibraz edilen üç farklı bilirkişi raporunun varlığına rağmen mahkeme tarafından 25.01.2018 tarihli bilirkişi raporunda yapılan tespitlerin değerlendirmeye alınmadığını, mahkeme tarafından bilirkişi raporlarının kararda tartışılmadığını, 05.12.2018 tarihli bilirkişi kurulu raporundaki tespitlerin haksız ve hukuka aykırı bir şekilde yapılmış olduğundan bu bilirkişi raporuna itiraz etmelerine rağmen mahkemece itirazlarının göz önüne alınmayarak haksız bir karar verildiğini, 05/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda yapılan tespitleri kabul etmediklerini, 05.12.2018 tarihli bilirkişi raporunun 9. sayfasının 10. kısmında standın geride kalan yada çöpteki halini gösteren herhangi bir resim veya delil bulunamadığına yönelik yapılan değerlendirmenin eksik bir tespit olduğunu, iddiaları kabul etmemek kaydıyla bir an için müvekkili tarafından imzalanmış olan sözleşmeye aykırı olarak zamanında standın ve stand üzerindeki malzemelerin toplanmamış olması halinde dahi, davalı tarafından basiretli bir tacir olarak stand sökümünün yapılarak stand malzemelerinin uygun bir yerde muhafazasının yapılması gerekirken malzemelerin kullanılamaz hale getirilmesine yönelik kusurlu davranışların hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığından meydana gelen zararın tazmin edilmesi gerektiğini, davalının dikkat ve özen yükümüne aykırı faaliyetleri sebebiyle stand malzemelerinin hasara uğramış olduğunu, ayrıca muhafaza edilmesi gereken bu malzemelerin çöpe atılması sonucunda hijyen açısından da kullanılamaz bir vaziyete geldiğini, faturalarda belirtilen malzemelerin yeniden kullanımının mümkün olmadığını belirterek istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Asıl dava sözleşmeye aykırılık iddiasıyla oluştuğu iddia edilen zararın tazmini, karşı dava ise yine sözleşmeye aykırılık iddiası ile yapılan masrafların tazmini ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İstanbul 25. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/130 Esas 2013/825 Karar sayılı kararı ile İstanbul Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararına karşı İstanbul 14. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/517 Esas 2015/79 Karar sayılı kararı ile karşı görevsizlik kararı verildiği, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2015/7799 Esas 2015/10109 Karar sayılı kararı ile İstanbul 25. Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlendiği anlaşılmıştır.Taraflar arasında mevcut fuar ve stand kiralama sözleşmesi gereği tarafların edimlerini yerine getirip getirmedikleri, fuar alanında kurulu standın sökülüp atılmasından dolayı davacının zararının oluşup oluşmadığı, yine karşı davada davalının, standın sökülmesi nedeniyle zararının oluşup oluşmadığı bakımından bilirkişi heyeti tarafından sunulan 23/11/2016 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu fuarın zamanında gerçekleştiği, fuar standı kurulumunun fuar alanından belirtilen süre içerisinde/fuar hitamında katılımcı şirket olan davacı karşı davalı tarafından boşaltılmadığını, anılan sözleşmenin 14. maddesinin davacı karşı davalı açısından bağlayıcı olduğu kabul edilirse bu alandaki ticari teamüllerle de uyumlu olarak zamanında sökülmeyen stand sebebiyle davacı karşı davalının sorumluluğu ve yükümlülüğü olduğunu, davalı karşı davacının kendisinin huzurdaki davacı karşı davalı ile olan ilişkisinden bağımsız olarak, o alan başkaca faaliyetlere de açık olması sebebiyle fuar bitiminde fuar alanını temizleyerek, dava ve sözleşme dışı olan 3. şahıs konumundaki fuar binası yönetimine teslim etmek zorunda olduğu, davacı karşı davalının fiili tavrı buna engel olduğu ölçüde, davalı karşı davacının sözleşmesel ve sektörel teamüllere dayalı hakkını kullanarak standı söküp tahliye etme hakkına haiz olduğu, fakat fuar kullanımı neticesi eğer davacın davada dayandığı faturalardaki malzeme aynen kabul edilse bile, fuar sonu kullanıma bağlı değerinin 16.192,82 TL olacağı ve dürüstlük kuralı gereği söküm sonrası muhafaza işini iyi yapması gereken davalı karşı davacı yanın bu muhafaza işini iyi yapmaması sebebiyle müterafık kusurunun bulunduğu, TBK 50-52 maddeleri arasında yer bulan ilkelere göre, davalı karşı davacının bu meblağın 8.096,41 TL’lik kısmından sorumlu kabul edilebileceği, karşı davanın kabulü halinde, talep edilebilecek bedelin 2.000 TL olduğunu bildirilmişlerdir Bilirkişi heyetine kağıt malzemeleri ve mobilya konusunda uzman bilirkişiler dahil edilerek alınan 25/01/2018 tarihli bilirkişi ek raporunda; kök rapordan sonra dosyaya sunulan resimlerin dosya kapsamındaki CD içerisindeki resimler olduğu, dosyadaki delillere göre yapılacak zarar hesabının tahmini olacağı, davacının sözleşme uyarınca fuar alanını istenilen zamanda boşaltmak zorunda olduğunu, aksi halde bu durumun bir sonraki fuar tarihinin aksamasına ve mali yükümlülüğe neden olduğunu, söküm işleminin davacının kendi elemanlarınca yapılması halinde hasarın %10’u bile bulmayacağını, bu nedenle bir milli servet kaybı olduğunu, davalının tacir olması sebebiyle tedbirsiz, ihtimamsız ve kusurlu olduğu, söküm davalı tarafından yapılsa bile mal değerinin %50’sinin kurtarılması gerektiği, böylelikle milli servetin yarısının değer kazanabileceği ve 2. el kullanımının mümkün olacağı, davacının hasar oranının ilk fatura tutarının %50’si kadar olmasının hakkaniyetli olduğu, buna göre bu miktarın 34.391,10 TL olduğu bildirilmiştir Tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya ibraz edilen deliller, bilirkişi raporları ve raporlara karşı itiraz ve beyanların irdelendiği yeni bir heyetten rapor alınmasına karar verilmesi üzerine bilirkişiler tarafından sunulan 05/12/2018 tarihli 2. bilirkişi raporunda; zamanında sökülmeyen stand sebebiyle katılımcı şirket olan davacı karşı davalının sorumlu olduğu, davalı karşı davacının sözleşmesel ve sektörel mamullere dayalı hakkını kullanarak standı söküp tahliye hakkına haiz olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davacı karşı davalının fuar alanından sökülüp tahliye edilen stand ve ek ürünlerin sorumluluğunun kendisinde olduğu, bu nedenle uğradığı zararın da kendisine ait olması gerektiği, davalı karşı davacının stant sökümü ve tahliyesiyle ilgili 3. şahıslara yapılan sözleşmelerden doğan 2.500 TL zararını davacı karşı davalının ödemesi gerektiği bildirilmiştir. Taraflar arasında imzalandığı uyuşmazlık konusu olmayan İstanbul Perakende Fuarına katılıma ilişkin 23/10/2012 tarihli sözleşmenin 14. maddesinde “Fuar alanı giriş ve çıkış saatleri fuar firması tarafından katılımcıya bildirilecektir. Katılımcı, stand kurulum ve boşaltma işlemlerini bildirilecek olan saatler arasında gerçekleştirmekle yükümlüdür. Stand boşaltma işlemleri esnasında verilen süreyi aşan katılımcının eşyası hiçbir uyarı yapılmadan fuar alanı dışına çıkarılarak ve bu hizmetin bedeli katılımcıdan tahsil edilecektir.Bu boşaltım esnasında oluşabilecek zararlardan fuar firması sorumlu değildir.” düzenlemesi yer almaktadır. Somut olayda davalı karşı davacı bu maddeye dayalı olarak davacı karşı davalıya ait malzemelerin sökülerek fuar alanının tahliye edildiğini savunmuştur. Buna karşılık davacı karşı davalı ise kurulan standların söküleceği ve fuar alanının tahliye edileceği zamanın kendisine bildirilmediğini iddia etmiştir. Bu noktada çözülmesi gereken uyuşmazlık davalı karşı davacı tarafından malzemelerin sökülüp fuar alanının boşaltılacağı zamanının davacı karşı davalıya bildirilip bildirilmediği noktasında toplanmaktadır. Davalı karşı davacı gerek fuar süresince bu konuda şifahen bildirim yapıldığını gerekse de e-mail yoluyla bununla birlikte fuara ilişkin diğer bilgilerin de iletildiğini belirtmiştir. Dosya kapsamından 31/10/2012 tarihinde davacı karşı davalıya gönderildiği belirtilen e-mailde hizmet kitinin ekte paylaşıldığının belirtildiği, “hizmet kiti” adı altında sunulan önemli tarihlerin gösterildiği 1 sayfadan ibaret belgede fuar alanının 29/11/2012 tarihinde 19:00-03:00 saatleri arasında boşaltılacağının yazılı olduğu, e-mailin “…@…com” adresine … isimli kişi muhatap alınarak gönderildiği, yine 14/11/2012 tarihinde fuar ile ilgili derlenen önemli bilgilerin, davacı karşı davalının da içinde olduğu birçok alıcıya e-mail gönderildiği, bu e-mailin de “…@…com” adresine gönderildiği, fuara ilişkin birtakım bilgilerin verildiği dosya kapsamında bulunan 3 sayfadan ibaret belgede fuarın 29/11/2012 tarihinde 19:00’da kapanacağı ve stantların demontajı başlayacağı, demontaj ve taşıma işlemlerinin 30/11/2012 tarihi 03:00’e kadar tamamlanmış olması gerektiğinin yazılı olduğu, bütün bunlar bir tarafa davacı karşı davalının da mail iddialarını zaten kabul etmediği anlaşılmaktadır. Davacı vekili cevaba cevap ve karşı davaya cevap 22/07/2013 tarihli dilekçesinde müvekkili tarafından taraflar arasında stand kiralama işine ilişkin olarak sadece 23.10.2012 tarihli 1 sayfa ve 5 maddeden ibaret kira sözleşmesi ile 1 sayfadan ibaret ödeme tahahhüdü imzalandığını, bunun dışında başka hiçbir belge imzalanmadığını ileri sürmüş olup imzalandığı kabul edilen belgelerde davacı karşı davalının e-posta adresini de bildirmiş olduğu görülmüştür. Buna göre TTK 18/2 maddesi uyarınca her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiğinden hareketle davacı karşı davalının, imzaladığı kendi kabulünde olan belgelerde e-posta adresini bildirerek davalı karşı davacı tarafından bu e-posta adresine e-mail gönderilmesini kabul etmiş sayılması gerekir. “…Bütün hakların kullanılmasında ve borçların ifasında uyulması gereken dürüstlük kuralı ve hakların genel sınırlarını oluşturan hakkın kötüye kullanılması yasağı, kamu düzeni ihtiyaç ve gerekleri nedeniyle konulmuş kurallardır. Bu nedenle, Kanunun 2. maddesinin her iki fıkrası da emredici niteliktedir. Tarafların aralarındaki ilişkide dürüstlük kuralının ve hakkın kötüye kullanılması yasağının uygulanmayacağının kararlaştırmaları mümkün değildir. Dürüstlük kuralına veya hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı bir davranış, doğrudan hakkın mevcudiyetini ortadan kaldırdığından bir itiraz teşkil eder. Bu nedenle, dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden hâkim, dürüstlük kuralına aykırı, hakkın kötüye kullanılması oluşturan davranışı tespit ediyorsa, ilgili tarafından ileri sürülmemiş olsa bile, kendiliğinden (resen) bunu dikkate almalıdır (Dural / Sarı, s. 243-244, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.02.1951 tarihli ve 17/1, Hukuk Genel Kurulunun 21.10.1983 tarihli ve 1981/1-30 E., 1983/1000 K. sayılı kararları)…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2016/(21)10-1602 Esas 2020/711 Karar sayılı ilamı) Somut olayda davalı karşı davacı tarafından malzemelerin sökülüp fuar alanının boşaltılacağı zamanının davacı karşı davalıya gönderilen e-mailler ile bildirildiği anlaşılmıştır. Davalı karşı davacı ise buna rağmen fuar alanının boşaltılmadığından bahisle sözleşmenin 14. maddesine göre davacı karşı davalıya ait malzemeleri sökerek fuar alanını bu şekilde boşalttığı ve anılan madde uyarınca bir sorumluluğunun bulunmadığını iddia etmektedir. Dürüst davranma ilkesinin düzenlendiği 4721 sayılı TMK’nun 2. maddesi uyarınca herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Bu ilkeye vurgu yapan bir önceki paragrafta paylaşılan YHGK ilamından da anlaşılacağı üzere bu ilkenin emredici nitelikte olduğu ve tarafların aralarındaki ilişkide dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağının uygulanmayacağını kararlaştırmalarının mümkün olmadığı belirtilmiştir. Buna göre her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmenin 14. maddesi uyarınca şartları oluştuğunda davalı karşı davacıya fuar alanını boşaltmak bakımından bir hak tanınmış ise de bu hakkın dürüstlük kuralı çerçevesinde kullanılması gerekir. Aksi halde yani bu hakkın kullanılması açıkça dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesi halinde hukuk düzeni tarafından korunması mümkün değildir. Somut olayda davalı karşı davacının, fuar alanında bulunan davacı karşı davalıya ait malzemelere zarar vererek bu boşaltma işlemini yaptığı dosya kapsamı ile sabittir. Öyleyse salt sözleşme ile fuar alanının boşaltılması konusunda davalı karşı davacıya bir hak tanınmış olması zarar verici eylemi haklı göstermez. Davalı karşı davacı bu hakkını TMK’nun 2. maddesine uygun kullanması gerekirdi. Bir tarafta davalı karşı davacı tarafından malzemelerin sökülüp fuar alanının boşaltılacağı zamanının davacı karşı davalıya gönderilen e-mailler ile bildirilmesine rağmen davacı karşı davalı belirtilen zamanda fuar alanını boşaltmayarak kusurlu davrandığı gibi diğer taraftan davalı karşı davacının da sözleşmenin 14. maddesi uyarınca fuar alanının boşaltılmaması halinde kendisine tanınan hakkı TMK’nun 2. maddesine aykırı şekilde kullanarak kusurlu davrandığı anlaşılmakla tarafların eşit oranda kusurlu olduklarını kabul etmek gerekmiştir. 6098 sayılı TBK’nun 50. maddesi uyarınca zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Somut olayda her ne kadar bu konuda davacı karşı davalı tarafından yaptırılmış bir tespit yok ise de davacı karşı davalıya ait fuar alanında bulunan malzemelere davalı karşı davacı tarafından sökülerek zarar verildiği dosyaya yansıyan bilgi, belge, beyan ve delillerden anlaşılmaktadır. Fakat uğranılan zararın kapsamı tam olarak belli değildir. Gerçek zararın miktarının tam olarak belirlenemediği böyle bir durumda TBK’nun 50. maddesi uyarınca dosya kapsamına, olayın oluşuna göre hakkaniyet ölçüsünde uygun bir maddi tazminata karar vermek gerekir. Buna göre somut olayda fuar alanında bulunan davacı karşı davalıya ait malzemelerin resimleri dosya kapsamına sunulmuş olup söz konusu resimler de bulunan malzemeler ile yine dosya kapsamında bulunan 26/11/2012 tarihli ve … numaralı stand maliyetine ilişkin 68.782,20 TL’lik faturanın birbiri ile uyumlu olduğu değerlendirilmiştir. Bunun dışında dosya kapsamına göre başka bir zarar gören malzeme tespiti yapılamamıştır. Mahkemece alınan 25/01/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda fuar alanında bulunan malzemelerin davacı karşı davalının kendi personeli tarafından sökülmesi halinde oluşacak hasarın %10’u bulmayacağı değerlendirilmiştir. Fuar alanında bulunan malzemelerin sökülmesi halinde %10 değer kaybedeceği dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna daha uygun düşmektedir. Bu nedenle 68.782,20 TL üzerinden, malzemelerin sökülmesi halinde uğrayacağı %10 değer kaybı ve meydana gelen olayda tarafların %50 oranında kusurlu olduğu dikkate alındığında davacı karşı davalının 30.951,99 TL zararının olduğu tespit edilmiştir. Mahkemece bu tutarın davalı karşı davacıdan tahsili ile davacı karşı davalıya verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu açıdan davacı karşı davalının asıl dava bakımından istinaf sebepleri yerinde görülmüştür. Davacı karşı davalı, karşı dava bakımından istinaf başvurusunda bulunmuş ise de başvuru sebebi ve gerekçesi belirtilmiş değildir. HMK’nın 342/2-e bendi uyarınca istinaf dilekçesinde başvuru sebepleri ve gerekçesi gösterilir. Bununla birlikte aynı maddenin 3 fıkrası; “İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır” düzenlemesine; HMK’nın 355. maddesinde ise; “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu re’sen gözetir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 352/1. maddesinde de başvuru şartlarının yerine getirilmemesi ya da başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi halinde gerekli kararın verileceği belirtilmiştir. Bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak iş, HMK’nun 342/2/e 342/3. maddesinde belirtildiği üzere, istinaf dilekçesini reddetmeden, HMK’nun 352 ve 355. maddesi uyarınca kamu düzeni ile sınırlı olmak üzere istinaf isteminin incelenip sonucuna göre karar verilmesidir (Yargıtay 12.HD’nin 2019/16662 Karar sayılı kararı) Dosya kapsamından, davacı karşı davalı vekilinin karşı davaya ilişkin istinaf dilekçesinde başvuru sebebi ve gerekçelerinin açıklanmadığı, ilk derece mahkemesinin karşı davaya ilişkin kararında kamu düzenine aykırılıkta bulunmadığı, HMK’nun 353/1-b-1. maddesi gereği, davacı karşı davalı vekilinin karşı davaya yönelik istinaf isteminin esastan reddine, asıl dava bakımından ise davacı karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile tekrardan yargılama yapılmasına gerek olmadığından HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince ilk derece Mahkemesi kararının asıl dava yönünden kaldırılması ile yeniden esas hakkında asıl davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun karşı dava yönünden reddine, 2-Davacı karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun asıl dava yönünden KABULÜ ile, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/105 Esas, 2019/129 Karar ve 12/02/2019 tarihli kararının HMK 353/1b-2 maddesi gereğince asıl dava yönünden KALDIRILMASINA, yeniden HÜKÜM TESİSİNE, 3-a)Açılan davanın kısmen KABULÜ ile, 30.951,99 TL’nin olay tarihi olan 30/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı karşı davacıdan tahsili ile davacı karşı davalıya verilmesine, b)Asıl davada alınması gereken 2.114,33 TL nisbi karar ve ilam harcından davacı karşı davalı tarafından başlangıçta peşin olarak yatırılan 1.382,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 731,63 TL harcın davalı karşı davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, c)Davacı karşı davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.382,70 TL peşin harç ve 24,30 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 1.407,00 TL harcın davalı karşı davacıdan tahsili ile davacı karşı davalıya verilmesine, d)Davacı karşı davalı tarafından yapılan 6.826,30 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 2.609,01 TL’sinin davalı karşı davacıdan tahsili ile davacı karşı davalıya verilmesine, kalan kısmın davacı karşı davalı üzerinde bırakılmasına, e)Davacı karşı davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Av.As.Üc.Tarifesi uyarınca hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı- karşı davacıdan alınarak davacı karşı davalıya VERİLMESİNE, f)Davalı karşı davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Av.As.Üc.Tarifesi uyarınca hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya VERİLMESİNE, İstinaf Başvurusu Yönünden 4-Asıl dava yönünden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı karşı davalı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalı karşı davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-Karşı dava yönünden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı karşı davalı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacı karşı davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 6-Davacı karşı davalı tarafından karşılanan 44,40 TL istinaf karar harcı, 121,30 TL istinaf başvuru harcı olmak üzere toplam 165,70 TL’nin davalı karşı davacıdan alınarak davacı karşı davalıya VERİLMESİNE,7-Davacı karşı davalı tarafından yapılan 32,63 TL istinaf yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 12,47 TL’sinin davalı karşı davacıdan tahsili ile davacı karşı davalıya verilmesine, kalan kısmın davacı karşı davalı üzerinde bırakılmasına,8-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,9-Taraflarca yatırılan gider avansından sarf edilmeyen miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1b-2 bendi ve aynı Kanunun 361/1.maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.27/10/2022