Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1643 E. 2020/343 K. 06.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1643 Esas
KARAR NO: 2020/343
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/126
KARAR NO: 2019/147
KARAR TARİHİ: 20/02/2019
DAVA: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 06/02/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/899 E. Sayılı dosyasına sunduğu dava dilekçesinde; müvekkilleri şirket ve borçlarının müteselsil kefili olan şirket ortağı müvekkiller hakkında 2004 sayılı İİK’nun 285 ve devam eden maddeleri gereğince vade konkordatosu talebi ile konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Alacaklıların bir kısmı, davaya müdahale talebi ile birlikte yazılı beyanlarını dosyaya ibraz etmiş ve duruşmaya katılarak beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, 20/02/2019 tarihli celse ara kararı ile davacı gerçek kişiler tarafından açılan davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydına, davacı şirket yönünden 21/02/2018 tarihinden başlamak üzere 1 yıllık kesin mühlet verilmesine karar verilmiştir. Gerçek kişilerle ilgili dosya mahkemenin 2019/126 Esasına almıştır. 20/02/2019 tarihli istinaf konusu gerekçeli karar ile davacı gerçek kişiler tarafından sunulan konkordato projesinin başarıya ulaşmasının yetkilisi bulundukları şirketin konkordatoyu başarıya ulaşma ihtimaline dayandırdıkları, kendine özgü hiçbir konkordato tedbiri ve hedefi içermeyen tamamen borçlu şirketin ön projesi üzerine temellendirilmiş konkordato ön projesinin uygulanabilir olduğundan söz etmenin mümkün olmadığı, gerçek kişi davacıların icra takiplerinden korunmak için konkordato talep etmesinin konkordato amacıyla bağdaşır nitelikte olmadığı gerekçesiyle gerçek kişiler tarafından açılan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilleri gerçek kişiler hakkında 21/09/2018 tarihinden geçerli olmak üzere 3 ay geçici mühlet kararı verildiğini, 05/12/2018 tarihinde 2 ay süreyle uzatıldığını, davacı şahıslar yönünden gerekli tüm belge ve projelerin dosyaya sunulduğunu, bu belgelerin varlığını mahkeme ve konkordato komiserliğince de tespit edildiğini, davacı şahısların şirketin tüm borçlarına müteselsil kefil olduklarını, şirketin borçlarını ödeyememesi halinde şahısların ticari gelirlerinin kalmayacağı gibi bir kısım şahsi malvarlıklarının şirket borçlarına teminat gösterilmiş olması sebebiyle satılacağını, ticari hayatlarının bitmesine neden olacağını, davacı şahısların konkordatodan çıkarılmaları halinde şirket hisselerinin satışı ve yönetimin değişmesi riskinin doğacağını, projenin başarıya ulaşması için davacı ortakların malvarlıklarının da korunmasıyla mümkün olacağı, davacıların ön projede şirkete sermaye koymak taahhütlerinin bulunduğunu, davacı şirket konkordatosunun başarıya ulaşması için gerçek kişilerin sürece dahil edilmelerinin gerektiğini, konkordato geçici komiser heyetinin 11/02/2019 tarihli raporunda bu durumun tespit edildiğini, ret kararın verilmesinin dosya kapsamına ve hukuka uygun düşmediğini Bölge Adliye Mahkemesinin kararlarına da uygun olmadığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına kesin mühlet verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd. maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. 2004 sayılı İİK‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, iflasa tabi olan borçlu için, İİK‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, iflasa tabi olmayan davacı gerçek kişilerin yerleşim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacılar vekilinin vekaletnamesinde konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Davacıların, değişik oranlarda hissedar oldukları, dava dışı şirket ile ilgili birlikte konkordato talebinde bulundukları, davacı gerçek kişilerin dosyalarının ilgili dosyadan tefrik edildiği, şirket dosyasının mahkemenin 2018/ 899 Esas sayılı dosyasında kesin mühletle sonuçlandığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacı gerçek kişilerin sundukları konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Mahkemece, 21/09/2018 tarihli tensip ara kararıyla eksikliklerin giderilmesine hükmedilmiş, 24/09/2018 tarih 2 nolu ara kararda belirtildiği üzere, davacılar hakkında, 21/09/2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri oluşturulmasına ve ön rapor hazırlanmasına hükmedilmiştir. 24/10/2018 tarihli Konkordato geçici komiser ara raporunda, davacı gerçek kişilerin, şirketin ortak/yönetim kurulu üyesi olduklarını, ayrı bir ticari faaliyetlerinin bulunmadığını, finansal durumlarının iyileşmesinin şirketin konkordato projesinin başarısına bağlı olduğunu, 11/02/2019 tarihli raporların da ise davacıların şirketin borçlarına şahsi malvarlığı ile kefil olan ve şahsı malvarlıklarıyla bir takım banka borçlarını teminatlandıran kişi konumunda bulunduklarını bildirmişlerdir. Mahkemece, 05/12/2018 tarihli celsede, üç aylık geçici mühletinin 2 ay mühletle uzatılmasına karar vermiş, daha sonra 20/02/2019 tarihinde dosyanın tefrikiyle gerçek kişiler yönünden davanın reddine dair hüküm tesis edilmiştir. Davacılar tarafından ibraz edilen konkordato ön projelerin incelendiğinde, davacıların şirket dışında herhangi bir ticaret faaliyetlerinin bulunmadığı, şirket borçlarına müteselsil kefaletlerinin bulunduğu, borçların 3.5 yıllık vadede 3’er aylık dönemlerde borçların tamamını ödemeyi teklif etikleri, ancak kendilerine özgü kaynak göstermedikleri, bildirdikleri borç miktarının ne şekilde ödeneceğinin belli olmadığı anlaşılmıştır. 28.02.2018 tarihinde kabul edilerek, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK 285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir. Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir. Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir. 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/a, 179/b, 179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. Konkordato bir borçlunun teklifinin alacaklıların nitelikli çoğunluğu tarafından kabul edilmesi ve mahkemenin tasdiki ile oluşan, borçluya borçlarını daha elverişli koşullarda ödemesini sağlayan hukuki imkandır. Yukarıda ifade edildiği üzere, konkordatoyu tacir olsun olmasın her borçlu talep edebilir (İİK m.285). Alacaklı da talep edebilir. Konkordato teklif eden gerçek veya tüzel kişinin borca batık olma zorunluluğu bulunmamaktadır. Konkordato teklif eden gerçek veya tüzel kişinin, borçlarını, vadesi geldiği halde ödeyemiyorsa, vadesinde ödeyememe tehlikesi varsa, borçlarını ödeyebilmesi veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir. Konkordato talep eden borçlunun mutlaka borca batık olması yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır. Somut olayda olduğu gibi, konkordato teklif eden gerçek kişilerin borçlarının kaynağı ne olursa olsun konkordato teklif edebilir. Gerçek kişinin borcu ister kefaletten, isterse üçüncü şahsın fiilini taahhütten kaynaklansın, isterse 6183 sayılı kanuna göre kefaletten kaynaklansın, konkordato teklif edebilir. Konkordato talep eden gerçek veya tüzel kişinin sadece kefaletten borcu olması da konkordato talep etmesine engel bir durum değildir. Konkordato talep eden borçlunun dilekçesine konkordato ön projesini eklemesi gerekmektedir. Konkordato talebinin esasını konkordato ön projesi oluşturur. Borçlu ön projesini geçici mühlet ve kesin mühlet zarfında değiştirebilir ve böylece alacaklılar toplantısına başlangıçtaki ön projeden farklı bir konkordato projesi sunabilir.6098 sayılı TBK ‘nun 586 hükmü “ Kefil, müteselsil kefil veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifade gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir….”, kefilin takibini düzenleyen TBK 590.hükmü “ Borçlunun iflası sebebiyle asıl borç daha önce muaccel olsa bile, belirlenen vadeden önce kefile karşı takibat yapılamaz. Bütün kefalet türlerinde kefil, ayni güvence karşılığında hakimden, mevcut rehinler paraya çevrilinceye ve borçlu aleyhine yapılan takip sonucunda kesin aciz belgesi alıncaya veya konkordato kararına kadar kendisine karşı yöneltilen takibin durdurulmasına karar verilmesini isteyebilir…”şeklindedir. Müteselsil kefalette alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Konkordato talebine eklenecek belgeler İİK ‘nun 286. maddesinde düzenlenmiştir. Tacir olmayan bir borçlunun da, malvarlığının durumunu gösterir belgeleri konkordato talep dilekçesi ve ön proje ile mahkemeye sunması gerekir. Borçlu, malvarlığı durumunu açıklığa kavuştururken, kefalet borçlarını ve verdiği rehinleri de bildirmelidir. Adi borçlu (tacir olmayan) ayrıca alacaklılarının bir listesini vermeli ve bu alacaklıların kimliği ile alacaklarının miktarını ve vadelerini belirtmeli, başlatılmış icra takipleri varsa bunların dökümünü yapmalı, bu icra takiplerinin hangi icra dairesinde, hangi miktar üzerinden ve ne zaman başlatıldığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Somut olayda, konkordato talep eden gerçek kişilerin iddiası, ortağı oldukları şirketin konkordato talebinin başarıya ulaşması halinde kendi taleplerinin de başarıya ulaşılacağıdır. Davacıların ortağı olduğu şirketin konkordato projesinin başarısı, hiç kuşkusuz davacı şirket ortaklarının projelerini de olumlu etkileyecektir. Ancak, bu iddia veya varsayım, İİK 285 vd düzenlemeye uygun değildir. Yasa koyucu, borçlu şirket ve /veya ortaklarının, kefalet veya ipotek nedeniyle borçlu olmaları durumunda, aynı anda konkordato talep etmelerini öngörmediği gibi kefaletten kaynaklı borçlar yönünden bir ayrım da yapmamıştır. Kaldı ki, TBK‘nın ifade edilen düzenlemelerinde de, müteselsil kefalette alacaklı, borçluyu takip etmeden kefili takip edebilir. İİK 286/1- a bendinde, borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılarına ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka bir yöntem kullanarak sağlanacağını gösteren konkordato ön projesi, konkordato talebine eklenecek belgeler arasında ilk sırada yer almıştır. Bu anlamda, asıl borçlu şirketin konkordato projesinin başarı ihtimali üzerine, projenin başarıya ulaşacağı iddiaları üzerine oluşturulan ön projenin başarıya ulaşması mümkün ve yeterli görülmemektedir. Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde ifade ettiği, borçlu şirketin sermaye artışı ile ilgili ortakların kabul ve taahhüdü, ancak borçlu şirketin mali kaynaklarındandır. Diğer yandan, geçici mühletin düzenlendiği İİK ‘nın 287. maddesinde, 29.nci ve 292. Maddelerin, geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanacağı belirtilmiştir. Yasanın, 291. maddesinde, borçlunun mali durumunun düzelmesi nedeniyle kesin mühletin kaldırılması, 292. maddesinde ise, kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile İflasın açılması düzenlenmiştir. İş bu yasal düzenleme kapsamında, belirli şartların varlığı halinde, mühletin sona ermesi beklenmeden karar verilebilmektedir. Mühletin sonuna kadar mahkemece beklenmesi gerektiğine dair yasa da bir düzenleme mevcut değildir. İİK 289/3.fıkrada, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya kesin mühlet verileceği ifade edilmiştir. Somut olayda ise, kıyasen uygulanması gereken İİK‘nun 292/1- b bendi gereğince, konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşıldığından mahkemece davanın ret kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle İİK‘nun 285 vd. maddelerindeki konkordato düzenlemesi ve TBK’nun müteselsil kefaletle ile ilgili düzenlemeleri kapsamında, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/126 Esas, 2019/147 Karar ve 20/02/2019 tarihli kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince her bir davacıdan alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 464,20 TL harcın, Davacılar tarafından peşin yatırılan 331,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 132,80 TL harcın davacılardan eşit olarak alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin davanın niteliği nedeniyle kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/2. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/02/2020