Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1635 E. 2020/421 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1635 Esas
KARAR NO: 2020/421
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1195
KARAR NO: 2019/258
KARAR TARİHİ: 13/03/2019
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)
KARAR TARİHİ: 13/02/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin ödeme güçlüğüne düştüğünden bahisle, İİK 285 ve TTK 286 maddeleri hükümleri gereği müvekkili hakkında alacaklarıyla konkordato akdetmesini sağlamak amacı ile konkordato geçici mühleti verilmesini ve konkordatonunu tasdikini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacı şirket faal olmakla birlikte, elinde herhangi bir siparişinin bulunmadığı, şirketin aktifinde yer alan 4.034.558,14 TL’lık kısmını verilen sipariş avansları hesabının oluşturduğu, şirketin aktifinde yer alan 2.188.783,66 TL’ lik tesis, makine ve cihazların tedbir tarihinden önce davacı tarafından satılmış olduğu, komiser heyetine sunulan faturaya göre şirketin aktifinde kayıtlı olan 16 adet Örgü Makinesinin … Limited Şirketi’ne satılmış olduğu, davacı şirketin 31.12.2018 tarihi itibariyle rayiç değerlere göre özvarlık tutarının (-) 1.150.450,29 TL olduğu, şirketin … firmasının yan kuruluşu pazarlama şirketi olarak faaliyet verdiği, … firmasının da hali hazırda konkordato sürecinde olduğu, davacı şirketin varlıkları arasındaki en büyük kalemi yaklaşık % 90’lık bir payla verilen sipariş avansları hesabı oluşturmakta olup, ilgili hesapta avansın verildiği şirketin … olduğu, davacı şirketin konkordato projesinin …’nun başarılı olması temellerine oturtulduğu tespit edilmiş olup, aktifindeki tesis, makine ve cihazları konkordato tarihinden önce devretmiş, elinde herhangi bir sipariş bulunmayan, konkordatonun başarı şansının yine konkordato sürecindeki başka bir şirketin başarı şansına bağlayan davacı şirketin konkordato başarı şansının bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine, borca batık olduğu anlaşılmakla iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Müvekkil şirketin yalnızca …ya dış ticaret işlemlerinde yardımcı olunması için kurulan bir şirket olduğunu, bu nedenle konkordato ön projesinin …’den gelecek sipariş avanslarına bağlanmasından başka bir seçeneği olmadığını çünkü tek müşterisi … olduğunu, komiser heyeti raporunda ve buna dayanılarak verilen yerel mahkeme kararında …’nin konkordato süresince olması nedeni ile başarısız olacağı ön yargısı ile bu karar verildiğini, oysa ki …’nin ön projesinin başarılı olacağı öngörüsü ile mahkemece geçici mühletinin uzatılmasına karar verildiğini bu da …’nin borca batık olmadığının ve finansal durumunu güçlendirebileceğinin kanıtı olduğunu, …’de hal böyle iken bu şirketin dış ticaret anlaşmalarını yapan grup firması …’in iflasına karar verilmesi son derece hatalı olup, …’nin de müşterileri üzerinde olumsuz etkiye neden olacağını, hal böyle iken müvekkil …’in başarısının başka bir firmanın başarısına bağlanmasının konkordatonun ruhuna aykırı olduğu gerekçesi ile verilen iflas kararının son derece hatalı olduğunu, her iki şirket gerek hukuki, gerek organları ve gerekse de faaliyet konularının birbirini tamamlar nitelikte olduğundan proje başarılarının birbirlerine endekslenmesi konkordato ruhuna tamamen uygun olduğunu, ayrıca müvekkilin faaliyet alanı olan triko tesksitlciliğinde sektörün gereği olarak -kışlık giysi üretimi nedeniyle- her yıl siparişler Haziran ayında alındığı ve Ağustos ayından itibaren bu siparişlerin teslimleri yapıldığını, bu nedenle şirketin mart ayında hiçbir siparişi bulunmaması gerekçesi son derece hatalı olduğunu, müvekkil şirketin kredi borcu sadece orta vadeli banka kredi borcu olup bu kredi, kredi garanti fonu kapsamında ihracat bazlı bir kredi olduğunu, bilindiği üzere ihracat bazlı krediler, sadece ihracat yapan şirketlere kullandırılmakta olup … tüm ihracat işlemlerini …’de merkezileştirdiği için söz konusu kredi ihracatın finansmanını sağlamak üzere … tarafından kullandırılmak zorunda kalındığını, bu hususun komiser heyeti raporlarında; verilen sipariş avansları hesabının mahiyeti ile ilişkilendirilerek …’ye karşılıksız para aktarımı şeklinde yorumlanması ve/veya izlenim oluşturulmaya çalışılması son derece hatalı olduğunu, bu nedenle ürün teslimleri ile kredi borcu … tarafından ödeneceğini, bir diğer husus şirketin borca batıklığından bahsedilmiş olunsa bile diğer yandan komiser heyetinin nihai raporunda borca batıklıktan bahsedilmiş olunsa da, şirketin %100 hissesine sahip olan …’ın alacaklarından feragat etmesi (1.027.923,60 tl) halinde müvekkil şirket borca batıklıktan kurtulacağını, nitekim şirket ortaklar kurulu, komiser heyetinin nihai raporunu gördükten sonra 11.03.2019 tarihinde ortağın, şirketten olan alacağının sermayeye eklenmek üzere sermaye yedekleri hesabına alınmasına dair ortaklar kurulu kararı alındığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, İİK.nun 285 ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir. Davacı şirket, dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na kayıtlı olduğu, ticari merkezinin Bağcılar/İstanbul adresinde bulunduğu, davanın İİK.nun 285/3 ve 154/1.maddesinde öngörülen yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacı vekilinin vekaletnamesinde eldeki davayı açmak üzere özel yetkisine istinaden konkordato geçici mühleti verilmesi talebi üzerine davacı şirket hakkında 19/12/2018 tarihinde 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilmiş ve 3 kişilik bir komiser heyeti oluşturulmuş, 13/03/2019 tarihli celsede konkordato talebinin reddine, davacı şirketin iflasına karar verilmiştir. Mahkemece atanan geçici konkordato komiser heyetinden alınan 05/03/2019 havale tarihli raporda özetle; davacı şirketin aktifinde sadece 2 adet taşıtın bulunması nedeniyle ek maliyet olmaması sebebiyle bilirkişi ataması yapılmadığı, taşıtların kasko değeri üzerinden hesaplama yapıldığını, davacı şirketin 31.12.2018 tarihi itibariyle kaydi değerlere göre özvarlık tutarının (-) 1.193.022,25 TL olduğunu; kaydi değerlere göre şirketin borca batık durumda olduğunu, şirket aktifine kayıtlı taşıtların değerlemesi sonucunda davacı şirketin 31.12.2018 tarihi itibariyle rayiç değerlere göre özvarlık tutarının (-) 1.150.450,29 TL olduğunu, rayiç değerlere göre de şirketin borca batık durumda olduğunu, 31/10/2018-31/12/2018 tarihleri arasında duran varlıklar hesabında 2.076.186,88 TL tutarında azalışın mevcut olduğunu, bu azalışın şirketin aktifinde kayıtlı olan makine ve teçhizatların satışından kaynaklandığını, 01/01/2018-31/10/2018 tarihi itibariyle 21.832,69 TL kar elde ettiğini, 01/01/2018-31/12/2018 tarihi itibariyle ise (-) 2.404.623,96 TL zarar elde ettiğini, zararın, şirketin finansman ihtiyacını karşılamak üzere katlanmış olduğu finansman giderlerinden ve sabit kıymet satışlarından (makine ve teçhizatların satışından) kaynaklandığını, şirket yetkilileri ile yapılan toplantıda, şirketin … firmasının yan kuruluşu pazarlama şirketi olarak faaliyet verdiği, bu aşamada maliyetlerin artırılmaması ve ham madde alımı için yaşanan sıkıntıyı aşmak adına sadece … olarak fason çalışıldığı, ihracata ilişkin siparişlerin alınmadığı ve ayrıca sezonsal nedenlerin var olduğu beyan edildiğini, bu nedenle görevlendirildikleri tarihten rapor tarihine kadar şirketin herhangi bir faaliyeti ve gelir getirici durumu olmadığını, şirketin mali tabloları incelendiğinde, davacı şirketin varlıkları arasındaki en büyük kalemi yaklaşık % 90’lık bir payla verilen sipariş avansları hesabı oluşturduğu, ilgili hesapta avansın verildiği şirket … olduğunu, borçları arasındaki en büyük kalemi yaklaşık %75’ini bankalar oluşturduğu, yapılan tespitler ışığında davacı şirketin ayrı bir tüzel kişilik olmasına rağmen faaliyet yapısına bakıldığında çok büyük ölçüde … şirketi ile ilişkili taraf olduğu, şirket değerinin büyük ölçüde … şirketi ile yapılan faaliyetlerden oluştuğu, … firmasının da hali hazırda konkordato sürecinde olduğunu, şirketin sunmuş olduğu projenin tamamının …nun başarı şansına bağlanmış olduğunu, bu koşulun ise konkordato ruhuna aykırı olduğunu; şirketin gerçekçi bir konkordato projesinin bulunmadığını, başarıya ulaşma ihtimalinin ise mümkün görülmediğini, bu nedenlerle iflas koşullarının oluştuğunu beyan etmişlerdir. İİK 287. Maddesinde borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İsv.İİK ‘da da konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “ borçlunun iyileşmesi “ kavramına yer verildiği, buna göre, geçici mühletin, açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı ifade edilmiştir. Ancak burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. “Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır.” ( Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 187 ) İİK’nın 286/1-a maddesinde ” borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Bu şekilde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalı ki projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığı değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Mali kaynağın nasıl edileceği kapsamında, Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 184-185 de ifade edildiği gibi “ortakların yeni sermaye getirmeleri, kişisel malvarlıklarını paraya çevirerek şirkete getirmeleri, sermaye artırımı yaparak yeni ortak almaları, işletmenin bir bankadan kredi bulması ilk akla gelenlerdir.” Bu nedenle ön proje, maddenin 1. fıkranın a bendinde sözü edilen bütün unsurları içermelidir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olayı değerlendirmek gerekecektir. Davacı tarafından sunulan ön projede 6 ay ödemesiz olmak kaydı ile iki yıl içinde borçların ödenmesi hedeflenmiş, gerekli mali kaynağın, ticari faaliyetin devam ile elde edilecek gelire ve stokların elden çıkarılmasına bağlanmıştır. Görüldüğü üzere yasada belirtildiği şekilde sermaye artışı, kredi temini yahut ödemelerini yapabileceği, ekonomik darlığını aşabileceğine dair hangi yöntemlerle başarılacağı belirlenmemiştir. Kaldı ki şirketin faal olmadığı, elinde herhangi bir siparişinin bulunmadığı, borçlarını karşılayabilecek geliri bulunmadığı, şirketin Ekim 2018 tarihi itibariyle çalışan sayısı 5 kişiyken Aralık 2018 dönemine geldiğinde 1 kişiye düştüğü, adına kayıtlı herhangi bir taşınmaz bulunmadığı, şirketin aktifinde yer alan 2.188.783,66 TL’ lik tesis, makine ve cihazların tedbir tarihinden önce davacı tarafından satılmış olduğu, komiser heyetine sunulan faturaya göre şirketin aktifinde kayıtlı olan 16 adet Örgü Makinesinin … Limited Şirketi’ne satılmış olduğu, 01/01/2018-31/12/2018 tarihi itibariyle ise (-) 2.404.623,96 TL zarar elde ettiği, zararın, şirketin finansman ihtiyacını karşılamak üzere katlanmış olduğu finansman giderlerinden ve sabit kıymet satışlarından (makine ve teçhizatların satışından) kaynaklandığı, şirket değerinin büyük ölçüde … şirketi ile yapılan faaliyetlerden oluştuğu, … firmasının da hali hazırda konkordato sürecinde olup davacı şirketin konkordato projesinin …’nun başarılı olması temellerine oturtulduğu tespit edilmiştir. Bu bakımdan davacı şirketin yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projenin, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimali mümkün görülmemektedir. İİK’nın 292 maddesinde kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflasın açılması ve aynı kanunun 287/5 maddesinde aynı hükümlerin geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanabileceği hususları düzenlenmiştir. Mahkemece davacı şirketlerin borca batık olduğu, İİK’nın 292. Maddesi uyarınca borçlunun konkordato projesinin inandırıcı ve gerçekçi olmadığı, malvarlığının korunması için iflasına karar verilmesi gerektiğinden davacı şirketlerin iflasına karar verilmiştir. İİK.nun Geçici Mühlet başlıklı 287/5.maddesi “291 inci ve 292 nci maddeler, geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanır.” hükmünü içermektedir. Yine aynı yasanın Kesin Mühlet İçinde Konkordato Talebinin Reddi ile İflâsın Açılması başlıklı 292.maddesi gereğince: “İflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir: a)Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa. b)-Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa. c)-Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa. d)-Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse. İflâsa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu sebeplerden ilki borçlunun mal varlığının koruması için iflasına açılmasının gerekli olmasıdır. Özellikle borçlunun işletmesinin devamı, önemli ve hissedilir ölçüde, aktiflerin azalmasına ve pasiflerin artmasına yol açmaktaysa ve bu durum konkordato süreci içinde geri dönüşü olmayana bir aktif pasif dengesizliğine yol açacağı öngörülüyorsa; iflasın derhal açılması ile borçlunun mal varlığının tasfiye sağlanmak suretiyle daha iyi bir tatmin elde edileceği tahmin ediliyorsa, işletmenin devamı mümkün gözükmüyor yahut çok düşük bir ihtimal ise, malvarlığının korunması için kesin mühlet kaldırılarak iflasın açılması zorunludur. ( Selçuk Öztek/ Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 315 – 316 ). Dosyaya sunulan raporlarda anlaşıldığı üzere davacı şirketin 31/12/2018 tarihi itibariyle rayiç değerler üzerinden öz kaynaklarının (-)1.150.450,29 TL borca batık olduğu, şirketin faaliyetinin ilişkili olduğu … firmasına bağlı olduğu, bu aşamada yeni siparişler almadığı ve gelir getirici durumda bulunmadığı, şirketin aktifinde yer alan 2.188.783,66 TL’lik tesis, makine ve cihazların tedbir tarihinden önce davacı tarafından satılmış olduğu, davacı şirketin varlıkları arasındaki en büyük kalemi yaklaşık % 90’lık bir payla verilen sipariş avansları hesabı oluşturmakta olup ilgili hesapta avansın verildiği şirket … şirketi olduğu, şirketin … firmasının yan kuruluşu pazarlama şirketi olarak faaliyet verdiği ancak … firmasının da hali hazırda konkordato sürecinde olduğu dikkate alındığında birikmiş borcun ileride kapanması mümkün gözükmediği gibi daha fazla aktif – pasif dengesizliğine yol açacağı anlaşılmıştır. Bu durumda İİK 292/1-a,b bendleri gereğince borçlunun mal varlığının korunması gerektiği ve bu haliyle konkordatonun başarıya ulaşmayacağı sübut bulduğundan borçlu şirket hakkında iflas kararı verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenle, yasal düzenlemeler ve özellikle konkordato kurumun niteliğide göz önünde bulundurarak mahkemece konkordato talebinin reddine, davacı şirketin iflasına ilişkin verilen karar usul ve yasaya uygun kabul edildiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 165,70 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 66,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1.b.1 bendi ve İİK’nın 293/3 ve 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.13/02/2020