Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1607 E. 2022/1255 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1607 Esas
KARAR NO: 2022/1255
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2019
NUMARASI: 2015/649 Esas, 2019/189 Karar
DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin İptali
KARAR TARİHİ: 27/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili ile davalı arasında imzalanan 01/01/2014 tarihli güvenlik hizmet sözleşmesi ile davalı şirketçe ihtiyaç duyulan güvenlik ve koruma hizmetlerinin 01/01/2014-31/12/2015 tarihleri arasında müvekkili firma tarafından yerine getirileceğinin kararlaştırıldığını, adı geçen sözleşme kapsamında davalıya ait 8 şubede toplam 52 personele güvenlik hizmeti verilmeye başlandığını, ancak davalının önce Beyoğlu … Noterliğin 04/12/2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile … İstanbul Beylikdüzü Şubesi yönünden, ardından yine Beyoğlu… Noterliği’nin 18/12/2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesiyle … İstanbul … Şubesi yönünden sözleşmeleri feshettiğini bildirdiğini, son olarak ta Bakırköy … Noterliğinin 16/01/2015 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesiyle diğer sözleşmeleri ortadan kaldırdığını … İstanbul Beylikdüzü Şubesi yönünden gönderilen ihtarnamede sözleşmenin feshedildiğini bildiren kişilerin şirketi temsile yetkilerinin bulunmadığını, fesih bildiriminin yok hükmünde olduğunu, davalı tarafın sözleşmenin feshine hiçbir sebep göstermediğini, yapılan tüm fesihlerde ilgili sözleşmenin 10. Maddesinin “b” bendinde kendisine tanınan fesih yetkisine dayandığını, dava konusu somut olay yönünden düşünüldüğünde sözleşme kurulurken sürenin 2 yıl olması nedeniyle düşük bir karlılık oranıyla teklif verildiğini, yine sözleşmede kararlaştırılan 2 yıllık süreye göre müvekkili firma tarafından personel istihdamı için sözleşmeler imzalandığını ve yüklü yatırımlar yapılarak müvekkili şirketin ağır borç yükü altına sokulduğunu, ayrıca sözleşme süresinin 2 yıl olmasına güvenilerek daha kısa süreli ancak kar marjı daha yüksek ihaleler kaçırılmış ve müvekkili şirketin zarara uğradığını, bu nedenle sözleşmenin zamanından önce haksız olarak feshi nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı menfi zararların ve diğer tüm kayıpların davalı tarafından tazmini gerektiğini belirterek a) Kıyafet, telsiz, telsiz kulaklığı, el dedektörü ve sair teçhizat gideri 84.145,65 TL, b) Özel güvenlik mali mesuliyet sigortası için yapılan harcama 570,60 TL, c) Davalıya verilen hizmetin daha sağlıklı yürütülmesi için istihdam edilen operasyon müdürü … ve muhasebe müdürü … için ödenen maaş, tazminat ve sigorta primleri; 63.800,00 TL tazminat, 12.238,05 TL maaş, 5.720,23 TL sigorta primi, d) Sözleşme için ödenen damga vergileri 5.517,82 TL olmak üzere toplam 171.992,35 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 26.01.2015 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirkete gönderilen bildirimlerin şirketi temsile yetkili kişiler tarafından gönderildiğini, hatta davacının bu konudaki tereddütünün “ihtarname tarafımızdan kabul edilmektedir” şeklinde ıslak imzalı ve kaşeli cevap verilmek suretiyle giderildiğini, müvekkilinin fesih işlemini “Güvenlik Hizmet Sözleşmesi”‘nin “Süre” başlıklı 10. Bölümünün (b) bendinde yer alan düzenleme gereğince usule ve hukuka uygun olarak yaptığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu doğrultusunda; davaya dayanak sözleşmenin 10/b/c.l maddesinde açıkça, davalı lehine 15 gün önceden yazılı fesih ihbarında bulunmak şartıyla tek taraflı fesih imkânı tanındığı, davalının büyük bir şirket olmasının, davacının her koşul altında onunla çalışması konusunda bir zorunluluk doğurmadığı, daha başlangıç aşamasında, ticari yatırımının geri dönüş süresine hukuken yeterli güvence verilmeyen davacının bu sözleşmeyle yükümlülük altına girmemesinin mümkün olduğu, ancak, davacının, daha sözleşmenin kuruluş aşamasında -henüz doğmamış- tazminat talep hakkından peşinen vazgeçmesinin hukuka aykırı olduğu, davacının spesifik (özel) olarak davalıya sunacağı hizmet için satın aldığı ve başka şirketlerin güvenlik hizmetlerinde kullanılamayacak malzemelere ait masraflarından geriye kalan 1 yıla tekabül eden kılık kıyafet bedeline ilişkin 19.377,88 TL’nin davalıdan tahsilinin gerektiği, diğer taleplerin yerinde olmadığı gerekçesi ile DAVANIN KISMEN KABULÜNE, Sözleşmenin erken feshi nedeniyle kılık-kıyafet bedeline ilişkin tespit olunan 19.377,88 TL tazminatın davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, taraf vekilleri tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; mahkemenin gerekçeli kararında 07.11.2018 tarihli bilirkişi raporuna dayandığını, hatta çoğu kez bilirkişi raporunu kopyalayıp yapıştırmak suretiyle aynen karara geçirdiğini, ancak raporun hatalı olduğunu, bilirkişi heyeti hesaplama yaparken müvekkili tarafından davalı şirkette istihdam edilen 46 personel için yalnızca makul miktardaki kıyafet giderlerinin talep edilebileceği; telsiz, telsiz kulaklığı, el dedektörü ve sair teçhizat gibi malzemenin ise müvekkilin diğer projelerinde kullanılması mümkün olduğundan talep edilemeyeceğinin belirtildiğini, bu varsayımın tamamen akla, mantığa ve ticari hayatın gerçeklerine aykırı olduğunu, müvekkili şirketin çok fazla sayıda güvenlik görevlisi istihdam eden bir şirket olmadığını, sürekli olarak aldığı yeni projeler de bulunmadığını, mevcut diğer projelerinde istihdam ettiği personel için de telsiz, telsiz kulaklığı, el dedektörü gibi teçhizatın zaten bulunduğunu, müvekkilinin davalı şirket nezdinde sözleşme gereği 2 yıl süreyle istihdam edeceği 46 personel için tamamen müstakil bir şekilde kıyafet, telsiz, telsiz kulaklığı, el dedektörü ve sair teçhizat tedarik ettiğini, sözleşmenin haksız olarak ve 1 yıl erken şekilde feshedilmesi nedeniyle tüm teçhizatın boşa çıktığını ve atıl hale geldiğini, ayrıca bilirkişiler tarafından hizmet verilen 1 yıl için makul sayıda kıyafet adet ve tutarları hesaplanırken yaz ve kış uygulamasının dikkate alınmadığını, personelin kullandığı kıyafetin yırtılma ve lekelenme gibi ihtimallere karşı yaz mevsimi için her birinden en az 2 şer adet ve yine kış mevsimi için de her birinden en az 2 şer adet olmak üzere belirlenip hesaplamanın da buna göre yapılması gerektiğini, raporun eksik ve kendi içerisinde çelişkili olduğunu, tazminat ve damga vergisi hesaplarının hatalı olduğunu, rapora yapılan itirazların karşılanmadığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; davacının imzaladığı sözleşme çerçevesinde yükümlülük altına girdiğini, davacının tacir olup sözleşmenin koşullarını ve sonuçlarını algılayabilecek seviyede olduğunu, tazminat hakkından vazgeçme hükmünün davacı için kabul edilemez olsa idi davacının sözleşmeyi imzalamaktan imtina edebileceğini, bilirkişi raporunun çelişkili olup hüküm tesis etmeye elverişli bulunmadığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, sözleşmenin haksız feshinden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasında sözleşme ilişkisi ve davacının sözleşmeyi feshettiği konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık feshin haklı olup olmadığı, tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı ve tazminatın miktarı noktalarında toplanmıştır. Mahkemece, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. 30.11.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; taraflar arasındaki anlaşmanın davalı tarafından feshedilmiş olduğu, buna ilişkin olarak fesih ihtarının davalı yan vekili yanında çalışan avukat tarafından keşide edildiği, bununla birlikte, ihtarname keşide edilmesi yetkisinin davalı yan vekiline vekaletname ile davalı yan tarafından tesis edilmiş ise de, ihtarnamenin keşide edilmesi, davalı şirket tarafından fesih beyanının (iradesinin) muhatabına bildirilmesi anlamına geleceğinden, öncelikle ortada geçerli bir fesih iradesinin bulunması ve bu iradenin davalı yanın temsil ve ilzama yetkili kişinin imzasını ihtiva etmesi gerekeceği, davalı yan vekili yanında çalışan avukat tarafından ihtar keşide edilebilecek olmasının, vekalet verenin yerine geçip ihtara konu iradeyi ortaya koyabilme yetkisi olarak anlaşılmayacağı, bu noktada davalı yan vekili yanında çalışan avukatın vekalet kapsamındaki imzası ile keşide edilen bu ihtarın bu gereği karşılamaktan uzak olduğu, davacı yanın söz konusu davalı şirket kaşesi altında atılan imzanın davalı yanın temsil ve ilzama yetkili kişinin eli ürünü olmadığını iddia etmekle, davalı yanın cevap dilekçesindeki, “bir imzanın sahibine ait olmadığı üçüncü kişiler tarafından değil, yalnızca o imzanın sahibi tarafından ileri sürülebilecek bir husustur” iddiasının da hukuki dayanaktan yoksun olduğu, zira, somut olayda feshi konu alan ihtarnamenin, davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili kişinin aleyhine değil, davacı şirketin aleyhine sonuç doğurur nitelikte olduğu, bu yönü ile imza inkarının HMK m.209 anlamında değerlendirilebileceği, İhtarnamedeki imzanın davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili kişinin eli ürünü olup olmadığının incelenmesinin, öncelikle ortada geçerli bir fesih iradesinin bulunması ve bu iradenin davalı yanın temsil ve ilzama yetkili kişinin imzasını ihtiva etmesi gerekeceği kuralının da bir sonucu olarak önem arz ettiği, bu inceleme sonucunda imzanın davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili kişinin eli ürünü olmadığı sonucuna varılması halinde ortada geçerli bir feshin de bulunamayacağı, ancak eğer, davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili kişinin eli ürünü olduğu sonucuna varılacak olur ise; sözleşme özgürlüğü kapsamında taraflar 10b maddesini serbest iradeleri ile tespit etmiş olmalarından hareketle bu iradelerinin sonuçlarına katlanmak ya da tarafların her ikisi de tacir olmaları sebebi ile basiretli tacir olarak her iki taraf da anılan maddenin doğuracağı sonuçları önceden kabullenmek durumunda olacağına ilişkin yaklaşım mahkeme tarafından kabul edilecek ise davacı tarafın herhangi bir talep hakkından söz edilemeyeceği, Buna karşılık, somut olayda davalı yanın mali gücü ve sektörde işgal ettiği yerin kapsamı ve büyüklüğü dikkate alındığında sözleşmede gerçek bir irade serbestisinden söz edilemeyeceği, 10b maddesinin davacı tarafın maddi hukuktan doğan ya da doğabilecek haklarını zedeleyebilecek türden olduğu, somut olayda anlaşmanın feshini haklı kılacak hiçbir vakıanın da bulunmadığı değerlendirilmekle davacının söz konusu haksız fesihten dolayı zarara uğramış olacağı belirtilmiştir. 07.11.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda; Uyuşmazlık konusu sözleşmede açıkça, davalı lehine 15 gün önceden yazılı fesih ihbarında bulunmak şartıyla tek taraflı fesih imkânı tanındığı, dolayısıyla, sözleşmede düzenlenen bu koşulun davacı tarafından kabul edildiği, davalının büyük bir şirket olması, davacının her koşul altında onunla çalışması konusunda bir zorunluluk doğurmadığı, davalının m. 10/b/c.l uyarınca fesih hakkının mevcut olduğu, buna mukabil, daha sözleşmesel ilişki kurulurken davacının m. 10/b/c.2’de tazminat talep hakkından peşinen vazgeçmesinin hukuka aykırı olduğu, davacının spesifik (özel) olarak davalıya sunacağı hizmet için satın aldığı ve başka şirketlerin güvenlik hizmetlerinde kullanılamayacak malzemelere ait masraflarından geriye kalan 1 yıla tekabül eden kısmının davalı tarafından karşılanması gerektiği, davacının sözleşmesinin erken feshinden dolayı talep edebileceği, kılık kıyafet bedelinin 19.377,88 TL olduğu belirtilmiştir. Taraflar arasında akdedilen 01.01.2014 tarihli “Güvenlik Hizmeti Sözleşmesi”nin SÜRE başlıklı 10 maddesinde; a)İşbu sözleşme 01.01.2014 tarihinde 31.12.2015 tarihine kadar geçerli olmak üzere ilgili süre için tarafların tam anlamıyla mutabakata varmalarını müteakip imzalanmıştır, b)Müşteri, herhangi bir zamanda ve herhangi bir gerekçe bildirmeksizin, işbu sözleşmeyi hiçbir sebep göstermeden Yükleniciye en az 15 gün önceden yazılı ihbarda bulunmak suretiyle tek taraflı olarak feshedebilir. Bu durumda yüklenici herhangi bir ad altında zarar, ziyan ve sair hak talebinde bulunmamayı şimdiden kabul etmiştir…” hükmünü içerdiği, sözleşme gereğince davacının, davalıya ait toplam 7 Şubede 46 Personel ile hizmet vermeyi taahhüt ettiği, davalı tarafından davacıya gönderilen Beyoğlu …Noterliğinin 04.12.2014 tarih …Yevm. Nolu ihtarnamesi ile … İstanbul Beylikdüzü Şubesinin Hizmet Sözleşmesini19.12.2014 tarihi itibariyle geçerli olacak şekilde feshettiğini bildirdiği, davacının ihtarnameyi 08.12.2014 tarihinde tebliğ aldığı, yine davalı tarafından davacıya gönderilen Beyoğlu … Noterliği 18.12.2014 tarih … Yevm. Nolu ihtarnamesinde İstanbul … Şubesi yönünden sözleşmeyi feshettiğini bildirdiği, davacının ihtarnameyi 22.12.2014 tarihinde tebliğ aldığı, davalı tarafından, davacıya gönderilen Bakırköy … Noterliğinin 16.01.2015 tarih … Yevm. Nolu ihtarnamesinde ise 01.01.2014 tarihli sözleşmenin feshedildiğini bildirdiği, davacının ihtarnameyi 16.01.2015 tarihinde tebliğ aldığı, davacı tarafından davalıya gönderilen Bakırköy … Noterliğinin 03.12.2014 tarih … Yevm nolu ihtarnamesinde, 04.12.2014 tarih 12191 yevmiye sayılı fesih bildirimini keşide eden vekillerin yetkili olmadığı, 3 gün içinde feshe ilişkin hukuki işlemin onaylanıp onaylanmadığının sorulduğu, davacının Bakırköy …Noterliğinin 26.01.2015 tarih … Yevm nolu ihtarnamesinde ise hakkın kötüye kullanıldığı belirtilerek sözleşmenin 1. EK Protokolü 2 maddesi gereğince çalışan personelin ihbar ve kıdem tazminatlarının yüklenici tarafından ödenmesi ve müşteriye fatura edilmesinin kararlaştırıldığı gerekçesi ile davalıdan şimdilik 226.676,32 TL talep edildiği anlaşılmaktadır. Somut davada, davalının, sözleşmenin süre başlıklı 10/b maddesinde yer alan düzenleme gereğince sözleşmeyi usulüne uygun olarak feshettiği, 6102 sayılı TTK m. 21/2 uyarınca, tacir olmanın hüküm ve sonuçları gereği davacının basiretli davranma yükümlülüğü altında olduğu, bu sebeple fesihte usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, ancak sözleşme süresi gözönüne alındığında, davacının sadece davalıya sunacağı hizmet için satın aldığı ve başka şirketlerin güvenlik hizmetlerinde kullanılamayacak malzemelere ait masraflarından geriye kalan bir yıla tekabül eden kısmının davalı tarafından karşılanması gerektiği, davacının sözleşmesinin erken feshinden dolayı talep edebileceği kılık kıyafet bedelinin 19.377,88 TL olduğu, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, tarafların istinaf başvurularının reddine daur aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı ve davalı tarafın istinaf başvurularının esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcının peşin alınan 330,96 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 250,26 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davalıya İADESİNE, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere Üye Hakim …’nın muhalefeti ile oy çokluğu ile karar verildi.27/10/2022 Muhalefet Şerhi; Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi açıkça hakkın kötüye kullanımını oluşturur. Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk, dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünün de dürüstlük kurallarına göre belirlenmesi gerekir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasına zarar verme kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır. Bütün hakların kullanılmasında ve borçların ifasında uyulması gereken dürüstlük kuralı ve hakların genel sınırlarını oluşturan hakkın kötüye kullanılması yasağı, kamu düzeni ihtiyaç ve gerekleri nedeniyle konulmuş kurallardır. Bu nedenle TMK’nın 2. maddesi emredici niteliktedir. Tarafların aralarındaki ilişkide dürüstlük kuralının ve hakkın kötüye kullanılması yasağının uygulanmayacağını kararlaştırmaları mümkün değildir. Dürüstlük kuralına veya hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı bir davranış, doğrudan hakkın mevcudiyetini ortadan kaldırdığından bir itiraz teşkil eder. Bu nedenle dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden hâkim, dürüstlük kuralına aykırı, hakkın kötüye kullanılması oluşturan davranışı tespit ediyorsa, ilgili tarafından ileri sürülmemiş olsa bile, kendiliğinden bunu dikkate almalıdır. Her ne kadar sözleşme ile davalı tarafa tek taraflı olarak fesih hakkı tanınmış ise de, yukarıda belirtildiği üzere davalının bu hakkını dürüstlük kuralı çerçevesinde kullanması gerekir. Fesih hakkının açıkça kötüye kullanılması durumunda hukuk düzeninin bunu koruması mümkün değildir. Bu durumda, taraflar arasındaki ticari ilişkinin süresi ve sözleşmenin belirli süreli olduğu da gözetilerek, davalının fesih hakkını hiçbir sebep olmadan kullanmayacağı ve sözleşme ilişkisinin devam edeceği yönünde davacıda güven oluşturup oluşturmadığının, dolayısıyla davalının sözleşmeyle kendisine tanınan fesih hakkını dürüstlük kurallarına uygun kullanıp kullanmadığının değerlendirilmesi gerekir.( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2019/11-566 E. 2022/599 K. Sayılı ilamı) Taraflar arasındaki sözleşme 01.01.20114 tarihinde imzalanmış olup, davalı sözleşmeyi, sözleşmenin 10/b maddesi gereğince hiç bir gerekçe göstermeden 04.12.2014, 19.12.2014, 16.01.2015 tarihli ihtarnameler ile sözleşme süresinden yaklaşık 1 yıl önce feshetmiştir. Somut davada, davalının belirli süreli sözleşmede fesih hakkını hiç bir sebep olmadan kullanamayacağı, davacının, davalıya ait toplam 7 Şubede 46 personelle güvenlik hizmeti vereceği konusunda davacıya güven oluşturulduğu, fesih hakkının dürüstlük kurallarına uygun kullanılmadığı, davacının talepleri konusunda alınan bilirkişi raporlarının yetersiz olduğu, anlaşılmakla duruşma açılarak konusunda uzman heyetten alınacak bilirkişi raporu sonucuna göre hüküm tesisi gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim.27/10/2022