Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1594 E. 2020/208 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1594 Esas
KARAR NO: 2020/208
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19/12/2018
NUMARASI: 2015/85 Esas, 2018/1250 Karar
DAVA: İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 23/01/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 09.09.2015 tarihli dilekçe ile müvekkili şirketin, elektrik mühendisi … tarafından 1971 yılında temellerinin atıldığını, 44 yıldır kesintisiz bir şekilde İnşaat sektörüne elektrik taahhüt çözümleri hakkında hizmet sunduğunu, 08.09.2015 tarihli ortaklar kurulu kararı ile borca batık durumdaki şirketin bu durumdan çıkma ihtimalinin yapılacak iyileştirme projesi ile yüzde yüz olduğu kanaatine varılarak iflasın ertelenmesi ve bunun içinde yasal koşulların sağlanması konusunda tam bir mutabakat sağlandığını, iştigal konusu gereği İnşaat sektörüne hizmet veren şirketin, bu sektördeki kamu kurum ve kuruluşları ile iştirakı olan İhale makamlarının da krizden etkilenmesi sonucu alacaklarını zamanında alamadığı gibi alacağının ve yaptığı iş bedelinin çok altında hak ediş yapılması nedeniyle borçlarını planladığı şekilde ödeyemez hale geldiğini, rayiç değerlere göre şirketin 31.08.2015 tarihi itibariyle tespit edilen fiili öz varlığının -2.523.819,48 TL borca batık durumda olduğunu, iyileştirme projesinin temel adımlarının, sermaye artırımı, yeniden yapılanma, iç denetim, tasarruf tedbirleri olduğunu belirterek, davacı şirketin borçlarının aktifinden fazla olduğunun tespiti ile hakkında verilecek İflas kararının bir yıl süre ile ertelenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Asli müdahiller, gerek yazılı, gerekse de zapta geçen beyanları ile davacı şirketin iflas erteleme talebine karşı beyan ve itirazlarını bildirmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI : Mahkemece, 28.02.2018 kabul tarihli ve 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile iflasın ertelenmesi kurumunun yürürlükten kaldırıldığı, iflasın ertelenmesi kurumunun kaldırılmasına bağlı olarak TTK 377. madddenin yeniden yapılandırıldığını, 2004 sayılı Kanunun 285 vd. maddeleri gereğince konkordato talep edilebileceğinin belirtildiğini, iflasın ertelenmesi kurumunun kaldırılması olgusunun derdest iflasın ertelenmesi taleplerinin akibetinin ne olacağı sorusuna götürdüğü, İİK ‘na eklenen geçici 14. maddeyle derdest davalar yönünden talep tarihindeki yasal düzenlemeye tabi olacaklarının belirtildiğini, ancak iflasın ertelenmesi davası devam ederken şirketin aynı zamanda konkordato talep etmesi haline İlişkin yasada açık bir hüküm bulunmadığını, ilk akla gelen çözümün konkordato tasdikinin bekletici mesele yapılması ise de bu kez İİK 179/ a maddesi uyarınca kayyımın göreve devam edip etmeyeceği, alınmış ihtiyati tedbirlerin akibetinin ne olacağı konusunda sorunların ortaya çıkacağını, konkordatonun tasdiki halinde borçlunun konkordato gereğince işlerine devam etme imkanına kavuşacağı, iflastan kurtulacağı, aksi halde talep olmasa dahi resen zorunlu olarak iflasa tabi borçlunun borca batıklık nedeniyle iflasına karar verileceği, davacının iflasın ertelenmesi davası sırasında, konkordato talebinde bulunması, mahkemece talebin incelenerek şirket hakkında geçici koruma mühleti verilerek gerekli tedbir kararlarının verilip komiser atandığı, konkordato davasının sonucunun beklenmesinin İş bu dava dosyasının sonucunu esastan etkilemeyeceği, geçici mühletin veya geçici mühletten sonra verilecek kesin mühletin kaldırılması halinde verilecek İflas kararının konkordatoyu inceleyen mahkemece verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davacı şirketin iflas erteleme talebinin reddine, red sebebine göre davacı şirket hakkında İflas kararı verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde asli müdahiller, … Bankası A.Ş vekili ve … Bankası A.Ş vekili tarafından istinaf edilmiştir. … Bankası istinaf nedenleri olarak, borçlu şirketin müvekkili bankadan kredi kullanarak ipotek verdiğini, tedbir kararları gereğince, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan takip dosyalarında satışa çıkarılamayıp paraya çevrilemediğini, davacı firmanın 4 yılı aşkın bir süredir İflas erteleme davasında tedbir kararından yararlandığını, kayyım ve bilirkişi raporları ile iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığının ortaya çıktığını, İflas erteleme davasının daha önce açılmış bir dava olması nedeniyle dosya kapsamına göre karar verilmesi gerekirken konkordato davasının ileri sürülerek red kararı verilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini iddia ederek, kararın kaldırılarak, İflas kararı verilmesini istemiştir. … Bankası A.Ş vekili istinaf nedenleri olarak, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin,İflas kararı verilmesini konkordato talepli dava dosyasına bıraktığını, 18.06.2018 tarihli son raporda davacı şirketin -9.539.072,89 TL borca batık durumda olduğu, iyileştirme projesine göre davacının borca batıklıktan kurtulma imkanının olmadığı, projenin somut, gerçekçi ve inandırıcı özellikler taşımadığı, iflasın ertelenmesinin İflas kararı verilmesine göre alacaklılar yönünden daha kötü olacağı şeklinde belirtildiğini, davacının, İflas erteleme düzenlemesinin sağladığı koruyucu şemsiyenin altından çıkmak durumunda kalacağını anlayarak tamamen kötüniyetli bir şekilde konkordato şemsiyesi altına sığınmaya çalıştığını, bu esnada mal varlıklarını azaltıp, alacaklıları zarara soktuğunu ve sokmakta olduğunu, İflas şartları oluşmuşken, İflas kararı verilmesi gerekirken, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını ve İflas kararı verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
DAVA: İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi İsteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal bir kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve Kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, son fıkrada ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince, somut olayda uygulanacak olan, 160. maddesinde, İflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise, kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, iflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekeletnamesin de, İflas erteleme davası açma yetkisinin bulunduğu, davacı şirket yönetim kurulunun kararı ile şirketin iflas ertelenmesi müessesinden istifade etmesinin kararı alındığı, mahkemece, ilanların yapılmasına, bilirkişi incelemesine ve rapor alınmasına karar verildiği, ilanların yaptırıldığı, İflas avansının, mahkeme veznesine yatırıldığı anlaşılmıştır. 10.09.2015 tarihli ara karar ile ihtiyati tedbir kararları alınarak kayyımlar atanmıştır. 26.12.2018 tarihli mahkeme ara kararı ile, asli müdahil … Bankası A.Ş vekilinin, 10.09.2015 tarihli ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmasına dair talebi reddedilmiştir. Asli müdahil vekilinin ara karara karşı istinaf talebi, Dairemizin 2019/38 Esas, 2019/643 Karar ve 04.04.2019 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Dosyada, bilirkişilerden rapor ve çok sayıda ek rapor alınmış, kayyımlar ise periyodik aralıklarla raporlarını dosyaya ibraz etmişlerdir. Verilen hükmün niteliği ve bilirkişi rapor ve kayyım raporlarına yönelik bir itiraz olmadığı da göz önünde bulundurularak, raporlardan ilgili bölümlerin yazılması ile yetinilmesi uygun görülmüştür. 09.11.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda, davacı şirket aktiflerinin satış değerleri esas alınmak suretiyle düzenlenen ara bilanço verilerine göre, 31.08.2015 tarihi itibariyle toplam borçlarının toplam aktiflerinin (-) 2.969.356,09 TL tutarında aştığı, borca batık durumda olduğu, iyileştirme projesindeki sermaye artışını henüz yerine getirmediği, miktar yönünden yetersiz olduğu, dosyanın halihazır durumuna göre gerçekleştirilebilir bir iyileştirme projesi olarak mütala edilmediği belirtilmiştir. 24.10.2018 tarihli 20. kayyım raporunda, şirketin borca batık olduğu , bir kısım borçlarını yapılandırdığı, davacı şirketin herhangi bir üretiminin bulunmadığı şirketin zararında artış göründüğü, bu durumda şirketin iyileşme umudundan uzaklaşmış olduğu belirtilmiştir. Davacı şirket ve ortakları, … ve … tarafından adi konkordato talebinde bulunulduğu, 22.11.2018 tarihinde açılan dava nedeni ile 23.11.2018 tarihli tensip tutanağı ile eksikliklerin tamamlanması için süre verildiği, 06.12.2018 tarihinde ise geçici 3 aylık mühlet kararı verildiği dosya kapsamından ve mahkeme zabıtlarından anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacı vekilinin bekletici mesele yapılması talebi uygun bulunmayarak yukarıda açıklandığı üzere hüküm tesis edilmiştir. Davacı borçlu şirket ve şirket ortakları tarafından açılan konkordato dosyası UYAP sistemi üzerinden incelenmiştir. İnceleme neticesinde, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1414 Esas, 2019/396 Karar ve 05.04.2019 tarihli karar ile davacı şirketin borca batık durumda bulunmadığı ,her üç davacı yönünden konkordato projesinin başarıya ulaşma şansı olmadığı gerekçesiyle her üç davacı yönünden davanın reddine, verilen tedbir kararlarının kaldırılmasına ve geçici komiser heyetinin görevine son verilmesine dair hüküm tesis edildiği, dosyaya ibraz edilen 03.04.2019 tarihli konkordato 3. raporunda, davacı şirketin 28.02.2019 tarihi itibariyle borca batık olmadığı, rayiç değerlere göre özkaynağının (+) 3.150.232,01 TL olduğu, konkordatonun başarıya ulaşamayacağının belirtildiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, derdest İflas erteleme talebinin mevcudiyeti halinde, borçlu şirketin, konkordato talep etmesi halinde, mahkemece verilmesi gereken hükmün ne olması gerektiği ve kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179 vd. maddelerde düzenlenen, iflasın ertelenmesine dair hükümler, 28.02.2018 tarihinde kabul edilen, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan, 7101 sayılı “ İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” un 3. maddesi ile İİK 179.maddesi değiştirilmiş, aynı yasanın 65. maddesi ile ise , 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/a,179/b,179/c,298,a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. İlgili değişikliklerin yayım tarihinde yürürlüğe gireceğine 66/1-b bendinde yer verilmiştir. 7101 sayılı yasanın 13. maddesinde ise 2004 sayılı 285. vd maddelerinin değiştirildiği belirtilerek, 2004 sayılı İİK ‘nın on ikinci babında yer alan “ Konkordato ile Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığı ile “Adi Konkordato “ vd düzenlemelere dair hükümlere yer verilmiştir. 7101 sayılı yasanın 46. maddesi ile 2004 sayılı Kanuna geçici 14. madde eklenmiştir. Geçici madde 14 ‘de, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte görülmekte olan iflasın ertelenmesi ve konkordato talepleri hakkında talep tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanmasına devam olunacağına yer verilmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu veya ilgili başka bir yasal düzenlemede, İflas erteleme yargılaması devam eden şirketin konkordato talebinde bulunamayacağına dair bir düzenleme mevcut değildir. Yani, iflasın ertelenmesi talebinde bulunmuş olan bir sermaye şirketi veya kooperatifin erteleme yargılaması devam ederken, konkordato talebinde bulunması mümkün hale gelmiştir. Diğer yandan, 2004 sayılı yasanın geçici 14. maddesi gereğince, derdest iflas erteleme yargılaması ve konkordato talebinin aynı zaman dilimlerine denk gelmesi mümkün olduğuna göre, her iki sistemin benzer düzenlemelerinin ne şekilde çözüme ulaştırılması gerektiğinin tartışılması kaçınılmaz olacaktır. Bunlar, İflas erteleme yargılamasına özgü kayyım ve yasada belirlen ihtiyati tedbir kararları, konkordato talebinde ise geçici konkordato komiseri ve alınması gereken tedbirlerdir. Bir anlamda, aynı veya benzer amaçlara hizmet eden kararlar alınmasında veya alınan kararların devamında, hukuki yararın varlığından söz etmekte mümkün görülmemektedir. Kayyım ve geçici konkordato komiser görevleri arasında ki farklılıklar sonuca etkili olmayacaktır. Şöyle ki, yasal düzenlemeler ve özellikle İflas erteleme düzenlemesinin yürürlükten kaldırıldığı ve ancak ikinci talebin konkordato olacağı göz önünde bulundurularak değerlendirilme yapılması daha isabetli olacaktır. Öncelikle, 2004 sayılı yasanın 287/1. fıkradaki emredici düzenleme dikkate alındığında, mahkemece, yasada belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunun tespiti halinde, geçici mühlet kararı verilmekte, 297. maddedeki hallerde dahil olmak üzere, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli görülen bütün tedbirler alınmaktadır. Diğer yandan, İflas ertelemeye benzer şekilde, 294. maddede belirtilen tedbirlere de karar verilmektedir. Yukarıda ifade edildiği üzere, aynı veya benzer kararlar alınması durumunda, İflas erteleme yargılamasında ki tedbirlerin devamında ve ayrıca kayyımların görevlerinin devamında da usul kuralları göz önünde bulundurulduğunda, hukuki yarardan söz etmek mümkün olmayacaktır. Aksinin kabulü halinde, HMK 30. maddede düzenlenen usul ekonomisi ilkesine de uygun düşmeyecektir. Çünkü, aynı anda borçlu şirketin hem kayyım, hemde konkordato komiser ücreti ödemek zorunda kalması da her iki müessesinin amacına da uygun düşmeyecektir. Aynı mahiyette ki tedbirlerin devamında da gerek borçlu, gerekse de alacaklılar yönünden herhangi bir yarardan söz edilemeyecektir. İflas erteleme yargılaması sırasında, adi konkordato talebine engel bir düzenlemenin olmaması ile özellikle konkordatoda ki sürelerde göz önünde bulundurularak, konkordato talebine dair dosyadaki geçici mühlet kararına dair hüküm sonucu beklenerek uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi isabetli olacaktır. Yani, İflas erteleme yargılaması aşamasında ayrıca konkordato talebinde bulunulması durumunda, ihtiyati tedbir kararlarının durum ve şartların değiştiği gerekçesi ile kaldırılması ve hüküm tesisi yerine, geçici mühlet ile ilgili oluşturulan karar sonucuna ve niteliğine göre hareket etmek isabetli olacaktır. Somut olayda ki gibi, borca batık borçlu şirket ile ilgili konkordato talebi ile birlikte, geçici mühlet kararı sonrasında verilen kararda isabetsizlik görülmemiştir. Sonuç olarak, her iki müessesinin düzenleme amaçları, ortak ve ayrık durumları ile konkordato talebi sonucunda verilecek geçici mühlet karar sonucu da dikkate alınarak karar verilmesi isabetli olacaktır. Konkordato yargılamasının tamamıyla bekletici mesele yapılması, İflas erteleme yargılamasında, sürenin resen alacaklılar aleyhine gereksiz yere uzatılması anlamına gelecektir ki amaca uygun düşmeyecektir. Diğer yandan, bekletici mesele yapılmakla birlikte, tedbirlerin kaldırılması ve kayyımların görevine son verilebileceği düşünülse dahi, her iki müessese arasında ki farklılıklar nedeniyle bu hususta hukuki olmayacaktır. Örneğin, erteleme yargılamasında, yürürlükten kaldırılan, İİK 179/a bendi gereğince kayyım atanması emredici bir düzenlemedir. Yukarıda açıklanan tüm yasal düzenlemeler, somut olayın özellikleri de göz önünde bulundurularak, şartları oluşmadığı anlaşılan İflas erteleme talebinin reddi ve bir anlamda konkordato düzenlemesini uygulanmaz hale sokacak şekilde borca batık şirket hakkında İflas kararı verilmemesi ve bu hususun konkordato yargılamasına bırakılmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. İflas ertelemesinin amacı, borca batık şirketin iyileşmesinin sağlanması iken, konkordatoda amaç, şirketin faaliyetine devamı ile birlikte alacaklılara borçların ödenebilmesidir. Konkordatonun tasdiki şartlarının düzenlendiği 305/1-a bendinde, adi konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun İflası halinde, alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması hususuna da yer verilmiştir. Bu ve diğer açıklanan düzenlemeler başta olmak üzere, iflas ertelemesi için öngörülen sürelerden çok daha kısa süreleri kapsayan konkordato müessesinin, geçiş süreci içerisinde uygulanmasını fiilen ortadan kaldıracak şekilde İflas kararı verilmesinde, gerek borçlu gerekse de alacaklılar yönünden isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle, iflas erteleme ile konkordatoya dair yasal düzenlemeler, her iki müessesinin ortak ve ayrık durumları, dava tarihi itibariyle uygulamaya dair düzenlemeler, İflas erteleme yargılamasında verilen ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılması ve kayyımların görevlerine son verilmesi, usul ekonomisi ilkesi ve tüm dosya kapsamı sonucunda, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan asli müdahil vekillerinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/85 Esas, 2018/1250 Karar ve 19.12.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan asli müdahiller, … Bankası A.Ş ve … Bankası A.Ş vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu’nun353/1-b/1 bendi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan asli müdahil … Bankası A.Ş ‘nin peşin olarak yatırdığı 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL bakiye harcın asli müdahil … Bankası A.Ş ‘den tahsili ile hazineye irat kaydına, asli müdahil … Bankası A.Ş harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 3-Asli müdahiller tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmamış olması ve davanın niteliği itibariyle İstinaf vekalet ücretine dair hüküm tesisine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu’nun 353 /1-b/1 bendi ve İİK’nun 164 . Maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile kabul edildi.23/01/2020