Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1564 E. 2020/232 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1564 Esas
KARAR NO: 2020/232
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/03/2018
NUMARASI: 2018/220 Esas, 2018/380 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 30/01/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 07.03.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili sigorta şirketinde Özel Sağlık Sigortası bulunan …’in, … Üniversitesi Hastanesindeki tedavisine ilişkin 47.576,86 TL tutarlı, 23.12.2016 tarihli fatura ile hastaneye provizyon onayı verilerek ödendiğini, müvekkili şirket tarafından ödenen bedelin %50’lik kısmı olan 23.788,43 TL’nin Sağlık Sigortası Genel Şartları Müşterek Sigorta madde 12 uyarınca, tedavi masraflarının birden fazla sigortacı tarafından temin edilmiş olunması halinde, bu masrafların sigortacılar arasında teminatlar oranında paylaşılır hükmü gereği ile davalı şirketin poliçe limitinin aynı limitli olması halinde, ödenmiş tazminatın %50’lik kısmının, farklı olması halinde davalı şirket poliçe limitine isabet eden tutarın davalı yandan sulhen yazışma ile talep edildiğini, müracaatın sonuçsuz kaldığını iddia ederek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 23.788,43 TL alacağın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece, dava dilekçesi tebliğ edilmeden, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın özel sağlık sigorta sözleşmesinden kaynaklandığı, 6502 sayılı Yasanın 3/1,73/1 ve 83/2.madde hükümleri uyarınca uyuşmazlıkta tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca görev yönünden usülden reddine, mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, mahkemece, rücu davası olarak kabul edilerek, görev nedeniyle davanın usülden reddine karar verildiğini, bu davanın sigortalının haklarına halef olma kaynaklı açılan rücu davası olmadığını, buradaki rücu hakkının, sigorta şirketinin müşterek sigorta dolayısıyla, menfaati aynı süre için sigortalayan diğer sigorta şirketine karşı TTK ‘nın 1466 m, TBK 62. madde gereğince açıldığını, somut uyuşmazlıkta tüketici işlemi ve tüketiciye yönelik bir uygulamadan kaynaklı talep olmadığını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE; Dava, müşterek sigorta kapsamında ödenen tedavi gideri bedelinin, ödeyen sigorta şirketi tarafından müşterek sigorta şirketinden rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle, uyuşmazlık, müşterek sigorta kapsamında tedavi giderini ödeyen sigorta şirketinin müşterek sorumlu sigorta şirketine açmış olduğu rücu davasında görevli mahkemenin ,asliye ticaret mi yoksa tüketici mahkemesi mi olduğuna ilişkindir. 6102 sayılı TTK ‘nın 1466. maddesinde müşterek sigorta düzenlenmiştir. Maddede, bir menfaatin birden çok sigortacı tarafından aynı zamanda aynı süreler için ve aynı rizikolara karşı sigorta edilmişse, yapılan birden çok sigorta sözleşmesinin hepsinin ancak sigorta olunan menfaatin değerine kadar geçerli sayılacağı, bu takdirde sigortacılardan herbirinin sigorta bedellerinin toplamına göre sigorta ettiği bedel oranında sorumlu olacağı, sözleşmelere göre sigortacıların müteselsilen sorumlu oldukları takdirde, sigortalının uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği gibi, sigortacılardan her birinin yalnız kendi sözleşmesine göre ödemekle yükümlü olduğu bedele kadar sorumlu olduğu, bu halde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkının, sigortacıların sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda olduğu bedeller oranında olduğu ifade edilmiştir. 6098 sayılı TBK ‘ın 62. maddede ise, iç ilişkide başlığı ile, ikinci fıkrada, tazminatın kendi payına düşenden fazlasını ödeyen kişinin bu fazla ödemesi için diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olduğu düzenlenmiştir. Her iki yasal düzenleme bir bütün halinde değerlendirildiğinde, TBK 62. maddede yer alan düzenlemede, müteselsil sorumlunun kendi payına düşenden fazlasını ödemesi halinde, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip olmakla birlikte, zarar görenin haklarına halef olduğu düzenlemesi ve TTK 1466/2. fıkranın son cümlesinde ki, rücu hakkının sigortacının sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda oldukları bedelleri oranında ifadelerin iş bu davada, sigorta poliçesinde ki sigortalının tüketici olup olmadığının değerlendirilmesi gerekliliğini gösterdiği kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak, TTK 1472. maddedeki halefiyetten kaynaklanan rücu davasının kendine özgü dava şekli olduğu anlaşılmaktadır. Sigorta rücu davalarınınTTK nun 1472. maddesi hükmünden kaynaklanması nedeniyle TTK’nın uygulanmasından bahisle, aynı yasanın 4. maddesi uyarınca bu tür davaların Ticaret Mahkemesinin görev alanında olduğu düşünülebilir ise de, davanın TTK 1472. maddeden kaynaklanmış olması, halefiyet ilkesi dikkate alındığında, davanın sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre, davada Ticaret Mahkemesinin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği gerek doktrinde gerekse de uygulamada çekişmesiz bir şekilde kabul edilmektedir. Bir başka deyişle, sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki dava, ticari dava niteliğinde ise davaya Ticaret Mahkemesinde bakılacak, böyle değilse yani esas uyuşmazlık ticari nitelikte değilse böyle bir dava da Ticaret Mahkemesi görevli olmayacaktır. 6102 sayılı TTK ‘nun 4/1-(a) maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. Somut olayda, dava dışı sigortalı ile gerek davacı gerekse de davalı sigorta şirketleri arasındaki ilişki sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. 6502 sayılı yasanın 73. maddesin de ise, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin, 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Diğer yandan, 03 Temmuz 1944 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 37 E-9K.3 sayılı kararında ifade edildiği üzere” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası içinde söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve içtihat hükümleri uyarınca, dava dışı sigortalı gerçek kişi ile davalı sigorta şirketi arasındaki ilişki bir tüketici işlemi olduğundan, görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle TTK ‘ nın 1466. maddede yer alan müşterek sigorta, 1472.maddedeki halefiyet, 6098 sayılı TBK’nın 62.maddesi ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun ilgili hükümleri uyarınca, mahkemece tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın usülden red kararında bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda açıklandığı üzere, 1-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/220 Esas, 2018/380 Karar ve 19.03.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 165,70 TL harcın mahsubu ile 83,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/3. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.