Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1541 E. 2019/2003 K. 07.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1541 Esas
KARAR NO : 2019/2003
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 13/07/2018
NUMARASI : 2018/4835 Esas, 2018/4837 Karar
DAVANIN KONUSU: Hakem Kararının Tebliğe Çıkarılması / Saklanması
KARAR TARİHİ: 07/11/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili Sigorta Tahkim Komisyonuna ibraz ettiği 22/09/2017 tarihli dilekçesinde özetle; taraflar arasında 17/03/2017 başlangıç, 17/03/2018 bitiş tarihli ticari risk kombine poliçesi düzenlendiğini, 17/05/2017 tarihinde müvekkiline ait iş yerinde su basmasına bağlı hasar meydana geldiğini, davalı şirketin eksper raporu doğrultusunda sadece 73.516,00 TL ödeme yaptığını, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak ödemeyi kabul ettiklerini, ancak eksper raporunun hatalı olup, iş yerinde hasara uğrayan emtianın bedelinin daha fazla olduğunu, eksper raporunda sevk irsaliyesi ve taşıma faturası olmayan ürünler hesaba dahil edilmemişse de, faturalı mallar için ayrıca taşıma faturası ve sevk irsaliyesi istenemeyeceğini belirterek 20.000,00 TL’nin hasar tarihinde işlenecek ticari faizi ile tahsilini talep etmiş, 08/01/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini 274.599,00 TL’ye yükseltmiştir.Davalı … vekili başvuruya cevabında; poliçe gereği sadece faturalı olan ve envanterde yer alan malların tazmin edileceğini, yapılan ekspertiz incelemesinde, fiili sayımlar ile stokların uyumlu olmadığının tespit edildiğini, mevcut evraklar ile iş yerinde fiilen bulunan ürünlerin sigortalıya ait olduğunun tespit edilemediğini, buna göre sevk irsaliyesi ve taşıma faturası olmayan ürünler ile faturası olmayan ürünlerin hesaplamalara dahil edilmediğini, bu kapsamda sigortalıya 73.516,00 TL ödeme yapıldığını ve ibra edildiklerini, öte yandan sigorta bedeli, sigorta değerinden fazla olduğundan aşkın sigortası söz konusu olduğunu, bu kapsamda sigortalıya 73.516,00 TL ödeme yapıldığını ve ibra edildiklerini, TTK 1463. maddesi gereği sigorta ettirenin kötü niyetle yaptığı aşkın sigortanın geçersiz olduğunu, ayrıca hasar tarihinden itibaren faiz istenemeyeceğini ve haksız fiilden doğan tazminatlarda yasal faiz talep edilebileceğini belirterek talebin reddini istemiştir. Sigorta Tahkim Komisyonu 23/02/2018 tarihli Uyuşmazlık Hakem Kararında; 5.875,00 TL sovtaj tenzili uygulandığında sigortalı iş yerinde meydana gelen hasar sebebiyle oluşan zarar bedelinin 348.114,00 TL olduğu, davalı … tarafından yapılan 73.516,00 TL ödeme de düşüldüğünde 274.599,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Davalı tarafın karara süresinde itirazı üzerine Sigorta Tahkim Komisyonu 23/02/2018 tarihli İtiraz Hakem Kararında; davalı … tarafından yapılan 73.516,00 TL ödeme düşüldükten sonra, davacı şirketin iş yerinde oluşan zararın 241.584,75 TL olduğu gerekçesiyle başvurunun kısmen kabulüne 241.584,75 TL tazminatın 18/08/2018 tarihinde işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmiştir.İlk derece mahkemesi 2018/4835 D.iş, 2018/4837 Karar sayılı kararı ile, hakem kararının saklanmasına karar verilmiştir.Davacı vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde; itiraz hakem heyetince hükme esas alınan bilirkişi raporunda zarara uğrayan büroda tül ürününün faturasının olmaması sebebiyle zarar kalemleri arasında gösterilmediğini, ancak söz konusu ürünün faturasının bulunduğunu, ayrıca itiraz hakem heyetince 1/5 oranında vekalet ücreti takdir edilmesinin doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılması ile taleplerin kabulüne ve tam vekalet ücretine hükmedilmesini istemiştir.Davacı vekili 16/07/2019 tarihli dilekçesi ile istinaf talebinden feragat etmiştir.Davalı vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde; uyuşmazlık hakem heyetince dört aylık sürede dosya karara bağlanmadığından dosyadan el çekilmesi gerektiğini, sigortalının taleplerini sürekli değiştirdiğini ve gerçek zararını ortaya koyamadığını, poliçe gereği sadece faturalı olan ve envanterde yer alan malların tazmin edileceğini, ancak yapılan fiili sayımlar ile stok sayımlarının uyumlu olmadığını, bilirkişi raporunda belirtilen zarara uğrayan stok tutarının envanter defterinde kalem kalem yer alması gerekirken yer almadığı gibi davacının usule uygun tutulmayan defter ve kayıtlarına dayanarak stok hesaplandığını, fiilen tespit edilen ürünlerin büyük kısmının alış faturaları ile eşleştirilemediğini, mevcut evraklara göre fiilen iş yerinde bulunan ürünlerin sigortalıya ait olduğunun tespit edilemediğini, davacı sigortalının ibraz edilen fatura muhteviyalarının dolaşımına ilişkin evrak sunamadığını, iş yerinde stoklu emtianın 73.372,00 TL’lik kısmını faturalı emtia olduğunun tespit edildiğini ve bu kısmın ödendiği, sigorta bedeli, sigorta değerinden fazla olduğundan aşkın sigortası söz konusu olduğunu, TTK 1463.maddesi gereği sigorta ettirenin kötü niyetle yaptığı aşkın sigortanın geçersiz olduğunu, tazminat talebi haksız fiile dayandığından ticari faiz istenemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.Davacı vekili istinafa cevabında; sigorta poliçesi gereği zarar gören ürünlerin bedellerinin ödenebilmesi için; zarar gören ürünlerin mahalde bulunması, faturalı olması ve envanterin tutması gerektiğini, ürünlerin zarar gören mahalde bulunduğunun eksper raporu ile tespit edildiğini, ürünlerin faturalarının da sunulduğunu, faturasız ürünlere ilişkin talepleri bulunmadığını, bilirkişi raporuna göre zarar gören ürünlerin envanterde bulunduğunun tespit de edildiğini, bu nedenle sigorta tazminatına hak kazandıklarını, bunun yanında ispat yükümlülükleri olmadığı halde hangi malların kargo firması ile taşındığı, bazı malların ise sevk irsaliyesi ile taşındığı hususunu ispatladıklarını, zararın ödenmesi için müvekkile ait vergi kayıtlarının doğru tutulup tutulmamasının önemli olmadığını, TTK 1049. maddesi gereği zararların riziko dışında kaldığının ispat yükünün davalı … şirketine ait olduğunu, ancak bu hususta delil sunulamadığını, müvekkilinin yapacağı ticaretinin boyutunu ön göremeyeceğinden emtia için teminat bedelinin poliçede 1.500,000,00 TL olarak belirlendiğini, davalı tarafça da kısmi ödeme yapıldığından aşkın sigorta yönündeki savunmanın yerinde olmadığını belirterek istinaf başvurusunun reddini istemiştir.HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;Dava, ticari risk kombine poliçesi kapsamında, rizikonun gerçekleştiği ve eksik sigorta bedeli ödendiği iddiasına dayalı bakiye alacak talebine ilişkindir.Uyuşmazlık Hakem Heyetince başvurunun kabulü ile 274.599,00 TL’nin davalı şirketten tahsiline karar verilmiş, davalı şirketin karara itirazı üzerine, İtiraz Hakem Heyeti itirazın kısmen kabulü ile 241.584,75 TL tazminatın davalı şirketten tahsiline karar vermiş, taraflar karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur.Dosya istinaf aşamasında iken davacı şirket yetkilisi 16/07/2019 tarihli dilekçesi ile istinaf başvurusundan feragat ettiklerini beyan etmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 349. maddesinde, istinafa başvurma hakkından feragat düzenlenmiş, ikinci fıkranın son cümlesinde, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvurunun feragat nedeniyle reddedileceğine yer verilmiştir. Buna göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.Davalı taraf, uyuşmazlık hakem heyetince dört aylık sürede karar verilmediğini, sevk irsaliyesi ve taşıma faturası olmayan ürünler ile faturası olmayan ürünlerin hesaplamalara dahil edilmeyerek sigortalıya ödeme yapıldığını ve aşkın sigortanın geçersiz olduğunu belirterek karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur.Sigortacılık Yasası’nın 30/16. maddesi “Hakemler, görevlendirildikleri tarihten itibaren en geç dört ay içinde karar vermeye mecburdur. Aksi halde, uyuşmazlık yetkili mahkemece halledilir. Ancak, bu süre tarafların açık ve yazılı muvafakatleriyle uzatılabilir.” hükmünü düzenlemektedir. Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/10. maddesinde de aynı husus düzenlenmiştir.Dosya kapsamından, davacının 03/10/2017 tarihli başvurusu üzerine sigorta tahkim komisyonunca 19/10/2017 tarihinde hakem heyetine görev tevdi edildiği, uyuşmazlık hakem heyetinin ise dört aylık süre geçtikten sonra 23/02/2018 tarihinde karar verdiği, tahkim süresinin uzatılması yönünde tarafların herhangi bir talebinin bulunmadığı görülmektedir.Uyuşmazlık Hakem Heyeti ve İtiraz Hakem Heyeti kararında, dosyanın heyete 07/11/2017 tarihinde tevdi edildiği ve kararında bu tarihten itibaren dört aylık süre içinde verildiği belirtilmişse de, Sigortacılık Yasası’nın 30/16 maddesinde dört aylık sürenin hakemlerin görevlendirildikleri tarihten başlayacağı düzenlenmiştir. Yargıtay 11 HD’nin 2018/1551 Esas, 2019/5025 Karar sayılı kararında da dört aylık sürenin hakemlerin görevlendirildikleri tarihten itibaren başlayacağına değinilmiştir. Somut olayda hakemler 19/10/2017 tarihinde görevlendirildiklerine göre, dört aylık süre 19/02/2017 tarihinde dolmuş bulunmaktadır. O halde hakem heyetinin dört aylık süre dolduktan sonra 23/02/2018 tarihinde vermiş olduğu karar yok hükmündedir. Bu nedenle itiraz hakem heyetinin, davalı vekilinin bu yöne değinen itirazının kabulüne karar vermesi gerekirken işin esasını inceleyerek karar vermesi doğru olmamıştır. Hal böyle olunca davacı tarafın istinaf başvurusunun feragat nedeniyle reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulü ile, Sigortacılık Yasası’nın 30/16 ve HMK’nın 353/1.a.3 bendi gereğince itiraz hakem heyetince verilen kararın kaldırılmasına, hakem heyeti ve itiraz hakem heyeti HMKnın 353/1a bendinde belirtilen şekilde mahkeme olmadığından dosyanın yukarıda açıklanan şekilde işlem yapılmak üzere Sigorta Tahkim Komisyonuna gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusu feragat talebi nedeniyle, HMK’nun 349/2 maddesi gereğince REDDİNE,2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, Sigortacılık Yasası’nın 30/16 ve HMK’nın 353/1.a.3 bendi gereğince itiraz hakem heyetince verilen kararın KALDIRILMASINA,3-Dosyanın yukarıda açıklanan şekilde işlem yapılmak üzere Sigorta Tahkim Komisyonuna gönderilmesine4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı + 121,30 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 189,50 TL harcın, Davacı tarafından peşin yatırılan 165,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,80 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı + 121,30 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 189,50 TL harcın, Davalı tarafından peşin yatırılan 165,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,80 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,7-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,8-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’ nın 353/1/a 4 maddesi ve HMK 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde temyizi kabil olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 07/11/2019