Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1539 E. 2022/1067 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1539 Esas
KARAR NO: 2022/1067
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2018
NUMARASI: 2014/177 Esas, 2018/1258 Karar
DAVANIN KONUSU: Banka Teminat Mektubunun Hükümsüzlüğünün Tespiti
KARAR TARİHİ: 29/09/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 14.01.2008 tarihinde Özel Güvenlik Hizmetleri Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca müvekkilinin … San. Ve Tic. A. Ş ye ait olan ve davalı tarafından yönetilen Nişantaşı’nda ki … Alış Veriş Merkezinde özel güvenlik personeli çalıştırdığını, sözleşmede belirtilen süre uyarınca da İstanbul … Noterliği’nin 28.08.2012 tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ile sözleşmeyi yenilemeyeceğini davalı tarafa bildirildiğini, sözleşmenin 31.01.2013 tarihinde sona erdiğini, SGK işyeri dosyasından herhangi bir borcu olmadığını bildirir yazıyı davalıya teslim edildiğini, sözleşme gereğince verilen 300.000,00TL. Bedelli teminat mektubunun iadesinin istendiğini, iade edilmediği gibi nakde çevrildiğini, davalının sözleşemeye aykırı davrandığını belirterek davalı tarafından haksız olarak tahsil edilen 300.000,00 TL bedelin tahsil tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacının sözleşme ile üstlendiği edimi kapsamında 300.000,00 USD tutarlı teminat mektubu vermesi gerekirken 300.000,00 TL bedelli mektup verdiğini, davacı karşı davalı çalışanları tarafından işçilik haklarının tahsili talepli 16 adet dava açıldığını, ve tüm davaların müvekkiline ihbar olunduğunu, müvekkil şirket aleyhine sonuçlanma ihtimali yüksek olduğundan davacı şirket yetkilisi …’ın şifahi onayı alınarak sözleşme kapsamında her türlü zararı temini amacıyla verilen teminat mektubunun 28/11/2013 tarihinde haklı nedenle tazmin edildiğini belirterek davanın reddi ile eksik teminat bedeli 416.000,00 TL’nin davacı karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi, iddia, savunma, bilirkişi raporuna göre; Dosyada bulunan İş Mahkemesi kararlarına göre; davacı çalışanları tarafından işçilik haklarına dayalı olarak davacı şirket hakkında alacak davalarının açıldığı, bu davaların davalı şirkete ihbar edildiği ve dava tarihi itibarıyla taraflar aleyhine bir İş Mahkemesi kararı verilmediği gibi davalı tarafından dava dışı çalışanlara ödenen bir meblağın bulunmadığı, davalı işveren tarafından anılan davalar nedeniyle risk altında bulunulduğu iddia edilerek teminat mektubunun nakde çevrildiği, 4857 sayılı İş Kanunun 2/6 maddesi gereğince; davacı ve davalının çalışanlara karşı birlikte sorumlu oldukları, taraflar arasında bağıtlanan sözleşmenin 5.4.3 maddesinde ise; davacı Güvenlik şirketi çalışanları ile davalı iş veren arasında herhangi bir hizmet ilişkisinin bulunmadığı, her türlü işçilik haklarının sorumluluğunun münhasıran davacı şirket tarafından eksiksiz ve zamanında yerine getirileceği, bu sözleşme kapsamında 3.kişiler tarafından işverene yüklenecek her türlü zararın karşılanacağının hükme bağlandığı, dava tarihi itibarıyla tarafların birlikte sorumlu olduklarını gösterir bir mahkeme kararı bulunmadığı gibi; davalı tarafından davacı çalışanlarına yapılmış bir ödemenin söz konusu olmadığı, sözleşmenin 9.3 maddesi gereğince; davalı iş verenin teminat mektubunu sözleşmenin sona ermesinden itibaren 10 yıl süre ile elinde tutabileceği, sözleşmede teminat mektubu bedelinin 300.000,00 USD olarak kararlaştırılmışsa da, davalı iş veren tarafından hiçbir çekince ileri sürülmeksizin 300.000,00 TL bedelli teminat mektubunun kabul edildiği, işçilerin açtığı alacak davaları nedeniyle davalının teminat mektubunu paraya çevirme anında henüz hiçbir zarara uğramadığı, henüz zarar doğmadan ve doğacağı yolunda kesin bir delil bulunmadan teminat mektubunun davacı tarafından nakde çevrilmesinin haklı bir nedeni bulunmadığı, davadan sonra davalı şirket tarafından teminat mektubu kapsamında bir kısım işçilere 63.873,69 TL tutarında ödeme yapıldığı belirlenmiş ise de; bu durumun görülmekte olan davanın konusunu teşkil etmeyip açılabilecek ayrı bir davada rücuen davacıdan talep edilebileceği gerekçesi ile Asıl davanın KABULÜNE, 300.000,00 TL’nin 12/03/2014 temerrüt tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Karar yasal süresi içerisinde davalı karşı davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı-karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; Teminat Mektubunun müvekkili tarafından Hukuka ve Sözleşme hükümlerine uygun şekilde nakde çevrildiğini, davacı-karşı davalının Sözleşmenin 9.1 maddesine göre risklerin teminatı olarak müvekkiline 330.000 USD tutarında teminat mektubu vermeyi kabul ettiğini, davacı-davalının işçileri tarafından açılan davaların müvekkiline ihbar edildiğini, İş Kanunu gereğince müvekkilinin borçtan müteselsil sorumluluğunun bulunduğunu, sözleşmenin 14.01.2013 tarihinde sonlandığını, işçilere yapılan ödeme ve ibranamelerin dosyaya sunulduğunu, davacı-davalının borçlarının teminatın çok üstünde olduğunu, Teminat Mektubunun iade şartlarının oluşmadığını, sözleşmenin 9.3. Maddesine göre Teminat Mektubunun 10 yıl süre ile müvekkili bünyesinde kalacağını, 10 yıllık süre geçmeden iadenin talep edilemeyeceğini, mahkeme gerekçesinin yerinde olmadığını, sözleşme gereğince davacının 300.000,00 USD teminat vermesi gerektiğini, sözleşmenin 9.2. Maddesi gereğince müvekkilinin ek kesin teminat isteyebileceğini, müvekkilinin risklerinin devam ettiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl davanın reddine karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, hizmet sözleşmesi gereğince verilen teminat mektubunun nakde çevrilmesinden kaynaklı alacak, karşı davada eksik teminat bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında 14.01.2018 tarihli Özel Güvenlik Hizmetleri Sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin 4.maddesine göre sözleşmenin 5 yıllık süreyi kapsadığı, sözleşme hükmüne göre davacı-karşı davalının 28.08.20112 tarihli Noter ihtarnamesi ile sözleşmeyi 14.01.2013 tarihinde feshettiği, davacı-karşı davalının sözleşme gereğince davalıya verdiği 27.12.2011 tarihli ve 300,000 TL tutarlı banka teminat mektubunun davalı-karşı davacı işveren tarafından 28.11.2013 tarihinde paraya çevrildiği, bu hususlarda yanlar arasında çekişme bulunmadığı anlaşılmaktadır.Davacı-karşı davalı, davalı-karşı davacıya sözleşme gereğince verdiği teminat mektubunun borcu olmadığı halde iade edilmediği, haksız olarak nakde çevrildiği iddiası ile davalı-karşı davacıda riskin devam ettiği, teminatın eksik verildiği iddiası ile eldeki davayı açmışlardır. Davalı-karşı davacı davacının hizmet verdiği dönemi de kapsar şekilde bazı işçilerin işçilik alacakları için iş mahkemesinde müvekkiline karşı dava açtıklarını, sözleşmeye göre teminatı iade etmeme hakkının bulunduğunu savunmuştur. Uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen hizmet alım sözleşmesi kapsamında davacı-karşı davalı tarafından davalı-karşı davacı şirkete verilen teminat mektubunun davacı-karşı davalıya iadesi şartlarının oluşup oluşmadığı, teminat mektubundan kaynaklı davalı-karşı davacının alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmıştır. Mahkemece uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. 04.11.2016 tarihli bilirkişi raporunda; sözleşmenin 9.3 maddesinde sözleşmenin sona ermesi halinde her türlü zarar riskinin teminatı olmak üzere özel Güvenlik Şirketi tarafından verilen teminat mektubunun 10 yıl süre ile işverende kalacağı, ardından bu sözleşme kapsamındaki hizmetin sözleşmeye, eklerine uygun olarak yerine getirilmesinden ve işverene herhangi bir borcunun olmadığı tespit edildikten sonra SSK’ndan ilişiksiz belgesi getirilmesinden sonra Özel Güvenlik Şirketine iade edileceğinin kararlaştırıldığı, davalı-karşı davacı işveren teminat mektubunu paraya çevirme nedeni olarak davacı-davalının elemanları tarafından davacı-davalıya karşı İş Mahkemelerinde açılan davalarda davanın kendisine ihbar edilmesini gösterdiği, teminat mektubunun paraya çevrilme anına kadar davalının dava dışı çalışanlara ödediği herhangi bir meblağ bulunmadığı, İş Kanunu kapsamında her iki şirketin işçilere karşı birlikte sorumlu oldukları, ancak ilişkide sözleşme hükümlerinin geçerli olduğu, sözleşmenin 6.1/c hükmünün 2.bendinde “Özel Güvenlik Şirketi, … projesinde çalıştırdığı personelin herhangi bir nedenle …’ndan ayrılması durumunda ortaya çıkabilecek kıdem tazminatı ile ilgili talepleri ilgili personeli …’ndan başka projelere aktararak kıdem tazminatı yükümlülüğünü devir yoluyla ortadan kaldıracaktır. Ancak personelin emekliye ayrılması veya geçerli nedenlerle başkaca projelere aktarılamaması halinde ortaya çıkan kıdem tazminatı yükümlülüğünü işverenin yazılı onayına sunacak, işverence onaylanması halinde kıdem tazminatı bedeli özel güvenlik şirketine ödenebilecektir” hükmünün bulunduğu, bu hükmün uygulanabilmesinin davalı-davacı işverenin onayına bağlı kılındığından, diğer yandan 5.4.3 madde hükmünde kıdem ve ihbar tazminatlarından sorumluluk kesin olarak davacı-davalıya yüklendiğinden, davalı-davacının kıdem tazminatından kesin bir sorumluluğunun olmayacağı, teminat mektubunu sözleşmenin sona ermesinden itibaren 10 yıl süre ile saklama yetkisine sözleşme ile sahip kılınan davalı işverenin, işçilerin davacıya karşı iş Mahkemesinde talepte bulunulmasına rağmen paraya çevirme anında henüz herhangi bir zarara uğramadığı halde nakde çevirdiği, henüz zarar doğmadan ve doğup doğmayacağı belli olmadan teminat mektubunun paraya çevrilmesinin teminat mektubunun amacı ile bağdaşmayacağı, bilirkişi incelemesine kadar da davalının herhangi bir mahkûmiyeti ve işçilere ödemesinin tespit edilemediği, zaten sözleşme ile ihbar ve kıdem tazminatı mükellefiyetinin davacıya yüklendiği tek bir istisnai halde ise davalının onayına yani iradesine bırakıldığı, zarar doğması ihtimalinin de uzak gözüktüğü, davalının teminat mektubunu paraya çevirmesinin, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisine aykırılık teşkil ettiği, davalının sözleşme süresince karşı davalının sözleşmede öngörülen miktarda teminat verilmesi yönünde bir talebi olmadığı, sözleşmede kararlaştırılan teminat bedeli yerine çekince koymadan 300.000,00TL’lik teminat mektubunu kabul ettiği, sözleşmenin sona ermesinden sonra davalı-karşı davacı işverenin geriye dönük olarak teminat mektubu farkı istemesinin TMK’nun 2. maddesine aykırı olduğu belirtilmiştir. 08.08.2017 tarihli ek raporda bilirkişiler kök raporu aynen tekrar etmişlerdir. 11.06.2018 tarihli 2. Ek raporda; Davalı/karşı davacı şirket vekili tarafından verilen 30/01/2016 tarihli beyan dilekçesi ekinde sunulan; 29.11.2013-12.03.2014 tarihleri arasındaki ödemeleri gösterir dekont örneklerine göre davalı şirketin teminat mektubu kapsamında bir kısım işçilerin açtığı davalar nedeni ile 63.873,69 TL ödediği belirtilmiştir. Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir. İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2019/1035 E. 2020/2289 K. Sayılı ilamı) Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin süre başlıklı 4. maddesinde; “Bu sözleşme imza tarihinde yürürlüğe girmiş olup 5 yıl süre ile geçerli olacaktır.” Hizmet Bedeli başlıklı 6.1 maddesinde” a) İşveren, Özel Güvenlik Şirketine bu sözleşme ekinde bulunan … Güvenlik Personeli Dağıtım çizelgesinde sayısı ve niteliği belirtilen personelin verdiği hizmetlerin karşılığı olarak toplam aylık 103.524.- YTL+KDV ödeyecektir. c)Özel Güvenlik Şirketi, … projesinde çalıştırdığı personelin herhangi bir nedenle …’ndan ayrılması durumunda ortaya çıkabilecek Kıdem Tazminatı ile ilgili talepleri ilgili personeli … dan başka projelere aktararak kıdem tazminat yükümlüğünü devir yoluyla ortadan kaldıracaktır. Ancak personelin emekliye ayrılması veya geçerli nedenlerle başkaca projelere aktarılmaması halinde ortaya çıkan tazminat yükümlülüğünü işveren’in yazılı onayına sunacak, işveren‘ce onaylanması hainde kıdem tazminat bedeli özel Güvenlik Şirketine ödenebilecektir.” Teminatlar ve İadesi başlıklı 9. Maddesi;” 9.1 Kesin Teminat: Özel Güvenlik Şirketi, bu sözleşmeden veya sözleşmenin herhangi bir sebepte feshinden sonra doğmuş ya da doğacak borçlarının, Özel Güvenlik Görevlilerine karşı İş Kanunundan ve diğer hukuki; özel mevzuattan kaynaklanan sorumlulukları sebebi ile ve uğranılan veya uğranılacak her türlü zararın tazminini, iş bu Sözleşme’deki cezai şartlar ve faizler dahil olmak üzere her türlü borcunun teminatını teşkil etmek üzere İşveren‘e 330.000.- USD meblağlı metni işveren tarafından onaylanacak kati süresiz banka teminat mektubunu sözleşmenin imzası sırasında işveren’ e vermekle yükümlüdür. 9.2 Ek Kesin Teminat: Sözleşme’nin ifası sırasında mali hususlarda artışlar meydana geldiğinde veya Sözleşme’nin herhangi bir şekilde sona ermiş olsa dahi, kesin teminatın riskleri karşılamakta yetersiz kalacağı işveren tarafından tespit edildiğinde. Özel Güvenlik Şirketi uygun görülecek ek teminatları derhal vermeyi kabul ve taahhüt eder. 9.3 Teminat ve Ek Teminatta Geri Verilmesi: Sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesi nedeniyle; bu sözleşmeye ilişkin her türlü menfi ve müspet zarar riskinin teminatı olmak üzere Özel Güvenlik Şirketi tarafından verilen teminat mektubu 10 (on) yıl süre ile işveren’de kalacaktır. Ardından bu sözleşme kapsamındaki hizmetin sözleşmeye, eklerine yasal mevzuata uygun olarak yerine getirilmesinden ve varsa hizmete ait eksik ve kusurların giderilerek İşveren’ e her hangi bir borcunun olmadığı tespit edildikten sonra, alınmış olan kesin teminat ve varsa ek kesin teminatlar; Sosyal Sigortalar Kurumandan ilişiksiz belgesi getirilmesinden sonra Özel Güvenlik Şirketi’ne iade edilir.” hükmünü düzenlediği anlaşılmıştır. Somut olayda, sözleşme hükümlerine göre davacı-karşı davalının sözleşmenin imzalanması ile davalı-karşı davacıya 300.000,00 USD tutarında teminat mektubu vermesi gerektiği, ancak davalı-davacının ihtirazi kayıt koymadan 300.000,00 TL’lik teminat mektubunu kabul ettiği, davacı-karşı davalının sözleşmedeki hakkını kullanarak 14.01.2013 tarihinde sözleşmeyi feshettiği, davacı-davalının SGK’dan borcu yoktur yazısını alarak davalı-davacıya ibraz ettiği, davalı-karşı davacının teminatı 28.11.2013 tarihinde paraya çevirdiği, davalı-davacının işçiler için ödediğini iddia ettiği makbuzların en erken tarihlisinin 29.11.2013 tarihi olduğu, bir kısım işçilerin 2012 yılından itibaren davacı-karşı davalı ve davalı-karşı davacı aleyhine işçilik mali hakları ile ilgili dava açtıkları anlaşılmaktadır. Teminat mektubu sözleşmenin teminatıdır. Davacı ve davalı arasında yapılan hizmet sözleşmesinde işçi alacakları da yüklenicinin sorumluluğundadır. Alınan teminat mektupları işçiler için ödenen bedeli de kapsamaktadır. Borç ödenmediği takdirde teminat mektubu nakde çevrilebilir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Dürüst davranma” başlıklı 2. Maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; Dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlaklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlak, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlak kuralları, günün âdet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (Dural, M./Sarı, S.: Türk Özel Hukuku, 6. Baskı İstanbul 2011, s. 226-227). Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, namuslu, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekâlı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır. TMK’nın 2. maddesinde, hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki genel ilkeye yer verilmektedir: Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı. Hukuk düzeni, kişilere tanıdığı her bir hakkın kapsamı ile bunların kullanılmasının şartlarını ve şeklini ilgili hak yönünden özel olarak düzenlemiştir. Ancak, hayatın sonsuz ihtimallerinin önceden öngörülmesinin ve bunların en küçük ayrıntılara kadar düzenlenmesinin imkânsızlığı karşısında, bütün hakların kullanılmasında dikkate alınacak genel bir sınırlama koyma ihtiyacı duyulmuştur. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bu açıdan uyulması gerekecek genel kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır (Dural/Sarı, s. 225). TMK’nın 2. maddesinde, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Bu ifade şeklinden yola çıkarak; bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesinin, bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmaması olduğu kabul edilebilir. (Dural/Sarı, s. 225). Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nın 2/I hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır. (HGK’nun 2018/5-80 E 2019/1270 K. Sayılı ilamı) Tüm dosya kapsamına göre; sözleşme gereğince teminat mektubunu 10 yıl uhdesinde tutma hakkı bulunan davalının, sözleşmenin sona ermesinden sonra işçiler tarafından açılan davalarla ilgili henüz ödeme yapmadan ( kaldı ki, yapılan ödemelerle ilgili davacı-karşı davalıya ödeme yapması konusunda her hangi bir ihtar çekmeden) teminat mektubunu paraya çevirdiği, sözleşmedeki hakkın kötüye kullanıldığı, sözlemenin kurulması aşamasında 300.000,00 USD teminat mektubu yerine 300.000,00 TL’lik teminat mektubunu çekince koymadan kabul ettiği, sözleşmenin devamı sırasında da, teminatın arttırılmasını talep etmediği, dosya kapsamına göre davalı-davacının yaptığı ödeme miktarı dikkate alınığında ek teminat şartlarının da oluşmadığı, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı-davacı vekilinin istinaf başvurunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davalı-karşı davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcının davalı-karşı davacı tarafça yatırılan 5.123,25 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 5.042,55 TL harcın istem halinde davalı-karşı davacı tarafa İADESİNE, 3-Davalı-davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.29/09/2022