Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1474 E. 2019/2300 K. 16.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1474 Esas
KARAR NO : 2019/2300
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2018
NUMARASI : 2018/540 Esas, 2018/1443 Karar
DAVA: SIRA CETVELİNE İTİRAZ
KARAR TARİHİ: 16/12/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesiuyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilin müflis bankanın müşterisi olduğunu, … sayılı hesabında 332.433,55 USD, TR02 0020 8001 0703 3796 5900 10 sayılı hesabında 101.010,13 Euro ve … sayılı hesabında ise 491.035,77 USD mevduatı bulunduğunu, 21/01/2018 tarihli dilekçe ile 823.471,32 USD ve 101.030,13 Euro tutarındaki alacağı için iflas masasına kayıt talebinde bulunulduğunu, kayıt sırasında alacağın TL karşılığı istenmesi üzerine alacak talebinin 3.643.212,40 TL olarak belirlendiğini, sıra cetvelinin … numarasında kayıtlı 3.643.212,40 TL alacağın 2.858.043,41 TL’sinin kabul, 785.169,99 TL’sinin reddolunduğunu, iflas idaresi kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek alacaklarının masaya döviz cinsinden kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesi ile: dava hak düşürücü süre içerisinde açılmamışsa öncelikle usûlden reddi gerektiğini, müvekkili bankanın Faaliyet izninin kaldırıldığını, daha sonra mahkemece iflasına karar verildiğini, iflas tasfiyesinin fon tarafından verine getirildiğini, davacının, alacağının masaya kaydı için yaptığı başvurunun reddedildiğini, ret kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:İlk Derece Mahkemesi, TMSF’nın 17.11.2017 tarihli 2017/289 sayılı kararı ile, 5411 sayılı yasanın 106. maddesi ve bankaların İflas ve tasfiyesine ilişkin yönetmeliğin 20. maddesi gereğince, İflas tasfiyesinin yürütülmesi için İflas İdare memuru adaylarının belirlendiği, İİK 218. maddesi gereğince bankanın İflas tasfiyesinin adi şekilde yapılmasına karar verildiğini, Fon tarafından belirlenen İflas İdare memuru adaylarının İstanbul …. İflas Müdürlüğüne sunulduğunu, İflas Müdürlüğünün ise İstanbul 15. İcra Hukuk Hakimliği‘ne sunduğunu, Mahkemece, 2017/7-6 D.İş sayılı 24.11.2017 tarihli kararı ile iflas idaresi tarafından bildirilen adayların İflas İdare memuru olarak seçilmesine karar verdiğini, müflis bankanın İflas tasfiyesinin 5411 sayılı yasanın 106/5 ve buna dayalı olarak çıkarılan yönetmelik gereğince Fon tarafından yürütüldüğünü, Fonun İflas İdare görev ve yetkilerine haiz olarak, İflas tasfiyesini yürüttüğü anlaşıldığından bu sıfatla Fon tarafından atanan İflas İdare memurları tarafından düzenlenen sıra cetvelininde, TMSF’nın bankacılık kanunu gereğince tek yanlı olarak aldığı idari nitelikte bir işlem olduğunu, Fon tarafından atanan İflas İdare memurlarınca alınan kararla reddedilen sıra cetveline İlişkin kararın idari nitelikte olduğu, bu işlemlere karşı idari yargı yerinin görevli olduğu, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin, 2014/7272 Esas, 2015/3936 Karar ve 26.05.2015 tarihli, 2015/4750 Esas, 2016/1217 Karar ve 29.02.2016 tarihli kararlarınında bu doğrultuda olduğu, HMK 114.maddesinde dava şartlarının düzenlendiği, mahkemenin görevli olmasının dava şartları arasında yer aldığı gerekçesiyle davanın, görev-yargı yolu – dava şartı yokluğu nedeniyle usûlden reddine karar vermiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiştir.Davalı vekili istinaf nedenleri olarak, İflas İdare memurlarının Fon tarafından belirlenmiş olmasının iflas idaresinin yaptığı işlemlere idari işlem niteliği kazandırmayacağını, bankaların iflasında daha etkin ve hızlı hareket edilmesini teminen bazı özel düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu, bu konuda bazı özel düzenlemeler yapıldığını, TMSF ‘ye bir takım yetki ve sorumluluk yüklendiğini, bu kapsamda yapılan işlemlerin iflas prosedürü dışında yapıldığını göstermediğini, işlemlerin TMSF tarafından yapıldığını, müflis bankanın İflas yolu ile tasfiyesinin 5411 sayılı Bankacılık Kanununa göre yürütüldüğünü, İİK235. Maddesinde de açıkça belirtildiği üzere bu davalara bakma görevinin adli yargıya ait olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu gereğince faaliyet izni kaldırılarak yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve Fonun İflas talebi üzerine aynı kanun gereğince iflasına karar verilen müflis bankadan olan alacak talebinin kayıt ve kabulüne karar verilmesi istemine ilişkindir.Taraflar arasında, müflis … Bankası A.Ş ‘nin BDDK kararı ve TMSF’nm talebi üzerine, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu gereğince faaliyet izninin kaldırıldığı, yönetim ve denetimin Fona intikal ettiği. Fonun İflas talebi üzerine, aynı yasanın 142. maddesinde düzenlenen görevli ve yetkili İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 2017/41 Esas sayılı dosyasında, 16.11.2017 tarihinde İflas kararı verildiği, tasfiyenin TMSF tarafından gerçekleştirildiği, tasfiye işlemlerinin İstanbul … İflas Müdürlüğünün…Esas sayılı İflas dosyasında yürütüldüğü, 5411 sayılı yasanın 106. ve bankanın İflas ve tasfiyesine ilişkin yönetmeliğin 20. maddesi gereğince, İflas tasfiyesinin yürütülmesi için İflas İdare memuru adaylarının Fon tarafından belirlenerek İflas Müdürlüğüne bildirildiği. İflas Müdürlüğünün ise adayların isimlerini icra hukuk hakimliğine sunduğu, İstanbul 15.İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/7-6 D.İş sayılı kararı ile gösterilen adaylardan İflas İdare memurlarının seçilmesine karar verildiği, İflas İdare memurlarının masayı münferiden temsile yetkileri olduğu, davacı talebinin reddedildiği, iflas kararının henüz kesinleşmediği konularında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Taraflar arasında ki uyuşmazlık, İş bu uyuşmazlığın çözüm yerinin belirlenmesine ilişkin olup, ilk derece mahkemesi tarafından verilen usulden ret kararının isabetli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.5411 sayılı Bankacılık Kanunun 106. maddesinde, faaliyet izni kaldırılan ve Fona devredilen bankalara İlişkin hükümler düzenlenmiş, maddede, Fonun bu kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 166, 218, 219, 223, 234, 236, 249, 251 ve 254.maddedeki yetki ve görevler hariç olmak üzere, İflâs idaresinin alacaklılar toplantısı ve İflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye edeceği düzenlenmiştir.Diğer yandan, “ Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi ile bu bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında ki Yönetmelik “ 23 Şubat 2007 tarihli ,26443 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin amacı “1”. maddede, faaliyet izni kaldırılarak yönetim ve denetimi 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 106’cı maddesine göre Fona intikal eden banka nezdinde bulunan sigortalı mevduat ve sigortalı katılım Fonunun tespiti ve hak sahiplerine ödenmesi ile bu bankaların İflas ve tasfiyesine ilişkin usul ve esasları düzenlemek olarak ifade edilmiş, “2”. maddede, yönetmeliğin 5411 sayılı 106. maddenin son fıkrasına dayanılarak hazırlandığı belirtilmiştir. Somut olayda, İflas tasfiyesinin Fon tarafından gerçekleştirildiği, tasfiyenin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve yönetmelik hükümlerine göre yerine getirildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.Tüzel kişiliğe haiz Fon tarafından düzenlenen ve bu şekilde idari işlem niteliğinde bulunan sıra cetveli nedeniyle çıkan uyuşmazlık, adli yargının görevi dahilinde değildir.( Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 05.06.2014, 2014/1112 Esas, 2014/4346 Karar vb ). 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2. maddesinde, idari dava türleri olarak, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, tam yargı davaları, her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak belirtilmiştir. Şu halde, idari bir işlemin iptali idari yargıdan istenebileceğinden mahkemece buna ilişkin verilen hükmün usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 111. madde başlığı “ Fonun Kuruluş ve Bağımsızlığı” dır. Maddede, bu kanun ve diğer ilgili mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla, mevduatın ve katılım fonlarının Sigorta edilmesi, Fon bankalarının yönetilmesi, mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi, satışı, tasfiyesi, Fon alacaklarının takip ve tahsili işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılması, Fon varlık ve kaynaklarının İdare edilmesi ve Kanunla verilen diğer görevlerin ifası için kamu tüzel kişiliğine haiz idari ve mali özerkliğe sahip TMSF’nın kurulduğu belirtilmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesinin 07.02.2011 tarih, 2010/69 Esas, 2011/5 Karar sayılı kararında, TMSF ‘nin düzenlediği sıra cetvelinin iptaline idari yargının karar verebileceği sonucuna varıldığı ifade edilmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesinin 2018/106 Esas, 2018/107 Karar ve 26.02.2018 tarihli kararında ise, İdare hukuku kuralları içinde kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade beyanıyla tesis edilen idari işlemlerin, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar sebebiyle açılan davaların çözümünün idari yargının görev alanında bulunduğu, 5411 sayılı Kanunun 111. maddesinden de anlaşılacağı üzere, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun, olayda kanunla kendisine verilen görev uyarınca tek taraflı ve kamu gücünü kullanarak hareket ettiğine yer verilerek, 5411 sayılı Kanunun 111. maddesi göz önünde tutulduğunda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu işlemlerine karşı açılan davaların idari yargı yerinde görülmesi gerektiği vurgulanmıştır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114.maddede dava şartlarına yer verilmiştir. 114/1 -b bendinde “ Yargı yolunun caiz olması” dava şartları arasında sayılmıştır. Yargı çeşitleri arasındaki ilişkiye yargı yolu denir. Bu nedenle, hukuk mahkemeleri ve İdare Mahkemeleri arasındaki ilişki bir yargı yolu ilişkisidir. Görev gibi yargı yoluda dava şartları arasında ve kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece, resen yargılamanın her aşamasında kendiliğinden araştırılması gerekmektedir.Açıklanan nedenlerle, tüzel kişiliğe haiz fon tarafından düzenlenen ve İdari İşlem niteliğinde bulunan sıra cetveli nedeniyle çıkan uyuşmazlıklar idari yargının görev alanı içerisinde kaldığından davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine dair ilk derece mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmadığından istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;1- İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/540 Esas, 2018/1443 Karar ve 28/12/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b/l bendi gereğince REDDİNE,2- Davalı 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 140. maddesi gereğince harçtan muaf olduğundan harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3- Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına.Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/12/2019