Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1466 E. 2020/231 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1466 Esas
KARAR NO: 2020/231
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/02/2019
NUMARASI: 2019/127 Esas, 2019/213 Karar
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 30/01/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacılar vekili, 13/11/2018 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili … İnş ve Kuyumculuk San. Tic. Ltd. Şti.’nin ortakları olan gerçek kişilerin şirket borçlarını ödeyemez hale gelmiş olsa dahi şirketin ve şirket ortağı olan müvekkillerinin mal varlıklarının, karlılık oranı ve cirosunun gözetildiğinde yaratılacak kaynak ve ek kaynaklar ile müvekkillerinin içine düşmüş olduğu ödeme güçlüğünü yenerek faaliyetlerini sürdüreceğini, müvekkilleri gerçek kişilerin şirketin tüm borçlarından aynı zamanda müteselsil kefil olduklarını, müvekkili şirketin içine düşmüş olduğu ödeme güçlüğünü yenmek için emek ve çaba sarf ettiklerini, sektörde senelerce istikrarlı bir şekilde faaliyet gösteren müvekkili şirketin piyasadaki tanınmışlıkları ve kalitelerinin proje çerçevesinde ön görülen kaynak ve kullanım süreci içerisinde yaşadıkları dar boğaz ortamından kurtulmayı hedeflediklerini, nakit döngüsünde sorunlar yaşanması neticesinde müvekkili davacı gerçek kişilerin, kefil durumunda olması nedeniyle bu olumsuz algı neticesinde alacaklılarca cebri icra yollarına başvurularak iflasa sürüklenmesi tehdidinin ön görüldüğünü, müvekkillerinin mal varlıklarının cebri icra yoluyla parça parça satışa konu olması halinde alacaklılarında bu durumdan olumsuz etkilenmesinin kaçınılmaz olduğunu, davacı gerçek kişilerin müvekkili şirketin ortakları olduğunu, ayrıca şahsi mal varlıkları ile şirket borçlarına kefil ve bir takım banka borçlarını teminatlandıran kişi konumunda olduklarını, davacı gerçek kişilerin ortak bulundukları şirketten elde edecekleri kar payından ziyade farklı herhangi bir gelirlerinin bulunmadığını, dolayısıyla şirketin haciz, muhafaza, iflas vs. herhangi bir nedenle faaliyetlerinin sekteye uğraması veya sonlanması halinde, tüm ticari gelirlerinin sıfırlanacağını, ayrıca tüm mal varlıklarının şirket borçlarına teminat teşkil etmesi sebebiyle satılacak olması kaynaklı olarak, ticari hayatlarının sonlanmakla kalmayıp, hayatlarını dahi idame ettiremeyecek duruma geleceklerini, müvekkillerinin vade konkordatosu teklifinde bulunduklarını, konkordato teklifinin, tasdik tarihinden itibaren 36 ay içinde ödeme teklifi olduğunu belirterek, öncelikle, müvekkillerinin faaliyetlerine devam edebilmesi ve mal varlıklarının korunabilmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, üç aylık geçici mühlet kararından sonra müddetin iki ay daha uzatılmasını ve bir yıllık mühlet kararının yine altı ay daha uzatılmasını ve konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Alacaklıların bir kısmı, davaya müdahale talebi ile birlikte yazılı beyanlarını dosyaya ibraz etmiş ve duruşmaya katılarak beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, 19/11/2018 tarihli tensip ara kararı gereğince; borçlular tarafından İİK’nın 286.maddesinde belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunun tespit edildiği ifade edilerek, 19/11/2018 tarihinden itibaren üç ay süre ile geçici mühlet kararı verildiği, ayrıca geçici konkordato komiserinin görevlendirildiği, gerekli ihtiyati tedbir kararlarının oluşturulduğu, duruşmanın geçici mühlet süresinin sona ereceği tarihte gözetilerek 19/02/2019 tarihine bırakıldığı, 19/02/2019 tarihli duruşmada ise borçlular tarafından geçici mühletin iki ay süre ile uzatılmasının talep edildiği hususunun duruşma zaptına geçirildiği, duruşmanın iki nolu ara kararında borçlu gerçek kişiler yönünden geçici mühlet süresinin uzatılmasına ilişkin talebin reddine ve geçici mühlet kararının kaldırılmasına, ayrıca tüm tedbirlerin kaldırılmasına, gerçek kişiler yönünden dosyanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydına, borçlu şirket yönünden ise geçici mühlet süresinin uzatılmasına ilişkin talebin kabulüne karar verildiği, 22/02/2019 tarihinde tefrik edilen dosya üzerinde hazırlanan tensip tutanağı ile birlikte gerçek kişiler yönünden ön projelerde konkordatonun başarısının, borçlu şirketin konkordatosunun başarısına bağlandığı, kendilerine özgü konkordato tedbiri ve hedefi içermediği gerekçesiyle HMK’nın 114/2 ve 115/2.maddeleri uyarınca talebin usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar, yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili gerçek kişiler yönünden geçici mühlet kararının kaldırılarak dava tefrik edilip eksik inceleme ve gerekçe ile davanın usulden reddedildiğini, müvekkillerinin konkordato talep eden şirket borçlarına karşılık müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla bankalara kendi şahsi mal varlıklarında olan üç adet taşınmaz için ipotek verdiklerini, ayrıca müvekkillerinin şahsi mal varlıkları içerisinde yer alan ve herhangi bir ipotek şerhi bulunmayan gayrimenkulu satmayı ve buradan elde edilecek geliri konkordato talebinde bulunan şirketin borçlarının tasfiyesinde kullanma kararı aldıklarını, ayrıca müvekkillerine ait olan elli dokuz adet gayrimenkulleri ve gayrimenkullerin kira getirilerinin bulunduğunu, dava dosyasına sunulan konkordato ön projesinde de yer aldığını, yine şahsi alacakları için icra takiplerinin devam ettiğini, konkordato komiserleri tarafından hazırlanan raporlarda müvekkilleri yönünden hususların hiç incelenmediğini, davacı gerçek kişilerin taleplerinin değerlendirilmediğini, raporların şirketle sınırlı kaldığını, eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini, mahkemece geçici mühlet süresinin davacılar yönünden uzatılmadığını, ilgili evrak ve belgeler tamamlanmadan usulden ret kararı verildiğini, eksikliklerin tamamlanmasının imkanının müvekkillerinin elinden alındığını, belirtilen gerekçe ile verilen kararın hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, istinaf başvurularının kabulü ile söz konusu kararın kaldırılmasını ve davalarının kabulüne karar verilmesini istemişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. 2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, iflasa tabi olan borçlu için, İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, iflasa tabi olmayan davacı gerçek kişilerin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacılar vekilinin vekaletnamesinde konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Davacıların, değişik oranlarda hissedar oldukları, dava dışı şirket ile ilgili birlikte konkordato talebinde bulundukları, davacı gerçek kişilerin dosyalarının ilgili dosyadan tefrik edildiği, şirket dosyasının mahkemenin 2018/1086 Esas sayılı dosyasında derdest olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacıların, ortağı olduğu ve tefrik edilen dosyada yargılaması devam eden şirket için vermiş oldukları kefaletten ve ipotekten kaynaklanan borçlarının, ön projede ne şekilde yer alması gerektiği, davacıların ortağı olduğu şirket ile birlikte açmış oldukları dosyalarla ilgili tefrik kararının isabetli olup olmadığı ile davacı şirket ortakları gerçek kişilerin, konkordato proje başarılarının, ortakları oldukları şirketin konkordatonun başarısına bağlı olmasının tek başına yeterli kabul edilip edilmeyeceği ile gerçek kişiler yönünden inceleme yöntemidir. Öncelikle, tefrik kararının değerlendirilmesi uygun olacaktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 167. maddesinde davaların ayrılması düzenlenmiştir. Maddede, mahkemenin, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden karar verebileceği ifade edilmiştir. Somut olayda ,davacılar vekilinin de kabulünde olduğu üzere, davacı şirket ortakları gerçek kişiler ve şirket arasında mecburi dava arkadaşlığı mevcut değildir. Somut dosyada olduğu gibi, birlikte dava açmış olan ihtiyari dava arkadaşlarının bir kısmı hakkında işin esası ile ilgili hüküm kurulabilmesi, ancak tefrik kararı ile mümkün olabilecektir. Bu nedenle, mahkemece, dosyaların gerçek kişiler yönünden tefrik edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı gerçek kişiler ve şirket vekili tarafından, 13/11/2018 tarihli ihtiyati tedbir istemli dava dilekçesi ile iş bu dava açılmıştır. Mahkemece, 19/11/2018 tarihli tensip ara kararının belirtildiği üzere, davacılar hakkında, 19/11/2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri oluşturulmasına ve ön rapor hazırlanmasına hükmedilmiştir. 19/12/2018 havale tarihli Konkordato geçici komiser heyeti ön raporunda; davacı gerçek kişilerin konkordato talebine ek ön projesinde, borçlarına hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda alacaklarının alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağı nasıl sağlayacağını, özellikle sermaye arttırımı veya kredi temini yahut başka bir yöntem kullanıp kullanmayacağını belirtmek zorunda oldukları, buna göre davacı şirket ortaklarının ön projesinde, şirketin vade konkordatosu teklifinde bulunduğu ve borçlarını konkordato teklifinin tasdikinden itibaren 36 aylık bir sürede ödeyeceğini belirttikleri, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacakları hususuna değinmedikleri, ödemelerin yapılması için davacı şirket ortaklarına ait olan ve 6.000.000,00 TL değerindeki gayrimenkulün 2019 yılında satılarak bu hasılatın şirket hesabına aktarılacağının belirtildiği, şirketin faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerinin yapılabilmesi için gerekli mali kaynağı şirketin gelecek üç yılda gerçekleştireceği satışlar ve bu satışlar neticesinde oluşacak karlılık ve 2018 yılında 500.000,00 TL tutarında nakit sermaye artışı yolu ile sağlayacağını belirttiği, raporun sonuç kısmında davacı gerçek kişiler ile ilgili herhangi bir görüş bildirilmemiştir. 15/02/2019 tarihli Geçici Konkordato Komiserinin ikinci ara raporunda; önceki rapora benzer şekilde açıklamalarda bulunulduktan sonra sonuç kısmında yine şirket ile ilgili değerlendirmelere yer verilerek şirketin talebi gereğince geçici mühlete ek iki aylık sürede daha net görülebileceği belirtilmiştir. Davacı gerçek kişiler ile ilgili gerek dosya üzerinde yapılan fiziki incelemede, gerekse de sistem üzerinden yapılan incelemede başkaca bir rapor ve değerlendirmeye ulaşılamamıştır. Davacı gerçek kişilerin, konkordato talebinde bulunan şirket borçları için kefil oldukları, taşınmazları üzerine yine şirket borçları için ipoteklerin tesis edildiği çekişmesizdir. 28.02.2018 tarihinde kabul edilerek, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK 285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir. Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir. Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir. 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/ a,179/ b ,179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. Konkordato bir borçlunun teklifinin alacaklıların nitelikli çoğunluğu tarafından kabul edilmesi ve mahkemenin tasdiki ile oluşan, borçluya borçlarını daha elverişli koşullarda ödemesini sağlayan hukuki imkandır. Yukarıda ifade edildiği üzere, konkordatoyu tacir olsun olmasın her borçlu talep edebilir (İİK m.285). Alacaklı da talep edebilir. Konkordato teklif eden gerçek veya tüzel kişinin borca batık olma zorunluluğu bulunmamaktadır. Konkordato teklif eden gerçek veya tüzel kişinin, borçlarını, vadesi geldiği halde ödeyemiyorsa, vadesinde ödeyememe tehlikesi varsa, borçlarını ödeyebilmesi veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir. Konkordato talep eden borçlunun mutlaka borca batık olması yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır. Somut olayda olduğu gibi, konkordato teklif eden gerçek kişilerin borçlarının kaynağı ne olursa olsun konkordato teklif edebilir. Gerçek kişinin borcu ister kefaletten, isterse üçüncü şahsın fiilini taahhütten kaynaklansın, isterse 6183 sayılı kanuna göre kefaletten kaynaklansın, konkordato teklif edebilir. Konkordato talep eden gerçek veya tüzel kişinin sadece kefaletten borcu olması da konkordato talep etmesine engel bir durum değildir. Konkordato talep eden borçlunun dilekçesine konkordato ön projesini eklemesi gerekmektedir. Konkordato talebinin esasını konkordato ön projesi oluşturur. Borçlu ön projesini geçici mühlet ve kesin mühlet zarfında değiştirebilir ve böylece alacaklılar toplantısına başlangıçtaki ön projeden farklı bir konkordato projesi sunabilir. İİK’nın 286. maddesinde “ Konkordato talebine eklenecek belgeler “ düzenlenmiştir. İlk fıkrada, borçlunun konkordato talebine aşağıdaki belgeleri ekler, şeklinde emredici bir dil kullanılmıştır. Konkordato talebine eklenecek belgeler :özetle; a)Konkordato ön projesi, b) borçlunun malvarlığının durumunu gösterir belgeler , c) alacaklıları, alacak miktarlarını ve alacaklıların imtiyaz durumunu gösteren liste, d) Konkordato ön projesinde yer alan teklife göre alacaklıların eline geçmesi öngörülen miktar ile borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktarı karşılaştırmalı olarak gösteren tablo , e) ( değişik ,6/12/2018-7155 /13 md.) Kamu gözetimi ,Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yetkilendirilen bağımsız denetim kuruluşu tarafından Türkiye Denetim Standartlarına göre yapılacak denetim kapsamında hazırlanan e konkordato ön projesinde yer alan teklifin gerçekleşeceği hususunda makul güvence veren denetim raporu ve dayanaklarıdır. Ayrıca, 30.01.2019 tarihli ,30671 sayılı Resmî Gazetede “ Konkordato Talebine Eklenecek Belgeler Hakkında Yönetmelik “ yayınlanmıştır.Yönetmelik yayım tarihinde yürürlüğe gireceğinden, uyuşmazlık konusu davada, yasal düzenleme kapsamında değerlendirme yapılması gerekmiştir. Konkordato talep eden adi ( tacir olmayan ) borçlunun da, İİK 286. madde gereğince, malvarlığının durumunu gösterir belgeleri, konkordato talep dilekçesi ve ön projeyle birlikte mahkemeye sunmalıdır. Muhasebe bilimine göre , borçlunun malvarlığı, kasa ve bankadaki parası, alacakları, gayrimenkulleri, taşıtları, makineleri vb varlıkları ile banka borçları, vergi borçları gibi çeşitli borçları arasındaki farktır.Borçlu malvarlığı durumunu tevsik etmelidir, mücerret beyanda bulunması yeterli değildir.Borçlunun kefalet borçlarını ve verdiği rehinleri de bildirmesi gerekir. Ayrıca alacaklıların bir listesini vermeli ve bu alacaklıların kimliği ile alacaklarının miktarını ve vadelerini belirtmelidir. Yasanın emredici düzenlemesi kapsamında , mahkemece ,re’sen ,yasanın öngördüğü belgelerin ibraz edilip edilmediğinin denetlenmesi ve eksik belgelerin varlığı halinde ise, bu eksikliğin tamamlanması için kesin süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir .Eksikliğin giderilmesinde ,6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/2. fıkrası ile 115. maddesi kıyasen uygulanabilir . Somut olayda, davacı şirket ve davacı şirketin tüm paylarına sahip gerçek kişi birlikte dava açmışlardır. Taraflar arasında, zorunlu bir dava arkadaşlığı yoktur. İİK ‘nun konkordato ile ilgili düzenlemelerinde veya başka bir yasal düzenleme kapsamında, şirket ve ortağı veya ortaklarının birlikte dava açmalarını zorunlu veya gerekli kabul eden bir düzenlemeden söz etmek mümkün değildir. Her bir talep sahibinin, konkordato talebinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekeceğinden, her bir başvuru sahibinin de, şirket ortağı olup olmadığına bakılmaksızın, yasa gereğince, konkordato talebine eklenecek belgeleri ibraz etmesi gerekecektir. Bu belgelerin tahdidi olmadığı da, borçlunun konkordato sürecinde mahkeme veya komiser tarafından istenebilecek diğer belge ve kayıtları da ibraz etmek zorundadır, düzenlemesi ile anlaşılmaktadır .Belgelerin ayrı ayrı düzenlenerek ibrazı gerekecektir. Açıklanan nedenlerle, mahkemece, konkordato talep eden şirket yanında şirket ortağı olan gerçek kişilerin şirketin kredilerine müteselsil kefil olmaları nedeni ile konkordato talebinde bulundukları, borçlu gerçek kişiler tarafından sunulan ön projede konkordatonun başarısının borçlu şirketin konkordatosunun başarısına bağlanmakta olduğu, kendilerine özgü konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, bu açıdan da ön projenin uygulanabilir olmasının mümkün gözükmediği gerekçesiyle talebin özel dava şartı yokluğundan dolayı reddedilmiş ise de, öncelikle gerekçeye esas olan dosya içerisinde alınmış konkordato geçici komiser görüşü olmadığı gibi davacıların varsa eksik belgelerinin ibrazı için süre verildiğine ilişkin herhangi bir ara karara da rastlanılmamıştır. Ayrıca iş bu gerekçe İİK 287/1.fıkrasındaki düzenlemeye de aykırı olmuştur. Çünkü, mahkemece ancak 286.maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunun tespiti halinde, geçici mühlet kararı verilir düzenlemesi kapsamında, mahkemece, davacı gerçek kişilere geçici üç aylık mühlet kararı verilmiş olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ret gerekçesinin bu anlamda da yerinde olmadığı ve hüküm kısmı ile uyumlu bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Diğer yandan, 2004 sayılı İİK’nın 287.maddesinin 3.fıkrasında ifade edildiği üzere; konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacıyla geçici konkordato komiserinin görevlendirileceği, aynı yasanın 290.maddesinde ise konkordato komiserinin görevleri arasında, konkordato projesinin tamamlanmasına katkıda bulunmak gibi hususların göz ardı edilmesi, konkordato komiserlerinden, davacı gerçek kişiler yönünden rapor alınmamış olması da yerinde değildir. Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı ve gerekçeleri belirtildiği üzere, davacı gerçek kişilerin diğer davacı şirket ile birlikte dava açmalarında mecburi dava arkadaşlığı bulunmamakla birlikte, davacıların varsa eksik belgelerini ibraz etmeleri için süre verilmesi gerekliliğinin üzerinde durulmaksızın hüküm kısmı ile uygun düşmeyecek şekilde davanın usulden reddi yerinde görülmemiştir. Şu halde, öncelikle gerekçe ile hüküm arasındaki çelişkinin giderilmesi, bunun için ise varsa davacı gerçek kişilerin eksik belgelerini dosyaya ibraz etmeleri için usulüne uygun şekilde ihtarname tebliğine, belgeler dosyaya ibraz edilmiş ise konkordato geçici komiserlerinden davacı gerçek kişiler ile ilgili ön projenin değerlendirilmesine dair raporun alınması ve uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken dosya üzerinde ve tensip tutanağı ile birlikte, taraflara duruşma günü tebliğ edilmeksizin eksik inceleme sonucunda verilen karar yerinde görülmediğinden davacıların istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin KABULÜNE, 2- Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/127 Esas, 2019/213 Karar ve 21/02/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince her bir davacıdan ayrı ayrı alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yoluna başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan, davacıların peşin olarak yatırmış olduğu 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın her bir davacıdan ayrı ayrı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5- Talebin niteliği gereğince davacıların yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, 6- İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından ve davanın niteliği gereğince vekalet ücreti hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 353/1a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/01/2020