Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1397 E. 2020/262 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1397 Esas
KARAR NO: 2020/262
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/1145 Esas
KARAR NO: 2019/310
KARAR TARİHİ: 13/03/2019
DAVA: İFLAS (İflasın Açılması)
KARAR TARİHİ: 30/01/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasından başlatılan icra takibinin kesinleştiğini, davalı şirketin mal beyanında bulunmadığı, davalının İstanbul Pendik … Mahallesi, … parselde (…, …, …, …, …, …, …, … bloklarda giriş kat bağımsız bölüm olarak) tapulu taşınmazlarının bulunduğunu, başkaca malvarlığı bulunmadığı belirlenerek taşınmazların haczedildiğini, taşınmazlar üzerinde … Bank A.Ş. lehine toplam 3.106.000,00 TL, … Bankası lehine 2.500.000,00 TL ipotek konulduğu, ayrıca … Tic. Ltd. Şti, … Bankası, …, … Bankası, … Bankası, … Bankası, … Bankası, … Ltd. Şti., … Ltd. Şti., … Faktoring, … lehine toplam 7.705.352,81 TL haciz bulunduğunu, ayrıca İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasındaki borçlar nedeni ile hacizli ve ipotekli taşınmazların satışına gidildiğini, açıklanan tabloya göre başkaca bir nakit kaynağı veya mal varlığı da bulunmayan davalı şirketin pasiflerinin aktiflerinden fazla olduğu, bu nedenle borca batık bulunduğu ve icra takibine konu tam muaccel borçları yönünden ödemlerini fiilen tatil ettiği, böylelikle davalı şirketin kayıtlı bilançolarına göre aktiflerini, şirket alacaklarının alacaklarını karşılamaya yetmediği, dolaysıyla şirketin borca batık bulunduğu, bu durum İİK ‘nın 177/2. Maddesine göre doğrudan doğruya iflas nedeni oluştuğundan davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevabında; davacı tarafından ikame edilen davanın kötü niyetli olduğunu, müvekkilin belirtilen meblağlarda bakiye borcu bulunmadığını, müvekkilin borcun yapılandırılmasına ilişkin 07/06/2017 tarihli e-posta gönderildiğini, müvekkil şirket yetkilisi …’nın eşi … ile ilgili bir takım iddiaları ortaya attığını, …ya ait olan taşınmazın huzurdaki dava ile herhangi ilişkisi bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davalı şirketin aktif toplamının kısa ve uzun vadeli borçlarını karşılamadığı, kaydi değerlere göre davalı şirketin öz varlığının 31/12/2017 tarihi itibariyle (-) 6.081.928,46 TL olduğu, rayiç değerlere göre ise (-) 6.045.796,51 TL olduğu diğer bir ifadeyle kaydi ve rayiç değerlere göre borca batık durumda olduğu, davalı şirket ticari defter kayıtlarına göre davalı şirketin 26/09/2016 tarihinde davacı şirkete 475.783,36 TL borçlu durumda bulunduğu, borca karşılık 210.112 USD tutarlı 3 adet bono düzenlenerek verildiği ve bono bedellerinin de davacı şirkete ödenmediği, bu itibarla davalı şirketin borca batık durumda bulunduğu ve ödemelerini tatil etmiş bulunduğundan iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; müvekkil şirketin ticari faaliyetlerine devam ettiğini, müvekkil şirketin davacıya, dava dilekçesinde yer alan meblağlarda borcu bulunmamasına rağmen yerel mahkeme tarafından hatalı olarak davanın kabulü ile müvekkil şirket’in iflasına karar verildiğini, müvekkil şirket yetkilisi borcun varlığını inkâr etmediği gibi borcu kapatmaya yönelik makul bir teklifte bulunduğunu, işbu teklif dahi davacı tarafından kabul edilmeksizin peşinen reddediğini, bu sebeple davacı şirket tarafından, müvekkil şirket’in borçlarını tatil etmeye yönelik eylemlerde bulunduğuna ilişkin iddialarının doğruluk payı bulunmadığını, müvekkil şirketin ticari hayatını devam ettirmeye ve borçlarını ödemeye yönelik hareketlerde bulunakla birlikte 20.06.2014 tarihli yönetim kurulu toplantısında varılan mutabakat çerçevesinde şirket sermayesini 5.000.000,00-tl’den 8.000.000,00-tl’ye çıkarttığını, bilirkişi raporuna yönelik itirazda, şirket pasifinde borç olarak gözüken çeklere ilişkin olarak 2.700.000,00-TL tutarında ödeme yapıldığını ve bu meblağın pasif kaynaklar başlığından düşülmesi gerektiği ifade edilmesine rağmen bu yönde herhangi bir inceleme yapılmamış olması hatalı olduğunu, müvekkil şirket nezdinde devlet destekli olarak 2016 yılında varlık barışı düzenlemesinden kaynaklı bilanço düzeltmesi gerçekleştiğinden birtakım ticari niteliği olmayan zararlar meydana geldiğini, bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükellefi müvekkil şirket kayıtlarında yer aldığı halde işletmede bulunmayan kasa mevcutları sıfırlanarak kasa düzenlemesi yoluna gidildiğini, müvekkil şirketin devletin çıkarmış olduğu varlık barışı düzenlenmesi kapsamında 9.702.480,50.-TL tutarında zarara uğradığını, dosya kapsamında bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda olağandışı gider ve zararlar kalemi olarak gösterilen işbu bedelin her halükarda pasif değer olarak kabul edilmemesi gerektiğini, sonuç olarak mahkemece verilen iflas kararı hatalı olduğundan mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, İİK 177. maddesi 2. bendi gereğince davalı şirketin ödemelerini tatil etmesi nedenine dayalı doğrudan doğruya iflas davasıdır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK ‘nun 177.maddesinde , “ Doğrudan Doğruya İflas Halleri “ üst başlığı altında, “Evvelce takibe hacet kalmaksızın İflas”, “Alacaklının talebi” düzenlenmiştir. 117/1.fıkrada, aşağıdaki hallerde alacaklının evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebileceği ifade edilmiştir. Yasada belirtilen “4” bent ise sırasıyla ,”1- Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa; 2-Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa; 3-308 inci maddede ki hal varsa; 4-İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse,..” şeklinde sayılmıştır. Davacı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasıyla 12/04/2017 tarihinde 3 adet bonoya istinaden toplam 263.303,12 USD tutarında davalı borçlu aleyhine kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığı, ödeme emri davalı borçluya 14/04/2017 tarihinde tebliğ edildiği ve icra takibi kesinleştiği görülmüştür. Mahkemece, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerine bilirkişi incelmesi yaptırılmış olup, alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında özetle; davalı şirketin, 26/09/2016 tarihinde davacı şirkete 475.783,36 TL borçlu durumda bulunduğu, 26/09/2016 ve 07/10/2016 tarihinde takibe dayanak yapılan toplam 261.138,00 USD tutarlı 3 adet bonoyu davacı adına düzenlemiş olduğu, 3 adet bononun TL karşılığı olarak davacıya 782.755,09 TL borç kaydedildiği, bu işlemler neticesinde davalı şirketin davacıdan 306.971,73 TL alacaklı duruma geldiği, davalının, davacıya borcundan fazla bono düzenlediği, bu sebeple davalı şirketin davacı şirkete 26/09/2016 tarihinde 475.783,36 TL borcuna göre o tarihteki dolar kuruna göre borcun karşılığı 160.895,25 USD olarak hesaplandığı, 31/12/2017 tarihi itibariyle rayiç değerlere göre davalı şirketin öz kaynakları (-) 6.045.796,51 TL olduğu diğer bir ifadeyle rayiç değerlere göre şirketin borca batık durumda bulunduğu, 31/12/2017 tarihi itibariyle 2.000.000,00 TL ödenmemiş sermayesi bulunduğu, şirket pasiflerinde bulunan kısa vadeli yabancı kaynaklar içinde mevcut olduğu beyan edilen 2.700.000,00 TL tutarlı çekin ödenmesine ilişkin herhangi bir somut belge sunulmadığı ve şirket kayıtlarında da çekin ödendiğine ilişkin bir kayıt mevcut ise borca batıklık tutarını değiştirmeyeceği, davalı şirketin kasa düzeltmesi ile ilgili itirazının yerinde olmadığı tespiti yapılmıştır. Somut olayda, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarına göre 26/09/2016 tarihinde davacı şirkete 475.783,36 TL borçlu durumda bulunduğu, takibe dayanak yapılan 3 adet bononun TL karşılığı olarak 782.755,09 TL borç kaydedildiği görülmüştür. Takibe dayanak yapılan 3 adet bononun davalının ticaret defterlerine borç olarak kaydedildiği, ancak borcun ödendiğine dair herhangi bir belge ibraz edilmediği, takip ve dava tarihi itibariyle iflas talebinde bulunan davacının, davalıdan alacaklı olduğu görülmüştür. Hükme esas alınan bilirkişinin kök ve ek raporlarında ayrıntılı bir şekilde belirtildiği üzere davalı şirketin 31/12/2017 tarihi itibariyle özkaynaklarının (-) 6.045.796,51 TL olduğu, yani borca batık durumda olduğu anlaşılmıştır. Kaldı ki İİK 177/2 maddesi gereğince açılan iflas davasında borca batıklık durumunun araştırılmasına da gerek olmadığı, yalnızca davalı şirketin ödemelerini tatil edip etmediği hususların değerlendirilmesi gerekmektedir. Dosya kapsamına göre davacının tüm taşınmazları üzerinde çok sayıda ipotek bulunduğu, bu ipoteklerden dolayı icra takipleri başlatılarak hacizler konulduğu, davalının, borç ödemelerini gerçekleştiremediği, ödemelerini tatil ettiği anlaşılmaktadır.Açıklanan nedenlerle verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davalı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 165,70 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 66,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 3-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nın 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.30/01/2020