Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1303 E. 2020/310 K. 06.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1303 Esas
KARAR NO: 2020/310
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/01/2019
NUMARASI: 2019/65 Esas, 2019/118 Karar
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 06/02/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacılar … Ltd.Şti, … A.Ş, … Ltd.Şti ve … vekili, 05.11.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili gerçek kişinin, davacı şirketlerin ortağı ve borçlarına kefil olan / malvarlığı üzerinde şirket borçlarının teminatını teşkil etmek üzere ipotek tesis ettiren kişi olduğunu, davacı şirketlerin ise … bünyesinde grup şirketler olarak ve aynı adreste faaliyette bulunduklarını, aile şirketi olduğunu, davacı şirketlerin tamamının birbirinin borçlarının kefili durumunda olduklarını, davacı borçlu gerçek kişinin, davacı şirketler ile ticaret, faaliyet ve finansman kaynak yönetimi konusunda ilişki içerisinde bulunmakta olduğunu, şirketlerin ortağı olduğunu, uzun yıllar üst düzey yöneticilik faaliyetleri akabinde davacı şirketlerin kuruluşunu sağladığını ve o günden bugüne kadar şirketleri aktif olarak temsil ettiğini, davacının, şirket ortaklık kar payından ziyade farklı herhangi bir ticari geliri bulunmadığını, şirket faaliyetinin herhangi bir şekilde sekteye uğraması ve/ veya sonlanması halinde, tüm ticari gelirlerinin sıfırlanacağını, ayrıca malvarlığının şirket borçlarına teminat teşkil etmesi sebebiyle satılacak olması kaynaklı ticari hayatının sona ereceğini, vade konkordatosu teklifinde bulunduğunu, teklifin, borçların 60 ay vadede ve %100 olarak ödemek olduğunu iddia ederek, 3 aylık geçici mühlet kararı verilmesini, gerekli görülmesi halinde İş bu müddetin 2 ay daha uzatılmasını, 1 yıllık kesin mühlet kararı verilmesini, gerekli görülmesi halinde 6 ay uzatılmasını ve konkordatonun tasdikine karar verilmesini istemiştir. Alacaklıların bir kısmı, davaya müdahale talebi ile birlikte yazılı beyanlarını dosyaya ibraz etmiş ve duruşmaya katılarak beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, 07.11.2018 tarihli ek tensip tutanağı ile borçluların tamamı yönünden 05.11.2018 tarihinden itibaren 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmesine, geçici konkordato komiserlerinin görevlendirilmesine karar verilmiş, duruşma tarihi geçici mühlet süresinin sona erdiği tarihte göz önüne alınarak 30.01.2019 tarihine bırakılmış, 30.01.2019 tarihli duruşmada, konkordato talep eden … yönünden davanın tefrikine, ayrı esasa kaydedilerek konkordato talebi hakkında karar verilmesine şeklinde ara karar oluşturulmuş, aynı tarihli yani 30.01.2019 tarihli istinaf konusu kararla ise, davacının yetkilisi ve ortakları olduğu, şirketlerin konkordato tasdiki davasını, şirketler ile birlikte aynı dava dilekçesinde ve davacıların sunmuş oldukları konkordato projesine göre, şirketlerin konkordato sonucunda başarıya ulaşması halinde kendi projelerinde başarıya ulaşacağının açıklandığı, borçlu şirketlerden bağımsız bir konkordato projesinin bulunmadığı, projenin kendine özgü hiçbir konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, tamamen borçlu şirketlerin ön projesi üzerine temellendirildiği, gerçek kişiye sadece icra takiplerinden korunmak amacıyla konkordato mühleti verilmesinin konkordatonun amacıyla bağdaşır nitelikte olmadığı, davacının İİK 286. maddedeki aranan şartları karşılayan belgeleri dosyaya sunamadıkları, sunulan ön projede de konkordatonun başarısının borçlu şirketin başarısına bağlandığı, kendisine özgü konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, ön projenin uygulanabilir olmasının mümkün gözükmediği, sadece alacaklıların İcra tehdidinden kurtulmak amacı ile konkordato talep etmelerinin müessesinin amacına uygun düşmediği gerekçesiyle, davacı borçlu … ‘in konkordato talebinin reddine, borçlu hakkında verilen tedbirlerin kaldırılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, tefrik kararının hukuka aykırı olduğunu, davacı gerçek kişinin sadece ortaklık sıfatının bulunmadığını, aynı zamanda kefaletten ve ipotekten kaynaklanan sebeplerle şahsi malvarlığı ile de tüm şirketlerin borçlarını teminatlandıran kişi olduğunu, konkordato talebi ile yapılandırılmak istenen borçlar ile şirketlerin borçlarının ortak olduğunu, davacının mali durumunun şirketlerin gelir ve kar durumu ile orantılı olduğunu, kar payı alamayan müvekkilinin taşınmazlarını satmaksızın borçlarını vadesinde ödeme durumunun olmadığını, kar payının net işletme sermayesinde değerlendirilmesi koşuluyla şirkete bırakıldığını, davacının nakit sıkıntısı yaşadığını, davacı şirketlerin borçlarına kefaletten kaynaklanan ve şahsi borçlarını vadelerinde ödeyemez duruma geldiğini, davacının konkordato ön projesinin ortağı olduğu şirketlerin konkordato ön projesinin başarısına bağlı olmasının ve bu nedenle davacının konkordato ön projesinin uygulanabilir olmadığı kararının yerinde olmadığını, davacının borcunu ödeyebilmesinin şirketlerin ticari başarısına bağlı olduğunu, davacı projesinin tek başına şirketin projesinin başarılı olmasına bağlanmadığını, gerçek kişi adına kayıtlı taşınmazların haciz ve satış baskısından uzak şekilde rayiç değerleri üzerinde satılarak satış bedellerini borç ödemelerine tahdis edeceğini, şirket projeleri haricinde kendi katkı ve planlarını proje olarak sunduğunu, gerçek kişiler adına konkordato talebinin reddi halinde, şirketlerin malvarlığına kötüniyetli alacaklılarca doğrudan müdahalenin yolunun açıldığını iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve dosyanın 2018/1052 Esas sayılı dosyası ile yeniden birleştirilmesine, aksi halde geçici mühlet kararının 2 ay uzatılmasına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. 2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, iflasa tabi olan borçlu için, İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, iflasa tabi olmayan davacı gerçek kişinin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacı vekilinin vekaletnamesinde konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Davacının, hissedar olduğu, dava dışı şirketler ile ilgili birlikte konkordato talebinde bulunduğu, davacı gerçek kişinin dosyasının ilgili dosyadan tefrik edildiği, şirket dosyasının mahkemenin 2018/ 1052 Esas sayılı dosyasında derdest olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacının, ortağı olduğu ve tefrik edilen dosyada yargılaması devam eden şirketler için vermiş olduğu kefaletten ve ipotekten kaynaklanan borçlarının, ön projede ne şekilde yer alması gerektiği, davacının ortağı olduğu şirketler ile birlikte açmış olduğu dosyalarla ilgili tefrik kararının isabetli olup olmadığı ile davacı şirketlerin ortakları gerçek kişinin, konkordato proje başarılarının, ortakları oldukları şirketin konkordatonun başarısına bağlı olmasının tek başına yeterli kabul edilip edilmeyeceğidir. Öncelikle, tefrik kararının değerlendirilmesi uygun olacaktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 167. maddesinde davaların ayrılması düzenlenmiştir. Maddede, mahkemenin, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden karar verebileceği ifade edilmiştir. Somut olayda, davacılar vekilinin de kabulünde olduğu üzere, davacı şirket ortakları gerçek kişiler ve şirket arasında mecburi dava arkadaşlığı mevcut değildir. Somut dosyada olduğu gibi, birlikte dava açmış olan ihtiyari dava arkadaşlarının bir kısmı hakkında işin esası ile ilgili hüküm kurulabilmesi, ancak tefrik kararı ile mümkün olabilecektir. Bu nedenle, mahkemece, dosyaların gerçek kişi yönünden tefrik edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı gerçek kişi ve şirketlerin vekili tarafından, 05.11.2018 tarihli İhtiyati tedbir istemli dava dilekçesi ile iş bu dava açılmıştır. Mahkemece, 07.11.2018 tarihli ek tensip ara kararında belirtildiği üzere, davacılar hakkında, 05.11.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri oluşturulmasına ve ön rapor hazırlanmasına hükmedilmiştir. 12.12.2018 tarihli konkordato geçici komiser heyeti ön raporunda, davacı gerçek kişinin üç şirketinde imza yetkilisi ve müdürü olduğu, davacı şirketin konkordato ön projesinde vade konkordatosu teklifi olduğu, davacı şirketler yönetiminin ve idari kadronun, işçiler ile birlikte üretim ve satış faaliyetlerine devam ettikleri, şirket borçlarını ödeme ile alakalı olarak düzenlendiği belirtilmiştir. 24.01.2018 tarihli konkordato geçici komiser heyet raporunda, borçlu şirketlerin çalışma kabiliyetini kaybetmediği, faaliyetlerine devam ettiği, borçlu şahsın, şirketlerin ortak ve yetkilisi olduğu, faaliyetlere doğrudan katıldığı, şirketlerin borçlarını ödeme ile alakalı olarak hazırlamış olduğu tespitlere yer verildiği, şahıs ve şirketlerin ön projeye uygun davrandıkları belirtilmiştir. 24.01.2019 tarihli konkordato geçici komiser heyet raporunda ise, benzer açıklamalarda bulunulmuştur. Dosya içerisinde ki belgelerden, davacı gerçek kişiye ait konkordato ön projesine rastlanmamış, sistem üzerinden ilk derece mahkeme kararı incelenmiş ön projeye yine rastlanmamış ve ön projelerin gönderilmesi talebi sonucunda, verilen cevaptan davacı gerçek kişiye ait müstakil bir ön projenin dosyada olmadığı kanaatine varılmıştır. Mahkeme gerekçesinde, davacı gerçek kişinin, şirketlerden bağımsız projesinin olmadığı, tamamen borçlu şirketlerin ön projesi üzerine temellendirildiği belirtilmiş olmasına rağmen, tefrik kararı öncesinde, 07.11.2018 tarihli ek tensip tutanağının “5”. maddesinde, davacı gerçek kişininde dahil olduğu davacıların tamamına, İİK 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olduğu gerekçesiyle üç ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş olması isabetli olmamıştır. Çünkü 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 287. maddesinde, 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğu tespit edildiğinde derhal geçici mühlet kararı verileceği belirtilmiştir. Talep tarihinde yürürlükte bulunan 286/1-a bendinde ise, konkordato talebine eklenecek belgeler arasında ön projeye yer verilmiştir. Söz konusu yasal düzenlemede, tüzel kişi veya gerçek kişilerin konkordato başvurusu yönünden herhangi bir ayrıma gidilmemiştir. 30 0cak 2019 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren, “ Konkordato Talebine Eklenecek Belgeler Hakkında Yönetmelik “ kapsamında da, borçlunun iflasa tabi olmayan kişilerden olması halinde de konkordato ön projesi, talebe eklenecek belgeler arasında gösterilmiştir. Yani gerçek kişilerin ön proje sunmayacağına dair yasal bir düzenleme mevcut değildir. Bu halde, mahkemece, davacı gerçek kişinin, ortağı ve yetkilisi olduğu şirketlerle birlikte konkordato talep etmesi halinde, yine yasa gereğince ön projesini dosyaya ibraz etmesi gerektiği dikkate alınarak, buna dair 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/2. maddesi de dikkate alınarak, kesin süre verildikten sonra bu eksikliğin tamamlanıp tamamlanmadığı gözetilerek uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, kabul şekline göre eksiklik tamamlanmadan verilen karar isabetli görülmemiştir. 28.02.2018 tarihinde kabul edilerek, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato ile Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. fıkrada ,mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlenmiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle İİK 285 vd maddelerde yer alan konkordatoya ilişkin düzenleme kapsamında; Konkordato müessesinden yararlanmak isteyen davacı borçluya, İİK 286. maddede konkordato talebine eklenmesi gereken belgeler arasında yer verilen ön projeyi dosyaya ibrazı için, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/2. maddesi gereğince kesin süre verilmesi, kesin süreye dair ihtarnamede, ilgili eksik belgenin ibraz edilmemesi halinde, konkordato talebinin HMK 115/2. fıkrası uyarınca usülden reddedileceğinin açıkça belirtilmesi, belirtilen sürede eksikliğin tamamlanması durumunda, üç aylık geçici mühletin verilmesi aksi halde davanın usulden reddi gerekir iken söz konusu işlemlerin yerine getirilmemiş olması doğru olmamakla birlikte, eksik işlemlerin geçmişe dönük olarak sonuçlarının hukuken ve fiilen ortadan kaldırılamayacağı ve konkordato ile ilgili verilecek sürelerin kanunda düzenlenip mahkemece değiştirilmesi mümkün olmayacağından davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/65 Esas, 2019/118 Karar ve 30.01.2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1b-1.bendi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin talebin niteliği gereğince kendi üzerinde bırakılmasına, 4- Talebin niteliği ve istinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/2. Fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/02/2020