Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1281 E. 2020/261 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1281 Esas
KARAR NO: 2020/261
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1102
KARAR NO: 2019/110
KARAR TARİHİ: 11/02/2019
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)
KARAR TARİHİ: 30/01/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin ödeme güçlüğüne düştüğünden bahisle, İİK 285 ve TTK 286 maddeleri hükümleri gereği müvekkili hakkında alacaklarıyla konkordato akdetmesini sağlamak amacı ile konkordato mühleti verilmesini ve konkordatonun tasdikini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacı şirketin aktiflerinin rayiç değerlerinin esas alınması sureti ile düzenlenen 31/12/2018 tarihli bilanço ve mizana göre özvarlığı (-) 7.740.708,55 TL olup borca batık durumda olduğu, Eskişehir İli, Tepebaşı ilçesinde kendisine ait arsası üzerinde 1 adet projesi mevcut olup bunun dışında devam eden başka projesi bulunmadığı, davacı şirketin konkordato talebi esas olarak bu projeye dayandırıldığı, geçici komiser heyeti raporunda özel okul ve ticaret alanı projesine uygun olarak hafriyat çalışması yapıldığı, yola göre 11 mt kotuna kadar kazısının yapıldığı, 5 metre derinliğinde yağmur suyu ile dolu olduğu, suyun boşaltılmasının 3 hafta süreceği, inşaatta işlerin tamamen durmuş olduğu, bekçinin dahi bulunmadığı tespitleri yapıldığı, toplam proje maliyeti 53.613.020 TL olarak belirlendiği, projenin yeni bir finansman ihtiyacının bulunduğundan, projenin tamamlanabilmesi için finansman kaynağı gösterilemediğini, davacı şirketin satılabilir menkul ve gayrimenkulleri de yeterli finansman kaynağı sağlamak için yeterli olmadığını, bu nedenle kazısı yapılarak bırakılmış, akabinde herhangi bir çalışma yapılmamış, davacının paraya çevrilebilir menkul ve gayrimenkul malın tamamının satılması halinde dahi maliyeti karşılanamayacak tamamen durmuş bir projenin, başkaca finansman kaynağı gösterilmediği halde tamamlanarak satımı halinde elde edilecek kar ile konkordatonun başarıya ulaşmasını beklemenin gerçekçi olmadığını, İİK’nun 288/1 maddesinde geçici mühletin kesin mühletin sonuçlarını doğuracağı, 292.maddede ise konkordatonun başarıya ulaşmayacağının anlaşılması halinde konkordato talebinin reddi ile iflasa karar verileceği düzenlenmiş olduğundan geçici mühlet kaldırılarak konkordata talebinin reddine, davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; mahkeme borca batıklık durumunu esas alarak inşaat işlerinin doğası gereği kış aylarında inşaat durması durumumu gerekçelendirerek davanın reddi ile şirketin iflasına karar verdiğini, ancak yüksek yatırım değeri ile kârlılığı yüksek olan Eskişehir Projesinin finansman sıkıntısı ve kış dönemi nedeniyle durmuş olsa da projenin devam edilebilirliği için bir çok inşaat işinin yapıldığı bilirkişi raporuna göre 66.388.080,00-TL projeden kâr elde edilmesi öngörüldüğü, şirketin 2.401.305,00-TL atıl durumda zaruri olmayan demirbaşlarının olduğu, şirketin satılabilir gayrimenkullerinin mevcut olduğu, şirketin sermaye arttırım yolu ile 5.000.000,00-TL finansman elde edebileceği, şirketin kamuya olan borçlarının bir kısmını yerine getirdiği gibi bir çok olumlu hususlar mahkemece göz ardı edildiğini, müvekkil şirket ön projesinde dayandığı işlerin tamamlanması halinde muhtemel gelirinin mevcut kriz piyasa şartlarında dahi 154.450.000,00-TL olacağı hesaplandığını, rayiç değerleme yapan bilirkişinin, davacı firmaya ait bazı gayrimenkullerle ilgili rayiç değerlemesinin yeterli olmadığını, eksik yapıldığını, örneğin Eskişehirdeki gayrimenkul için rayiç değerlendirme raporunda 11.000.000,00 TL belirlendiği, ancak bu arsa alım bedeli 20.000.000,00-TL olduğunu, sadece bu arsanın gerçek değerinin bilançoya yansıması ile borca batıklık ortadan kalkacağını, bu durumu yerel mahkeme göz önüne almadığını ve bu şekilde karar gerekçesinde hataya düştüğünü, 31.01.2019 tarihinde komiser heyeti raporlarına paralel olarak proje finansmanı için neler yapılacağı konusunda mahkemeye gerekli bilgilendirme yapıldığını, talep dilekçesi devamında geçiçi mühlet içerisinde iki adet lüks atıl durumda aracın satımı ile buradan gelecek meblağın 1.350.000,00-TL, ipoteksiz gayrımenkullerin satışından gelecek meblağ 2.000.000,00-TL ileri safhalarda banka ve finans kuruluşları lehine verilen taşkın ipoteklerden gelecek yaklaşık 3.000.000,00-TL, şirket sermaye arttırımından gelecek 5.000.000,00-TL ile toplam 11.350.000,00-TL nakit sağlanacağı, bir çok inşaat kalemine ilişkin alımların yapılmış olması ile kasaya girecek meblağlar ile inşaatların yüzde seksen oranında tamamlanacağı ve bu oranla projenin yatırımcılara pazarlanması ile projenin hedeflenen aşamaya geleceği ispat edilmesine ve somut nakit kaynakları mahkemeye bildirmelerine karşın İİK’nın 287 maddesinde belirtilen iki ay ek geçiçi mühletin uzatılması talebinin kabul görmediği gibi şirket hakkında iflas kararı verilmesi hukuki aykırı olduğundan mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, İİK.nun 285 ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir.
Davacı şirket, dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na kayıtlı olduğu, ticari merkezinin Silivri/İstanbul adresinde bulunduğu, davanın İİK.nun 285/3 ve 154/1.maddesinde öngörülen yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacı vekilinin vekaletnamesinde eldeki davayı açmak üzere özel yetkisine istinaden konkordato geçici mühleti verilmesi talebi üzerine davacı şirket hakkında 13/11/2018 tarihinde 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilmiş ve 3 kişilik bir komiser heyeti oluşturulmuş, 11/02/2019 tarihli celsede konkordato talebinin reddine davacı şirketin iflasına karar verilmiştir. Davacı şirketin aktifinde bulunan taşınır ve taşınmaz malların rayiç değerlerinin tespiti noktasında Gayrimenkul Değerleme Uzmanı ve Makine Mühendisi Bilirkişisinden raporlar alınmıştır. Mahkemece atanan geçici konkordato komiser heyetinden alınan 04/02/2019 tarihli raporda, 31/12/2018 tarihli rayiç değer bilançosuna göre davacı şirketin özkaynaklarının (-) 7.470.708,55 TL olarak hesaplandığı ve şirketin rayiç değerler itibariyle borca batık durumda olduğu, davacı şirketin ön projesinde yer alan Eskişehir projesinin finansman sıkıntısı ve kış dönemi nedeniyle fiilen durmuş olsa da projenin devamı için görüşmelerin devam ettiği, projenin tamamlanması halinde bilirkişi raporuna göre yatırım brüt karınının 66.388.080,00 TL olarak öngörüldüğü, ancak toplam proje maliyeti 53.613.020,00 TL olarak belirlenmiş olmakla projenin yeni bir finansman ihtiyacı bulunduğu, davacı şirketin elindeki kayda değer mevcut taşıt ve demirbaşların bilirkişi tarafından değerinin 2.401.305,00 TL olarak tespit edildiği, davacı şirketin varlıkları arasında mevcut satılabilir gayrimenkullerin bulunduğu, tespit edilen değerinin 37.747.650,00 TL olduğu, davacı şirketin 31/01/2019 tarihli sermaye artırım kararı ile 5.000.000,00 TL nakit sermaye artış taahhüdünde bulunduğu, şirketin 01/01/2018-15/12/2018 dönemi gelir tablosu incelendiğinde satışların maliyet kaleminde 01/01/2018-30/09/2018 dönemine kıyasla oransal olarak tasarruf edilmesine rağmen faaliyet giderlerinde aynı tasarrufun sağlanamadığı değerlendirmesi yapılmıştır. İsv.İİK ‘da konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “ borçlunun iyileşmesi “ kavramına yer verildiği, buna göre, geçici mühletin, açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı ifade edilmiştir. Ancak burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. ( Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 187 ) İİK 287. Maddesinde de borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İİK’nın 286/1-a maddesinde ” borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Bu şekilde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalı ki projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığı değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Mali kaynağın nasıl edileceği kapsamında, Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 184-185 de ifade edildiği gibi “ortakların yeni sermaye getirmeleri, kişisel malvarlıklarını paraya çevirerek şirkete getirmeleri, sermaye artırımı yaparak yeni ortak almaları, işletmenin bir bankadan kredi bulması ilk akla gelenlerdir.” Bu nedenle ön proje, maddenin 1. fıkranın a bendinde sözü edilen bütün unsurları içermelidir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olayı değerlendirmek gerekecektir. Davacı tarafından sunulan ön projede davacı şirketin 30/10/2018 tarihi itibariyle toplam borcunun 222.166.766,56 TL, konkordato teklif edilen tüm borçların ise 194.370.973,93 TL olduğu belirtilerek şirketin 2 adet inşaat projesinden elde edeceği muhtemel gelirin 154.450.000,00 TL ile birlikte 5.000.000,00 TL sermaye artışı ile birlikte şirket borçlarının ilk 3 ayı ödemesiz 15 ay içerisinde ödeneceği taahhüt edilmiştir. Dosya kapsamına göre davacı şirketin 31/12/2018 tarihi itibariyle rayiç değerlere göre kısa vadeli borçları: 186.415.964,23 TL, uzun vadeli borçları: 7.153.032,72 TL olmakla toplam borç tutarı 193.568.996,95 TL olduğu ve özvarlık tutarının ise (-) 7.470.708,55 TL olarak hesaplandığı, davacı şirketin borca batık durumda olduğu görülmüştür. Davacının Eskişehir’de kendisine ait arsası üzerinde bir adet projesi mevcut olup bunun dışında devam eden başka projesi ve faaliyeti bulunmamaktadır. Davacı, dayandığı projede ödeme kaynağını, bu projeden elde edilecek gelire ve 5.000.000,00 TL’lik sermaye artışına bağlamıştır. Geçici komiser heyeti raporunda belirtildiği üzere, Eskişehir de yapılması planlanan projenin özel okul ve ticari alanı projesine uygun olarak hafriyat çalışmasının yapıldığı, yola göre 11 mt. kotuna kadar kazısının yapıldığı, 5 mt. derinliğinde yağmur suyu ile dolu olduğu, suyun boşaltılmasının 3 hafta süreceği kış ayının olması nedeniyle inşaatta işlerin tamamen durmuş olduğu ve bekçinin dahi bulunmadığı tespiti yapıldığı, inşaat yapım maliyeti 42.613.000,00 TL olup satışı halinde 66.388.080,00 TL brüt kar öngörüldüğü, ancak projenin tamamlanması için yeni bir finansman ihtiyacının bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı, konkordato projesinde, inşaat faaliyetinden elde edeceği muhtemel gelirle ve akabinde 5.000.000,00 TL’lik sermaye artış kararı ile tüm borçlarını 15 ay içerisinde ödemeyi hedeflemiş ise de projenin tamamlanması için finansman kaynağını göstermemiştir. Davacı şirketin satılabilir menkul ve gayrimenkulleri kısa süre içerisinde satılması durumunda bile finansman kaynağı sağlamak için yeterli değildir. Kaldı ki davacı şirketin bu proje dışında başkaca faaliyeti bulunmadığı, projede hedeflenen 15 aylık sürede yeterli finansman karşılanarak projenin tamamlanması ve satılması halinde toplam brüt karın 66.388.080,00 TL olarak tespit edildiği, bu miktarın dahi şirketin kısa vadeli borçlarını karşılamaya yetmediği görülmüştür. Bu bakımdan davacı şirketin yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projenin somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimali mümkün görülmemektedir. İİK’nın 292 maddesinde kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflasın açılması ve aynı kanunun 287/5 maddesinde aynı hükümlerin geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanabileceği hususları düzenlenmiştir. Mahkemece, İİK’nın 292. Maddesi uyarınca konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılması nedeniyle davacı şirketin iflasına karar verilmiştir. İİK.nun Geçici Mühlet başlıklı 287/5.maddesi “291 inci ve 292 nci maddeler, geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanır.” hükmünü içermektedir. Yine aynı yasanın Kesin Mühlet İçinde Konkordato Talebinin Reddi ile İflâsın Açılması başlıklı 292.maddesi gereğince: “İflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir: a)Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa b)-Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa c)-Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa d)-Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse İflâsa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu sebeplerden ilki borçlunun mal varlığının koruması için iflasına açılmasının gerekli olmasıdır. Özellikle borçlunun işletmesinin devamı, önemli ve hissedilir ölçüde, aktiflerin azalmasına ve pasiflerin artmasına yol açmaktaysa ve bu durum konkordato süreci içinde geri dönüşü olmayana bir aktif pasif dengesizliğine yol açacağı öngörülüyorsa; iflasın derhal açılması ile borçlunun mal varlığının tasfiye sağlanmak suretiyle daha iyi bir tatmin elde edileceği tahmin ediliyorsa, işletmenin devamı mümkün gözükmüyor yahut çok düşük bir ihtimal ise, malvarlığının korunması için kesin mühlet kaldırılarak iflasın açılması zorunludur. ( Selçuk Öztek/ Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 315 – 316 ). İkinci olarak kesin mühletin verildikten sonra konkordatonun başarıya ulaşmayacağının anlaşılması halinde konkordato talebinin reddi ile borçlunun iflasına resen karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durumda borçlu şirketin iflasına karar verilebilmesi için mahkemenin konkordatoyu tasdik etmeyeceğinin aşikar olması, yani tasdik şartlarının mevcut olmadığının önceden anlaşılması gerekmektedir. Örneğin, komiser raporunda borçlunun mali ve finansal verilerinin iyileşmeyi imkansız hale getirdiği anlaşılıyorsa, borçlunun iflasına karar verilebilecektir. Dosyaya sunulan raporlarda anlaşıldığı üzere davacı şirketin 31/12/2018 tarihi itibariyle rayiç değerler üzerinden öz kaynaklarının (-) 7.470.708,55 TL borca batık olduğu, her ne kadar davacı vekili istinaf dilekçesinde davacı firmaya ait bazı gayrimenkullerle ilgili rayiç değerlemesinin yetersiz olduğunu, taşınmazların gerçek değerinin bilançoya yansıması ile borca batıklık ortadan kalkacağını iddia etmiş ise de İİK 292. Maddesi gereğince iflas kararı verilmesinde borca batıklık şartı aranmadığından yukarıda izah edilen durumların gerçekleşmesi halinde iflas kararı verilebilecektir. Bu itibarla borçlu şirketin faaliyetinin finansman sıkıntısı nedeniyle devam etmediği gibi faaliyetin devamı için gerekli finansmanı sağlayamadığı, mevcut durum itibariyle birikmiş borcun ileride kapanması mümkün gözükmediği ve işletmenin devamı mümkün görülmediği, bu haliyle daha fazla aktif – pasif dengesizliğine yol açacağı anlaşılmıştır. Bu durumda İİK 292/1-a,b bendleri gereğince borçlunun mal varlığının korunması gerektiği ve bu haliyle konkordatonun başarıya ulaşmayacağı sübut bulduğundan borçlu şirket hakkında iflas kararı verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenle, yasal düzenlemeler ve özellikle konkordato kurumun niteliğide göz önünde bulundurarak mahkemece konkordato talebinin reddine davacı şirketin iflasına ilişkin verilen karar usul ve yasaya uygun kabul edildiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 165,70 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 66,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nın 293/3 ve 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.30/01/2020