Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1273 E. 2022/1014 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1273 Esas
KARAR NO: 2022/1014
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 29/03/2018
NUMARASI: 2017/366 Esas, 2018/360 Karar
DAVA: SİGORTA (Mal Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 22/09/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 1989 yılında Esenler’de kurmuş olduğu … Ticaret/… Çiçekçi isimli iş yerinde inşaat malzemeleri alım satım işi ile ticaret hayatına devam ettiğini, müvekkilinin bu işi dışında inşaata uygun birçok ilçede arsa alıp bunları sattığını, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri suretiyle inşaat yaptığını ve sahip olduğu daireleri sattığını, müvekkilinin dava konusu taşınmazın satışa sunulduğunu gayrimenkul yatırım ve tekstil işi ile uğraşan …’den öğrendiğini, bilahare bu taşınmazın maliki olan şirketin yetkilisi ile satış hususunda görüşmeler yapıldığını ve bu görüşmeler sonucunda da taşınmazın bedel tespitine ilişkin olarak 17/06/2016 tarihinde özel olarak ekspertiz incelemesi yapıldığını ve raporda, dava konusu olan İstanbul ili, Bağcılar ilçesi … Parselde bulunan taşınmazın bedelinin 6.455,000,00 TL ve yine aylık kira getirisinin 35.000,00 TL olarak tespit edildiğini, müvekkilinin raporu aldıktan sonra taşınmazın 2.150,000,00 TL karşılığı satın alınması konusunda anlaşma sağlandığını, müvekkilinin sözkonusu anlaşma akabinde taşınmaz bedelinin tamamını karşılayacak nakit parası bulunmadığından konut kredisi için … Bankasına kredi için başvuruda bulunduğunu, banka tarafından sözkonusu taşınmaz için 13.000.000.00 TL ipotek karşılığı 2.150.000.000 TL kredi kullanıldığını ve bu kredi bedelinin banka tarafından taşınmaz maliki olan … A.Ş hesabına aktarıldığını, bu satıştan sonra müvekkili ile davalı sigorta şirketi arasında … poliçe nosu ile 24/06/2016 başlama tarihli, 24/06/2017 bitiş tarihli olmak üzere fiziki türü ticari, faaliyet türü plaza-han binası olmak üzere sigorta poliçesinin imzalandığını, davalının bu poliçe ile binanın uğrayacağı zararlar içerisinde “3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunda belirtilen Terör Eylemleri ve bu eylemlerden doğan sabotaj ile bunları önlemek ve etkilerini azaltmak amacı ile yetkili organlar tarafından müdahaleler sonucu sigortalı şeylerde meydana gelen zararlar teminata ilave edilmiştir” güvencesinin de müvekkiline verildiğini, 15/07/2016 tarihinden sonra meydana gelen terör örgütünün sebep olduğu nedenlerden dolayı ülkede OHAL ilan edildiğini ve terörle mücadele kapsamında çıkartılan KHK uyarınca müvekkilinden önceki maliklerin terör örgütü ile iltisaklı olduğuna karar verilerek poliçe teminatında bulunan taşınmaza el konulduğunu, müvekkilinin KHK gereğince el konulan bu taşınmaz için Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/526 Esas sayılı dosyasında Hazine aleyhine açtığı tapu iptal ve tescil davasının derdest olduğunu, davalı ile yapılan sigorta poliçesinde açık olarak taşınmazı Terörle Mücadele Kanununda belirtilen Terör Eylemleri ile bunları önlemek ve etkilerini azaltmak amacı ile yetkili organlarca yapılan müdahaleler sonucu sigortalı şeyde meydana gelen zararlarında sözleşme ile güvence altına alındığını, sigortalı taşınmazın terör eylemleri sonucunda müvekkilinin herhangi bir kusuru olmadan devlet tarafından mülkiyetine el konulması nedeni ile uğramış olduğu zararın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşulu ile şimdilik 10.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının talebi ile ilgili müvekkiline herhangi bir müracaatta bulunmadığını, 6102 sayılı TTK’nun 1446 ve 1427 maddeleri gereğince davası ve iddiasını tevsik eden hiçbir belgeyi kendilerine göndermediğini, dava dilekçesi ekinde de sunmadığını, bu nedenle delillerinin kendilerine tebliğ edilmesini talep ettiklerini, davacının aktif husumet ehliyetinin olmadığını, davaya konu poliçeden doğan hakların sahibinin sigortalı … Bankası olduğunu, poliçede davacının talebini karşılayacak herhangi bir teminatın olmadığını, davacının poliçedeki terör teminatını yanlış anladığını, poliçedeki terör klozunda açıkça “Yangın Sigortası Genel Şartları hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda belirtilen terör eylemleri ve bu eylemlerden doğan sabotaj ile bunları önlemek ve etkilerini azaltmak amacıyla yetkili organlar tarafından yapılan müdahaleler sonucu sigortalı şeylerde meydana gelen zararlar teminata ilave edilmiştir.” İfadeleri ile terör teminatından nelerin anlaşılması gerektiğinin açıkça ifade edildiğini, davacının talebine konu olayın bu teminat ile hiçbir ilgisi olmadığını, müsadere edilme veya el konulma riskine karşı sigorta sözleşmesi yapılamadığını, aksi halde davacının talebini karşılayan bir teminat verilmiş olmasının teröre finansman sağlamakla eş değer olacağını, bu sebeple böyle bir sigorta tesis edilmesinin mümkün olmadığını, davacının bütün iddialarını ayrıntılı olarak hukuken geçerli ispat vasıtaları ile ispat etmek zorunda olduğunu, hasarı, hasar miktarını, hasar şekli ve poliçe şartları itibarı ile poliçe teminatına girdiğini, müvekkilinin sorumluğunu ve aktif husumet ehliyetini ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; davaya konu taşınmazın yangın sigorta poliçesi ile davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanmış ve yangın sigortası genel şartları hükümleri saklı kalmak kaydıyla 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda belirtilen terör eylemleri ve bu eylemlerden doğan sabotaj ile bunları önlemek ve etkilerini azaltmak amacıyla yetkili organlar tarafından yapılan müdahaleler sonucu sigortalı şeylerde meydana gelen zararlar sigorta poliçesi teminatı kapsamına alındığı düzenlenmiş ise de davaya konu taşınmazın önceki malikinin FETÖ Terör Örgütü ile irtabatlı olması ve davacıya yapılan satışın muvazalı olması nedeniyle davacı adına olan tapu kaydının iptal edilerek Maliye Hazinesi adına tescil edilmesinin yani terör örgütüne ait bir mal varlığına devlet tarafından el konulmasının bir terör eylemi niteliğinde olmayıp aksine terör örgütü ile mücadele niteliğinde devletin egemenlik hakkı ve meşru müdafaa hakkı kapsamında yapılan bir işlem olduğu, bu işlemin sigorta poliçesi teminatı kapsamında zarar ödemesini gerektirir bir risk olmadığı belirtilerek davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Yerel Mahkemenin 29/03/2018 tarihli ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığı belirledikten sonra tahkikat duruşmasına geçtiğini ve tahkikat duruşmasında ise hiçbir usule uygun olarak delil toplanmasına yönelik itirazları dikkate almaksızın ve duruşmanın bittiğini bildirip son sözleri sorulmaksızın davanın esası hakkında karar vererek adil yargılama hakkının zedelendiğini, bu hususun açımça bozma nedeni olduğunu, müvekkilinin terör örgütü üyeliği ile bir ilişkisi olmayıp müteahhitlik işi ile uğraşan, inşaata uygun birçok ilçede emlak alıp satan ve yine kat karşılığı sözleşmeler imzalayan bir gerçek kişi olduğunu, söz konusu taşınmazı da tapu kaydına güvenerek yine banka ipoteği ile aldığını, keza bankanın ipotek koyduğu bu gayrimenkul için de kendi sigorta şirketine taşınmazı sigorta ettirdiğini, terör olaylarından sonra müvekkilinin satın aldığı taşınmazın eski maliklerinin FETÖ terör örgütü ile iltisaklı olduğu gerekçesi ile KHK uyarınca tapu kaydının iptal edildiğini ve taşınmazın da Maliye adına tapuda kayıt ve tescil edildiğini, müvekkilinin taşınmazı dava ihbar olunan … Bankasının sağlamış olduğu ipotek karşılığı kredi ile satın aldığını, bu nedenle müvekkilinin halen el konulan bu taşınmaz için ihbar olunan bankaya ipotek/kredi borcunu ödediğini, müvekkilinin ipotek ile almış olduğu taşınmazın ileride uğrayabileceği risklere karşılık bankanın zorunlu görmesi nedeni ile taşınmazı sigorta ettirdiğini, söz konusu sigorta poliçesinin içerisinde de teminat altına alınan kloz olarak Terörle Mücadele Kanununda belirtilen zararların da teminat altına alındığını, müvekkilin sözkonusu olayda bir dahli ve kusuru olmadığını, Ticaret Kanununda belirtilen zararın Yerel Mahkemenin ceza yargıcı gibi devletin egemenlik hakkı ve meşru müdafası kapsamında bir zarar olarak nitelendirmesinin Medeni Hukuka aykırı olduğunu, aksi halde bütün eylemlerde Medeni Hukukun tabi olduğu hükümler ve bu kapsamda tarafların serbest iradesi ile imzaladıkları sözleşmelerin tek kalemde devlet tarafından ortadan kaldırıldığı algısı yaratılmış olacağını ve bunun da hukukun tüm prensiplerine aykırı olduğunu, huzurdaki davanın Devlete karşı açılan bir dava olmayıp sigorta şirketine karşı sigorta poliçesi kapsamında açılan tazminat davası olduğunu ve Yerel Mahkemece tartışılması gereken hususun FETÖ terör örgütü eylemlerinden kaynaklı müvekkilinin zarara uğrayıp uğramadığı ve oluşan zararın poliçe kapsamına girip girmediği olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, yangın sigorta poliçesi kapsamında terör klozu uyarınca uğranılan zararın davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, … Mah. … Sok. … Merkez Bağcılar/İstanbul adresinde bulunan binanın 24/06/2016-2017 döneminde davalı sigorta şirketi nezdinde … Yangın Sigorta Poliçesi (Enflasyon Korunmalı) ile sigortalandığı, … Bankası A.Ş.’nin dain mürtehin olduğu, poliçenin “Grev, Lokavt, Kargaşalık, Halk Hareketleri, Kötü Niyetli Hareketler ve Terör Teminatı” başlıklı maddesinde “… Yangın Sigortası Genel Şartları hükümleri saklı kalmak kaydıyla 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda belirtilen terör eylemleri ve bu eylemlerden doğan sabotaj ile bunları önlemek ve etkilerini azaltmak amacıyla yetkili organlar tarafından yapılan müdahaleler sonucu sigortalı şeylerde meydana gelen zararlar teminata ilave edilmiştir…” hükmünü ihtiva ettiği, dain mürtehin olan bankanın bu hakları saklı kalmak kaydıyla açılan davaya muvafakat ettiği, davacı vekilince dava dilekçesinde bahsedilen Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/526 Esas sayılı dosyasında açılan davanın 15/08/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5. maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır.Davacı vekilinin usule ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde;28/02/2018 tarihli 7101 sayılı Yasanın 61. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/2. fıkrası “Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır” şeklinde değiştirilmiş olup söz konusu değişiklik aynı Yasanın 66/b maddesi uyarınca 15 Mart 2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir.Eldeki dava 30/03/2017 tarihinde açılmış olup açılış tarihi itibarı ile yazılı yargılama usulüne tabi ise de 28/02/2018 tarihli 7101 sayılı Yasanın 61. maddesi ile 6102 sayılı TTK’nın 4/2. fıkrasında yapılan değişiklik ile değişikliğin yürürlüğe girdiği 15/03/2018 tarihinden itibaren basit usule tabi hale gelmiştir. Mahkemece ön inceleme duruşmasının yapıldığı 29/03/2018 tarihli duruşmada aynı zamanda karar da verilmiş olup basit yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiğinden taraflara tahkikatın bittiği bildirilerek son savunmalarının sorulmasına gerek yoktur. Zira HMK’nın “basit yargılama usulü” başlıklı 6. Kısmının “hüküm” başlıklı 321. maddesinde yer alan “tahkikatın tamamlanmasından sonra mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.” şeklindeki düzenleme gereği Mahkeme kararında usule aykırı bir yön bulunmadığından davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Ayrıca Mahkemenin gerekçeli kararında davanın yazılı yargılama usulüne tabi olduğunu belirtmesi 28/02/2018 tarihli 7101 sayılı Yasanın 61. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/2. Fıkrasında yapılan değişiklik dikkate alındığında sonuca etkili değildir.Davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde;Somut uyuşmazlıkta, … Mah. … Sok. … Merkez Bağcılar/İstanbul adresinde bulunan sigortalı binanın davacı adına olan tapu kaydının OHAL kapsamında Maliye Hazinesine devredilmesi sebebiyle zarara uğradığından bahisle davacı işbu davayı açmış ise de sigorta poliçesinin “Grev, Lokavt, Kargaşalık, Halk Hareketleri, Kötü Niyetli Hareketler ve Terör Teminatı” başlıklı maddesinde “…Yangın Sigortası Genel Şartları hükümleri saklı kalmak kaydıyla 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda belirtilen terör eylemleri ve bu eylemlerden doğan sabotaj ile bunları önlemek ve etkilerini azaltmak amacıyla yetkili organlar tarafından yapılan müdahaleler sonucu sigortalı şeylerde meydana gelen zararlar teminata ilave edilmiştir…” şeklinde düzenlenen teminata ilişkin hükmün dava konusu olay bakımından uygulanmasına ilişkin şartların gerçekleşmediği, çünkü OHAL döneminde çıkarılan KHK’lar kapsamında sigortalı binanın önceki malikinin FETÖ terör örgütü ile iltisaklı olması ve davacıya yapılan devrin muvazaalı olması sebebiyle Hazine adına tescil edildiğinin anlaşılmasına göre ilgili maddede ifade edildiği şekliyle terör eylemleri sebebiyle sigortalı binada bir zarar meydana geldiğinden bahsedilemeyeceği, dolayısıyla dava konusu edilen zarar iddiasının bu kapsamda değerlendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla Mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/366 Esas, 2018/360 Karar ve 29/03/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1.bendi gereğince REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf harcından davacı tarafından peşin olarak karşılanan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde; 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 361/1.fıkrası gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.22/09/2022