Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1213 E. 2022/1035 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1213 Esas
KARAR NO: 2022/1035
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/10/2018
NUMARASI: 2017/524 Esas, 2018/1054 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 22/09/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket nezdinde Akişyeri Paket Poliçesi ile sigortalı bulunan adreste, davalının sorumluluğunda bulunan toprak seviyesi altındaki temiz su borusunun patlaması sonucu toprak altına yayılan suyun duvar ve tavandan sigortalı işyerine yayılarak gelinlikler, demirbaş ve ekorasyona zarar verdiğini, ekspertiz incelemesi sonucu sigortalıya 20.02,2017 tarihinde 55.463,00-TL ödeme yaptıkları, sigorta poliçesi umumi şartları ve Türk Ticaret Kanunu’nun açık hükümlerine göre müvekkili şirketin hasar bedelini ödedikten sonra sigortalısının haklarına halef olduğunu, davalıdan bedelin ödenmesinin istenildiğini ancak reddedildiğinden bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 55.463,00 TL’nin ödeme tarihi olan 20.02.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zarara sebebiyet verdiği iddia edilen arızanın gecikmeye mahal vermeksizin giderildiği, su baskınının ilgili işyerinin -2 bodrum kat olmasına rağmen gereken asgari önlemleri (drenaj sistemi, izolasyon vb.) almamasından kaynaklandığı, zararın meydana gelmesinde idarenin bir dahli olmadığını, talep edilen hasar bedelinin fahiş olduğunu ve ödeme tarihinden itibaren faiz istenilmesinin hukuka aykırı olduğundan bahisle davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk derece mahkemesince, davacının … Sigorta Poliçesi ile 24/05/2016 ila 24/05/2017 tarihleri arasında sigortaladığı “… Mahallesi, … Caddesi, …, No:…, Fatih/İstanbul” adresinde bulunan işyerinde 02/12/2016 tarihinde meydana gelen su baskını nedeniyle hasar meydana geldiği, hasarın alınan teknik bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere davalıya ait temiz su borusunun patlaması nedeniyle işyerine giren sular nedeniyle oluştuğu, davalının sorumluluğu altında bulunan boru hattında meydana gelen patlama nedeniyle söz konusu hasardan Türk Borçlar Kanunu’nun 69. maddesi uyarınca sorumlu olduğu, bilirkişi raporunda belirlenen tespite göre dava dışı sigortalının da hasarın meydana gelmesinde etkili olacak şekilde bina yalıtımını gerekli şekilde yapmadığı ve olay nedeniyle kusurlu olduğu, davacının, dava dışı sigortalısına poliçe kapsamında olan yeraltı suyu baskını nedeniyle oluşan hasar için 55.463,00 TL ödeme yaptığı, bilirkişi raporunda ödenen bedelin hasar ile uyumlu olduğunun tespit edildiği, davacının sigortalısına ödeme yaparak Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesi uyarınca haklarına halef olduğu ve ödediği bedelden davalının %50 kusuru oranında belirlenen 27.731,50 TL’yi talep etmekte haklı olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile 27.731,50 TL tazminatın davacının sigortalısına ödeme yaptığı tarih olan 20/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Karar yasal süresi içerisinde taraf vekilleri tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalı aleyhine yerel mahkemede, toprak altından geçen temiz su borusunun patlaması neticesi, müvekkili şirkete sigortalı bulunan işyerinde meydana gelen hasarın tazmini amacıyla dava açılmış olup, yerel mahkemece, bilirkişi raporundaki kusur oranlarına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, bilirkişi raporuna tarafımızdan itiraz edilmiş ise de yerel mahkemece bu itirazlarının göz önüne alınmadığını, bilirkişi raporunda, her halükarda davalı …’nin içme suyu şebekesindeki bakım-onarım ve yenileme hizmetlerini periyodik olarak yapması gerektiğini, bu nedenle kusurlu olduğunu, müvekkili şirket sigortalısının ise, sigortalı işyerinin zemin kotu altında kalan yapı kısmının bohçalama su yalıtımının yeterli kalitede fen ve sanat kurallarına uyulmadan yapılmasının olası olduğu ve bu olumsuzlukların su baskınına neden olabileceği bu nedenle davalı ve müvekkili şirkete sigortalı bulunan işyerinin %50 şer oranında kusurlu olduğu tespitini yaptığını, söz konusu tespite katılmak olanağı bulunmadığını, söz konusu binanın belediye tarafından verilen ruhsat gereği yapıldığını, bu nedenle gerekli inşai önlemler alındığını, kaldı ki, yeterli (bilirkişinin deyimiyle bohçalama su yalıtımının yapılmış olması -ki ruhsata uygun yapılan bir binada bu hususun zaten mevcut olması gerekir-) yalıtımın olması halinde bile kot altındaki ana temiz su borusunun patlaması ve su akıntısının saatlerce sürmesi karşısında hiç bir önlemin yeterli olmayacağının çok açık olduğunu, bu nedenle bilirkişinin müvekkiline sigortalı bulunan iş yerine çok fazla olarak %50 oranında kusur atfetmesi mümkün olmadığından bahisle yerel mahkemenin kararının kaldırılarak davanın kabulüne veya dosyanın yerel mahkemeye iadesine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporunda müvekkili idareye haksız ve hukuka aykırı olarak %50 kusur izafe edildiğini, itirazlarının değerlendirilmediğini, hasar gören binanın ciddi bir bohçalama yalıtım uygulamasının bulunmadığını, çevre drenajının olmadığı, çevresel suların tahliyesinin özellikle basınçlı sulara karşı yapının yalıtımının yetersiz kaldığı hususlarının net bir şekilde tespit edildiğini, sigortalı işyerinin gerekli önlemleri almadığını, su basman seviyesi altındaki birimlere yüzeysel dolum suların tahliyesi için drenaj kanalları yapılması ve dışarıdan gelmesi muhtemel su sızıntılarının önlenmesi için izolasyon yapılması gerekli olduğunu, davacının sigortalısının gereken önlemleri almadığını ve hasarın meydana gelmesine kendisi sebebiyet verdiğinden hasarın oluşmasıyla müvekkili idare arasındaki illiyet bağını kestiğinden bahisle yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, TTK 1472.maddesi gereğince, sigorta poliçesi kapsamında davacı … şirketinin sigortalısına yaptığı hasar ödemesinin halefiyet ilkesi gereğince zararın meydana gelmesinde kusurlu olduğu iddia edilen davalıdan tahsili amacı ile tazminat istemine ilişkindir. Davacı ile dava dışı … Sanayi Ve Ticaret arasında 24.05.2016/2017 tarihlerini kapsayan … Paket Sigorta Poliçesi düzenlendiği, riziko adresinde 02.12.2016 tarihinde temiz su baskını gerçekleştiği, davacı … şirketinin sigortalısına 55.463,00 TL hasar ödemesi yaptığı, davacı şirketin sigortalısına ödediği 55.463,00 TL hasar tazminatının rücuen davalıdan tahsilini talep ettiği ancak ödenmemesi üzerine eldeki davayı açtığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, hasarın oluşmasında davalının kusurunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmıştır. Mahkemece uyuşmazlık konusunda bilirkişi raporu alınmıştır. 06.06.2018 tarihli inşaat mühendisi bilirkişi raporunda; gece sabaha doğru patladığı anlaşılan toprak altında bulunan … şebekesi içme suyu borusundan basınçlı akan suyun toprak zeminde yayılarak göllenme yaptığı ve bulduğu yoldan mağazanın arka kısmındaki giriş kat hizasından içeri girdiği, zeminde yayıldığı, gerek tavandan ve gerekse merdiven boşluğundan alt kata da sirayet ederek VİP katları diye nitelendirilen bölümlere ait ahşap oymalı ve aynalı sabit dekorasyon ile gelinlik koyma ahşap dolaplarını tesiri altına alarak hasara uğrattığını, hasara uğrayan bölümlerin keşif günü yenilenmiş olduğu, sabah saatlerinde … çalışanlarının patlağa müdahale ettiği ancak akşama kadar su akışını engelleyemediği, bodrum katında göllenen suyun rögar kapağı açılarak tahliyesin sağlandığı ve hasarın artmasının önüne geçildiği, davaya konu sigorta şirketinin sigortalısına ait işyerindeki hasarlanmanın oluşmasında sorumluluğun …’nin bakım sorumluluğunda olan şehir şebekesi temiz su borusundaki patlaktan kaynaklandığı ve …’nin sorumluluğunda tereddüt bulunmadığı, sigortalı işyerinde birinci ve ikinci bodrum katları bulunduğu, mağazanın ön ve arka cephesi arasında kot farkı bulunmakta olup yapının 2007 yılında inşa edildiği, yapının ciddi bir bohçalama yalıtım uygulamasının bulunmadığı, çevre drenajınında bulunmadığı, çevresel suların tahliyesinin özellikle basınçlı sulara karşı yapının yalıtımının yetersiz kaldığı, toplam hasar onarım ve yenileme bedelinin piyasa fiyatları ile 55.463,00 TL olup hakkaniyete uygun ve kadri marufunda olduğu, oluşan hasarın …’nin içme suyu şebekelerindeki bakım, onarım ve yenileme hizmetlerini periyodik olarak yapması gerektiği ve aksamaların yaşanmasının muhtemel olduğu, keza sigortalı işyerinin tabii zemin kotu altında kalan yapı kısmının bohçalama su yalıtımının yeterli kalitede fen ve sanat kurallarına uyulmadan yapılmasının olası olduğunu, bu olumsuzlukların mecurdaki su baskınının yaşanması ve yapıda hasar oluşması ile ilişkilendirilmesi gerekeceği değerlendirildiğinde tarafların kusur oranlarının %50 şer olacağının değerlendirildiği, davalı …’nin ödemesi gereken hasar tazminatının 27.731,50 TL olacağının bildirildiği görülmüştür. 01.02.2017 tarihli Hasar Ekspertiz Raporunda; 02.12.2016 saat 04:30 sularında binanın arka sokağa bakan kısmında …’ye ait toprak seviyesi altındaki temiz su borusunun patlaması ile toprak altında yayılan çok miktardaki suyun duvarlar ve tavandan işyeri içine sirayet ederek zeminde yayılıp 18 adet gelinlik ile demirbaş-dekorasyonu tesiri altına alarak önemli ölçüde hasara uğratması suretiyle meydana gelmiş olduğu, hasar bedelinin 55.463,00 TL olarak hesaplandığı belirtilmiştir. Somut davada; davacı şirket nezdinde 24.05.2016/2017 dönemi için sigortalı bulunan işyerine, 02.12.2016 tarihinde davalının sorumluluğunda bulunan toprak altında bulunan temiz su boru hattının patlaması sonucu basınçlı gelen suyun sigortalıya ait giriş ve bodrum kata dolan sular nedeni ile hasar meydana geldiği, davacının sigortalısına 55.463,00 TL hasar ödemesi yaptığı, sokaktan geçen temiz su borusunun patlaması sonucu uzun süre basınçlı suyun akması sebebiyle sigortalı işyerinde hasarlanmanın tamamen önüne geçilebilecek bir tedbir olmadığı ancak sigortalı işyerinin tabii zemin kotu altında kalan yapı kısmının bohçalama su yalıtımının yeterli kalitede fen ve sanat kurallarına uyulmadan yapılmasının da zararın artmasında etken olduğu, bilirkişi tarafından bu olumsuzlukların mecurdaki su baskınının yaşanması ve yapıda hasar oluşması ile ilişkilendirilmesine yönelik değerlendirmesinde tarafları %50 şer oranında kusurlu bulduğu, tarafların kusur oranının oluşa ve olaya uygun olduğu, bu kapsamda fotoğraflarla ispat olunan ve kadri maruf bulunan zarar miktarından davalının sorumluluğu bulunan 27.731,50 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne yönelik mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla tarafların istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince tarafların istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcının peşin yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacı taraftan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcının peşin yatırılan 473,60 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 392,90 TL harcın karar kesinleştiğinde istem halinde davalıya İADESİNE, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.22/09/2022