Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1211 E. 2020/154 K. 16.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1211 Esas
KARAR NO: 2020/154
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1284 Esas
KARAR NO: 2019/256
KARAR TARİHİ: 01/03/2019
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)
KARAR TARİHİ: 16/01/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin ödeme güçlüğüne düştüğünden bahisle, İİK 285 ve TTK 286 maddeleri hükümleri gereği müvekkili hakkında alacaklarıyla konkordato akdetmesini sağlamak amacı ile konkordato geçici mühleti verilmesini ve konkordatonunu tasdikini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacı şirket tarafından 2018 yılı son 3 aylık dönemde 5.651.647,90 TL net satış öngörüldüğü halde 2.076.463,08 TL net satış gerçekleştirildiği, net satışlarda 3.575.184,82 TL’lik olumsuz sapma meydana geldiği, davacı şirket tarafından sunulan ilk projede şirketin aktifinde kayıtlı gayrimenkullerin 11.250.000,00 TL bedelle satılacağı ve bu satış gelirlerinin borçlara ödeneceğinin öngörüldüğü, konkordato komiserlerince yapılan bilirkişi incelemeleri sonucunda gayrimenkullerin rayiç satış bedelinin 10.550.000,00 TL olarak tespit edildiği, davacı tarafça ön revize projede gayrimenkul satış değerinin 10.550.000,00 TL olarak revize edildiği, bu gayrimenkuller üzerinde bankalardan kullanılan kredilerden kaynaklı olarak ipotekler mevcut olduğu, ipotekli gayrimenkullerin satışların varsayıma dayalı bulunduğu, varsayımla projenin gerçekleşmesinin hukuken mümkün görülmediği, davacı şirket tarafından geçici mühlet içerisinde revize projede öngörüldüğü şekilde herhangi bir borç yapılandırma çalışmasının olmadığı; bu şekliyle revize projesinde belirtilen hususların gerçekleşmesine ihtimale dayalı olduğu belirlendiğinden davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; şirketin, müspet özvarlığının (+) 15.408.274.99 TL olduğunu, yani borca batık olmadığını, konkordato komiserliğince mahkemeye sunulan raporlarda; şirketin ticari faaliyetin devam ettiği, şirketin borçları ödeme noktasında gayret gösterdiği, atıl durumdaki taşınmazların satışına sayın mahkemece izin verilmesi durumunda borçlu şirketin likiditesinin oldukça güçlü hale geleceği ve neticeden ön projede ön görülen hedeflerin ciddi ve inandırıcılık arz edebileceği belirtildiğini, satışlarda meydana gelen sapmaları ve taşınmazların ön projedeki değerleri ile daha sonraki değerleri arasındaki küçük sayılacak farkı gerekçe göstererek ayrıca bunun üzerine atıl durumdaki taşınmaz satışlarını varsayım olarak nitelendirerek davanın reddedilmesi hatalı olduğunu, mahkemenin şirketin karlılığın artmasını, kararında yer vermeyip şirketin satışlarının düştüğü gerekçesiyle davanın reddine karar vermesi hukuka aykırı olduğunu, satışı istenen taşınmazlar, işletmenin devamı ile ilgili olmayıp atıl durumda olduğunu, ipotekli olmaları satışlarına engel olmadığını, taşınmazlar rayiç bedelleri üzerinde satılarak, ipotek bedeli bankaya ödendikten sonra kalan miktar komiserler denetiminde şirket resmi hesabına aktarılacağını, böylelikle bankalara olan borç ödenerek şirketin borçlarında azalma olacağından bu durum tüm alacaklıların lehine olduğunu, bu nedenle mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, İİK.nun 285 ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir. Davacı şirket, dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na kayıtlı olduğu, ticari merkezinin Tuzla/İstanbul adresinde bulunduğu, davanın İİK.nun 285/3 ve 154/1.maddesinde öngörülen yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacı vekilinin vekaletnamesinde eldeki davayı açmak üzere özel yetkisine istinaden konkordato geçici mühleti verilmesi talebi üzerine davacı şirket hakkında 02/11/2018 tarihinde 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilmiş ve 3 kişilik bir komiser heyeti oluşturulmuş, 01/02/2019 tarihli celsede geçici mühlet kararı bir ay süreyle uzatılmış 01/03/2019 tarihli celsede konkordato talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı şirketin aktifinde bulunan taşınır ve taşınmaz mallar ile stokların rayiç değerlerinin tespiti noktasında inşaat mühendisi ve makine mühendisi bilirkişisinden müşterek rapor alınmıştır. Mahkemece atanan geçici konkordato komiser heyetinden alınan 31/01/2019 tarihli raporda rayiç değer tespit raporları da dikkate alınmak suretiyle şirket öz varlığının (+) 15.480.274.99 TL olduğu, şirketin ön projede ekim 2018-aralık 2021 dönemindeki satış -karlılık tutar ve oranlarını fiili döneme uygun olmadığı, satış ve karlılık artışlarının artırılacağı konusunda davacı tarafça herhangi bir belge sunulmadığı, davacı şirketin bünyesinde mevcut ve atıl durumdaki taşınmazların satışı suretiyle borçlarının ödenmesinin öngörüldüğü projede, taşınmazın satış değerinin 11.250.000 TL rayiç değerleme raporundaki satış değerinin ise 10.550.000 TL olduğu belirlendiği, gerek satış- karlılık hacmindeki uyuşmazlıklar ve gerekse taşınmazların satış değeri arasındaki farklılıkların, nakit akım tablosunu bozduğu dolayısıyla da hazırlanan ön projenin ciddi ve inandırıcı olacağından söz edilemeyeceği belirtilmiştir. Davacı borçlu tarafından, bu rapordan sonra ön revize projesi sunulmuş akabinde konkordato komiser heyetinden 26/02/2019 tarihli rapor alınmıştır. Raporda, borçlu şirketin kaynak yaratan en önemli unsuru şirketin bünyesinde atıl duran ve mühlet öncesi yatırım amaçlı alınan şirkete hiçbir katkı sağlamayan atıl durumdaki gayrimenkullerin satışı olduğu, taşınmazların rayiç değerler üzerinden satılması halinde, borçlu şirketin likiditesinin oldukça güçlü hale geleceğini, ön projede ön görülen 1.000.000,00 TL’lik sermaye artışınını revize ön projede 500.000,00 TL daha artırılarak 1.500.000,00 TL olacak şekilde revize edildiği ve durum olumlu olarak değerlendirildiği, revize projede, 2021 yılı olarak öngörülen projeksiyon dönemini, mevcut borçların daha rasyonel ve aksatılmadan ödeyebilmesi kapsamında bir yıl daha uzatarak 31/12/2022 olarak revize edildiği ve bir önceki projeye göre, daha rasyonel ve nakit akıma uygun hale getirildiği, borçlu şirketin kesin mühlete geçmesi hususunda takdir mahkemeye ait olduğu değerlendirilmesi yapılmıştır. İsv.İİK ‘da konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “ borçlunun iyileşmesi “ kavramına yer verildiği, buna göre, geçici mühletin, açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı ifade edilmiştir. Ancak burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. ( Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 187 ) İİK 287. Maddesinde de borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İİK’nın 286/1-a maddesinde ” borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Bu şekilde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalı ki projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığı değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Mali kaynağın nasıl edileceği kapsamında, Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 184-185 de ifade edildiği gibi “ortakların yeni sermaye getirmeleri, kişisel malvarlıklarını paraya çevirerek şirkete getirmeleri, sermaye artırımı yaparak yeni ortak almaları, işletmenin bir bankadan kredi bulması ilk akla gelenlerdir.” Bu nedenle ön proje, maddenin 1. fıkranın a bendinde sözü edilen bütün unsurları içermelidir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olayı değerlendirmek gerekecektir. Davacı tarafından sunulan ön projede 01/10/2018-31/12/2021 döneminde şirketin borçlarını ödeyebilmek için gerekli mali kaynağın, karlılığın arttırılmasına, duran varlık (gayrimenkuller) satışların yapılmasına, sermaye artırımına, tasarruf tedbirlerinin alınmasına ve borçların yeniden yapılandırılmasına bağlanmış, revize projeyle sermaye artışı, 1.000.000,00 TL’den 1.500.000,00 TL’ye çıkartılmış, gayrimenkullerin rayiç satış bedelininin bilirkişi tespitine uygun olarak 10.550.000,00 TL olarak revize edilmiş, 2018 Ekim – 2022 Aralık dönemi için 1.937.878,00 TL net dönem karı hedeflenmiştir. Dosya kapsamına göre davacı şirketin 30/09/2018 tarihi itibariyle kısa vadeli banka borçları:11.481.575,00 TL, uzun vadeli banka borçları: 7.803.395,00 TL, ticari borçları: 9.196,413,00 TL ve diğer borçlar birlikte 22.155.295,00 TL’si kısa vade, 7.803.394,00 TL’si uzun vade olmak üzere toplam 29.958.960,00 TL borcu bulunduğu, buna karşılık borç ödeme kaynakları ise kasa ve banka mevcudu: 139.385,00 TL, alınan çek tahsilleri : 5.445.781,00 TL, ticari alacaklar: 7.758.230,00 TL, verilen sipariş avansı: 6.871.887,00 TL, gayrimenkul satışı: 10.550.000,00 TL, taşıt satış geliri: 238.691,00 TL, sermaye artışı: 1.500.000,00 TL, 4 yıl 3 aylık döneme ait dönem karlılığı: 1.937.878,00 TL, olmak üzere 34.441.853,00 TL olduğu görülmüş ise de alınan çek tahsilleri, ticari alacaklar, verilen sipariş avanslarına ilişkin dosyada mevcut veri ve bilgi olmadığı, bu alacak kalemlerin kaydi bilanço üzerinde gözüktüğü, gerçekte böyle bir alacak bulunup bulunmadığı yahut tahsil edilip edilemeyeceği belirsiz olduğu, kaldı ki davacı sunmuş olduğu ön proje ve revize projede, borç ödeme kaynağı olarak şirket bünyesinde atıl duran 16 adet taşınmaz satışından gelecek 10.550.000,00 TL nakit, 4 yıl 3 aylık dönemde elde edilecek 1.937.878,00 TL dönem karı, 500.000,00 TL’si 2021 yılında gerçekleştirilmek üzere 1.500.000,00 TL sermaye artışı ve alınacak tasarruf tedbirleri ile borçların yapılandırılması öngörülmüştür. Her ne kadar konkordato projesinde, atıl duran varlıkların nakde dönüştürülmesi yoluyla kaynak sağlanacağı hususuna yer verilebilir ise de öncelikle o varlık üzerinde rehin bulunmaması gerekir. ( 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkordato, Türk Medeni Usul ve İcra İflas Hukukçuları Birliği 16. Antalya Toplantısı, Eylül 2019, S.102). Kaldı ki ipotekli gayrimenkullerin rayiç satış bedeli üzerinden satışı ve 4 yıl 3 aylık dönemde hedeflenen 1.937.878,00 TL faaliyet karı ile 2021 yılına kadar tamamlanması kararlaştırılan 1.500.000,00 TL sermaye artışı gerçekleşse bile borçlu davacı şirketin kısa dönem borçlarını karşılamaya dahi yetmediği, bununla birlikte davacı şirket tarafından geçici mühlet içerisinde revize projede öngörüldüğü şekilde herhangi bir borç yapılandırma çalışması içerisinde olmadığı görülmüştür. Bu bakımdan davacı şirketin yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projenin ve revize proje, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimali mümkün görülmemektedir. Açıklanan nedenle, yasal düzenlemeler ve özellikle konkordato kurumun niteliğide göz önünde bulundurarak mahkemece konkordato talebinin reddine ilişkin verilen karar usul ve yasaya uygun kabul edildiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi Yukarıda İzah Edildiği Üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 165,70 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 66,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nın 293/2 maddesi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/01/2020