Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1192 E. 2020/229 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1192 Esas
KARAR NO: 2020/229
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/10/2018
NUMARASI : 2017/815 Esas, 2018/1052 Karar
DAVA:İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/01/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 18.09.2017 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin davalı şirketin talebi üzerine, Mardin’de bulunan … projesinde saha hizmetlerini sunmak için fiyat tekliflerini bildirdiğini, davalı şirketinde bu teklifleri 27.03.2015 ve 24.11.2015 tarihli teyit yazıları ile kabul ettiğini, ayrıca müvekkili şirketin, davalı şirketin kabul mektubu kapsamında … Projesinde “ Saha Teknik Danışmanlık “ hizmeti verdiğini, müvekkili şirketin sözleşmeler kapsamındaki yükümlülüklerini tam ve zamanında yerine getirdiğini, teklifler kapsamında müvekkili şirket tarafından kesilip davalıya gönderilmiş olan 30.09.2015 tarihli faturaya 36.353,47 USD kısmi ödeme yapıldığını, bu faturadan 122.238,53 USD tutarında bakiye alacak kaldığını. 07.12.2017 tarihli, 11.04.2016 tarihli, 15.02.2017 tarihli fatura bedellerinin ise ödenmediğini, toplam 347.878,13 USD fatura bedellerinin müvekkili şirkete halen ödenmediğini, sözleşme hükümleri çerçevesinde faturaların düzenleme tarihinden itibaren 1 ay içinde ödenmesi gerekirken 1 yılı aşkın süre geçmesine rağmen halen ödenmediğini, davalı şirkete noter ihtarnameleri gönderildiğini, ödeme yapılmaması üzerine alacağın tahsili amacı ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının İcra takibine karşı yapmış olduğu İtirazının haksız olduğunu iddia ederek, İtirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere İcra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin “ Uygulanacak Hukuk ve Anlaşmazlıkların Çözümü “ başlıklı 16. Maddesi, 16.1 de, alıcının işyerinin ABD’de olması durumunda New York Eyaleti yasaları veya alıcının işyerinin ABD dışında olması durumunda, İngiltere yasalarına tabi olacağı ve bunlara göre yorumlanacağı ve her iki durumda da başka yargı alanında ki kanunların uygulanmasına neden olan herhangi bir hukuk kuralları seçimini etkileyemeyeceği, sözleşmenin ürünlerin satışını içeriyor ise alıcı da satıcının ülkesinin dışında ise Uluslararası Mal Satış Sözleşmelerine İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin geçerli olacağını, sözleşmenin varlığı veya geçerliliği ile ilgili herhangi bir soruda dahil olmak üzere, sözleşmeye bağlantılı olarak ortaya çıkan tüm uyuşmazlıkların sözleşmenin 16. maddesi uyarınca çözüme kavuşturulacağını, bir uyuşmazlığın müzakerelerle çözülmemesi halinde yazılı bildirimde bulunularak 20 iş günü içinde yapılacak uygun bir üst yönetimin toplantısına iletileceğini, uyuşmazlığın bildirimin verilmesinden itibaren 30 İş günü içinde veya karşılıklı olarak anlaşmaya varılarak daha geç bir tarihte çözülemezse her iki tarafında alıcının bulunduğu konuma göre, alıcının geçerli işyerinin ABD ‘de olması durumunda, …, … ya da alıcının esas işyerinin bulunduğu ülke için geçerli olan yargı yetkisine sahip federal mahkemede yasal işlem başlatılacağı veya alıcının geçerli işyerinin ABD dışında olması durumunda uyuşmazlık için Uluslararası Ticaret Odası (“ICC”) Tahkim Kurallarına başvurulacağını, uyuşmazlık miktarının 5.000.000 ABD Dolarını geçmedikçe hakem sayısının bir ve ICC kurallarına uygun olarak seçileceğini, bu miktarın üzerinde ise hakem sayısının üç olacağını, hakem kararlarının nihai ve her iki tarafı bağlayıcı nitelikte olduğunu, taraflar arasında oluşacak uyuşmazlıklarda “ Tahkim Şartı “ getirildiğini, bu nedenle tahkim yoluna başvurulmaksızın ikame edilen davanın reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu hizmetin verilmediğini, müvekkili şirketin takip konusu belgeye ilişkin hiçbir borcunun bulunmadığını, faturada bahsi geçen hizmetinde verilmediğini, faturaların kabul edilmesinin mümkün olmadığını, TTK 21. maddesi gereğince her ne kadar 8 günlük süre içinde faturaya itiraz edilmezse faturanın içeriğinin kabul edileceği öngörülmüşse de bu hususun içtihatlar doğrultusunda mutlak olmadığını savunarak, davanın reddi ile %20 ‘den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, taraflar arasında geçerli bir tahkim sözleşmesi bulunmadığını, 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunun 4. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 412. maddesi uyarınca imzalı bir sözleşme bulunmadığını, ortada yabancılık unsuru bulunmadığından yabancı tahkim uygulanmasına olanak olmadığını, iddia edilen tahkim sözleşmesinin bu açıdan da geçersiz olduğunu, davanın tarafları olan her iki şirketin Türkiye ‘de yerleşik Türk tabiiyetinde bulunan şirket olduğunu, dava konusu hizmetin davalıya ait … Santralinde hizmet verilmesine ilişkin olduğunu, uyuşmazlık taraflarının yabancı bir mahkemeyi yetkili kılmasının şartlarının 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 47. maddesinde belirtildiğini, davalı tarafın iddia ettiği tahkim sözleşmesinin İngilizce dilinde olduğundan 805 sayılı kanun uyarınca geçersiz olduğunu, 805 sayılı “ İktisadi Müesseselerde Mecburu Türkçe Kullanılması Hakkında Kanunun 1. maddesi gereğince, Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseselerin Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmaya mecbur olduğunu, Türk uyruklu her iki şirketin, Türkiye topraklarında her türlü işlem, hesap ve defterlerini Türkçe tutmak, bütün sözleşme ve yazışmalarını Türkçe yapmak zorunda olduğunu, Yargıtay ‘ın her iki tarafın Türk tabiiyetinde olduğu hallerde yabancı dilde yapılan sözleşmenin geçersiz olacağına dair birçok kararı bulunduğunu, davacı şirketin hizmet alındığını çok iyi bilmesine rağmen hizmet alınmadığı yönündeki beyanının HMK 29. maddesinde yer alan dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğüne aykırı olduğunu, hizmetin verildiğinin puantaj tabloları, mailler, kısmi ödeme ve noter onaylı belge ile sabit olduğunu iddia ederek davanın kabulünü istemiştir. Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde, tahkim sözleşmesinin davacı iddiasının aksine geçerli olduğunu, 805 sayılı Kanunun 3. maddesi gereğince, şirket be müesseselerin muameletinde Tükçe’den başka bir lisanı dahi ilaveten kullanabiliyorsa da asıl olanın Türkçe olup mesul imzaların Türkçe metnin zirine vaz’ı olduğu, denmek suretiyle Türkçe’ye çeviri şeklinde işlemlerin yapılabileceğini açıkça vurguladığını, bu madde metni karşısında davacının iddialarının dinlenilmesinin mümkün olmadığını, dava konusu hizmetin verilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davalı tarafın cevap dilekçesinde, 6100 sayılı Kanunun 116. maddesi ve 413. md uyarınca tahkim ilk itirazında bulunduğu, davacı tarafça sözleşme ve tercümesinin bir örneğini ibraz ettiği, taraflar arasında sözleşmenin varlığının ihtilafsız olduğu, davacı tarafın, sözleşmenin geçersiz olduğunu ve yabancı dilde düzenlenmiş olması nedeni ile tahkim şartının dikkate alınmaması gerektiğini ileri sürerek tahkim şartının reddini talep ettiği, davanın her iki tarafının Türkiye Cumhuriyet’i tabiiyetinde bulunan şirketler olduğu, sözleşmenin ifa yerinin Türkiye olduğu, bu hali ile 805 sayılı Kanunun incelenmesi gerektiği, 805 sayılı Kanunun 1. maddesi uyarınca Türkçe olması zorunlu iken İngilizce düzenlediklerinin anlaşıldığı, aynı kanunun 4. maddesinde sözleşmelerin Türkçe düzenlenmesi konusundaki gerekliliğe uyulmamasının müeyyidesinin yer almakta olduğu, yasada belirtilen müeyyidenin mutlak geçersizlik sonucu doğuran maddi bir hukuk kuralı niteliğinde olmadığı, ispat hukukuna dair bir kural mahiyetinde bulunduğu, davalı tarafın tahkim itirazında bulunmasının ve sözleşme hükmüne dayanmasının bir tarafın lehine bir durum oluşturmadığı, davacı tarafın sözleşme uyarınca diğer yükümlülükleri yerine getirdiğini belirtmişken, yargılama sırasında sözleşmenin bir örneğini ve tercümesini kendisi ibraz etmişken tarafların özgür iradeleri ile düzenledikleri sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürmesinin davalının tahkim itirazına karşı çıkmasının 4721 sayılı Medeni Kanunun 2. maddesinde yer alan iyiniyet kurallarına aykırı olduğu yönünde mahkemece kanaat oluştuğu, düzenlenen sözleşmenin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 413. maddesi uyarınca hükümsüz, tesirsiz veya uygulanması imkansız olmadığından davalı tarafın tahkim İtirazının kabulü gerekçesi ile davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 413. maddesi gereğince usülden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak, davacı tarafın iddia ettiği Tahkim Sözleşmesinin İngilizce dilinde olduğundan 805 sayılı kanun uyarınca geçersiz olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/5836 Esas sayılı ilamında, 805 sayılı Kanunun 4. madde hükmü uyarınca sözleşmenin İngilizce düzenlenmiş olması sebebiyle davalının İngilizce kaleme alınmış tahkim şartına dayanamayacağına karar verildiğini, tahkim şartının asıl uyuşmazlıktan bağımsız olduğunu, ana sözleşmenin uygulanmasının tahkim şartının kabulü anlamına gelmediğini, mahkemece yalnızca tahkim şartının var olup olmadığını değil, geçerli bir tahkim şartının var olup olmadığını incelemiş olması gerektiğini, geçerli bir tahkim sözleşmesinin bulunmadığını, ortada, HMK ve MTK ‘nın aradığı şekilde yazılı sözleşme bulunmadığını, mahkemece kabul edilen tahkim sözleşmesinde tarafların imzasını içermediğini, ortada yabancılık unsuru bulunmadığından tahkim sözleşmesinin geçersiz olduğunu, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 47. Maddesinde, uyuşmazlık taraflarının yabancı bir mahkemeyi yetkili kılmasının şartlarının 47. maddede belirtildiğini ifade ederek kararın ortadan kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, tacirler arası hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili amacı ile başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Uyuşmazlık, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye ilişkin tahkim şartının geçerli olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, davalı … A.Ş ‘nin, Türkiye ‘nin Mardin kentinde devam etmekte olan … Santrali projeleri için, … firmasının saha hizmetleri ile ilgili olarak 2*6 FA için sunmuş olduğu kesin teklifte tanımlanan hizmetleri tam bir yasal ve kurumsal sorumluluk çerçevesinde kabul ettikleri ve satın aldıklarına dair 27.03.2015 tarihli ve 24.11.2015 tarihli kabul yazılarının olduğu, teklifi davacı şirketin sunduğu, teklife konu ek -Kayıt ve Şartlar ‘ın düzenlendiği, düzenlemenin 16. maddesinde “ Uygulanacak Hukuk Ve Uyuşmazlıkların Halli “ üst başlığı ile tahkim şartının yer aldığı, teklife konu sözleşmede, davacı şirketin “ GE “ veya satıcı veya yüklenici, davalı şirketin ise müşteri, işin sahibi veya alıcı olarak anılacağının belirtildiği, teklifin içindekiler kısmında, ek 2 olarak, tahkim düzenlemesininde yer aldığı kayıt ve şartlarında gösterildiği, davacı tarafça, davalı şirketin kabul ve teyidini belirttiği sözleşmeler kapsamında düzenlemiş olduğu fatura alacaklarının tahsili amacı ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, 18.08.2017 tarihinde toplam 391.431,06 USD =1.381.751,64 TL nin tahsili için icra takibi başlattığı, davalının borca ve ferilerine itiraz ettiği ve davacı şirketin İİK 67. madde gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 116. maddesinde, ilk itirazların konusuna yer verilmiştir. 116/1- b bendinde, uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği İtirazının ilk itirazlar arasında olduğu belirtilmiştir. Tahkim sözleşme tarihi ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun onbirinci kısmında 407 vd maddelerinde düzenlenmiştir. Bir hak üzerinde uyuşmazlığa düşmüş olan iki tarafın anlaşarak, bu uyuşmazlığın çözümlenmesini özel kişi veya kişilere bırakmalarına ve uyuşmazlığın bu özel kişi veya kişiler tarafından incelenip karara bağlanmasına tahkim denir. Burada söz konusu olan ihtiyari tahkim, yani tarafların rızaları ile başvurabilecekleri tahkim yoludur. Tahkim sözleşmesinin tanımı ve şekli HMK 412. maddede düzenlenmiş, yasa da tahkim Sözleşmesi, tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşma olarak ifade edilmiştir. İkinci fıkrada, tahkim sözleşmesinin taraflar arasındaki sözleşmenin bir şartı veya ayrı bir sözleşme şeklinde yapılabileceğine yer verilmiştir. Somut olayda, tahkim Sözleşmesi taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin ekindeki maddeler arasında düzenlenmiştir. Tahkim itirazı ise, aynı yasanın 413. maddesinde düzenlenmiş, tahkim sözleşmesinin konusunu oluşturan bir uyuşmazlığın çözümü için mahkemede dava açılmışsa karşı tarafın ilk itirazda bulunabileceği ve tahkim sözleşmesi, hükümsüz, tesirsiz veya uygulanması imkansız değilse mahkemenin tahkim itirazını kabul edeceği ve davayı usulden reddeceği belirtilmiştir. Somut olayda, açıklandığı gibi, taraflar arasında teklifle oluşturulan sözleşmenin ekinde, uyuşmazlıkların çözümü, tahkime bırakılmıştır. Davacı şirketin teklifinin İngilizce dili ile yazılı olduğu, yine davacının, teklifin kabulü ile hizmetlerini yerine getirdiğini iddia ederek, düzenlemiş olduğu faturaların ve ödenmeyen fatura bedellerinin tahsili için İcra takibi başlattığı ve itiraz üzerine iş bu davayı açtığı konularında bir uyuşmazlık yoktur. 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu ‘nun 1. maddesinde amaç ve kapsam düzenlenmiştir. Maddede, Kanunun amacının, milletlerarası tahkime ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğu kanunun, yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya bu kanun hükümlerinin taraflar ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanacağına yer verilmiştir.4. maddede, tahkim anlaşmasının tanımı ve şekli düzenlenmiş, tahkim anlaşmasının, tarafların, sözleşmeden kaynaklansın veya kaynaklanmasın aralarında mevcut bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıklarının tümünün veya bazılarının tahkim yoluyla çözülmesi konusunda yaptıkları anlaşma olduğu, tahkim anlaşmasının ,asıl sözleşmeye konan tahkim şartı veya ayrı bir sözleşme ile yapılabileceği, tahkim anlaşmasının yazılı şekilde yapılacağı, yazılı şekil şartının yerine getirilmiş sayılabilmesi için tahkim anlaşmasının taraflarca imzalanmış yazılı bir belgeye veya taraflar arasında teati edilen mektup, telgraf, teleks, faks gibi bir iletişim aracına veya elektronik ortama geçirilmiş olması ya da dava dilekçesinde yazılı bir tahkim anlaşmasının varlığının iddia edilmesine davalının verdiği cevap dilekçesinde itiraz edilmemiş olması gerektiği, asıl sözleşmenin bir parçası haline getirmek amacıyla tahkim şartı içeren bir belgeye yollama yapılması halinde de geçerli bir tahkim anlaşması yapılmış sayılacağı belirtilmiştir. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun kapsamı “1”. maddede, yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulacak hukukun, Türk mahkemelerinin milletler arası yetkisi, yabancı kararların tanınması ve tenfizinin düzenlendiği belirtilmiştir. Yasanın 47. maddesinde ise, yetki anlaşması ve sınırları başlığı ile, yer itibarıyla yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde, tarafların aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilecekleri, anlaşmanın yazılı delille ispat edilmesi halinde geçerli olacağı, davanın ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk Mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması halinde yetkili Türk mahkemesinde görüleceğine yer verilmiştir. 805 sayılı, “ İktisadi Müeesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun” 10 Nisan 1926 tarihinde kabul edilerek, 22 Nisan 1926 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun “1”. maddesinde, Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müeeseselerin, Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmaya mecbur olduğu belirtilmiştir. Bu düzenleme, yasanın açık düzenlemesi kapsamında emredici niteliktedir. Bir sözleşmeyi yabancı dilde düzenlemek gereken hallerde, Türkçe metni de oluşturmak ve imza altına almak, taraflar arasında geçerli metin olarak da Türkçe metnin kabul edildiğini sözleşmede vurgulamak zorunlu olacaktır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/11036 Esas, 2016/9260 Karar ve 01.12.2016 tarihli emsal ilamında, Türk tabiiyetinde olmalarına rağmen taraflar arasındaki dayanak yapılan sözleşmenin İngilizce düzenlendiği, bu durumun 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanunun 1. ve 4. maddeleri uyarınca emredici yasa hükmüne aykırı olduğu bu anlamda mahkemenin sözleşmenin geçersiz olduğuna ilişkin kabulünün ilkesel olarak doğru olduğu vurgulanmıştır. Aynı Dairenin 2014/15066 Esas, 2015/11597 Karar ve 05.11.2015 tarihli emsal ilamında da, 805 sayılı yasanın 1. ve 4. madde hükmünün açık olduğu, anılan yasal hükümler çerçevesinde taraf şirketler arasında yabancı dilde yazılmış sözleşme hükümlerine değer verilemeyeceğinin kabulü gerektiği ifade edilmiştir. Somut olayda, yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, taraflar arasında akdedilen sözleşmeler İngilizce dili ile yazılmış olup, her iki şirkette Türk tabiiyetinde olan şirketlerdir. Mahkemenin kabulünün aksine 805 sayılı yasanın düzenlemesi emredici niteliktedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 412. Maddesinde, tahkim sözleşmesi tanımlanmış ve aynı maddenin “3”. fıkrasında tahkim sözleşmesinin yazılı şekilde yapılacağı belirtilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin ekinde yer alan tahkim şartına dair düzenlemede İngilizce dilde hazırlanmıştır. 805 sayılı yasanın emredici düzenlemesine aykırı şekilde İngilizce dilde düzenlenmesi nedeniyle, HMK 413. madde kapsamında tahkim sözleşmesinin geçerli olduğunu kabul mümkün görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 805 sayılı yasanın emredici düzenlemesi ile Tahkim ile ilgili yasal düzenlemelerin birlikte değerlendirilerek, davalı tarafın tahkim ilk İtirazının reddi ile işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, kabul şekline göre davalı tarafın tahkim ilk itirazının kabulü İle davanın usülden red kararının isabetli olmadığı kanaatine varılarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin KABULÜNE, 2- İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/815 Esas, 2018/1052 Karar ve 11.10.2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA , 3- Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin mahkemece yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine, 6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/6.bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.30/01/2020