Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/117 E. 2022/423 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/117 Esas
KARAR NO: 2022/423
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/07/2018
NUMARASI: 2017/114 Esas, 2018/778 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/04/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili 03/02/2017 tarihli dava dilekçesinde; Rekabet Kurulu’nun nihai kararı ile Türkiye’de faaliyet gösteren 12 bankanın 21/08/2007 ile 22/09/2011 tarihleri arasında mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri alanında anlaşma ve / veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle davalı bankanında olduğu 12 bankanın kartel oluşturmak suretiyle Rakebet Kanunu’nu ihlal ettiğinin tespit edildiğini, kararın onanarak kesinleştiğini, müvekkili şirketin Rekabet Kurumu’nun tespit ettiği tarihler arasında olan süre zarfında davalı bankadan teminat mektubu, gayri nakdi kredi ve nakdi krediler kullandığını ve davalının haksız fiili sebebiyle zarara uğradıklarını iddia ederek, fazlaya dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla Rekabet Kurulu kararına konu ihlalin olmaması halinde müvekkilinin ödeyeceği faiz ile ödediği faiz arasındaki farkın hesaplanarak kanunun 58.maddesi uyarınca bu zararın üç katı kadar tutarındaki tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili; davacının müvekkili bankadan kullanmış olduğu herhangi bir kredisinin bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nun 8/1. maddesinde ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceğinin hükme bağlandığını, aynı maddenin 3. fıkrasında ise tüketicinin korunmasına ilişkin hükümlerin saklı tutulduğunu, başkaca bir istisnanın getirilmediğini, kanunun 9. maddesinde, ticari işlerde; kanuni, anapara ile temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağının hükme bağlandığını, anılan yasa hükmünde sözü edilen ilgili mevzuat olarak 3095 sayılı Yasa hükümlerinin amaçlandığı ve 6102 sayılı TTK’nun 8. ve 9. maddelerinin ticari işler bakımından özel hüküm niteliğinde olduğunu, ticari işlerde bu hükümlerin uygulanması gerektiği, başka bir anlatımla 6098 sayılı TBK’nun 88. ve 120. maddesi hükümlerinin ticari işlerde uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; müvekkili şirketin davalı bankadan kullanmış olduğu krediler nedeniyle rekabetin ihlal edildiğini, bu nedenle kanunun 58.maddesi uyarınca maruz kalınan zararın üç katı tutarında tazminat ödenmesine karar verilmesinin talep edildiğini, mahkemece akla, mantığa, maddi gerçeğe ve hukuka aykırı rapor ile taraflarınca herhangi bir hak iddia edilemeyeceği kanaatine varıldığını, rapora yapılan tüm itirazlarının göz ardı edildiğini, rapora itirazlarının değerlendirilmeden hüküm tesis edildiğini, bankacı bilirkişisinin hukuki değerlendirmeler yaparak davacının tacir olması nedeniyle 4054 sayılı Kanundan kaynaklanan haklarını kullanamayacağı sonucuna vardığını, Rekabet Kurulu’nun iş bu dava konusu kararının iptali için açılan davanın karar düzeltme süreci içerisinde bulunulduğunu, karar düzeltmenin istisnai bir kanun yolu olması sebebiyle bekletici mesele yapılmasının mümkün olmadığını, ilgili mevzuatta tacir – tüketici ayrımının söz konusu olmadığını, maddenin 8/3 gereği tüketicinin korunmasına ilişkin hükümler saklı tutulduğundan huzurdaki davanın açılarak hukukun verdiği hakkı kullanma zaruretlerinin hasıl olduğunu, tek bir kanun maddesinin tek bir yorum ile diğer kanun maddelerini ve bu denetleme için oluşturulmuş kurumların hiçe sayıldığını, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, tacir olan davacının davalı bankadan kullanmış olduğu krediler nedeniyle Rekabet Kurulu kararında söz konusu olan faiz oranlarıyla kredi kullanmış olması durumunda 4054 sayılı yasal düzenleme anlamında tazminat talebinde bulunma hakkının bulunup bulunmadığı, bilirkişi raporunun ve mahkeme kararının bu anlamda isabetli olup olmadığına ilişkindir. 07/06/2018 tarihli bilirkişi raporunda; davacıya ticari nitelikli kredili mevduat hesabı kredisi kullandırılmış olduğu göz önüne alındığında, 6102 sayılı TTK’nun 8 m. hükmü uyarınca ticari nitelikli kredilerin bahse konu Rekabet Kurulu kararına konu edilmesinin bir çelişki olacağı düşünülerek, dava konusu kredinin ticari nitelikli kredi olması nedeniyle, 4054 sayılı Rek.Kor.Hak, K’nun 4 m. kapsamında değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir. Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı itirazda bulunarak; istinaf sebeplerinde ileri sürdüğü nedenler gibi bilirkişinin hukuki değerlendirme yapamayacağını iddia etmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; ticari kredilerin Rekabet Kurulu kararının kapsamı dışında olması nedeniyle müvekkili bankaya karşı ileri sürülen talebin hukuken korunmasının mümkün olmadığını belirtmiştir.Taraflar arasında; krediler, davacı tarafın ticari şirket niteliğindeki sermaye şirketi olduğu hususlarında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. İş bu uyuşmazlıkta değerlendirilmesi gereken konu, şirketler arasındaki gerçekleştirilen sözleşmelerdeki faiz ve faiz oranıdır. 6102 sayılı TTK’nın 8.maddesinin üst başlığı ticari işlerde faizdir. 8.maddenin başlığı ise oran serbestisi ve bileşik faizin şartlarıdır. 8/1.fıkrada ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği düzenlenmiştir. 3.fıkrada ise, tüketicinin korunmasına ilişkin hükümlerin saklı olacağı, 4.fıkrada 2.ve 3.fıkralarına aykırı olarak işletilen faizin yok hükmünde olduğu belirtilmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 88.maddesinde ise faiz düzenlenmiş, 88/1.fıkrasında; faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranının sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirleneceği ifade edilmiştir. Aynı yasanın 120.maddesinde ise temerrüt faizi üst başlığı ile genel olarak faize yer verilmiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere gerek davacı şirket gerekse davalı bankanın sermaye şirketi olduğu ve TTK’nın ilgili hükümlerine tabi bulundukları kaçınılmazdır. Yasanın yukarıda ifade edildiği üzere 8.maddesi gereğince tacir olan taraflarca faiz oranı serbestçe belirlenmektedir. Davacı vekilinin iddia etmiş olduğu üzere 4054 sayılı Kanunun 4.maddesinin tacirlere uygulanamayacağına dair bir düzenleme mevcut değildir. Ancak somut olayda, Rekabet Kurulu kararına konu edilen husus uygulanan faiz oranı olup, söz konusu değerlendirmenin şirketler yönünden gerçekleştirilmediği sabittir. Yasanın düzenlemesi kapsamında, şirketlerin serbest iradesi ile ticari işlerde belirlemiş oldukları faiz oranına ilişkin Rekabet Kurulu kararında herhangi bir belirleme veya tespit olmadığından davacı vekilinin aksine iddiaları uyuşmazlığın niteliği itibariyle yerinde görülmemiştir. Adi ve ticari faiz ayrımı, faizin bağlı olduğu para borcunun hangi hukuki ortamda doğduğuna bağlı olarak yapılan, ayrıca kanuni dayanağı da bulunan ( TTK 8, Faiz Kanunu 2/2 ) bir ayrımdır. Ticari faizin söz konusu olabilmesi için asıl borcun bir ticari iş olması gerekmektedir. Ticari iş, TTK 3 ve 19.hükümlerine göre ticari iş niteliği kazanmış olan bir iş, ticari faiz ise bu işlerden doğan ve belirli konularda adi faize kıyasla farklı hükümlere tabi olan faizdir. Ticari iş dışında kalan iş / işler ise adi iş olup bu tür işlerden doğan faiz adi faizdir. Adi ve ticari faiz ayrımında uygulanacak hükümler bakımından farklılıklar bulunmaktadır. 6100 sayılı TTK’nın 20.maddesinde, kural olarak tacirin ticari işletmesi ile ilgili bir iş yada hizmeti karşılıksız yapmasının kabul edilmediği, aynı nedene dayalı olarak tacirin verdiği avanslar veya yaptığı masraflar için bu ödemelerin yapılması anından itibaren ana para faizine hak kazanacağı hükmü altına alınmaktadır. TBK ve TTK arasındaki önemli bir diğer fark ise temerrüt faizi yönünden ortaya çıkmaktadır. TTK 1530.maddesine ise yine ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde temerrüt ve temerrüt faizinin oranına ilişkin olarak özel düzenlemeler içermektedir. Davacı, davasını, 4054 Sayılı Yasanın 57. ve 58. maddelerine dayandırarak açmıştır. 57. madde de, her kim bu kanuna aykırı olan eylem, karar, sözleşme veya anlaşma ile rekabeti engeller, bozar ya da kısıtlarsa yahut belirli bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumunu kötüye kullanırsa, bundan zarar görenlerin her türlü zararını tazmine mecbur olduğu; 58. madde de ise, zararın tazmini üst başlığı ile rekabetin engellenmesi, bozulması veya kısıtlanması sonucu bundan zarar görenlerin, ödedikleri bedelle, rekabet sınırlanmasa idi ödemekte olacakları bedel arasındaki farkı zarar olarak talep edebilecekleri, ortaya çıkan zararın tarafların anlaşması ya da kararı veya ağır ihmalinin olduğu hallerden kaynaklanmaktaysa, hakimin zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan karların üç katı tutarında tazminata hükmedebileceği belirtilmiştir. Ne var ki, dava konusu kredi ticari nitelikte bir kredi olup Rekabet Kurulu kararına konu faiz işlemlerinin uygulanması mümkün değildir.Mahkemenin ret gerekçesine dayanak yapmış olduğu bilirkişi raporu davacı şirketin kullanmış olduğu kredinin ticari kredi olması ve faizin taraflarca serbestçe belirlenmesi yönünden isabetlidir. Her ne kadar bilirkişinin 6100 sayılı HMK’nun 266.maddesi anlamında hukuki konuda yorum yapması uygun olmamakla birlikte söz konusu hatanın geriye dönük düzeltilmesinde hukuki yarar görülmemiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere tacir olan taraflar yönünden ticari faizin serbestçe belirleneceğine dair yasal düzenleme ve Rekabet Kurulu kararına konu faiz oranının ticari kredilerdeki faiz yönünden uygulama yerinin olmayacağı dikkate alındığında davacı vekilinin aksine iddialarında isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 6100 sayılı TTK’nun 8.maddesi, 6098 sayılı TBK’nun 88 ve 120.maddeleri ile Rekabet Kurulu kararı ile davacı şirket tarafından kullanılan kredilerin ticari kredi olması gözetildiğinde, iş bu uyuşmazlıkta uygulanan faiz oranı ile ilgili olarak zarara uğranıldığı iddiası ile tazminat talebinde bulunulamayacağından davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/114 Esas, 2018/778 Karar ve 03/07/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan REDDİNE,2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.07/04/2022