Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1108 E. 2022/1033 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1108 Esas
KARAR NO: 2022/1033
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2018
NUMARASI: 2016/1016 Esas, 2018/1206 Karar
DAVA: ALACAK (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/09/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 15.02.2016 tarihli Danışmanlık Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereği yapılması gerekenlerin müvekkili tarafından eksiksiz yerine getirildiğini, söz konusu danışmanlık hizmetlerine istinaden kesilen 593.500,00 TL’lik faturanın ödenmemesi üzerine icra yoluna başvurulduğunu ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas nolu dosyası ile 593.500,00 TL asıl alacak ve 3.756,00 TL işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam 597.256,00 TL üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğinden bahisle itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu takibin dayanağı olarak gösterilen sözleşmenin hukuken geçerli bir sözleşme olmadığını, sözleşme geçersiz olduğundan gönderilen faturaya itiraz edildiğini, sözleşme konusunda davacının yetkili olmadığını, yapılması Sermaye Piyasası Kurulu’nun iznine tabi bir danışmanlık ve/veya aracılık hizmeti olduğunu, davacının söz konusu hizmetleri yerine getirmek için geçerli bir izin belgesinin olmadığını, davacı şirketin herhangi bir hizmet sunmadığını, hukuken geçersiz sözleşmenin 15.02.2016 tarihinde akdedilmiş olmasına karşın dava dışı … Holding A.Ş. ve … A.Ş. arasında Hisse Satışının 17.02.2016 tarihinde akdedildiğini, 1-2 günlük süre içerisinde dava konusu kadar yüksek bir bedelin (593.500 TL) talep edilmesini haklı gösterecek herhangi bir sebep bulunmadığını, öte yandan davacı şirketin, sermaye ve yönetim bakımından ilişkili olduğu halka açık bir şirkete (… A.Ş.) ait hisse satışından %7’den fazla bir komisyon almasının emsalleri ile karşılaştırılmayacak derecede aşırı olacağından 6263 sayılı Kanun’un 21. maddesinde düzenlenen “Örtülü Kazanç Aktarımı Yasağı” na da aykırı düşeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporuna göre; davalı tarafça fatura iade edildiğinden ispat külfetinin davacı tarafa düştüğü, davacı tarafın da işlemin kendi danışmanlığında gerçekleştiğini ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Karar davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; taraflar arasındaki ilişkinin mal üretimi, satışı, teslimi şeklinde gerçekleşmiş bir hizmet olmadığını, davalıya verilen hizmetin, davalının devir almak istediği dava dışı … grup şirketlerinin … Holding nezdindeki bir kısım hisselerinin, davalıya devri için verilmiş danışmanlık hizmeti olduğunu, yani müvekkilinin sözleşme ile üstlendiği edimin, hisselerin devir işlemlerinin koordinasyonunu sağlamak ve destek vermek olduğunu, müvekkil şirketinde bu sözleşmeye uygun şekilde, … A.Ş.’nin … Holding A.Ş. nezdinde mevcut 7.418.025 nominal TL karşılığı payının tamamının, alıcı olarak … Holding A.Ş.’ye devredilmesini sağladığını, yerel mahkeme ilamında, davalı firmaya hizmet verildiğinin taraflarınca ispatlanamadığı gerekçesine dayanılmış ise de, alıcı ve satıcı firmaların hisse satışı ve hisse alımınına ilişkin 17.02.2016 tarihli Kamuyu Aydınlatma Platformu duyuruları ile devir sonrasında … Holding A.Ş.’de, davalı firmanın da yetkilisi olan …’ın Yönetim Kurulu üyeliğine atanmasına ilişkin Yönetim Kurulu’nun 23.02.2016 tarihli kararı, sözleşme ile hedeflenen sonucun gerçekleştiğinin, dolayısıyla müvekkil şirketin inkar edilmeye çalışılan hizmeti verdiğinin en büyük kanıtları olduğunu, sözleşmenin 4/2. maddesi kapsamında davalının, mezkur ücreti, ibraz edilecek fatura karşılığında ödemeyi kabul ve taahhüt etmesi sebebiyle sözleşmeye konu işlemi eksiksiz şekilde gerçekleştiren müvekkili danışman firmanında, 593.500,00-TL tutarındaki faturayı tanzim ettiğini ancak davalı yanın, bu bedeli ödemekten imtina ettiğini, haksız ve kötüniyetli şekilde hizmetin verilmediği iddiasında bulunduğunu, davalı yanın, sözleşme kurulurken, işin içeriğini ve ödemesi gereken rakamı bilerek sözleşmeyi imzaladığını, sözleşmede imzası olan davalı şirket yetkilisi …’ın aynı zamanda sözleşmede muhtemel alıcı olarak yazılı diğer tüm şirketlerinde yetkilisi olduğunu, yerel mahkemenin, davalının vurgu yapmaya çalıştığı şekilde 2 gün içinde işlemlerin tamamlanması konusunu tartışma gereği duymuş ise de sözleşme içeriği ve neticesi, dosya kapsamında açık ve net iken işlemin ne kadar süre içerisinde tamamlandığının bir önemi olamayacağını, müvekkili şirketin, sözleşmesel yükümlülüğünü yerine getirerek davalı yandan hak ettiği ücreti talep ettikten ve olay yargıya taşındıktan sonra davalı yanın; önce sözleşmenin geçersizliğini, sonrasında ise sözleşmenin varlığını kabul edilip bu sefer de hizmetin verilmediğini, daha sonra da hizmetin verildiğini kabul edip pazarlık edercesine ücretin yüksek olduğunu iddia etmesinin davalı yanın ne kadar kötüniyetli olduğunu açıkça gözler önüne sermekte olduğunu, bunların yanısıra gerekçeli kararda HMK’nın 140/5. maddesi gereğince tanıkların mahkemeye bildirilmediği gibi bir gerekçeye de yer verildiğini, 10.07.2017 tarihli duruşma tutanağı incelendiğinde, HMK’nın 140. maddesine uygun şekilde bir ön inceleme duruşması yapılmadığının açıkça ortada olduğunu, dolayısıyla gerekçeli kararın aksine taraflarına HMK.’nın 140/5. maddesi kapsamında tanık isimlerini ve dinletme amacını açıklar mahiyette bir dilekçe sunmak üzere mehil verilmediğini, buna rağmen yerel mahkemenin kararına bu şekilde bir gerekçe göstermesinin, usul ve yasaya aykırı olduğundan bahisle istinaf taleplerinin kabulü ile eksik inceleme neticesi verilmiş usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi hükmünün ortadan kaldırılarak, davlarının kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde; davacı tarafın 22.02.2019 tarihli istinaf dilekçesinin gerçeklerle bağdaşmayan ifadeler içerdiğini, davacı taraf istinaf dilekçesinde sözleşme kapsamında dava dışı … grup şirketlerinin … Holding A.Ş.’deki bir kısım hisselerinin müvekkiline devri için danışmanlık hizmeti verildiğini iddia ettiğini, oysa söz konusu hisselerin müvekkiline değil dava dışı … Holding A.Ş.’ye devredildiğini, davacı bu konuda gerçeği çarpıtmakta ve sanki müvekkiline devredilen hisseler varmış ve bunun için danışmanlık hizmeti verilmiş izlenimi yarattığını, bu bakımdan davacının iddialarının kabulünün hukuken mümkün olmadığı gibi davacının kötüniyetli olduğunun da açık göstergesi olduğunu, diğer yandan davacı taraf, istinaf dilekçesinde açıkça sözleşmede üstlendiği edimin müvekkiline danışmanlık hizmeti verilmesi, bunun için hisse devrinin koordinasyonunun sağlanması ve bu konuda destek verilmesi olduğunu ikrar ettiğini, ancak yerel mahkeme tarafından da tespit edildiği üzere davacının, bu yönde bir koordinasyon sağladığına veya müvekkiline destek verdiğine dair dosyaya herhangi bir delil sunamadığını, zaten böyle bir hizmet hiç verilmediği için bu konuda bir delil sunmasının da mümkün olmadığını, yerel mahkemenin gerekçeli kararında da belirtildiği üzere taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarına davacı tarafından davalı müvekkiline danışmanlık hizmeti verildiğine ilişkin dosyada herhangi bir delil bulunmadığını, davacı taraf, sözleşmenin imzalandığı tarihten sadece 2 (iki) gün sonra gerçekleşen bir satış için nasıl bir danışmanlık hizmeti verildiği konusunda herhangi bir belge sunamadığı gibi, yerel mahkemeye yargılamanın herhangir safhasında dahi bir açıklamada yapamadığını, taraflarca imzalanan sözleşme bir danışmanlık hizmet sözleşmesi olup, karşılığında davacının danışmanlık hizmeti vermesi gerektiğini, bu hususun davacının istinaf dilekçesinde yukarıda değinildiği gibi bizzat davacı tarafından da kabul edildiğini ancak böyle bir hizmet verilmediğini, dolayısıyla davacının, sözleşme kapsamında vermekle yükümlü olduğu hizmeti vermediğinden sözleşmede belirlenen ücrete hak kazanmasının hukuken mümkün olmadığını, aksinin kabulü halinde, danışmanlık hizmet sözleşmelerine konu herhangi bir işlemin, danışmanlık hizmeti verilmeden/alınmadan gerçekleşmesi halinde ücrete hak kazanılacağı sonucu ortaya çıkar ki bu durumun sayın yüksek mahkeme tarafından da kabul edileceği üzere hukuken mümkün olmadığını, davacının vermediği bir hizmet karşılığında ücret talep etmesini kabul etmediklerini, zira sözleşmede, danışmanlık hizmeti verilmeden danışmanlığa konu işlemin gerçekleşmesi halinde ücrete hak kazanılacağına ilişkin bir hüküm de mevcut olmadığını, sözleşmenin davalı şirket yetkilisi tarafından imzalanmış olduğu ve bu nedenle hizmetin de verildiği iddiasının hukukla bağdaşmayan bir iddia olduğunu, davacının tanıklarını bildirmesi için yerel mahkeme tarafından kendisine HMK m. 140/5 uyarınca mehil verilmediği iddiası açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu, zira yerel mahkemenin tanık deliline dayanan davacıya tanıklarını bildirmesi için herhangi bir süre kısıtlaması getirmediğini, yargılama süresince tanıklarını her zaman dosyaya bildirebilecek olmasına karşın ne mahkemeden bu yönde bir talebi olduğunu ne de tanık isimlerini dosyaya bildirdiğini, davacı … A.Ş. firmasının temsilcileri aynı zamanda bir grup şirketi olan ve …’da işlem gören, … Mersis numaralı, halka açık … A.Ş.’nin (Eski unvanı: … A.Ş.) (“…”) temsilcileri olduğunu, davacı firmanın tek hissedarının ise, yine aynı şahısların temsile yetkili olduğu ve davacı firmanın temsilcisi …’nin hakîm ortak durumunda olduğu … Mersis numaralı … A.Ş. olduğunu, müvekkili … A.Ş., suç teşkil eden olay tarihinde halen … A.Ş. unvanıyla işlem gören firmanın … Holding A.Ş. nezdindeki 7,418,025 nominal TL karşılığı hissesinin, dava dışı … Holding A.Ş. tarafından devralınması işleminde yer aldığını, bu süreçte davacının, müvekkili şirkete, … hissedarları tarafından yetkilendirilmedikleri halde, yetkilendirilmiş bir kurum olarak tanıtıldığını, davacı yetkililerinin, halka açık … firmasından, hisse satışında danışmanlık ve aracılık yapmaya yetkili olduklarına dair onay aldıklarını, bu konuda … şirketinin açıklama yapacağını müvekkili şirkete beyan ve taahhüt ettiklerini, bunu müteakip müvekkili şirketinde, davacı ile söz konusu hisselerin satışına ilişkin sözleşmeyi imzaladığını, anılan sözleşme uyarınca müvekkili şirketin, verilecek danışmanlık hizmeti sonucunda hisselerin devrolması halinde davacıya 593.500,00 Türk Lirası ödeme yapmayı kabul ettiğini, ne var ki … tarafından, davacının yetkili olduğuna ilişkin herhangi bir açıklama veya yetkilendirme yapılmadığını, bu konuya ilişkin Kamuoyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) yapılan bir özel durum açıklaması da bulunmadığını, nitekim davacının, sözleşmenin imzalandığı 15.02.2016 tarihinden itibaren müvekkili şirkete hiçbir hizmet sunmadığı gibi, … Holding A.Ş. ve … A.Ş. arasındaki Hisse Satışı 17.02.2016 tarihinde, davacının hiçbir danışmanlık hizmeti olmadan ve olması da mümkün görünmeyen sadece iki gün içinde gerçekleştiğinden bahisle davacı tarafın istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, danışmanlık hizmeti nedeniyle düzenlenen fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Uyuşmazlık, danışmanın ücret alacağına hak kazanıp kazanamadığı noktasında toplanmıştır. Taraflar arasında 15.02.2016 tarihinde Danışmanlık Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmeye göre davacı şirketin alıcı olarak tanımlanan şirketlerden birine … şirketlerinin … Holding A.Ş. nezdinde 7,418,025 nominal TL karşılığı payının satılması ve devir işlemlerinin mevzuata uygun eksiksiz bir şekilde tamamlanması ve pay devir işleminin pay defterine kaydedilmesi olduğu, bunun karşılığında da davalı şirketin 593.500,00 TL ücret ödemesinin kararlaştırıldığı, … şirketlerinin … Holding A.Ş. nezdinde bulunan 7,418,025 nominal TL karşılığı payının 17.02.2016 tarihinde alıcı … Holding A.Ş.’ye devredildiği görülmüştür. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi heyeti davacının cari hesap yönünden 593.500,00 TL alacağının bulunduğunu bildirmiş, şirket satın alma ve birleşmelerinde danışmanlık hizmeti sunulmasının Sermaye Piyasası Kurulu’nun yetki ve görev alanına girmediği, mahkemece, davacının salt satışın tamamlanmasını kendisi tarafından danışmanlık hizmetinin verildiği anlamına geldiği yönündeki beyanına üstünlük tanıması halinde sözleşme hükümlerinden m. 3 ve 4 uyarınca ücrete hak kazanılacağını, davalının, satışın bir danışmanlık hizmeti olmaksızın gerçekleştiği, herhangi bir hizmet alınmadığı ve bu nedenle sözleşmede kararlaştırılan ücrete hak kazanılmadığı yönündeki beyanına üstünlük tanınırsa, bu halde faturaya itiraz hükümlerini doğuracak ve davacı ancak edimin ifa edildiğini ispatlamakla ücrete hak kazanabileceğini, hemen belirtmek gerekir ki, dosya kapsamındaki belgeler uyarınca hisse devri işleminin gerçekleştiği hususu açıklıkla anlaşılmakta iken satışın bir danışmanlık hizmeti sayesinde gerçekleştiği yönünde bir belge bulunmadığını, danışmanlık hizmetinin bir hukuki işlem veya maddi fillerle (fikir verme, yönlendirme gibi) şeklinde gerçekleştirilmesine göre ispat külfeti HMK md. 200 hükmü uyarınca yazılı belge ile veya maddi fillere ilişkin olması halinde her türlü delille ispatlanabileceği yönünde görüş belirtmişlerdir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Sözleşmenin kurulması, İrade açıklaması başlıklı 1 nci maddesinin “Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir.”, Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler başlıklı 19 ncu maddesinin birinci fıkrasının “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.”, Sözleşmenin içeriği, Sözleşme özgürlüğü başlıklı 26 ncı maddesinin “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” hükümlerini düzenlediği ayrıca İrade bozuklukları üst başlığı altında Yanılma, Aldatma ve Korkutma’nın 30 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, Kanun hükümleri göz önünde bulundurulduğunda, taraflar arasında tamamen kendi iradeleriyle 15.02.2016 tarihli Danışmanlık Sözleşmesi imzalandığı, tarafların sözleşme içeriğini özgürce belirleyebilecekleri, sözleşmeye göre tarafların hak ve yükümlülüklerinin belirlendiği, davacı tarafa, … grup şirketlerinin … Holding A.Ş. nezdinde 7,418,025 nominal TL karşılığı payının satılması ve devir işlemleri yüklendiği, alıcı olarak … Holding A.Ş., … A.Ş., … A.Ş.’nin muhtemel alıcı olmak üzere, …, … veya …’nun ilişkili şirketlerin alıcı olarak tanımlandığı, davacı tarafın yükümlülüğünü yerine getirdiği ve sözleşmede gösterilen alıcılardan … Holding A.Ş.’ye hisselerin devredildiği, davalı tarafın ise bunun karşılığında ücret ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediği, satış işleminin davacı şirketin hizmetleri sonucu gerçekleşmediği savunmasının ispat külfetinin davalıya düştüğü, davalı tarafın da bunu ispat edemediği anlaşıldığından davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından davanın kabulü yönünde hüküm tesisine, davacının davasının kabulü ile itirazın iptali ile takibin devamına, takibe konu alacak likit ve bilinebilir olduğundan ödeme yapılmadığı halde takibe itiraz edildiğinden icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacının istinaf başvurusunun KABULU İLE, HMK’nun 353/1.b-2 maddesi uyarınca İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1016 Esas, 2018/1206 Karar, 10/12/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2-Davacının davasının KABULÜ ile, Davalı tarafın İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin aynen devamına, Asıl alacak 593.500,00 TL’nin %20’si olan 118.700,00 TL icra inkar tazminatının davalı taraftan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE, Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 40.798,56 TL harçtan peşin alınan 7.213,36 TL’nin mahsubu ile bakiye 33.585,20 TL harcın davalı taraftan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA, Davacı tarafça peşin yatırılan 7.213,36 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesap olunan 83.698,16 TL’nin davalı taraftan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE, Davacı tarafça yapılan 2.250,00 TL bilirkişi inceleme gideri ve 407,00 TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 2.657,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, HMK 333 ve gider avansı tarifesinin 5. maddesi gereğince gider avansının kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesinden sonra davacı tarafa İADESİNE,
İstinaf Giderleri Yönünden; 1-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcının peşin yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalı taraftan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA, 2-Davacı tarafından yapılan 44,40 TL istinaf karar harcı ve 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı toplamı 165,70 TL’nin davalı taraftan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE, 3-Davacı tarafça yapılan 58,00 TL yargılama giderinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1.b-2 bendi ve aynı Kanunun 361/1 maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.22/09/2022