Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1021 E. 2019/2059 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1021 Esas
KARAR NO : 2019/2059
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1207
ARA KARAR TARİHİ : 12/12/2018
DAVA : KAYYIMLIK (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
KARAR TARİHİ: 14/11/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile, davalı Tasfiye Halindeki … 26/09/2001 tarihinde tasfiyesine karar verilerek tescili yapıldığını, Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesine ait 2008/3 Esas sayılı dosyana konu olan davada davalıların görevi kötüye kullanma ve zimmet suçlarından dolayı yargılaması yapıldığını, söz konusu davanın evveliyatı 2002 yılına kadar uzandığını, ceza yargılamasında müşteki sıfatı ile taraf olanların, davalılarca yıldırma politikalarına maruz kaldığını, kooperatif yöneticileri tarafından bilinçli olarak yapılmış sindirmeye yönelik davalar silsilesinin olduğunu, bu müştekiler ile birlikte bu davada davacı sıfatı olanlardan bazılarına mevcut kooperatif üyeliklerinin sona erdirilmeye çalışıldığına dair en az 20 mahkeme dosyası olduğunu, hali hazırda üyeliğe dair davalar devam ederken 3. kişilere satılan dairelerden dolayı davada müşteki sıfatı ile katılan müvekkillerin bu seferde tahliye davaları ile karşılaştığını, Türkiye Cumhuriyeti yasa koyucuları hem hukuk hem de ceza yasalarında (Ceza Muhakemesi Kanunun 133. Maddesinde suça karışan şirket yöneticilerinin yönettikleri şirketlerinin suça konu olmamaları adına yönetimlerine kayyım atanacağına dair) yasal düzenleme getirdiklerini, davalıların zimmet suçunu işlediklerine dair ceza dosyası içerisinde ciddi anlamda delil ve belgeler bulunduğunu, benzer olayların yaşanmaması adına kooperatif yönetimine tedbiren dava süresi boyunca geçici kayyım taleplerinin bulunduğunu, davalı kooperatifin en son yaptığı genel kurul toplantısında imar barışı için başvuru yapıldığını belirtilerek üyelerden müracaat ve tapu masrafları adı altında para istendiğini, toplanan bu paraların ne kadarının tapu masrafları için kullanılacağı ayrıntıları ile üyelere sunulmadığını, bu saptamalar bile işlerin nasıl yönetildiğini gösterdiğini, ayrıca imar başvurusu yapabilmek için kooperatifin tasfiye halinden çıkartılması gerektiğinden tasfiyeden çıkma kararı da alındığını, sonuç olarak davalı kooperatife öncelikle olarak acilen dava süresince tedbiren geçici kayyım atanmasını, dava sonunda davalı kooperatifin tasfiye işlemi tamamlanana kadar ya da mevcut durumun sonununa kadar kayyım atanmasını ve davalı yöneticilerin görevlerinden el çektirilmelerine karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde, kooperatif yönetim kurulu üyeleri … ve … 22 yıldır yapılan genel kurullarda şerh koyulmadan oy birliğiyle seçildiğini, yasa ve kanunlardan doğan hak ve sorumluluklarını yerine getirdiğini, 28/11/2018 tarihli genel kurul toplantısında da tekrar seçildiğini, davacıların iddiaları gerçeği yansıtmadığını, haksız olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, 12/12/2018 tarihli ara karar ile, ” mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekli olup somut olayda mahkemece bu yönde olumlu bir kanaat oluşmadığını, talep sahibi davacıların, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunmadığını, yargı organları ancak yasanın öngördüğü hallerle sınırlı olarak (organ boşluğu gibi) kooperatif yönetimine kayyım atayabileceği, somut olay bakımından bu durum gerçekleşmediği gibi ihtiyati tedbir kararı verebilmesi için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup davacılar vekili tarafından dosyaya sunulan delillerin somut delil kabul edilip haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uymaması gözönüne alınarak davalı kooperatife tedbiren yönetim kayyımı atanmasına ilişkin talebinin reddine ” karar verilmiştir.Davacı vekili yasal süresi içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; dava dilekçesinde kayyım atanmasını gerektiren halleri detaylı olarak açıkladıklarını ve gerekli belgeleri dosyaya sunduklarını, Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasının içeriğinde yer alan tüm bilgi belgeler, bilirkişi raporlarında ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığının kooperatiflerden sorumlu denetim koordinatörlüğünün hazırlamış olduğu tüm raporlarda davalıların kendilerine isnat edilen suçlarını işlediklerine dair somut deliller bulunduğunu, davalıların yıldırma amaçlı müşteki olan kooperatif üyelerine karşı eylemleri ve Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada davalıların zimmete para geçirdiklerine dair somut ve kesin delillerin olması dikkate alındığında tedbir şartlarının oluştuğundan mahkeme ara kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Geçici Hukuki Koruma türlerinden olan “ihtiyati tedbir” 6100 sayılı HMK’nin 389 – 399. maddelerinde düzenlenmiştir. HMK’nin 389. maddesinde ihtiyatin tedbirin şartları, 391. maddesinde ihtiyati tedbir kararının kapsam ve içeriği, 393. maddesinde ihtiyati tedbir kararının uygulanması, 394. maddesinde ihtiyati tedbir kararına itiraz ve uygulanacak usule yer verilmiştir.İhtiyati tedbirin şartlarını düzenleyen 6100 sayılı HMK’nın 389/1. maddesine göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği düzenlenmiştir. Somut olayda davacılar vekili, davalı kooperatife tedbiren yönetici kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 403/2. maddesinde, kayyımın, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanacağı, 426. maddesinde vesayet makamının, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin isteği üzerine veya re’sen temsil kayyımı atayacağı, kayyım atamasının yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel olmayacağı, 427. maddesinde ise bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa kayyım atanacağı düzenlenmiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında da izah edildiği üzere davacıların, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunmadıkları gibi yapı kooperatifleri üyelerine konut edindirmek amacıyla bir araya gelmiş kişilerden oluşmuş tüzel varlıklar olup kooperatifin yönetim kurulunun oluşumu, işleyişi, görevden alınması öncelikle kooperatifin iç yapısı içinde genel kuruldu halledilmesi gereken konular olup yargı organları ancak yasanın öngördüğü hallerle organ boşluğu gibi sınırlı olarak kooperatif yönetimine kayyım atayabileceği öngörülmüştür. Ayrıca davaya konu uyuşmazlığı esastan çözer nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği, buna göre Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği ve HMK’nun 391. maddesinin gerekçesinde açıklandığı üzere “dava sonunda elde edilecek faydayı sağlayacak şekilde” başka bir deyişle “davanın ve uyuşmazlığın esasını halleder şekilde” ihtiyati tedbir kararı verilmesi de doğru değildir.Sonuç olarak davacının ileri sürdüğü iddialar bakımından, davalı kooperatife tedbiren yönetim kayyımı atanmasına ilişkin talebin reddine karar verilmesi yerindedir.Bu sebeplerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3. maddeleri uyarınca reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafların istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2- İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davacı vekilinin yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununu 353/1.b.1, 391/3 ve 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.14/11/2019