Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1018 E. 2019/2099 K. 21.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1018 Esas
KARAR NO : 2019/2099
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13/02/2019
NUMARASI : 2018/1372 Esas, 2019/155 Karar
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 21/11/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA: Davacı vekili, 14.11.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin 2005 yılında kurularak, ticari hayattaki yerini aldığını, 13 adet şubeden teşekkül eden, 280 personel istihdam eden, 13 yıllık dönemde büyüyerek sermaye artırımlarına giden bir şirket olduğunu, ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle, gelecek süreçte muaccel borçlarını ödeyememe tehlikesi ile karşı karşıya geldiğini, konkordatoya başvuru yaptığı tarih itibariylede sermaye artırımına yönelik çalışmalar içerisinde bulunulduğunu, kısa süre içerisinde son sermaye miktarı olan 15.000.000,00 TL artırılacağını, ayrıca müvekkili şirket yetkilisi …. adına kayıtlı 9 adet gayrimenkul bulunduğunu, kira geliri getiren 7 adet taşınmaz olduğunu, geçici mühlet verilmesi taleplerinin olduğunu belirterek, İİK ‘nın 287. maddesi uyarınca, geçici mühlet kararı verilmesini, geçici mühletin kesin mühletin sonucunu doğurması nedeniyle, İİK ‘nın 294,295,296 ve 297. maddelerinin uygulanmasını, kesin mühlet kararı verilerek, konkordato ön projesindeki tekliflerinin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Alacaklılardan bir kısmı, yargılamaya katılarak yazılı ve /veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, konkordato komiserleri tarafından ibraz edilen raporda, 31.12.2018 tarihi itibarı ile kaydi değerlere göre davacı şirketin borca batık olmadığı gözükse dahi, rayiç değer incelemesi neticesinde, şirket öz sermayesinin (-) 1.667.409,75 TL borca batık durumda olduğu, ön projede tahsil edilebileceği belirlenen kaynaklardan henüz hiç birinin tahsil edilemediği, 2018 yılı sonu itibariyle 492.424,00 TL kar tahmini öngörülmüş olmasına rağmen 9.008.074,30 TL zarar ile kapatıldığı, davacı şirket yönetim kurulu tarafından herhangi bir sermaye artışı taahhüdünde bulunulmadığının belirlendiğinin belirtildiği, 7101 sayılı kanun ile mali durumu bozulmuş borçluların dar boğazdan çıkarak iyileşmelerine imkan sağlayacak konkordato hukukunda ön plana çıkan hususun ise borçlunun mali durumunun düzeltilmesi ve bu şekilde ülke ekonomisine katkı sağlanması olduğunu, davacı şirket tarafından konkordato ön projesinde 2018 yılında kar tahmininin 492.424,00 TL olarak öngörüldüğü halde, 2018 yılı sonu itibariyle zarar edildiği, projenin bu haliyle hayata geçirilmesinin ve borçlunun mali durumunun düzeltilmesinin zor görüldüğü, bu nedenle davanın yerinde olmadığı gerekçesiyle, koşulları oluşmayan konkordato talebinin reddine, davacı şirketin borca batıklığı göz önüne alınarak iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ;Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, borçlunun maddi durumunu düzeltme imkanının bulunduğunu, borca batıklık durumuna ilişkin olarak yapılan tespitin hatalı olduğunu, karara dayanak gösterilen rapordaki borca batıklık hesaplamasının doğru olmadığını, şirkete ait 13 adet şubenin devir değerleri ve müvekkili şirketin marka değerinin esas alınmadığını, hatalı hesaplama yapılmasına neden olduğunu, 20.12.2018 tarihli sunulan dilekçede, market olarak faaliyet gösteren şubenin içerisinde yer alan stok değerleri daha sonra belirlenerek tahsil edileceğinin belirtilerek KDV dahil 601.000,00 TL devir bedeli konusunda anlaşıldığının belirtildiğini, bu bedel içerisinde markette yer alan stok değerlerin yer almadığının açıkça beyan edildiğini, müvekkili şirket adına faaliyet gösteren marketlerin değerlendirilmesi yapılırken bu olguya dikkat edilmeksizin sadece maddi varlıkların değerlerinin göz önüne alındığını, eksik hesaplama yapıldığını, davacı tarafından keşide edilen çeklerin bir kısmının şirket ortağı ve yetkilisi tarafından şahsi olarak üstlenilerek ödenmesine rağmen bu ödemelerin değerlendirmeye alınmadığını, yaklaşık 3.500.000,00 TL bedelli çeklerin şirket ortağı ve yetkilisi tarafından üstlenilerek ödendiğini, ancak bu ödemelerin kayıtlara yansımaması nedeniyle nihai raporda bu ödemelerin değerlendirmeye alınmadığını, karara esas alınan komiser raporunda şirket faaliyetlerinin bir süre daha izlenmesi gerektiği yönünde görüş belirtilmesine rağmen mahkeme tarafından bu görüşün göz ardı edildiğini, şirketin geçici mühlet içinde zarar etmiş olmasına rağmen mevcut marketlerin faaliyetlerinin devam ediyor olması, satışların düşmemesi ve mali verilerin doğruluğunun tespit edilebilmesi için yeterli sürenin olmaması nedenleri ile davacı şirket hakkında kesin kanaat oluşması için bir süre daha izlenmesi kanaat ve sonucunun belirtildiğini, geçici mühlet süresinin uzatılmayarak İflas kararı verildiğini, konkordatonun bir süreç olduğunu, şirketin maddi durumunun rehabilite edilmesi için gerekli imkanların sağlanması gerektiğini, maddi durumda iyileşme olmuyor ise talebin reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin gerek sermaye taahhüdünde bulunması gerek ise alacaklıların büyük bir çoğunluğu ile mutabakat yapılarak kesin mehile geçilmeden önce dosyaya sunulması imkanlarının kaldırıldığını, borçlunun maddi durumunun rehabilite edilerek ülke ekonomisine katkı sağlanması amaçlarına aykırı hareket edildiğini, tüm şubeleri faaliyette olan şirketin iflası halinde imtiyazlı alacaklıların haricindeki tüm alacaklıların mağdur olacağını, kaydi bilanço verilerinin hatalı olarak değerlendirildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek kararın ortadan kaldırılmasına istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir.2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde vekaletnamede konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır.Uyuşmazlık, davacı şirketin, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, borca batıklığına dair tespitin doğru olup olmadığı, kesin mühlet şartlarının oluşup oluşmadığı, iflas kararı verilmesi ve diğer usulü işlemler ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.Davacı borçlu şirket tarafından, 14.11.2018 tarihli İhtiyati tedbir istemli dilekçesi ile iş bu talepte bulunulmuştur. Mahkemece, eksik hususların giderilmesine dair ihtarname sonrasında, 16.11.2018 tarihli tensip ara kararı ile borçlu şirket hakkında, 16.11.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri atanmasına ve geçici komiser heyetinin yapacağı işlemler ve sunacağı raporlar, verilen yetkiler belirlenmiş ve diğer usulü işlemlere ilişkin karar oluşturulmuştur. Geçici mühlet süresinin sona ereceği tarihte göz önünde bulundurularak, 13.02.2019 tarihi, duruşma tarihi olarak belirlenmiştir.Konkordato geçici komiser heyeti tarafından düzenlenen 10.12.2018 tarihli ön raporda, davacı vekili tarafından eksikliklerin tamamlandığı, dosyaya sunulduğu sonuç olarak, 20.11.2018 tarihinde borçlu işyerinde yapılan incelemeler ve değerlendirmeler sonucunda, İİK m.286. uyarınca dava dosyasına sunulması gereken tüm belgelerin sunulu olduğu kanaat ve sonuca varıldığı belirtilmiştir.Konkordato geçici komiser heyeti 10.01.2019 tarihli toplantısında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenip değerlendirilmesi ve borçlunun rayiç değer bilançosunun düzenlenebilmesi için borçlunun varlıklarının rayiç değerlerinin tespitine ihtiyaç olduğu, ayrıca borçlu hakkında kesin mühlet kararı verilmesi olasılığında konkordato işlemlerine esas olmak üzere İİK 289.madde uyarınca borçlunun varlıklarının rayiç değerlerinin tespiti gerektiği gerekçesi ile gayrimenkul değerlendirme uzmanı … ve stok rayiç değerinin tespiti için ise …ın görevlendirilmesine dair karar oluşturulduğu anlaşılmıştır.15.01.2019 tarihli Gıda mühendisi tarafından düzenlenen raporda, davacı şirkete ait tüm depo ve mağazaların yerinde incelendiği, merkez depodaki ürünlerin Kartal toptan şubeye aktarıldığı, şubelere, Kartal Toptan Şubeden sevkiyat yapıldığının tespit edildiği, stok raporunun dosyaya ekli olarak CD de sunulduğunu, şube ve depoların fotoğraflarının çekildiği, şirkete ait işyerlerinde perakende ve toptan satış maddeleri için yapılan kıymet takdirinin konkordato komiserliği bilgilerine sunulduğu belirtilmiştir.Bağımsız bölümlere ait ekspertiz raporları da ayrı ayrı olarak ve fotoğraflı şekilde ibraz edilmiştir.12.02.2019 tarihli Konkordato Geçici Komiser Heyeti Nihai Rapor’unda, şirketin, faaliyet konusunun perakende ticaret olduğu, 2005 yılında kurulduğu, sermayesinin 15.000.000,00 TL olduğu, geçici mühlet sonrasında, 16.11.2018 tarihi sonrasında şirketteki çalışanların sayısının 220 iken, 48 kişinin çıktığı, 10 kişinin işe girdiği, 31.12.2018 tarihinde 182 çalışanın olduğu, geçici mühlet sonrasında ciro kaybının yaşanmadığı, finansal projede öngörülen satışların gerçekleştiği, borçlu şirketin 31.12.2018 tarihi itibarı ile kaydi ve rayiç değer bilançolarının kalem kalem incelendiği, şirketin, maddi duran varlıklarının, arsa ve binaların kaydi net değerinin 8.104.458,90 TL, rayiç değerlerinin 11.595.000,00 TL, tesis makina ve cihazların kaydi değerlerinin 1.733.762,04 TL, rayiç değerlerinin, 1.500.000,00 TL, taşıtların kaydi değerlerinin 1.025.716,08 TL, rayiç değerlerinin 1.000.000,00TL, demirbaşların 925.443,07 TL kaydi, 300.000,00 TL rayiç değerleri olduğu, amortisman bedelinin -100.059,66 TL olup sonuç olarak, kaydi değer toplamının 11.689.320,43 TL, rayiç değer toplamın 14.395.000,00 TL olduğu, şirkete ait toplam 5 adet gayrimenkulün toplam rayiç değerlerinin, 11.595.000,00 TL, olduğu, gayrimenkullerin ikisinin, … Bankasına, iki adedinin … Bankasına, bir tanesinin …. Bankasına ipotekli olduğu, maddi olmayan duran varlıklar toplamının 5.209.784,47 TL olduğu, özel maliyetlerin ise kiralanan market ve depolarla ilgili katlanılan maliyetler olup büyük oranda itfa edildiği, dolayısıyla bir rayiç değerinin olmadığı, şirketin, geçici komiser heyetine göndermiş olduğu 31.12.2018 tarihli kaydi bilanço ve diğer finansal belgeler incelendiğinde satıcılar hesap bakiyesinin 4.243.106,40 TL olduğunun görüldüğü, şirket yönetiminden 30.08.2018 tarihli kaydi bilançoda yer alan satıcılar hesap bakiyesi arasındaki farkın izahının istendiği, 11.02.2019 tarihinde davacı vekili ile yapılan toplantıda, şirket temsilcisinin, satıcılar hesabındaki bakiye farklarının 30.09.2018 tarihi ile geçici mühlet tarihi arasında satıcılara yapılan ödemelerden, bozuk malların satıcılara iadesinden ve satıcılarda olan teminat mektuplarının nakte çevrilmiş olmasından dolayı azalmış olduğu bilgisini verdiği, ancak ilgili verilerin dava tarihinden 4 gün önce heyete verilmiş olması nedeniyle konu üzerinde detaylı inceleme yapılamadığı, teminat mektup tutarının toplam 1.380.000,00 TL, bozdurulan mektup tutarlarının toplam 1.050.000,00 TL olduğu., bilanço incelendiğinde 31.12.2018 tarihi itibarı ile kaydi değerlere göre borca batıklık söz konusu olmasa dahi rayiç değerlere göre borca batık olduğu, ön projede tahsil edileceği belirlenen kaynaklardan henüz hiçbirinin bu dönemde elde edilemediği, 2018 yılı sonu itibariyle 492.424,00 TL kar tahmini yapılmış olmasına rağmen, 9.008.074,30 TL zarar ile 2018 yılının kapatıldığı, bu nedenle kesin süre verilmesi halinde bu verilere göre ön projenin daha gerçekçi bir anlayışla revize edilmesi gerektiği, sermaye artışı ile ilgili herhangi bir gelişmenin olmadığı, sonuç olarak, dosyadaki mevcut bilgi ve belgeler ile borçlu şirket yetkilisi beyanları, borçlu şirketin merkezinde defter ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler ve 3 aya yakın bir nezaret görevi neticesinde, davacı şirketin 13 marketinin faaliyetine devam ettiği, depo ve merkez ofisinde 182 personelin çalıştığı, şirketin 2018 yılı ilk 9 aylık net cirosunun 75.252.747,86 TL olduğu, şirketin konkordato dönemindeki 3 aylık cirosunun 23.751.887,72 TL olduğu, ön projede belirtilen hedef cironun gerçekleştirildiği ancak şirketin 12 aylık zararının 9.008.074,86 TL olduğu, rayiç bilançoya göre (-) 1.667.409,75 TL olduğu ve borca batık olduğu, rapor tarihi itibarı ile sermaye artışı konusunda bir gelişmenin olmadığı, geçici dönem içinde zarar etmiş olmasına rağmen, marketlerin faaliyetine devam ediyor olması, satışların düşmemesi ve mali verilerin doğruluğunun tespit edilmesi için yeterli sürenin olmaması nedeniyle bir süre izlenmesi gerektiği belirtilmiştir.Davacı vekili, 13.02.2019 tarihli zapta geçen beyanında, geçici mühletin iki ay süre ile uzatılmasını, tedbir kararlarının devamına karar verilmesini talep etmiştir.Alacaklı vekilleri ise aynı celsede ki zapta geçen beyanlarında, tedbir kararının kaldırılmasını ve İflas kararı verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçeye istinaden, davacı talebi reddedilerek, borca batık şirketin iflasına karar verilmiştir.28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir. Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir. Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir. 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/ a,179/ b ,179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. 2004 sayılı yasanın 286. maddesinde konkordato talebine eklenecek belgeler, ayrıntılı olarak düzenlenmiş, ayrıca, borçlunun konkordato sürecinde mahkeme veya komiser tarafından istenebilecek diğer belge ve kayıtları da ibraz etmek zorundadır, ifadeleri ile belgelerin tahdidi olmadığı vurgulanmıştır. Konkordato talebine eklenecek belgelerin önemi ve hak kaybının önüne geçilebilmek ve uygulamada birliğin sağlanabilmesi için buna ilişkin yönetmelikler çıkarılmıştır. İİK 286/1.a bendinde, konkordato ön projesi bir anlamda tanımlanmış ve borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje olarak ifade edilmiştir. Yasanın devam eden bentlerinde ifade edilen, borçlunun malvarlığını gösterir belgeler, alacaklılar, alacak miktarları vb belgelerin, konkordato ön projesinin başarıya ulaşıp ulaşmayacağına dair tespitte en önemli unsurlar olduğunun kabulü kaçınılmazdır. Çünkü, geçici komiser, öncelikle bu belgelerle ile ön projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağını ve kayıtlarla uygun olup olmadığını değerlendirecektir. Diğer yandan, 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Somut olayda, davacı şirket tarafından geçici komiser heyetinin talep ettiği bir kısım mali verileri geç ibraz ettiği, diğer yandan, ön projede belirtilen sermaye artışının gerçekleştirilmediği, 2018 yılındaki kar tahmini yapılmış olmasına rağmen zararla kapatıldığı, hedef cironun gerçekleştirilmesine rağmen, 12 aylık bazda zarar ettiği , ön projede, şirketin 46.077.698,08 TL tutarındaki borçlarının %65’ini tasdik kararının kesinleşmesinden itibaren 12 ay sonra faizsiz olarak ödeneceğinin belirtildiği, teminat olarak, şirkete ait gayrimenkullerinde gösterildiği ancak gayrimenkul değerleme uzman raporu ve bilirkişi raporundan bütün gayrimenkullerin banka alacaklarından dolayı ipotekli olduğu anlaşılmaktadır. Mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir. Mali durumu bozulan işletmeler kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Diğer yandan, konkordato ön projesinde, atıl duran varlıkların nakte dönüştürülmesi yoluyla kaynak sağlanacağı hususuna yer verilmiştir. Ancak, bu planının hayata geçirilebilmesi için öncelikle o varlıklar üzerinde rehin olmaması gerekir. Konkordato ön projesinde, tasarruf tedbirleri olarak, işletmenin küçültülmesi, karlılığı olmayan ürünlerin üretimine veya satışına son verilmesi, pazarlama yöntemlerinin devreye sokulması vb hususlara yer verilebilir. Diğer yandan, projede, mevcut durumun, likitide sıkıntısının veya borca batıklığın giderilmesi için tedbirlere yer vermek gerekir. Bunlar, gelir artırıcı veya tasarruf tedbirleri olabilir. Konkordato süreci içinde özellikle iyileşmenin sağlanabilmesi için yeni kredi sağlanması gerekmektedir. Somut olayda, başta, projede öngörülen sermaye artışının da gerçekleştirilmediği göz önünde bulundurulduğunda, davacı şirketin yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projesinin, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimalinden söz edilemeyecektir. Davacı şirket, mali kaynak olarak ön projede, yasanın ifade ettiği şekilde sermaye artırımını göstermiş olmasına rağmen yerine getirmemiştir. Sermaye artışı mali kaynak için tek ve zorunlu olmasa dahi somut verilere göre değerlendirme yapılarak, mali kaynakların gösterilmesi isabetli olacaktır. Diğer yandan, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun onikinci babında ,285 vd maddelerde düzenlenen konkordato da verilecek süreler yasa ile belirlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 94. maddenin üst başlığı kesin süre olup, “1”. fıkrasında Kanunun belirlediği sürelerin kesin olduğu belirtilmiştir. Şu halde, mahkeme, konkordato talebi karşısında, süreleri kendiliğinden artıramayacaktır. Yani, sürenin sonunda, mali kaynaklarla birlikte konkordato ön projenin değiştirileceği yani ıslah edileceği gerekçeleri ile mahkemeden süre istenilmesi ve bu sürenin borçlu davacıya verilerek, yasanın belirlediği sürenin fiilen aşılması kabul edilemeyecektir .Başvuran borçlu şirketin, süreleri göz önünde bulundurarak gerekli olan işlemleri biran öncesi yapması kaçınılmazdır. Konkordato geçici komiser heyet raporunda, şirketin borca batık olup olmadığı değerlendirilmesi, gayrimenkul değerlendirme uzmanı ve teknik bilirkişi raporları, şirket defterleri ve tüm veriler göz önünde bulundurarak gerçekleştirilmiştir. Rapor bu hali ile dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir. Yukarıda ifade edildiği üzere, yasada belirlenen sürelerin kesin olması ve mali tablo ile ön proje kapsamında, geçici mühlet içerinde ki gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda, davacı şirket için geçici mühletin iki ay daha uzatılması kararı konkordato amacına uygun düşmeyecektir. İİK 287. maddede düzenlenen, geçici mühletin iki ay daha uzatılması emredici bir düzenleme değildir. Yasa kapsamında, borçlu veya geçici komiserin talebi üzerine bu kararı veren mahkemeye, “ uzatabilir” ifadesi ile takdir hakkının bırakılmış olduğunu kabul etmek kaçınılmazdır. Mahkemece, bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar oluşturulduğunda, gerekçenin açıklanması, bu kapsamda yerinde ve gerekli görülmelidir.İİK 287. maddesinde mahkemenin geçici mühlet kararı İle birlikte, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacıyla geçici konkordato komiseri görevlendiriceği düzenlenmiştir. İİK ‘ m.287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. ( Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku – Av. Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İİK ‘nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, mahkemenin, İİK 289. madde gereğince işlem yapıldıktan sonra, konkordatonun başarıya ulaşmayacağı gerekçesiyle davacı borçlu şirketin konkordato talebinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.İflas kararlarının isabetli olup olmadığının ise ayrıca değerlendirilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Mahkemece, borçlu şirketin iflasına karar verilmiştir. Şirketin borca batık olduğu geçici komiser konkordato raporunda açıkça ifade edilmiştir. İİK 292. maddede, kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflasın açılması düzenlenmiştir. Yasada, iflasa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra belirtilen durumların gerçekleşmesi halinde komiserin yazılı raporu üzerine, mahkemenin kesin müddeti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına resen karar vereceği düzenlenmiştir. Bu durumda, komiserin, mühletin kaldırılması veya borçlunun iflasına karar verilmesi görüşünü belirtmesine gerek yoktur. Ancak, devam eden fıkrada, hangi hallerde iflasa karar verileceği bentler halinde belirtilmiştir. İlk bentte, borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa, sonraki bentte yani mahkemenin iflas verdiği” b) “ bendinde,“ Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa “ ifadelerine yer verilmiştir. Yasal düzenlemenin, konkordato müessesinin amacı ile birlikte, bir bent veya bir madde ile sınırlı olarak değil bir bütün halinde değerlendirilerek sonuca gidilmesi isabetli olacaktır .Aksinin kabulü halinde, borçlu ile birlikte alacaklıların lehine olan konkordato uygulanamaz hale gelecektir. İflas gibi, ağır bir sonuçla karşılaşma riski olan borçlu şirketlerin, böyle bir başvuruda bulunduğunda, iflas kararı verilirken, hangi hususların gözönünde bulundurulması gerektiği mahkemece titizlikle belirlenmelidir. Bu husus, “ Yeni Konkordato Hukuku “ kitabının 317. sayfasında, komiserin raporunda, borçlunun mali ve finansal verilerinin iyileşmeyi imkansız hale getirdiği anlaşılıyorsa, komiserin konkordatoyu reddedeceğini açık ve kesin şekilde ortaya koyan, alacaklıların sayısından ve öneminden hareketle konkordatonun tasdiki için gerekli çoğunluklarının hiç birinin sağlamayacağı sonucuna varırsa, konkordatonun başarıya ulaşamayacağının önceden anlaşılmış olacağı bu durumda mahkemenin kesin mühleti kaldırarak iflasa tabi olan borçlunun iflasına karar vereceği örneği ile açıklanmıştır. Somut olayda, davacı şirket borca batık durumdadır. İİK 292. madde anlamında İflas kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle başarıya ulaşma imkanı bulunmayan konkordato ön projesi ile İcra ve İflas Kanunun ilgili hükümleri uyarınca ,borca batık durumda ki şirketin, başarıya ulaşma imkanı mümkün görülmeyen konkordato talebinin reddi ile iflasına karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1372 Esas, 2019/155 Karar ve 13.02,2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b/1 .bendi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE,2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,80 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA ,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği nedeniyle vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/3. fıkrasının atfıyla aynı yasanın 164/2.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/11/2019