Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/970 E. 2018/1125 K. 20.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/970 Esas
KARAR NO : 2018/1125
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 18/10/2017
NUMARASI : 2015/637 E. 2017/887 K.
DAVA : İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ : 20/06/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 29/06/2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı olduğunu, şirketin 1994 yılında kurulduğunu, şirketin en son sermayesinin 31/05/2015 tarihi itibariyle 4.250.000-TL olduğunu ve tamamının ödendiğini, ülkemizde yaşanan ekonomik ve sosyal olaylar nedeniyle ani kur ve faiz artışları, ihracat yaptıkları ülkelerde meydana gelen savaş ve siyasi karmaşalar, borçlu müşterilerinin ödemelerini aksatmaları, kurların ani yükselmesi nedeniyle maliyette meydana gelen artışlar, faiz oranlarının artmasına bağlı olarak finansman giderlerindeki artışlar, kar marjlarının azalması ve malzeme stoklarındaki ciddi fire ve kayıplar nedeniyle ekonomik yönden şirketin zora düştüğünü, dosyaya sunulan iyileştirme projesi kapsamında en geç 2017 yılı içinde borca batıklıktan kurtulup öz varlığını tekrar pozitif hale getirebileceğini, bu bağlamda müvekkili şirketin borca batıklığının tespiti ile şirketin şimdilik 1 yıl süre ile iflasının ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Feri müdahil vekilleri yargılama aşamasındaki beyanlarında davacı tarafın beyan ve iddialarının doğru olmadığını, düzenlenen bilirkişi raporuna göre şirketin borca batık olduğunu, iyileşme ümidinin olmadığını, revize projenin uygulanabilir nitelikte bulunmadığını, iflas erteleme koşullarının gerçekleşmediğini, kendilerine herhangi bir ödeme yapılmadığını, yargılama aşamasında verilen tedbir kararlarının müvekkilleri yönünden mağduriyete sebebiyet verdiğini, bu nedenlerle yasal dayanağı bulunmayan davanın reddi ile davacı şirketin iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi; davacı tarafın iflas erteleme talebinin reddine ve iflasına karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı … Ltd. Şti. Vekili İstinaf Taleplerinde;
1-Dosyaya ibraz edilen Bilirkişi Raporunun, borca batıklık tespit raporundan sonra ibraz edilen ilk rapor olduğunu, 30.06.2015 tarihli mali verilere göre hesaplanmış olduğundan güncel olmadığını, buna ilişkin itirazlarının hiç birinin dikkate almadığını,
2-Bununla birlikte ilgili rapor duruşmanın bırakıldığı 11.10.2017 tarihinden iki gün önce 09.10.2017 tarihinde mahkemeye ibraz edildiğini, kendilerine tebliğ edilmediğini, aynı tarihli celsede tebliğ edildiğini, rapora karşı beyan ve itirazlarını sağlıklı olarak sunabilmek için istedikleri sürenin kendilerine tanınmayarak HMK.nun 281.maddesine aykırı davranıldığını, bu nedenlerle Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/637 E.-2017/887 K. sayı ve 18.10.2017 tarihli kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiş;
İstinaf dilekçesi tüm müdahilere tebliğ edilmiş, herhangi bir cevap verilmemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının davacı vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;
Dava, TTK’nun 324, 376 ve 377 ile İİK’nun 179. maddesi uyarınca iflasın ertelenmesine ilişkindir.
Davacı şirketin dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na … sicil numarası ile kayıtlı olduğu, ticari merkezinin Bağcılar/İSTANBUL adresinde bulunduğu, davanın İİK.nun 179/1.maddesinde öngörülen yetkili Mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece rayiç değerler üzerinden borca batıklığın tespiti bakımından alınan 13/07/2015 tarihli ve sonraki bilirkişi raporlarının 31/05/2015 tarihli veriler kullanılarak hazırlandığı, daha sonra kayyımlar vasıtasıyla denetlenen şirketin durumu hakkında bilgi verildiği, son bilirkişi raporunda da sonuç olarak iyileştirme projesinin inandırıcılığının kalmadığının değerlendirildiği, mahkemenin de bu görüşe dayanılarak iflas kararı verdiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay içtihatlarında da işaret edildiği üzere, kaydî değerlere bağlı kalmaksızın, borca batıklığın, varlıkların rayiç değerleri dikkate alınarak güncel biçimde belirlenmesi ve projenin bu kapsamda ciddi ve inandırıcı olup olmadığının ve şirketin iflasının ertelenmesi ile mali durumun düzeltilmesinin mümkün bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Rayiç değerler üzerinden yapılan hesaplamanın üzerinden 3 yıldan fazla bir süre geçmiştir. Bu nedenle, davacı şirketin kaydi değerlerle bağlı kalınmaksızın, borca batıklığın varlıkların rayiç değerleri dikkate alınarak güncel biçimde belirlenmesi ve revize/projenin bu kapsamda ciddi ve inandırıcı olup olmadığının ve şirketin iflasının ertelenmesi ile mali durumun düzeltilmesinin mümkün bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi amacıyla yeniden alınacak teknik, yeterli açıklamaları içeren ve denetime elverişli bir rapor (veya ek rapr) alınması suretiyle, varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Kabule göre de;
Bilirkişi raporunun, mahkemenin 11/10/2017 tarihli celsesinde taraflara elden tebliğ edildiği ve beyanda bulunmaları için 1 hafta süre verildiği anlaşılmaktadır. Oysa Bilirkişi raporuna itiraz başlıklı 6100 sayılı HMK.nun 281.maddesi tarafların bilirkişi raporunun kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebileceklerini hüküm altına almıştır. Bu hüküm emredici olup, HMK.nun 90/1.maddesinde belirtilen, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkimin kanundaki süreleri artıramayacağı veya eksiltemeyeceği kuralına muhalefet edilmesi de doğru olmamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf taleplerinin kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda gereği için dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmektedir
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 353/1a,6. maddesi gereğince yukarıda açıklandığı üzere gereği için dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/637 E. 2017/887 K. 18/10/2017 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,
4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,8 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,4 TL olmak üzere toplam 36,2 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/06/2018