Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/904 E. 2021/164 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/904 Esas
KARAR NO: 2021/164
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13/06/2017
NUMARASI: 2013/233 Esas, 2017/624 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/02/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile yapılan anlaşmaya istinaden 17.02.2011 tarihinde davalı banka hesabına 75.000,00 TL gönderildiğini, davalı şirketin bu ödemeye rağmen yapması gereken işleri yapmadığını, alması gereken ÇED raporunu ve lisansı alamadığını, müvekkilinin bu işi başka şirketlerle takip etmek zorunda kaldığını, davalı şirkete yapılan ödemenin iadesi istemi ile Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası ile takibe geçtiğini, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına, davalının %40 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının yapmış olduğu ödemenin sebebinin davacı şirket ile müvekkili arasında 3. Kişi olan … Ltd. Şti.’ne danışmanlık vermek üzere imzalanan ve imzalı sureti davacıda olan sözleşmeye istinaden yapıldığını, müvekkilinin bu sözleşme gereğince üzerine düşen edimi yerine getirdiğini, ücrete hak kazındığını, davacı iddialarının yerinde olmadığını belirterek davanın reddi ile kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince; bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına nazaran, davacının ödemenin dayanağı sözleşmeyi ispatlayamadığı, ödemenin borun ifası niteliğinde bulunduğu, davalının savunmasının vasıflı ikrar niteliğinde olduğu, imzalı aslı davacıda bulunan sözleşme gereğince davalının edimini yerine getirdiği, ücrete hak kazındığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili firma ile davalı şirket arasında eskiye dayanan iş ilişkileri yanında arkadaşlık ilişkilerinin de bulunduğunu, davalı şirketin bir süredir işlerinin kötü gittiğini, ekonomik sıkıntı çektiğini, bunun üzerine, müteahhit olan müvekkilinin tanıdığı olan 3. Şahıs … Şirketine davalıya iş imkanı sağlaması konusunda ricada bulunduğunu, … ve … şirketlerinin ticari merkezleri, sicilleri ve yönetim kurulu başkanlarının farklı iki ayrı şirket olduğunu, müvekkilinin … ve … Ltd. Şti.’yi tanıştıran konumunda olduğunu, müvekkilinin işleri kötü giden davalıya 75.000,00 TL’yi borç olarak gönderdiğini, açıklamasına da muhasebeci hatası olarak sehven; ‘sözleşmeye istinaden’ yazıldığını, dava dilekçesinde de hata yapıldığını, davalı ile daha önce yapılan şifahi sözleşmenin sehven belirtildiğini, davalıdan bedelin istendiğini, ödenmemesi üzerine takip başlattıklarını, davalı şirketin aldığı 75.000,00 TL paraya karşılık, sonradan kötüniyetli olarak tek taraflı bir sözleşme hazırladığını ve ödeme tarihine de müvekkilin parayı gönderdiği tarihi yazdığını, müvekkilinin … ile herhangi bir sözleşme imzalayıp borç altına girmediğini, Kaldı ki, ibraz edilen sözleşmenin üzerinde ıslak imza, kaşe vs. Bulunmadığını, dosyada defalarca istenmiş olmasına rağmen davalının imzalandığını iddia ettiği sözleşmeyi mahkemeye sunamadığını, yerel mahkemece yapılan yargılamada ileri sürülen savunmalarının hiç dikkate alınmadığı gibi eksik inceleme sonucu üzerinde imza olmayan bu sözleşmeye istinaden hüküm kurulduğunu, davalının bu ödeme ile ilgili olarak müvekkile hiçbir iş yapmadığı gibi bununla ilgili bir faturası ve defter kaydının da bulunmadığını, müvekkilinin ödediği ücretin, …’in borcuna sayıldığını, 3. Şahısa verilen hizmetten müvekkilinin borçlu tutulamayacağını,, ödemenin … şirketinden alınması gerektiğini, … ve davalı arasında imzalanan sözleşmede davalının ÇED raporu alma işlemlerini yerine getirmediğini, bunun üzerine … Şirketinin kendi imkanlarıyla bu raporu başka aracı firma ile 30.000,00 TL karşılığında temin ettiğini, bu fiyatın söz konusu raporun alınması için rayiç fiyat olduğunu, …’nın üzerinde anlaşıldığını iddia ettiği 75.000,00 TL’nin ortalamanın çok üzerinde fahiş bir fiyat olduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası incelendiğinde, davacının davalı aleyhinde, 12.11.2012 tarihinde 75.000,00 TL asıl alacak ve 11.724,66 TL işlemiş yasal faizi olmak üzere toplam 86.724,66 TL üzerinden takip başlattığı, davalının 21.11.2012 tarihli dilekçesi ile takibe itiraz ettiği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.Davacının davalıya banka havalesi ile “sözleşmeye istinaden’ açıklaması ile 75.000,00 TL havale ettiği, yanlar arasında çekişmesizdir. Davacı, davalının sözleşme gereğince edimini yerine getirmediğini iddia ederek ödediği iş bedelini geri talep etmiş, davalı da, davacının dava dışı 3. kişi ile yaptığı sözleşme gereğince davacı hesabına 3. kişiye hizmet verildiğini ücrete hak kazandığını iddia etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde de, havale edilen bedelin aslında ekonomik durumu kötü olan davalıya borç olarak gönderildiğini, havale dekontu ve dava dilekçesinde sehven sözleşme ilişkisinin belirtildiğini ifade etmiştir. Bu yöndeki iddianın davacı vekili tarafından yargılama aşamasında ileri sürülmediği anlaşılmaktadır. Hatta davacı vekili 16.01.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında da “….müvekkilim şirket ile davalı arasında şifai sözleşme yapılmış, bu kapsamda davalı taraf bir kısım işleri yapmayı üstlenmiştir, müvekkilim 75.000,00 TL para göndermiştir, davalı üzerine düşeni yapmamıştır,…” diyerek sözleşme ilişkisine dayandığını belirtmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesinde, “inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilir” yine; HMK’nun 357. maddesi ise “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Uyuşmazlık, yanlar arasında sözleşme ilişkisi bulunup bulunmadığı, davacı tarafından davalıya gönderilen 75.000,00 TL’nin avans olarak gönderilip gönderilmediği, davalının üstlendiği bir edim olup olmadığı, ücrete hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmıştır. Mahkemece uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. 19.03.2015 tarihli bilirkişi raporunda; taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin varlığının ve davalıya 75.000,00 TL ödendiğinin ihtilafsız olduğu, ancak davacıya ödenen 75.000,00 TL’nin avans olduğunun ispata muhtaç olduğu, dosya kapsamından davalının ediminin tespit edilemediği, eğer davacının beyanları esas alınacak olursa, davacının bahsettiği işlerin görülmesi için gerekli sürenin tespiti gerektiği, bu şekilde davalının borcunun muaccel olup olmadığının belirlenebileceği, bu hususun uzmanlık alanıma girmediğinden, davalının borcunun muaccel olup olmadığı konusunda görüş belirtmemin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Mahkemece tarafların ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle farklı bir bilirkişi heyetinden daha rapor alınmıştır. 10.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda; taraflara ait ticari defterlerin lehlerine delil vasfının bulunduğu, davalıya havale edilen 75.000,00 TL’nin davacının ticari defter ve belgelerinde, davalıya gönderilen avanslar hesabında gösterildiği, davalının ticari defter ve belgelerinde de bu bedelin davacıdan alınan avanslar hesabında kayıtlı olduğu, bu sebeple davalının davacıya 75.000,00 TL borçlu gözüktüğü, davalı tarafından dosyaya ibraz edilen ıslak imza bulunmayan sözleşmede davalının Sakarya ili, Kaynarca ilçesinde kurulması planlanan Ömrünü tamamlamış lastiklerin geri kazanımı ve bertarafı tesisi ÇED proje işi ile Balıkesir ili, Bandırma ilçesi, … beldesinde kurulması planlanan atık ve biyokütleden enerji üretim tesisi, ÇED projesini takip ettiği, proje aşamasında davalı ile davacı şirket yetkilisi ve davalı çalışanları arasında bir çok mail trafiğinin bulunduğu, davacının cevaba cevap dilekçesinde … firmasının dava konusu ile ilgisi olmadığını iddia etmiş olsa da … tesisinin aslen … firması için kurulduğu, … firmasının bu tür enerji üretim tesislerinin kurulumu üzerine faaliyet gösterdiği, … ile kendisi arasında bir sözleşme olmasının son derece doğal olduğu, davalının ÇED süreçlerini yöneten bir danışmanlık firması olduğu, … tesisi için yapılan ÇED süreçlerinin bakanlık evraklarında da görüldüğü gibi … firması için yapıldığının ortada olduğu, davacının dosya içerisinde yer alan her iki tesis için de tarım arazileri üzerine kurulum yapmak istediği, seçilen alanda kurulumu için çalışma yapmış olsa da gerekli onayın alınamadığı, bu nedenle de ÇED sürecinin ilerleyemediği, davalının, davacı ile yapmış olduğu sözleşmeye istinaden ödemesini almış olduğu kısma karşılık gelen işleri gerçekleştirdiği belirtilmiştir. Dava dilekçesinin ekinde, davalının davacıya 75.000,00 TL borçlu olduğu yönünde mutabakat belgesinin bulunduğu, tarafların ticari defter ve belgelerine göre havale edilen bedelin avans olarak kayıtlara işlendiği sabittir. Ancak davalı tarafından ibraz edilen sözleşmede ıslak imza bulunmasa da, sözleşmede belirtilen işlerin davalı tarafından takip edildiği, takip sürecinde davacı ile davalı arasında bir çok mail yazışmasının bulunduğu, davalının takip etti işi getirdiği aşama itibari ile ücrete hak kazandığı idare nezdinde bulunan kayıt ve belgeler üzerinde yapılan inceleme sonunda hazırlanın son bilirkişi raporundan anlaşılmıştır. 721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Dürüst davranma” başlıklı 2. Maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir. Tüm dosya kapsamına nazaran, davalının, davacı adına 2 projede ÇED sürecini yönettiği, avans olarak alarak aldığı avans olarak gönderilen ücrete hak kazandığı, davacının istinaf aşamasında, istinaf gerekçesi olarak ileri sürülen “davalının ekonomik durumunun kötü olduğundan havale edilen bedelin borç olarak verildiği, dava dilekçesinde ve dekontta sehven sözleşme ibaresinin geçtiği” önündeki iddiasının iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığı, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusun reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın, davalı tarafından peşin yatırılan 134,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 119,20 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/02/2021