Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/902 E. 2021/291 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/902 Esas
KARAR NO : 2021/291
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/10/2017
NUMARASI: 2014/476 Esas, 2017/968 Karar
DAVA: MENFİ Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVA BAKIRKÖY 13.ATM 2013/467 ESAS 2014/10 KARAR SAYILI DOSYA
DAVA : MENFİ TESPİT ( Ticari İlişkiden Kaynaklanan )
KARAR TARİHİ 04/03/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar, … ve … Tic.Ltd.Şti vekili, 19.11.2013 tarihli dava dilekçesinde, davacılar ile davalı televizyon şirketi arasında 29.05.2013 tarihli 5 adet program sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmeye göre, 90 gün 25 dakika davacılardan … konuk olacağı şeklinde sözleşme yapıldığını, hiçbir şekilde yayınlanmadığını, 90 gün … sunacağı Haziran ayında canlı diğer aylarda banttan yayınlanacak programın ana sponsorluğu için anlaşıldığını, …’ın programdan ayrıldığı için bu programa sponsor olunamadığını, 90 gün 15*1 spot 88.500,00 TL … ’nin sunacağı programa 13 bölüm sponsorluk olduğunu, kanaldan ayrıldığı için sponsorluğun gerçekleşmediğini, 6 dk *7 spot 210 gün sürecek sözleşmede, davalı şirketin 1 ay yayın girdiğini, 180 günlük program girilmediğini, 12 *7 spot 210 gün sürecek sözleşmede davalı şirketin 1 ay yayın girdiğini, 180 günlük program girilmediğini, 12 dk*7 spotluk 210 gün sürecek program için imzalanmış olan anlaşma sonucunda davalının 35 gün yayın yapmış olduğunu, 175 günlük program girilmediğini, bu sözleşmelerle ilgili olarak davacıların ayrı ayrı davalı şirkete çekler verildiğini, davalı şirketin bazı sözleşme yükümlülerini yerine getirmediği gibi kimi sözleşmeye göre yayınlamak zorunda olduğu programlar yerine getirisi olmayan saatlerde anlaşma dışı bazı reklamlara davacı gerçek kişinin yerine girdiğini, diğer davacı şirket ile ilgili ise 30 günlük reklam dışında hiçbir program girilmediğini, davacıların, davalı ile ortak sözleşme imzaladıklarından mecburi dava arkadaşlığı olduğunu, davalı tarafa verilen çeklerin her iki davacı tarafça sözleşmelerin ayrım yapılmaksızın keşide edilerek verildiğini, yapılan görüşmelerde davalı şirketin reklamları yayınlamayacağını söylemesi üzerine çeklerin iadesinin istenmesine rağmen çekleri vermekten kaçındığını iddia ederek, davacı …’ın keşide ettiği, …, Bakırköy Şubesi‘ne ait her biri 48.437 TL, keşide tarihleri, 15.11.2013,15.12.2013 ve …Bankası, Çeşme Şubesindeki çek hesabından keşide edilen 21.03.2014 keşide tarihli 48.438 TL bedeli, davacı şirketin … Bankası Keresteciler Şubesinin çek hesabından keşide edilen, 15.11.2013, 15.12.2013 ve 15.01.2014 tarihli her biri 48.437,50 TL bedelli çeklerin iptalini, borçlu bulunmadığının menfi tespit yolu ile belirlenmesini, %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, müvekkili şirketin 2007 yılından bu yana … logosu ile haber ağırlıklı ulusal tv yayını yapan bir kuruluş olduğunu, davacıların, müvekkili şirketin, … ve uydu üzerinden izlenen bir kanal olması nedeniyle davalı şirket merkezine gelerek davacılardan …’ın doktor olduğu, sağlık konulu kendi hazırladıkları programları yayınlamak ve ürünlerin reklamını yapmak istediklerini belirterek yayın saati kiralamak istediklerini ve taraflar arasında muhtelif program ve reklam sözleşmeleri akdedilerek yayınlara başlandığını, müvekkili şirketin sözleşmede belirtildiği üzere yayın içeriğine hiçbir katkısı olmadığını, tüm materyalin davacılar tarafından hazır edildiğini, bazı bölümlerde davacı gerçek kişinin konuk olarak gösterildiğini, bazı bölümlerde … sunum yaptığını ve yine kendi bağlantıları olan toplum nezdinde ünlenmiş kişilerin konuk edildiğini, sözleşmelere bağlı olarak alınan çeklerin ise bu bir çeşit yayın saati kiralama ilişkisi olarak tarif edilen hizmetin bedeli olarak alındığını, müvekkilinin söz verilen saatlerde davacıların programlanması yönündeki ediminin layıkıyla yerine getirildiğini, yayın CD’leri ve RTÜK’ten celbedilecek bilgiler ile bu hususun kesin şekilde ispat edilecek durumda olduğunu, ancak yayınlar devam ederken vadeli olarak alınmış bulunan çeklerin ödeme zamanı beklenemeyerek ticari hayatın gerekleri için üçüncü şahıslara ciro edildiğini, davacıların, çeklerin müvekkili şirketin elinde olduğu ve iadesi isteklerinin gerçek dışı olduğunu, bir takım sanatçı kişilerin kendi istekleriyle kanaldan ayrılmış olmaları sebebiyle bekledikleri ticari reklam getirisinin sağlanmadığı yönündeki beyanların samimi ve hukuksal dayanaktan yoksun olduğunu, davacıların iddialarının aksine çeklerden fazla miktarda borçları oluştuğunu, yayınlar yapıldığını ancak RTÜK tarafından davacıların yayınları ile ilgili olarak her biri 11.886,00 TL idari para cezasını kapsayan cezaların sayısının 37’yi bulduğunu, halen devam ettiğini, program içeriklerinde müvekkili şirketin hiçbir katkısı olmadığı halde, yayıncı kuruluş olması nedeniyle müvekkili aleyhine tanzim edildiğini, davacıların haksız şekilde dayanaksız fatura tanzim etmeleri üzerine müvekkili tarafından faturaya itiraz edildiğini, davalının RTÜK cezaları nedeniyle (11.886,00*36=)439.782,00 TL alacağı bulunduğunu, sözleşme gereğince tüm edimlerin yerine getirildiğini savunarak dosyanın Bakırköy 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/467 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BAKIRKÖY 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2013/467 ESAS, 2014/10 KARAR ve 20.01.2014 TARİHLİ DOSYASI :İDDİA :Davacı … vekili, 19.11.2013 tarihli dava dilekçesinde, davalı şirket arasında 24.04.2013 tarihli program sözleşmesi akdedildiğini, 30 dk 2 spot davacı Şirketinin reklamlarının yayınlanacağını, 180 gün devam edecek reklam karşılığı 130.000,00 TL çeklerin davalıya verildiğini, davalı televizyon şirketin yayınlanması gerekli olan 180 gün reklam yerine 144 gün reklam girdiğini, böylece davacının bir adet ödenmeyen çeki karşılığı 36 gün alacağı kaldığını iddia ederek, … Güngören Sanayi Şubesi çek hesabından keşide edilen 20.11.2013 tarihli, 26.000,00 TL bedelli davacının keşide ettiği çekin iptali, %20 kötü niyet tazminatına, çekin iptaline ve borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, müvekkili şirketin söz verilen saatlerde davacının … ‘de programlarının yayınlanması yönündeki edimlerini layıkı ile yerine getirdiğini, davacı tarafın müvekkiline çeklerden çok borcunun oluştuğunu, yayınların yapıldığını ancak RTÜK tarafından müvekkili şirkete idari para cezaları düzenlendiğini, bu durumun davacıya iletildiğini, doktor şahsiyetine olan güven nedeniyle beklenildiğini ancak durumun davacının söz verdiği gibi olmadığını, davalının RTÜK cezaları için yaklaşık 439.782,00 TL alacağı olduğunu, müvekkili şirketin sözleşme gereğince tüm edimlerini yerine getirdiğini savunarak davanın reddine ve dosyaların birleştirilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, dosyada deliller toplandıktan sonra bilirkişi heyetinden rapor alındığı, 22.04.2015 havale tarihli rapor…, 28.07.2015 havale tarihli rapor …24.05.2017 havale tarihli raporda …şeklinde bilirkişi raporları aynen yazıldıktan sonra, istenilen çözümlemeler yapılarak yukarıda dosya adları ve süreleriyle listelendiğinin açıklandığı, davalı tarafın davacı taraf ile yapılan sözleşmeler karşısında ne miktarda yayın yaptığı ve bedelinin ne kadar olduğu, sözleşme kapsamında ne kadar yayın yapmadığı, davacı tarafa yapılan yayınlardan dolayı RTÜK’e ne kadar ceza ödediğine ilişkin dosyaya delil sunmadığından 23.02.2016 tarihli bilirkişi raporunda açıklandığı üzere davalı ile davacılar arasında akdedilen 29.05.2013 tarihli sözleşmenin 1 ve 2. maddesindeki … programı ile 4. maddesinde belirtilen …’nin programının yayınlandığına dair kanıt olmadığı gerekçesiyle, asıl dava yönünden, davacıların davalı aleyhine açmış olduğu menfi tespit davasının kabulüne, dava konusu çeklerden dolayı davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, davacıların, talep etmiş olduğu kötüniyet tazminat talebinin şartları bulunmadığından reddine, birleştirilen Bakırköy 13. ATM‘nin 2013/467 Esas, 2014/10 Karar sayılı dosyasında davacı tarafından davalı aleyhine açılan menfi tespit davasının kabulüne, çekten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının talep etmiş olduğu kötü niyet tazminat şartlarının bulunmadığından reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiştir.Davalı vekili istinaf nedenleri olarak, iletişim radyo televizyon alanında bilirkişi ile borçlar hukuku bilirkişisinden rapor alınmasına 10.02.2015 tarihli celsede karar verildiği, devam eden celselerde tekrar edilmiş olmasına rağmen bu tarihe kadar bu niteliklerdeki bilirkişiye dosyanın tevdi edilmediğini, ihtilafın özüne ilişkin bir inceleme yapılmadığını, mahkemenin kendi ara kararlarına aykırı hareket ederek konunun uzmanı olmayan bazı raporlarda uzmanlık alanı dahi olmayan denetime elverişsiz raporlar ile yargılamanın özünden uzaklaştırıldığını, ihtilafın reklam sözleşmesi ve yayın dünyasına ilişkin program sözleşmesinden doğduğunu, bilirkişiler tarafından, taraflar arasında akdedilen sözleşme ve uygulanma kıstaslarının yanlış yorumlandığını, bilirkişi raporunda, 13.02.2013 tarihli ve 24.04.2013 tarihli olan sözleşmelerin müvekkili nezdinde imzalandığı gerekçesiyle, geçersiz sayıldığını ve raporun sadece 29.05.2013 tarihli sözleşme esas alınarak hazırlandığını, dosyadaki CD’lerinde sözleşme öncesine ait olduğu savı ile dikkate alınmadığını, taraflarca ileri sürülmeyen bir konuda bilirkişinin, … isimli bir şahsa ait imza bulunduğu ibaresi kullanılmak suretiyle, sözleşmeleri ve devamında delilleri geçersiz kabul etmelerinin sözleşme öncesine ait denilerek değerlendirilemeyen deliller arasında yer alan yayınların ne için yapıldığı kuşkusunu ortaya serdiğini, yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu işlemlere tacirin sarih veya zımni olarak icazet vermesi halinde söz konusu işlemin geçerli addedileceği kuralının görmezden gelindiğini gösterdiğini, tacir olan davacılarında basiretli davranma yükümlülüğü bulunduğunu, bilirkişinin örnek teşkil eden CD’lerde rastlamış olduğu edimlerin ifa edilmiş olmasına rağmen onları yok saymak suretiyle bilirkişi görüşünden beklenen yararın gerçekleşmediğinin aşikar olduğunu, bununla birlikte RTÜK cezaları hususunda da bilirkişilerin aynı bahanelerle aynı görüşü sunduklarını, müvekkilinin yayıncı kuruluş olduğunu, reklam ve programı yapanın ise davacıların meslek alanında olan müvekkili değil davacılar olduğunu, hukuka uygun düşmeyen çıkarımlar nedeniyle programların yayınlandığına dair RTÜK cezalarının yok sayıldığını, program ve reklamların da yok saydığı gibi cezalarında edimin ifasına ispat teşkil etmeyeceği kanaatine vardığını, kamu tüzel kişiliğini haiz bir devlet kurumunun verdiği cezaların yok sayılamayacağını ve gelen cezaların dayanağının davacının yayın içeriği olduğu üzere durumun yayınların yapıldığına kesin bir delil teşkil ettiğinin açık olduğunu, karar metninden açıkça hatalı ve anlaşılmaz bilirkişi raporlarının aynen karara aktarıldığını ve gerekçesiz şekilde hüküm kurulduğunun görüldüğünü, bilirkişi beyanlarının hiç değiştirilmeden karara dercedildiğini, gerekçeden dosya içeriğinden mahkemece haberdar olunmadığı izlenimi yaratacak derecede hayrete şayan olduğunu, zira taraflarınca RTÜK ceza kararlarının kalın bir dosya olarak 30.05.2014 tarihli dilekçe ekinde sunulduğunu, raporun nazara alınmayan kısmında reklamlar nedeniyle davalıya 20 kez kesilen idari para cezalarının toplamının olduğu belirtildiğini, bilirkişinin davalı işyerine gelmeksizin ve sunucularda yer alan yayınları incelemeksizin 13.06.2017 tarihli itiraz dilekçesinde açıkça belirtildiği üzere gayriciddi bir yaklaşımla verdiği tarihsiz rapora dayanarak ve mahkemece oluşturulan ara karar yine mahkemece ihlal edilmek suretiyle hüküm kurulduğunu, mahkemece, pek çok usulü yanılgı kararlarına aykırı uygulama ve eksik inceleme ve yetersiz irdeleme sonucu tesis edilen hükmün, yasaya, usule ve hukuka aykırı olduğunu, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmek suretiyle, adil yargılama ilkesine aykırı olduğunu iddia ederek, asıl ve birleştirilen dosya kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, “ Program Sözleşme” “ leri ve “Reklam Sözleşmesi “ kapsamında, yayıncı kuruluşa verilen çeklerden dolayı eksik ifa ididasıyla asıl ve birleştirilen dosyalarda açılan menfi tespit davasıdır.Taraflar arasında, 29.05.2013 değişik reklam süreleri, aylık bedellerin, toplam bedellerin, ödeme şeklinin 30/60/90 günlük çek olan program sözleşmeleri imzalandığı, sözleşme şartlarının üç bend halinde düzenlendiği, sözleşme şartlarının 2. bendinde, yayınlanan reklam içeriğinde RTÜK kurallarının geçerli olduğu, yayın konusunda RTÜK tarafından ceza ve sorumlulukların reklam veren firmaya ait olduğunun belirtildiği, 24.04.2013 tarihli reklam sözleşmesinin davacı gerçek kişi – Yeşil Şifa ile düzenlendiği, dava konusu çeklerin davacı şirket ve gerçek kişinin değişik banka şubelerinde ki çek hesaplarından, değişik tarihli olarak davalı şirket adına düzenlendiği konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, mahkeme kararının gerekçeli olup olmadığı, bilirkişi raporlarının usulüne uygun olup olmadığı, bilirkişilerin konusunda uzman olup olmadığı, kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.Mahkemece taraf delillerinin dosyaya ibrazı ile birlikte birden fazla bilirkişi raporu alınarak karar tesis edilmiştir. Davalı vekilinin istinaf nedenleri olarak ileri sürdüğü, bilirkişi raporlarının aynen karara aktarıldığı ve gerekçesiz şekilde hüküm kurulduğu iddiası üzerinde öncelikle durulması uygun görülmüştür.Bu anlamda yapılan inceleme sonucunda; mahkemece dosyada alınan bilirkişi raporlarının tarihleri yazılarak aynen karara geçirilmiş olduğu anlaşılmıştır. Anayasa’nın 138. ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 27.maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kuralı bağlanmıştır. Hukuki dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. ‘ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki dinlenilme hakkı gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Eksik, şekli ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma (hukuki dinlenilme hakkının), ihlalidir. HMK 297.maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların doğruluğunun denetlenmesi mümkün olacaktır. Mahkemece verilen kararın incelenmesinde, tarafların iddia ve savunmaları, hangi delillere dayanıldığı, hangi delilin diğerine neden üstün tutulduğu gerekçede tartışılmamıştır. Kararın büyük bir kısmının bilirkişi raporlarından alıntılardan ibaret olduğu anlaşılmıştır. Bu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kararın gerekçesiz ve delil değerlendirilmesi hiç yapılmadan verilmiş olması nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1a-6.bentte göz önünde bulundurularak kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1- Davalı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,2-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/476 Esas, 2017/968 Karar ve 05/10/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahalli Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 162,10 TL olmak üzere toplam 253,20 TL harcın davalının peşin olarak yatırmış olduğu 5.493,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5,240,50 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE,5- İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/03/2021
.