Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/884 Esas
KARAR NO: 2021/128
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/06/2017
NUMARASI: 2014/1259 Esas, 2017/489 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (hizmet sözleşmesinden kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 02.04.2013 tarihli Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi imzalandığını, davalının, 3577 sayılı Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun ve ilgili düzenlemeleri doğrultusunda anti-damping önlemleri uygulanmayacağı şeklinde ki tavsiyesi doğrultusunda müvekkilinin Çin menşeili yünlü battaniyeleri ithal ettiğini, ancak davalının, bu defa 10.10.2013 tarihinde mallar Türkiye’ye ulaşıp, gümrük incelemesinden geçtikten sonra anti-damping vergisi ödeneceği konusunda bilgi verdiğini. bu sebeple müvekkilinin anti-damping nedeniyle 142.531,20 TL zararına neden olduğunu, 502,25 TL ihtar gideri yapıldığını belirterek 142.531,20 TL’nin 25.10.2013, 502,25 TL’nin 17.02.2014 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin sözleşme gereğince davacıya gerekli hizmeti verdiğini, bilgilendirmeleri yaptığını, ithalat konusu eşyanın varış tarihi itibarıyla anti-damping vergisinin bildirilmemesinin o dönemde bu konuyla ilgili yürürlükte olan mevzuatın geçerliliğinin 01.08.2013 tarihi itibarıyla bitecek olmasından kaynaklandığını, 2013/2 sayılı Tebliğ ile önlemin bitiş tarihi 01.08.2013 olarak belirlendiğini ancak ilgili kurum tarafından tebliğ süresinin uzatılması ve muhatabın bu nedenle mağdur olmasının tamamen müvekkilinin egemenlik alanı dışında yaşanan bir gelişme olduğunu, ayrıca ürünün Çin’de üretildiği bilgisinin verilmeyip sadece eşyanın Çin çıkışlı olduğu bilgisi verildiğini, ithalat sürecinin tamamlanması aşamasında davacının ithalattan vazgeçebilecekken işleme devam etme talimatı vermesinin zararın artmasına neden olduğunu, davacının kararı neticesinde. artan zarara ve bunun sonucuna müvekkilinin katlanmasının hakkaniyete aykırı olacağını, işlemden vazgeçilmiş olması halinde müvekkilinin, kabul anlamında olmamak üzere en fazla gidiş dönüş navlun ücretinden sorumlu tutulabilecek iken çok yüksek bir miktar vergi talebi ile karşı karşıya bırakıldığını beyanla haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince; bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına nazaran; davalının hizmette kusurlu bulunduğu, davacının 300.231,36 TL CIF kıymeti, 37.855,54 TL gümrük vergisi ve 142.531,20 TL ÖTV ile gümrüklenmiş değeri 480.618,10 TL olan dava konusu 48000 adet battaniyeyi bu bedelle ithal etmek durumunda kaldığı, ancak battaniyeleri toplam 343.680,00 TL bedelle sattığı, davacı zararının 136.938,10 TL olduğu, davacı tarafça dermeyan olunan ihtarname ile verilen süreye nazaran davalı temerrütünün 26.02.2014 tarihinde gerçekleştiği, ihtar giderinin yargılama giderleri faslında değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle davanın kısmen kabulü ile 136.938,10 TL’nin 26.02.2014 temerrüt tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde, taraflar arasında 28.03.2013 tarihli gümrük müşavirliği anlaşması akdedildiğini, sözleşme gereğince davalıya gümrük müşavirliği hizmeti verildiğini, davacı tarafından müteaddit defalar müvekkilinden danışmanlık hizmeti alındığını ancak herhangi bir gümrük işlemi gerçekleştirilmediğini, davacının müvekkilinden 14.05.2013 tarihinde battaniye, buz kırıcı, eldiven ve kupa için gümrük işlemlerine yönelik bilgi talep ettiğini ve yükleme tarihi bildirdiğini, bu tarihte yürürlükte olan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Mevzuat hükümlerine göre (2008/27 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ) halihazırda 01.08.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve beş yıllık süre sonu olan 01.08.2013 tarihine kadar uygulanması öngörülen Çin menşeili bu ürünler için dampin vergisi uygulamasının devam ettiğini, ancak; 31.01.2013 tarihinde yayımlanan 2013/2 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ’in 2 inci maddesinde “Aşağıdaki tabloda yer alan dampinge karşı önlemlerin yürürlükte kalma süreleri, karşılarında belirtilen tarihlerde sona erecektir.” Hükmüne istinaden taboda yer alan ve dava konusu ürünler için 01.08.2013 tarihi itibariyle önlemin sona ereceğinin net olarak görüldüğünü, bilirkişi raporunda müvekkili ile davacı arasında akdedilen sözleşme tarihi, sözleşmenin içeriğine ilişkin hiçbir tespit yapılmadığını, müvekkiline vekaletin ne zaman verildiği, vekalette temsil yetkisinin kimlere verildiği, vekalet ile verilen yetkinin sınırlarının incelenmediğini, bu tespitlerin dolaylı temsilci sıfatıyla hareket eden müvekkili için önemli olduğunu, Gümrük Kanunu ile yetki ve sorumlulukları tanımlanmış bir meslek mensubu olan gümrük müşavirlerinin Gümrük Kanunu’nun 5 inci Maddesi kapsamında temsil yetkisine istinaden ithalat/ihracat ve diğer gümrük işlemlerini yaparken, Gümrük Kanunu ve Gümrük Mevzuatının öngördüğü şekilde asıl sorumluluğunun gümrüğe sunulmuş ve gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulacak eşya için kendisine sunulacak geçerli belge ve bilgilere göre mevzuata uygunluğu ve vergilendirme maliyetleri konusunda bilgi vermek olduğunu, ithalatçının sadece kendi maliyetlerini önceden yaklaşık olarak hesaplamak için “ön bilgi” mahiyetinde gümrük müşavirlerinden bilgi almalarının mümkün bulunduğunu, verilebilecek bu ön bilgilerin hiçbir zaman yukarıdaki hükümler dikkate alındığında bağlayıcı nitelikte olmadığını, gümrük müşavirlerinin verdikleri bilgilerden sorumlu tutulabilmesi için; yapacağı işlemlerin tek tek sayıldığı, yetki sorumlulukların belirlendiği “sözleşmesinin” bulunması, verilen vekaletnamede gümrük müşavirinin temsil yetkisini veren kişi adına yurt dışında sipariş aşamasındaki işlemleri takip ederek tüm dış ticaret sürecinden sorumlu tutulduklarını, bu sorumluluklar çerçevesinde yurt dışında temin edilen malların özet beyan, taşıma senedi, fatura, menşe belgesi gibi eşyanın ilgili rejime tabi tutulması için gerekli belgeler ile eşyanın Türkiye Gümrük Bölgesine giriş ve gümrüğe sunuluş tarihleri konusunda bilgi verilip verilmediği hususlarının sorgulanması gerektiğini, dosyada bu konuda hiçbir araştırma yapılmadığını, bilirkişi raporunu Gümrük Müşaviri yardımcısı tarafından hazırlandığını bilirkişinin konusunda yeterli olmadığını, A karneli Gümrük Müşavirinden rapor alınması gerektiği konusundaki itirazlarının değerlendirilmediğini, ticari şirketlerin basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünün bulunduğunu, davacının ithalata başlamadan malın evrakları ile görüş sorması gerekirken tamamen farazi bir kurgu ile bilgi aldığı iddiası ile hataya düşmesinin kabul edilemeyeceğini, ticari hayatta müvekkilinin her bir müşterisini halihazırda gerçekleşmeyen bir gümrük işlemine ilişkin bilgilendirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek ilk derce mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, gümrük müşaviri olarak verilen hizmetin kusurlu olduğu gerekçesiyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında gümrük konusunda hizmet ilişkisi bulunduğu yanlar arasında çekişmesiz olup, uyuşmazlık, taraflar arasında ayrıca danışmanlık sözleşmesi bulunup bulunmadığı, hizmetin kusurlu ifa edilip edilmediği, kusurlu hizmetin bulunması halinde zararın miktarı noktasında toplanmıştır. Mahkemece uyuşmazlık konusunda bilirkişi raporu alınmıştır. 20.04.2016 tarihli tarihli heyet raporunda; tarafların muavin kayıtlarının örtüştüğü, 2014 sonu itibari ile davalının, davacıya 1.689,57 TL borçlu olduğu, taraflar arasında imzalanan danışmanlık sözleşmesinin vekâlet sözleşmesi niteliğinde olduğu, işgören-vekil konumundaki davalı …nin tüzel kişi tacir olduğu, basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğüne uygun davranmadığı gibi, TBK m. 506/2’de ifade edilen özen ve sadakat yükümlülüğüne de aykırı davranmak suretiyle vermiş olduğu hatalı/eksik bilginin, davacının zarara uğramasına sebebiyet verdiği, ancak davacının vergi ödemesinden kaynaklanan zarara ilişkin miktarının dosyaya sunulan eşyanın kısmi satışına yönelik fatura kapsamından tam ve net tespitinin mümkün gözükmediği, zarar miktarının davacının ifade ettiği 143.033,45 TL olarak kabulü makul gözükmekle birlikte eşyanın tamamının satışına yönelik tüm faturalarının ibrazının gerektiği, eşyanın tamamına ait satış faturalarının mükellef asıl nüshalarının dosyaya sunulması halinde zarara ilişkin ayrıca değerlemenin yapılabileceği belirtilmiştir. 25.08.2016 tarihli ek raporda; davacının battaniyelerin satışına ilişkin orijinal faturaları dosyaya ibraz ettiği, buna göre 48.000 adet battaniye cinsi eşyanın davacı tarafından 01.11.2013 tarih … ve … faturalarla toplam 343.680,00 TL’ye satıldığı, davacının dava konusu battaniye cinsi eşyaları 460.618,10 TL bedelle ithal etmiş olmasına karşın bu mallarını 343.680,00 TL’ye satabildiği, ithal girdi maliyeti ile satış fiyatı arasında, 136.938,10 TL eksi bakiye olduğu, davacının zararına satış yaptığı ifade edilmiştir. Tarafların itirazlarının değerlendirildiği 07.04.2017 tarihli 2. Ek raporda bilirkişiler kök raporu aynen tekrar etmişlerdir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerinin irdelenmesi gerekmektedir. 28.03.2013 tarihli “Hizmet Sözleşmesi”‘nin, Gümrük Müşavirliğinin Yükümlülükleri başlıklı 2. Maddesinde, davalının, davacıya, yabancı ticaret hukuku ve vergi ve finans hukuku alanında danışmanlık hizmeti verilmesi işini de üstlendiği anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta, davacı 13-14 Mayıs 2013 tarihlerinde davalıya müracaat ederek Çin’den ithal edeceği battaniyelerin İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ kapsamında bulunup bulunmadığı konusunda bilgi istemiştir. Davalı 23.05.2013 ve daha sonra 24 Mayıs ve 29 Mayıs 2013 ile 14.08.2013 tarihlerinde tekrarlayıp teyit ettiği beyanlarında, tebliğin süresinin 01.08.2013 tarihinde sona ereceğinden bahisle tebliğ kapsamında olmadığı yönünde bilgi verdiği davacının da bilgi doğrultusunda battaniyeleri ithal ettiği, ancak tebliğ süresi sona ermeden idarece 25.07.2013 tarihli 28718 sayılı resmi gazetede yayımlanan 2013/12 sayılı tebliğ ile uygulamaya devam edileceğinin ilan edildiği, ürünün anti-damping uygulaması kapsamında vergiye tabi olduğu, davacının bu sebeple 142.531,20 TL vergi ödemek zorunda kaldığı anlaşılmıştır.Taraflar arasındaki ilişki vekalet ilişkisidir. Türk Borçlar Kanununun 506/2. maddesine göre; vekil üstlendiği işi ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Özen ve sadakat borcu, vekilin kendisine değil başkasına ait bir işi görmesinden ve işini gördüğü kimsenin menfaat ve iradesine uygun hareket etmesinin vekâletin zorunlu bir unsuru olmasından çıkarılabilir. Bu borç gereğince, gerek vekâletin devamı sırasında ve gerekse vekâlet ilişkisi sona erdikten sonra vekil, müvekkilin yararını sözleşmenin amacına uygun bir biçimde koruması gerekir. Başka bir ifadeyle, vekil sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak ve ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorundadır. Bu yükümlülüğün gereği gibi yerine getirilmemesi halinde vekil, özen ve sadakat borcu nedeniyle müvekkilinin doğacak zararını tazminle yükümlü olacaktır. Davacı ile gümrük müşavirliği arasındaki ilişki vekalet sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, yasal dayanağı TBK 506. ve devamı maddeleridir. TBK’nun 506/2. maddesine göre; vekil üstlendiği işi ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Özen ve sadakat borcu, vekilin kendisine değil başkasına ait bir işi görmesinden ve işini gördüğü kimsenin menfaat ve iradesine uygun hareket etmesinin vekâletin zorunlu bir unsuru olmasından çıkarılabilir. Bu borç gereğince, gerek vekâletin devamı sırasında ve gerekse vekâlet ilişkisi sona erdikten sonra vekil, müvekkilin yararını sözleşmenin amacına uygun bir biçimde koruması gerekir. Başka bir ifadeyle, vekil sadakat borcu gereği olarak, müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak ve ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorundadır. Bu yükümlülüğün gereği gibi yerine getirilmemesi halinde vekil, özen ve sadakat borcu nedeniyle müvekkilinin doğacak zararını tazminle yükümlü olacaktır. Vekilin kusuru pek hafif olsa dahi sorumluluktan kurtulamayacaktır. Yine sadakatle ifa müvekkilin yararına ve onun arzularına uygun olarak hareket etme borcunu kapsar. Sadakatle ifa genel bir anlatımla objektif iyi niyet kurallarına uygun olarak ifa şeklinde tanımlanmaktadır. (Bkz. Hatemi/ Şerozan Arpacı, Borçlar Hukuku Özel Bölüm, İst. 1992, s. 319, 320) Tüm dosya kapsamına nazaran, davalının danışmanlık sözleşmesi kapsamında davacıya verdiği bilginin hatalı olduğu, davalının özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, davacının bilgiye güvenerek Çin’den battaniye ithal ettiği, ürünün anti-damping uygulaması kapsamında vergiye tabi olduğu, davacının bu sebeple 142.531,20 TL vergi ödemek zorunda kaldığı, davacının 460.618,10 TL bedelle ithal ettiği ürünleri ithal ettiği ürünleri 343.680,00 TL ‘ye sattığı, 136.938,10 TL zararının bulunduğu, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalının istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 9.354,24 TL karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 2.338,56 TL peşin harcın mahsubu ile geriye kalan 7.015,68 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.28/01/2021