Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/845 E. 2021/184 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/845 Esas
KARAR NO : 2021/184
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2017
NUMARASI: 2014/1223 Esas, 2017/1268 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/02/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili 14.08.2014 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin, İstanbul Avrupa Yakası PTT Başmüdürlüğü ‘ne bağlı 12 PTT Merkezine ait Posta Tekeli dışında kalan posta gönderilerinin taşınması ve dağıtılması işini, 07.01.2002 tarihli sözleşme gereğince bu tarihten itibaren davalı şirketler tarafından yerine getirildiğini, dava dışı … bu sözleşme kapsamında, davalı şirket personeli olarak çalışmakta iken 17.10.2003 tarihinde iş akdinin fesih edildiğini, sonrasında işçinin bir kısım işçilik alacaklarının tahsili için müvekkili ve davalı şirketler hakkında iş mahkemesinde dava açtığını, kararın onandığını, dava dışı işçi vekili tarafından karar ile hüküm altına alınan alacağın tahsili amacı ile Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, tehiri icra talep edildiğinden 06.09.2012 tarihli makbuz ile 29.393,45 TL teminat olarak alınan bedelin icra dosyasına yatırıldığını, ilam kesinleştiğinde alacaklı vekiline ödendiğini, sözleşme eki ve ayrılmaz parçası niteliğindeki idari şartnamenin 29. maddesi gereğince, elemanların iş kanunu ve diğer kanunlardan doğan haklarından müteahhit davalı şirketlerin sorumlu olduğunu iddia ederek, alacağın tahsili amacı ile başlatılan icra takibine karşı davalıların yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, davada Bakırköy Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davalı şirketin merkezinin Bakırköy/ İstanbul olduğunu, davacı kurumun, dava dışı işçiye muvazaalı işlem yaptığı ve bu nedenle ücret farkı alacağı gibi işçi alacaklarından sorumlu olduğunun Yargıtay ‘dan geçerek kesinleşen mahkeme kararı ile sabit olmasına rağmen açılan davanın haksız olduğunu, müvekkili şirketin husumetinin olmadığını, İstanbul 7. İş Mahkemesinin 2012/278 Esas sayılı mahkeme kararı dikkate alınarak davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, işçinin başlangıçtan itibaren … A.Ş ‘nin işçisi olarak kabul edilmiş olması nedeniyle müvekkili şirketlerin husumetinin bulunmadığına ilişkin mahkeme kararı mevcut iken açılan bu davanın haksız ve hukuka açıkça aykırı olduğunu, işçinin yapmış olduğu posta ayrımı işinin davalı idarenin asıl işi niteliğinde olup İş Kanunu ‘nun 2. maddesi gereğince davaya konu işçinin başlangıçtan itibaren asıl işveren PTT’nin işçisi olarak kabul edilerek müvekkili şirket bakımından husumet yokluğu nedeniyle red kararı verildiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile davaya konu fark alacağının nedeninin davacı kurumun muvazaalı işlem yapmış olması ve işçinin başlangıçtan itibaren işvereni olarak kabul edilmiş olması olduğunu, müvekkili şirketten fark alacağının rücuen tahsil edilemeyeceğini, davacının kendisinden talep edilen alacağı süresinde ödemeyerek miktarın artmasına kusuru ile neden olduğunu savunarak, davanın reddine ve alacağın %20 sinden aşağı olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, davacının, iş mahkemesi kararına istinaden yapmış olduğu ödemeyi tahsil için davalılar ile arasında düzenlenen hizmet alım sözleşmesi ve teknik şartname uyarınca takip başlattığı, davalılar vekili tarafından husumet itirazında bulunulmuş ise de gerek hizmet alım sözleşmesi ve gerekse teknik şartname uyarınca alt işveren pozisyonda bulunan davalıların işçi alacaklarından kaynaklı tüm ödemelerden sorumlu olduğu dolayısı ile İş mahkemesince işçi alacağının güvence altına alma amacı ile getirilen hükümler kapsamında yapılan yargılama ile yargı uygulamaları gözetilerek davacının asıl işveren olarak kabul edildiği, diğer davalılar yönünden ise husumetten redde karar verilmiş olmasının HGK ve Yargıtay kararları dikkate alındığında tacir olan taraflar arasındaki rücu ilişkisi yönünden etkisinin bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alınarak rücu ilişkisinin değerlendirilmesi gerektiği, dolayısıyla İş Mahkemesinin muvazaaya ilişkin tespiti ve Bölge Adliye Mahkemesinin tespiti üzerinden değerlendirmelerin tacirler arasındaki ilişkiler yönünden ve Yargıtay uygulamaları yönünden yerinde olmadığı, taraflar arasındaki sözleşme ve teknik şartname ( idari şartname 29. m) davalıların yapılan ödemeden sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davalılar tarafından yapılan İtirazın iptali ile takibin devamına, İİK 67/2. maddesi gereğince asıl alacak 29.393,45 TL üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davalılar vekili istinaf nedenleri olarak; rapora itirazları dikkat edilmeden verilen kararın kanuna ve hukuk birliğine aykırı olduğunu, emsal karar dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, iş mahkemesi kararında işçinin gerçekte … A.Ş işçisi olduğu gerekçesiyle husumet yönünden red edildiğini, kararın kesinleştiğini, iş mahkemesi kararlarında sorumluluk durumunun tespit edildiğini, özel yasal düzenleme varken genel yasal düzenlemelerine göre hüküm tesis edilemeyeceğini, rücu davasına konu işçiler bakımından asıl işveren PTT’nin muvazaalı işlem yaptığı ve tek başına sorumlu olduğunun İstanbul 7. İş Mahkemesinin kararları İle kabul edildiğini, kararların Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, bu davanın mükerrer olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın kötü niyetli olarak açıldığını, ihale sözleşmesinde de görüleceği üzere dava konusu döneme ait 2000 ve 2002 tarihli ihale sözleşmelerinde kıdem tazminatı teklifinin fiyata dahil edilmediğini, kamu ihale genel tebliğine göre kıdem tazminatlarının ancak 2006 yılında teklif fiyata dahil giderler arasına alındığını, dava konusu edilen kıdem tazminatı ve diğer alacak kalemlerinin teklif fiyata dahil edilmediğinden ihale sözleşmesi gereğince müvekkiline karşı açılan davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın kabulü halinde dahi ücret fark alacağının müvekkili şirketten talep edilemeyeceğini, mahkemece atıf yapılan idari şartnamenin 29. maddesinde yazılı hususun işçilik alacaklarının ödenmesine ilişkin olup söz konusu genel ifade ile müvekkili teklifine ve ihale sözleşmesine dahil edilmeyen davaya konu edilen işçilik alacaklarından sorumlu kabul edilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, ayrıca raporda ihale sözleşmelerinde tazminatlar bakımından açık bir düzenleme olmadığının tespitinin dikkate alınmadığını, teknik şartnamede bir hüküm bulunmadığından tarafların işçilik alacaklarından 1/2 oranında sorumlu kılınması gerektiğini, BK 167. maddesi gereğince hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça borçlulardan herbirinin alacaklıya yapılan ifadan birbirine karşı eşit biçimde sorumlu olduklarını, somut davada herhangi bir düzenleme bulunmadığını, emsal Yargıtay kararları gereğince müvekkili şirketlerin ancak işçiyi çalıştırdığı dönemle sınırlı olmak üzere ve kendi dönemi bakımından da yine davacı asıl işverenle birlikte yarı yarıya sorumlu olacağının açık olduğunu, müvekkili şirketin takibe itirazının haklı olduğunu, icra inkar tazminatı kararının da bozulması gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, iş mahkemesi kararının icra takibi sonucu ödenmesi nedeniyle, ödenen bedelin hizmet sözleşmesi kapsamında alt işverenden tahsili amacı ile başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır.Dosya kapsamından, davacı ve davalı her iki şirket arasında, 07.01.2002 tarihli sözleşme imzalandığı, sözleşmede, davalı ….Ltd.Ştinin ( pilot firma ), davalı ….Ltd.Ştinin ( ortak girişim ) olduğu, sözleşmenin 1. maddesinde, Müdürlüğe bağlı 12 PTT Merkezindeki tekel dışı posta gönderilerinin merkezce belirlenecek güzergaha göre toplam 82 şöförlü araç ve 350 yaya elemanlı taşıttırılıp dağıtımın 1 yıllık süre ile KDV hariç 2.306.815.680.000 TL bedelle yapılması olduğu, 6. maddede, taahhüdün kısmen veya tamamen yerine getirilmemesi halinde idari ve teknik şartname hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği, Posta Tekeli Dışında Kalan Gönderilerin Taşınması ve Dağıtımına Ait İdari Şartnamenin 29. madde başlığı “ Diğer Hususlar “ başlığı ile elemanların İş Kanunu ve diğer kanunlardan doğan haklarından müteahhitin sorumlu olduğu konusunun diğer konuların düzenlendiği, dava dışı … tarafından İstanbul 7. İş Mahkemesinin 2012/278 Esas, 2012/383 Karar ve 05.07.2012 tarihli kararı ile davacı ve davalılar hakkında 03.05.2012 tarihinde, iş sözleşmesini haklı sebeple feshetmek zorunda kaldığı, PTT idaresi ile taşeron şirketler arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığını iddia ederek, işçilik alacaklarını talep ettiği, mahkemece, davacı işçinin başından itibaren PTT’nin işçisi olduğu, işçilik alacaklarından dolayı sorumlu olanın PTT olduğu, davacı işçinin PTT’ye ait Bahçelievler biriminde posta dağıtım işlerini yaptığı, PTT’nin kendi çalışanları ile birlikte aynı işi yaptığı, emir ve talimatı PTT yetkililerinden aldığı, araç ve gereçlerin PTT tarafından sağlandığı, davacı işçinin sadece PTT ‘ye ait işyerinde çalıştığı belirlendiğinden davacı işçinin başından itibaren PTT ‘nin işçisi olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı, somut olayda 4857 sayılı yasanın 2/7 maddesinde öngörülen muvazaa olgusunun gerçekleştiğinin kabul edildiği gerekçesiyle, davalılar …Ltd.Şti ve ….Ltd.Şti aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine, PTT aleyhine açılan davanın 1.617,91 TL net kıdem tazminatının, 8.153,49 TL net ücret fark alacağının,10,00 TL net ücret alacağının, 10,00 TL net yıllık izin ücretli alacağının, 10,00 TL net fazla mesai alacağının ve 10,00 TL net tatil ve dini bayram alacağının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verildiği, kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2012/33198 Esas, 2012/36128 Karar ve 05.11.2012 tarihli ilamı ile onandığı, Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında dava dışı işçinin başlatmış olduğu İcra takibi sonucunda davacı şirketin 06.09.2012 tarihli tahsilat makbuzu ile 29.393,45 TL ödediği, davacının ödemiş olduğu 29.393,45 TL asıl alacak ve 3.333,94 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 32.727,39 TL alacağın tahsili amacı ile İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 10.12.2013 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, davalıların takibe borca ve yetkiye itiraz ettikleri, davacı şirketin İİK 67. maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde İtirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır.Taraflar arasında, gerçekleştirilen sözleşme, sözleşme ekleri, iş mahkemesi kararı, takip dosyaları konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, İş Mahkemesinin muvazaaya dair kabulü ve davalı Şirketlere karşı dava dışı işçinin açmış olduğu davayı husumetten reddetmiş olması nedeniyle, davalıların İş bu takip konusu alacaktan sorumlu olup olmadığı, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.19.07.2017 tarihli bilirkişi raporunda, tarafların iddia ve savunmaları, takip dosyası özetlendikten sonra, davacının davalı yüklenicilerle imzaladığı hizmet alım sözleşmesinde, hizmet işleri genel şartnamesinin, idari şartnamenin, sözleşme tasarısının, teknik şartnamenin, standart formların ve birim fiyat tarifelerinde sözleşmenin ayrılmaz parçası olduğunun düzenlendiği, yüklenicinin sözleşme konusu ile çalıştıracağı personele İlişkin sorumlulukları ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve genel şartnamenin altıncı bölümünde belirtilmiş olduğu, yüklenicinin bunları aynen uygulamakla yükümlüdür hükmüne amir olduğu, iş mahkemesi davasının konusunun, işçi primlerinin eksik ödenmesi nedeniyle 17.10.2003 tarihinde 4857 sayılı yasanın 24. maddesi gereğince haklı nedenle iş akdinin feshetmek zorunda kalınması olduğu, davacı ile davalı yükleniciler arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi olduğu, İş Kanunu m. 6 daki işyeri devri hükümlerine göre her yüklenicinin kendi döneminden ve kendisinden önceki dönemden bir bütün olarak sorumlu olacağı, İş Kanunu 2. maddesi gereğince asıl işveren alt işveren ilişkisi kapsamında işçiye karşı tüm işçilik alacaklarından tüm dönem için alt işveren yüklenicilerle birlikte müteselsil sorumlu olduğu, Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin muvazaalı asıl işveren – alt işveren ilişkisinde asıl işverenin rücu davasında benzer yönde davacıyı işveren konumundan çıkarmak için yapılan muvazaanın taraflar arasında sözleşme hükümlerinin uygulanmasında davacının rücu talebini engelleyici bir etkiye sahip değildir görüşünde olduğu, Yargıtay tarafından, asıl işveren ve alt işveren arasındaki rücu bakımından İş Kanunun 2/6 düzenlemesinin hiç dikkate alınmaksızın aralarındaki hukuki ilişkiyi kuran sözleşmede yer alan hükümlere mutlak değer verdiği, teknik şartname gereğince hizmet alım ilişkisinde yüklenici davalının münhasıran sorumlu olduğunun kabulü halinde rücu edilebilecek tutarın 31.915,65 TL ve Borçlar Kanunu düzenlemesi gereği müteselsil borçluların eşit oranda sorumlu oldukları kabul edildiğinde 15.957,80 TL olabileceği belirtilmiştir.Mahkemece rapora göre davanın kabulüne karar verilmiştir.Tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümleri tarafları bağlayacaktır. Sözleşme ve eki teknik şartname hükümleri gereğince davacının, davalıların sorumluluğunda olan konulardan dolayı yapmış olduğu ödemeyi davalı alt işverenden talep edebileceğinden davalıların istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.4857 sayılı İş Kanunun 2/6. maddesinde, asıl işveren – alt işveren açıklanmış ve bu ilişkide asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işverenle birlikte sorumludur hükmüne yer verilmiştir.Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül söz konusudur. Asıl ve alt iş verenler dava dışı işçiye karşı müteselsilen sorumludur.Bu düzenleme işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla alınmıştır. Sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt iş veren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, TBK ve sözleşme hükümleri esas alınacaktır. Bu sebeple taraflar arasındaki uyuşmazlığın sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu konudaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Bu durumda yukarıda ifade edildiği gibi serbest iradeleri ile yaptıkları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacaktır. Açıklanan nedenlerle, gerek iş kanunu ve gerekse de iş Kanununda değişiklik getiren 6552 sayılı yasanın ilgili maddeleri işçi alacağını korumaya yönelik olup, alt ve üst işveren arasındaki uyuşmazlıklarda taraflar arasında gerçekleştirilen sözleşme hükümleri esas olduğundan ve sözleşme şartlarına göre işçi alacaklarından işverene karşı davalı alt işverenler sorumlu olduğundan davalılar vekilinin tüm istinaf nedenlerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir ( örnek, Yargıtay 13.HD ‘ sinin 2015/7554 Esas, 2015/32409 karar ve 10.11.2015 tarihli ilamı). Diğer yandan, alacak likit, belirlenebilir nitelikte bulunduğundan İcra inkar tazminat kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 6098 sayılı TBK ‘da düzenlenen sözleşme hükümleri kapsamında mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,1- İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1223 Esas, 2017/1268 Karar ve 27.10.2017 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı ile 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı olmak üzere toplam 253,20 TL harcın davalılardan ….Ltd. Şti tarafından peşin olarak ödenen 559,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 309,90 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı ….Ltd.Ştine iadesine, alınması gereken 253,20 TL harcın davalılardan …..A..Ş den tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,4-Davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.11/02/2021