Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/767 E. 2021/68 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/767 Esas
KARAR NO: 2021/68
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 14/11/2017
NUMARASI: 2015/630 Esas, 2017/990 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/01/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı Koop.’in en eski üyelerinden olduğunu, yükümlülüklerini aksatmadan yerine getirdiğini, müvekkilinin eşi … ile evliliğini sonlandırdığını, kooperatif bünyesindeki taşınmazda müvekkilinin eski eşinin ikamet etmeye başladığını, bu durumun kooperatif yönetimine bildirildiğini, davalı Kooperatifin uzunca bir süre aidatlarla ilgili tahsilatları müvekkilinin eski eşinden aldığını, davalının müvekkiline her hangi bir bildirim yapmadan müvekkili aleyhinde eski eş tarafından ödenmeyen aidat bedellerine fahiş gecikme cezası da eklemek suretiyle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası üzerinden takip başlattığını, ödeme emrinin de usulsüz olarak müvekkilinin eski eşinin adresine tebliğ ettiğini, müvekkilinin itiraz hakkının engellenmeye çalışıldığını, icra takibinden eski eş marifetiyle bilgi sahibi olan müvekkilinin takibi öğrenir öğrenmez derhal 11.03.2015 tarihinde itiraz dilekçesi sunduğunu, dosyanın kapak hesabını çıkartarak dosya borcunu kapattığını, davalının bildirimde bulunmaması nedeni ile haksız ve fahiş gecikme cezası ödenmek zorunda kalındığını, takibe konu gecikme cezasının 17.05.2015 tarihli 2014 yılı Genel Kurul’da fahiş olduğu için kaldırılmasına karar verildiğini, ancak müvekkilinin icra tehdidi altında ödemek zorunda kaldığını, Koop. Yönetiminin müvekkili hakkında başlattıkları takip dosyası kapsamındaki asıl alacağı defaten tahsil etmesine rağmen dürüstlük kuralı gereği takipten feragat etmek yerine; ferilerin ödenmemesi durumunda müvekkilinin aleyhine haciz işlemlerinin uygulanacağını ifade ettiğini, hukuka aykırı olarak cebr-i icra tehdidi altında kalan müvekkilinin maliki olduğu … Mevkii, … Köyü, … Pafta, … Parsel Gebze, KOCAELİ adresinde kayıtlı taşınmazı tedbir amaçlı olarak oğlu … adına devrettiğini, tapuda tapu harcı, döner sermaye, yol giderleri vb. masraflara katlanmak mecburiyetinde kaldığını, davalının üyeler arasındaki eşitlik ilkesine aykırı davranarak müvekkili aleyhinde takip başlattığını, müvekkilinin komşuları nezdinde rencide edildiğini, eski eşini evden tahliye ettiğini, bu hususta da ciddi maddi külfetlere katlandığını belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 4.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kooperatif üyesi olarak yükümlülüklerini yerine getirmediğini, aidatlarını süresinde ödemediğini, icra takibi başlatılmadan önce Beykoz … Noterliğinin 18.08.2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamenin keşide edildiğini, davacının boşandığını iddia ettiği eşi …’la 2015 yılı Temmuz ayına kadar birlikte aynı konutta ikamet ettiklerini, boşanmadan haberdar olmadıklarını, davacının kötü niyetle dava açtığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince; bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının davalı kooperatifin ortağı olduğu, davacının ödeme emri ile ilgili iddialarını ispat edemediği, davacı tarafın ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebligatın usulsüz olduğuna dair icra mahkemesi nezdinde herhangi bir şikayetinin bulunmadığı, bu hali ile kanunun kendisine tanıdığı imkanları kullanmayarak ve herhangi bir ihtirazı kayıt koymaksızın takibe konu alacak miktarını ödeyen davacının tebligat usulsüzlüğü ile ilgili iddiasının dürüstlük kuralına aykırı düştüğü, bunun yanı sıra dava dilekçesinde anlatıldığı şekli ile takibi akim bırakmak için davacının üzerine kayıtlı olduğunu belirttiği bir taşınmazı oğlu …’a devretmiş olması nedeni ile yapmış olduğu tapu harç ve masraflarının davalı kooperatiften talep edilmesinin yine dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı, davacının davalı kooperatife aidat borcunun bulunduğu, haksız bir icra takibinin söz konusu olmadığı, manevi tazminat şartlarının oluşmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin kooperatife olan tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, müvekkilinin eşinden boşanmasından sonra kooperatif bünyesindeki dairede eski eşin yaşamaya devam ettiğini, müvekkilinin taşındığını, müvekkilinin davalı kooperatife, üyelikten doğan tüm ödentilerin konutta ikamet edecek olan eski eş …’dan tahsil edilmesi ve fakat eski eşinin bu ödentileri ödeme noktasında gereğini yapamaması durumunda ise kendisine her zaman ulaşabilecekleri hususlarında müteaddit defalarca bildirimde bulunduğunu, davalının müvekkile herhangi bir bildirim yapmadığını, ihtarların eski eşe yapıldığını, bu hususların incelenmediğini, bildirim yapılmadan eski eş tarafından ödenmeyen aidat bedellerine fahiş gecikme cezası da ekleyerek müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, ödeme emrine ilişkin tebligatın da davalı-kooperatif çalışanları olan güvenlik biriminde itiraz süresi geçirilecek kadar tutulduğunu, müvekkilinin yasal haklarını kullanmasının kötü niyetli bir şekilde engellenmeye çalışıldığını, icra takibinden eski eşi aracılığı, itiraz süresi geçtikten sonra haberdar olduğunu, müvekkilinin 11.03.2015 tarihinde takibe itiraz ettiğini, kapak hesabını çıkartarak asıl alacağın takibe konu edilmesi sebebiyle tahakkuk eden ve fakat fahiş gecikme cezası hariç tüm fer’ileri de alacaklı vekilinin banka hesabına havale ettiğini, fahiş gecikme cezası ile ferilerinin kaldırılması konusunda davalıya müracaat edildiğini, olumlu bir sonuca varılamadığını, takipte talep edilen gecikme cezasının 17.05.2015 tarihli 2014 yılı Genel Kurulu’nda kaldırıldığını, fakat borçlu birçok üye olmasına rağmen müvekkilinin kendisi aleyhine başlatılan icra takibi sebebiyle diğer tüm dosya fer’ilerini cebri icra tehdidi altında kaldığından ödemek zorunda kaldığını, manevi olarak açıkça zarara uğratıldığını, taleplerinin incelenmediğini, eksik ve hukuken hatalı bir şekilde bilirkişi raporu oluşturulduğunu, davalının icra ödeme emrini kendi daimi çalışanı olan …’a tebellüğ ettirerek ödeme emrine yasal itiraz süresi boyunca burada tutarak takibi kesinleştirmeye çalıştığını, bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, davalının aynı konuda borçlu diğer üyeler hakkında takip başlatmadığını, eşitlik ilkesine aykırı davrandığını, haksız icra takibi sebebi ile müvekkilinin rencide edildiğini, delillerinin toplanmadığını, tanıkların dinlenmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, kooperatif üyeliğinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, davalının davacı aleyhinde haksız icra takibine girişip girişmediği, takibin usulsüz olarak kesinleştirilip kesinleştirilmediği, davacının ödememesi gereken bir borcu cebr-i icra tehdidi altında yatırmak zorunda kalıp kalmadığı, davacının maddi ve manevi zararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmıştır. Davacı dava dilekçesinde, kendisine bir bildirim yapılmadan hakkında takip yapıldığı, ödeme emrinin kooperatif bünyesinde bulunan daireye çıkarıldığı, itiraz hakkının elinden alınmaya çalışıldığı, takipte talep edilen gecikme cezası ve ferilerin fahiş olduğu, bu kalemlerin icra tehdidi ile ödemek zorunda kaldığı, icra tehdidinden kurtulmak için sahibi olduğu daireyi oğluna devrederek masraf yapmak zorunda kaldığı, davalının aynı durumda bulunan üyeler hakkında takip başlatmadığı, eşitlik ilkesine aykırı davrandığı, haksız takip nedeni ile müvekkilinin kişilik haklarına tecavüz edildiği iddiasıyla eldeki davayı açtığı anlaşılmıştır. İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası incelendiğinde, davalının, davacı aleyhinde Ocak-Ağustos 2012 dönemi, Ocak-Aralık 2013 dönemi, Ocak-Aralık 2014 dönemi ve Ocak-Şubat 2015 dönemi aidatları tutarı 14.350,00 TL ile geciktirilen aidatlara tahakkuk ettirilen 12.450,83 TL faizi olmak üzere toplam 26.800,83 TL üzerinden takip başlattığı, davacı borçluya ödeme emrinin 03.03.2015 tarihinde “… Sitesi … Cad. No:… D:… Alemdağ-Çekmeköy” adresinde “adreste imzaya yetkili ve daimi çalışanı olduğunu beyan eden … imzasına tebliğ edildiği” davacının icra dosyasına yaptığı 11.03.2015 tarihli itirazında, borca, İşlemiş ve işleyecek faize, faiz oranına ve borcun tüm ferilerine itiraz ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. 12.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda; kooperatif genel kurul toplantı tutanaklarının incelenmesinde, icra takibine konu aidatların belirlendiği kooperatif toplantılarına davacının da katıldığı ve herhangi bir itiraz ileri sürmediği, 19.02.2012 tarihli Genel Kurulda aidatların Ocak 2012’den itibaren aylık 400,00 TL., 09.03.2013 tarihli Genel Kurulda aylık daire başına Ocak 2013 tarihinden itibaren başlamak üzere 400,00 TL alınmasına, 23.02.2014 tarihli Genel Kurulda Kooperatif aidatlarının aylık daire başı Ocak ayından itibaren başlamak üzere 400,00 TL alınmasına karar verildiği ve hatta aynı toplantıda davacının aidat borçlarının tamamım 1 ay içinde ödeyeceğini beyan ettiğinin tutanakta belirtildiği, yine davacının katılmış olduğu 07.12.2014 tarihli Genel Kurul toplantısında da her üyenin Aralık 2014 tarihinde 650,00 TL, Ocak 2015 tarihinde 850,00 TL, Şubat 650,00 TL, Mart 2015 tarihinden itibaren bir yıl boyunca da 900,00 TL ödemesine karar verildiği, kooperatif defterlerinin incelenmesinde de, davacının icra takip tarihi itibariyle, icra takibinde talep edildiği gibi 14.350,00 TL aidat borcu bulunduğu, icra takibinde talep edilen aylık aidat bedellerinin de yukarıda belirtilen genel kurul kararlarıyla uyumlu olduğu, kooperatifin 17.05.2015 tarihli genel kurulunda da üyelerin 30 Haziran 2015’e kadar ödeme yapmaları halinde gecikme zammının hiç alınmamasına karar verildiği ve davacının da 28.05.2015 tarihinde asıl alacak olan 14.350,00 TL’lik aidat borcunu ödemesi nedeniyle işlemiş faiz talebinde de vazgeçilmiş olduğu belirtilmiştir. Davacının kooperatif üyeliği, taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Davalı, kooperatif üyesi olmakla, Kooperatifin tasfiye işlemleri bitene kadar genel kurul kararlarına uymakla yükümlülüğü söz konusu olduğu gibi ortağının istifasının noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar aidat borçlarından 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16/son maddesi uyarınca sorumludur. Öte yandan 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre, genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya ana sözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisine haizdir. Genel kurulca ödeme günü belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup aidatın süresinde ödenmesine ilişkin alınan kararın kesinleşmesi hâlinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Alınan genel kurul kararında, aidatların her ayın kaçında ödeneceği belirtilmediğine göre aidatların en geç ayın son gününde ödenmesi gerekmekte olup belirlenen tarihin kesin vade niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Bu sürenin dolmasıyla ayrıca bir ihtara gerek olmaksızın borçlu temerrütü gerçekleşir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/23-864 E. 2020/287 K. Sayılı ilamı) Davacının diğer talebi ise manevi tazminat istemine ilişkindir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın ikinci ayrımında haksız fiilden doğan borç ilişkileri düzenlenmiştir. Aynı yasanın 114/2.fıkrasında, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanacağına yer verilmiş olduğundan iş bu davada haksız fiilden doğan borç ilişkilerinin değerlendirilmesi gerekmiştir. Davada, bedensel herhangi bir zarar söz konusu olmadığından, manevi tazminat talebi yönünden, TBK’nın 58. maddesinin uygulanması gerekecektir. TBK 58. maddesinde “Kişilik hakkının zedelenmesi” başlığı altında, ilk fıkrada, kişilik hakkının zedelenmesinden zarar görenin, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebileceğine yer verilmiştir. 4721 sayılı TMK‘nın 24. maddesinde ise, hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimsenin hakimden saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebileceği, 25/3. fıkrada, maddi ve manevi tazminat istemleri vd hakların saklı olduğu belirtilmiştir. Kişisel haklar, kişinin kendi hür ve bağımsız varlığının bütünlüğünü sağlar. Bu haklar, insanın doğumu ile kazanılan ve tamamen kişiliğe bağlı haklardır. Hayat, beden ve ruh sağlığı, din, düşünce ve ekonomik çalışma özgürlüğü, şeref, onur ve saygınlık, ün ad, sır ve resim hep kişisel varlıklardır. Bu durumda, TBK md.58.hükmünce, manevi tazminata hükmedilebilmesi için kişisel varlığın saldırıya uğramış olması ön koşul olarak aranmaktadır. TMK 24. maddesinde belirtilen esas kurallara göre, kişisel çıkarları, haksız tecavüze uğrayan kimse ancak yasanın öngördüğü hallerde manevi tazminat isteyebilir. TBK 58. maddesi de TMK‘nın 24. maddesini doğrulamaktadır. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalının kooperatif genel kurulu kararlarına uygun olarak davacı hakkında takip başlattığı, takip için ayrıca ihtara gerek bulunmadığı, takipte talep edilen aidat bedellerini davalı kooperatifin defterleri ile uyumlu olduğu, üyelerin 30 Haziran 2015’e kadar ödeme yapmaları halinde gecikme zammının hiç alınmamasına karar verildiği ve davacının da 28.05.2015 tarihinde takipte talep edilen asıl alacak 14.350,00 TL’lik aidat borcunu haricen davalı kooperatife ödediği, ferilerinin davacıdan talep edilmediği, davacının usulsüz tebligatla ilgili mercii nezdinde süresiz şikayet hakkının bulunduğu, davalının kötüniyetle ödeme emrini kooperatif nezdindeki adrese gönderdiği konusunda ispat vasıtası getirilemediği, kaldı ki, takip sebebi ile davacının herhangi bir zararınında bulunmadığı, davacının icra takibi sebebi ile oğluna devrettiği taşınmazla ilgili maddi tazminat talep etmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, maddi ve manevi tazminat şartlarının oluşmadığı, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacının istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 134,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 119,20 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/01/2021