Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/750 E. 2021/109 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/750 Esas
KARAR NO: 2021/109
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05/12/2017
NUMARASI: 2016/1137 Esas, 2017/1282 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacı vekili, 05.10.2016 tarihli dava dilekçesinde, davalı şirket ile müvekkili şirket arasında cari hesap şeklinde işleyen ticari ilişkisinin bulunduğunu, iş bu cari hesap ilişkisi içerisinde davalı şirketin müvekkili şirkete borçlu bulunduğunu, borçlarını ödemesi için uyarıldığını ancak bakiye 21.398,36 TL tutarında borcun ödenmediğini, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibine geçildiğini, davalı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini iddia ederek, davalının İcra takibine karşı itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’ından az olmamak üzere İcra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında süreklilik arz eden bir ticari ilişki olmadığı gibi müvekkili şirketin borcu olmadığını, taraflar arasında akdedilmiş bir sözleşmenin de bulunmadığını, davacı yana borcu olduğunun düşünülmesi halinde dahi yapılan hesaplamaların dayanaksız olduğunu, iddia edilen bedelin neye göre ortaya çıktığının belli olmadığını, davacının davasını ispatlaması gerektiğini savunarak, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece, tarafların birbirini doğrulayan defter kayıtlarına, davalı defterlerinin aleyhine delil teşkil etmesi ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davalının davacıya takip miktarı kadar borçlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin 21.398,36 TL üzerinden takip tarihinden itibaren değişen ve değişecek olan avans faizi uygulanmak suretiyle devamına, davacı alacağı likit olduğundan alacağın %20 tutarında İcra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davalı vekili istinaf nedenleri olarak, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, raporda, davacı ticari defterlerine göre alacaklı olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin borcu olmadığını, %20 İcra inkar tazminatı için alacağın likit olması gerektiğini, huzurdaki dava gibi yargılamayı gerektirmemesi gerektiğini, ayrıca davacının alacaklı olduğu iddiasının somut bilgi ve belgelerle ispatlayamadığını, tarafların ticari defterlerinin uyumluluk göstermediğini, müvekkilinin kötüniyetli olduğunun kabulünün mümkün olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, cari hesap alacağının tahsili amacı ile başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır.Taraflar arasında, ticari ilişkinin olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, davacının davalı taraftan takip konusu alacağının olup olmadığı, alacağın varlığının ispatlanıp ispatlanamadığı ve icra inkar tazminatı ve sonuç olarak kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, davacı alacaklının, davalı hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, cari hesap alacağından kaynaklanan 21.398,36 TL asıl alacağın tahsili amacı ile 20.09.2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, davalının borca ve ferilerine itiraz ettiği, davacının İİK 67. maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını açtığı, taraflar arasında, 13.07.2015 tarihli “ İş Güvenliği Danışmanlık Sözleşmesi “ imzalandığı, sözleşmede davalı şirketin işveren olarak yer aldığı, konusunun, davacı şirketin, davalı işveren şirketin Ankara / Bilkent Entegre Sağlık Kampüsü Projesinde yer alan İnşaat işinde İSG Koordinatörü olarak çalışacak tam zamanlı 1 adet C sınıfı İSG uzmanının temin edilmesi olduğu, sözleşme süresinin 1 yıl olarak belirlendiği, 7. maddede ücret ve ödeme şekli başlığı ile İş Güvenliği Uzmanı temini ve danışmanlık bedeli olarak 3.000 TL /Ay olarak belirlendiği, devamında, işverenin, hizmet bedelini İSG ‘ın o aya ait kestiği ilgili fatura tarihinden itibaren 15 işgünü içinde yazılı hesaba yatıracağı, belirtilen tarihte ödeme yapılmaması halinde işverene aylık %2 gecikme faizi uygulanacağının belirtildiği, davacı şirket tarafından davalı şirket adına faturaların düzenlendiği anlaşılmıştır.18.05.2017 tarihli bilirkişi raporunda, davacı şirkete ait açılış tasdiki ve kapanış onayı bulunan 2016 yılına ait yevmiye defterinin ibraz edildiği, davacının defter kayıtlarında davalı ile ilgili olarak davacı alacak bakiyesinin 41.585,36 TL olduğu, dosyada mevcut davalı şirkete ait muavin defter kayıtlarına göre davacıya borç toplamının 21.398,36 TL olduğu, davacı tarafından, davalı ile aralarındaki sözleşmeye dayalı hizmet verildiği, faturaların düzenlendiği, ancak alacağın bir kısmının tahsil edilemediği için İcra takibinin başlatıldığının belirtildiği, davacı tarafından düzenlenen tüm hizmet faturalarının davalının muavin hizmet dökümlerine göre kayıtlarına alındığının görüldüğü, yine davalı tarafından davacıya yapılan ve muavin defterde gözüken tüm ödemelerin davacı şirket resmî defter kayıtlarında yer aldığı, tarafların resmî defter ve muavin defter dökümlerine göre davacının İcra takibinde talep ettiği 21.398,36 TL asıl alacağının bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin sözleşme ve faturaya dayalı olması ve her iki taraf kayıtlarında gözükmesine göre likit olan alacak için tazminat isteminin mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir.Davalı vekili, rapora itiraz ederek, müvekkiline ait ticari defterleri incelenmeden bu sonuca ulaşılamayacağını belirtmiştir.30.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda, talimat yolu ile bilirkişi incelemesi yapılan davacı şirkete ait 2016 yılı yevmiye defterinin 18.05.2017 tarihli bilirkişi raporunda, davacının davalı şirketten bakiye (50.655,68-29.257,32)=21.398,36 TL alacağının olduğunun tespit edildiği, davalı şirketin 2015-2016 yılında e- defter uygulaması içerisinde olduğu, e- defterlerin noter açılış ve noter kapanış tasdikinin bulunmadığı, e- defter kayıtlarında fatura ve ödeme hareketlerinin tespit edildiği, davalının, 2015 yılından bakiye 10.017,20 TL borcunun 2016 yılına devrettiği, davalının 2016 yılında davacı şirketten kesintiler dahil toplam 47.105,60 TL tutarında 5 adet daha fatura alarak toplam borcunun 57.122,72 TL olduğu, buna mukabil davacı şirkete toplam 35.724,36 TL ödeme yaptığı, davalının davacıya bakiye 21.398,36 TL borcunun bulunduğun tespit edildiği, bu durumda taraf defter kayıtlarının birbiri ile uyumlu olduğu, kayıtların birbirini doğruladığı, başka bir deyişle davacının kestiği tüm faturaların davalının defter kaydında bulunduğu, ödemelerin birbiriyle örtüştüğü, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 21.398,36 TL alacağının olduğu belirtilmiştir Mahkemece, rapor sonucuna göre davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilirkişi raporu, dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 222. maddesinin üst başlığı “ Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması “ dır. 222/2. fıkrada, ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olmasının şart olduğu, 3. fıkrada ise ikinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerinde ki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiğine yer verilmiştir. Somut davada, her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu ve birbirine uyumlu olduğu, ayrı ayrı düzenlenen bilirkişi raporları ile sübuta ermiş olduğundan, davacı vekilinin bu konuda ki bilirkişi raporuna yönelik istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK nun 6. maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Davalı taraf bu anlamda savunmasında ileri sürdüğü iddialarını ispat edememiştir. Diğer yandan, davacının takip konusu alacağı, hizmet sözleşmesi kapsamında düzenlenen faturalardan kaynaklanan bakiye cari hesap alacağı olduğunundan, belirli, borçlu tarafından bilinebilir, tayin edilmesi mümkün nitelikte, hakimin takdirine bağlı olmayan likit bir alacak olup davalının takibe itirazında haksız olduğu sübuta erdiğinden, mahkemenin İcra ve İflas Kanunun 67.maddesi gereğince icra inkar tazminat kararında da bir isabetsizlik görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle yukarıda ifade edilen yasal düzenlemeler kapsamında, davacının davalı taraftan, takip konusu alacağının usulüne uygun ve yasal delillerle ispat edilmiş olması nedeniyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1137 Esas, 2017/1282 Karar ve 05.12.2017 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan REDDİNE,2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken nisbi 1.461,72 TL olmak üzere toplam 1.552,82 TL harçtan peşin olarak yatırılan 464,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.088,72 TL’nin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4- Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a bendi gereğince Hakim …’ın karşı oyu ile oy çokluğuyla karar verildi.28/01/2021
KARŞI OY Yargı harçlarına, 02.07.1964 tarihinde kabul edilen 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 1/1-1.bendinde yer verilmiştir. Yasanın birinci kısmı “ Yargı Harçları “ üst başlığını taşımaktadır. ”2”. maddenin 1. fıkrasında, yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı olan tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı belirtilmiştir. Mükellef üst başlığı ile 11. maddede, genel olarak yargı harçlarını, davayı açan veya harca mevzuu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle yükümlü olacağına yer verilmiştir.Harç alma ölçüleri ve nispetleri üçüncü bölümde 15. vd maddelerde düzenlenmiştir. Değer esası üst başlığı ile 16. maddede, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas alınacağı, 21. maddede yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınacağı, 28. maddede, nisbi karar ve ilam harçlarının dörtte birinin peşin geri kalanın, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödeneceği, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceği belirtilmiştir.492 sayılı Harçlar Kanunun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarife “ Yargı Harçları “ dır. Tarifede, yargı harçları, “ Mahkeme Harçları “ üst başlığı ile, 1- Başvurma harcı, 2- Celse harcı, 3-Karar ve ilam harcı olarak, karar ve ilam harcı ise nisbi ve maktu harç olarak ayrı ayrı düzenlenmiştir. Başvurma harcı bölümünde, alınması gereken harç tutarları, derece ve yüksek mahkemeler ayrı ayrı belirtilerek, karar ve ilam harcı kısmında ki maktu harç bölümünde ise yine derece ve yüksek mahkemeler ayrı ayrı gösterilmiştir, karar ve ilam harçlarından nisbi harç bölümünde, “a” bendinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden şeklindeki genel açıklamadan sonra, özellik arzeden uyuşmazlıklarda ki harç oranlarına yer verilmiş, “e” bendinde “ …Yukarıdaki nispetler Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasının hüküm altına aldığı kararlar için de aynen uygulanır “ hükmüne yer verilmiştir. Çoğunluk görüşü, söz konusu bu düzenleme kapsamında, davalı taraftan, Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurusu halinde, Harçlar Kanunu düzenlemesi kapsamında, nisbi harca tabi davalarda, bu nispette harç alınması gerektiği kabul edilerek bu nispetler üzerinden harç alınmakta, işlemler yapılarak, hüküm tesis edilmektedir.Devletin gördüğü kamu hizmeti, kural olarak parasızdır. Fakat, davada kişilere özel hukuk alanındaki haklarına ( alacaklarına ) kauşmaları için yardım edildiğinden, yapılan giderin bir kısmının mahkemelerin hizmetinden yararlanılanından alınması uygun görülmüştür ki, kişilerden makbuz karşılığı alınan paraya yargılama harcı denir. (Prof.Dr.Baki Kuru, İstinaf Sistemine göre yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, sayfa, 583,Ağustos 2017).Hukuk yargılamalarında uygulanan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da geçen “ kaybeden öder “ ilkesi, tarafların yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine İlişkin düzenlemeleri ifade eder ( Anayasa Mahkemesi’nin 2013/1793 Esas,18.04.2014 tarihli kararı).Bu açıklamalar doğrultusunda, bir uyuşmazlıkta, kaç defa harç alınması gerektiği ve Bölge Adliye Mahkemeleri’ne dair Harçlar Kanununa bağlı tarifenin “e” bendinde ki düzenlemenin ne şekilde yorumlanması gerektiği üzerinde durulması gerekecektir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 323. maddesinde yargılama giderleri düzenlenmiş, maddenin 1-a ) bendinde, celse, karar ve ilam harçları başta olmak üzere yargılama giderlerine yer verilmiştir. Aynı yasanın 326/1. fıkrasında, kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Yani kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan, nisbi karar ve ilam harcından davalı taraf sorumlu olacaktır. Bu durumda, ilk derece mahkemesi tarafından, tarife üzerinden hesaplanan gerekli nisbi harcın davalıdan tahsiline ve davacının peşin olarak karşılamış olduğu harcın ise yine kabul ve red oranına göre, mahkeme masraflarının davalıdan alınmasına karar verilmesi yasanın emredici düzenlemesidir. Davalı tarafça karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması halinde yine aynı tarife üzerinden harç alınmaktadır. Bu durumda, davalının istinaf başvurusunun reddi ve Yargıtay nezdinde temyiz kanun yoluna başvurusu halinde bir kez daha aynı nispette harç ödemek zorunda kalması kaçınılmaz olacaktır. Nisbi tarifeye tabi davalarda, istinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan nisbi harcın alınmasının öncelikle, 492 sayılı Harçlar Kanununun 28. maddesinde ki düzenlemeye uygun olduğunun kabulü mümkün görülmemektedir. Söz konusu yasada ki, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceği düzenlemesi karşısında ve sonuç olarak ilk derece mahkemesi tarafından belirlenen harcı ödemeden kanun yoluna başvuru hakkı tanınan tarafa, bu kez aynı veya yakın oranda harç yatırması ediminin yüklenmesi, yasal düzenlemenin bir anlamda işlevsiz hale getirilmesi sonucunu doğurabilecektir. Bu husus, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2011/4159 Esas, 2011/8902 Karar ve 16.06.2011 tarihli ilamında (özetle )” Davanın niteliği gereği nisbi harca tabi davalardan olduğu gerekçesiyle, davacının dava açılırken, yargılamanın sonunda davanın redle sonuçlanması durumunda yükümlü tutulacağı maktu harçtan daha fazla tutardaki harcı yatırmakla yükümlü tutulması ve ödendiği takdirde dava sonunda alınması gereken maktu karar ve ilam harcının bu miktardan mahsup edilerek kalanının isteği durumunda kendisine geri verilmesi veya yargılamanın sürdürülebilirliğinin bu miktarın ödenmesi ön koşuluna bağlanması, belirtilen 28” inci madde lafzı ve ruhu İle çeliştiği gibi Anayasa’nın “ Hak arama hürriyeti “ başlığını taşıyan 36’ncı maddesinde yer alan “ Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içinde ki davaya bakmaktan kaçamaz “ hükmünün de ihlali niteliğindedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.11.2010 gün ve 2010/10-550 Esas, 2010/561 Karar sayılı ilamında da aynı görüş yaklaşım benimsenmiştir “ ifadeleri ile açıklanmıştır.Adil yargılanma hakkı başlıklı, İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin (AİHS)6. Maddesi, adil yargılanma hakkına İlişkin belli güvenceler tanınmıştır. Bu güvencelerden biri de bir yargı yerine başvuru hakkıdır. Buna göre kişinin bir hakkına ilişkin olarak bir yargı yerine başvurma hakkının güvence altına alınması gerekmektedir. Mahkeme önünde hak arama yolunun fiilen ya da hukuken geçici de olsa kapatılması veya bu hakkın fiilen ya da hukuken geçici de olsa kapatılması veya bu hakkın kullanılmasının imkansız kılacak şekilde bir takım şartlarla sınırlandırılması AİHS’nin 6.maddesinin ihlali anlamına gelebilecektir. ( AİHM ‘nin 26 Haziran 2007 tarihli 25321 /02 başvuru No ‘lu Ülger / Türkiye kararı ; TBB Dergisi ,sayı 86, 2009).HMK ‘nın sekizinci kısmında “ Kanun Yolları “ düzenlenmiş, birinci bölümde “ İstinaf “ kanun yoluna yer verilmiştir. Yasanın 341. maddesinde ise istinaf yoluna başvurulabilen kararlar belirtilmiştir. 344. maddede, istinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru için gerekli harçlar ve tebliğ giderleri de dahil olmak üzere tüm giderlerin ödeneceğine yer verilmiştir. Ne şekilde ve hangi oranda harcın alınması gerektiği, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince tespit edilecektir .5235 sayılı “ Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun “ nun 3. maddesinde “ Adli yargı ikinci derece mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleridir “ düzenlemesine yer verilmiştir.Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, tarifenin 1/ e bendinde ki işin esasının hüküm altına aldığı kararlar içinde aynen uygulanacağı şeklinde ki kararlardan anlaşılması gereken, kararı ilk derece mahkemesi yerine geçerek vermesi ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğunun kabulü isabetli olacaktır. Çünkü buna dair hüküm verilmeden önce, ilk derece mahkeme kararı kaldırılmakta ve sonuç olarak ikinci, derece mahkemesi olarak verilen yeni bir hüküm oluşmaktadır. İlk Derece Mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan red kararları ( Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2018/4601 Esas, 2019/6115 Karar ve 02.10.2019 tarihli, 2018/1356 Esas, 2019/6937 Karar ve 07.11.2019 tarihli ilamlarında, Bölge Adliye Mahkemelerinde alınan harçlara ilişkin karşı oy görüşünde ayrıntılı şekilde her yönü ile açıklandığı üzere) icra edilebilir karar niteliğinde değildir.İlk derece mahkeme kararı geçerliliğini devam ettirmektedir.İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı da değildir ( Pekcanıtez -Atalay – Özekes sh.583, Konuralp, Uluslarası Toplantı sh.260,100 soruda istinaf ve temyiz sh 99 ) Bölge Adliye Mahkemesinde, istinaf başvurusunun esastan reddinde, işin esası hakkında yeni bir karar verilmemektedir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.