Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/688 E. 2020/2137 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/688 Esas
KARAR NO : 2020/2137
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/07/2017
NUMARASI : 2016/662 Esas, 2017/871 Karar
DAVA: GENEL KURUL KARARININ İPTALİ
KARAR TARİHİ: 10/12/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA: Davacı vekili, 13/05/2016 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, davalı kooperatifin 16/04/2016 tarihinde yapmış olduğu genel kurulunda, yönetim kurulu ve denetim kurulunun ibrasına ilişkin kararların kanuna aykırı olarak alındığını, davalı tasfiye halinde kooperatifin 16/04/2016 tarihli genel kurulunda ortaklara bilanço ve hesapların dağıtılmadığını, denetçi dışında muhasebecinin okuması ile yetinilerek ibra oylamasına sunulduğunu, müvekkilinin bu duruma itiraz ettiğini, itirazını bildirdiğini, müvekkilinin elinde sadece çağrı kağıdı bulunduğunu, genel kurul kararlarının ticaret sicil gazetesinde yayınlanmadığını, yönetim kurulunun görevini yerine getirmediğini, 16/04/2016 tarihli genel kurul toplantısına denetçinin fiilen katılmadığını, yapılan telefon görüşmesinde ben sonra imzalarım diyerek fiili olarak bulunmadığını, genel kurul tutanağına sonradan imza atmak suretiyle usulsüz işlem gerçekleştirdiğini, genel kurul kararlarının 1163 sayılı kanun hükümlerine aykırı olduğu gibi hukukun genel ilkelerine, hakkaniyet ve dürüstlük kurallarına da uyarlı olmadığını iddia ederek kanuna ve ana sözleşmeye aykırı olarak alınan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının daha önceden kooperatif üyesi sıfatıyla muhtelif davalar açtığını, bu davaların bir kısmında davacının yapılan genel kurulların iptalini talep ettiğini, tüm davaların davacı aleyhine sonuçlandığını, bir kısmının Yargıtay onamasından geçerek kesinleşmiş bulunduğunu, davacının kooperatife karşı sürekli olarak davalar açarak kooperatifin tasfiyesini geciktirmeyi hedeflediğini, zira kendisinin kooperatife borcu bulunduğunu, bu borcu ödemediği için tapusunu alamadığını, bu nedenle kooperatifi zora sokmak amacıyla hareket ettiğini, davacının yönetim kurulu ve denetim kurulunun ibrasının iptalini talep ettiğini, ancak şekil eksiklikleri dışında, yolsuzluk, usulsüzlük yapıldığına dair bir iddiasının bulunmadığını, ibra işlemleri esnasında usulsüzlük yapıldığına dair iddialarına gelince ise, kooperatifin yaklaşık otuz sekiz üyeye sahip küçük bir kooperatif olduğunu, genel kurulda üyelerin büyük çoğunlukla katıldıklarını, üyelerin istedikleri tüm kayıtlara ulaşarak incelediklerini, toplantı öncesinde tüm üyelerin her türlü kayıt ve belgeye ulaşma imkanına sahip olduklarını, davacının genel kurul esnasında hesap hareketini sorgulamadığını veya soru sormuş ise alamadığı cevap olmadığını, yalnızca ibra oylaması yapılırken kendisinin ibra etmediğini beyan ettiğini, bu durumun tutanağa geçirildiğini, genel kurulda yaşanan tüm olayların hükumet komiserinin huzurunda gerçekleştiğini, davacının hukuka aykırılık iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, bilirkişi raporu içeriğinde açıklandığı üzere davacı ortağın oyunu kullanmasına engellendiğine dair bir iddianın olmadığı, çağrının usulsüz olduğu, yahut gündemin gereği gibi ilan ve tebliğ edilmediği yolunda da herhangi bir iddianın ortaya konmadığını, genel kurul toplantısında tasfiye kurulunun bir ret oyuna karşı oy çokluğu ile ibra edildiğini, denetim kurulunun ibrasının ise üç ret oyuna karşılık oy çokluğu ile sağlandığını, yönetim kurulunun ibrasına ilişkin tek muhalif oyun bulunduğunu ve dava açan kişininde yalnızca bir kişi olmasının nazara alındığında davacının ibraya muhalif kaldığının açık olduğunu, ancak davacının tutanağı muhalefet şerhini işletmediğini, davacının böyle bir talepte bulunmuş olmasına rağmen kendisine engel olunduğu yolunda herhangi bir iddia ve delil ortaya koymadığını, toplantıya katılarak ret oyu vermek ve muhalefetini tutanağa geçirme şartlarının oluşmadığını, bilirkişi raporunun yasal düzenlemelere ve örnek Yargıtay uygulamalarına uygun olduğunu, muhalefeti tutanağa geçirmenin dava açmak için gerekli bir şekil şartı olduğunu, bu şartın gerçekleşmesi için irade ortaya koymasına rağmen kendisine engel olunduğuna dair iddia ve delili olmayan davacının dava açma hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, davacı vekili tarafından yasal sürede istinaf edilmiştir.Davacı vekili, istinaf nedenleri olarak, dava dilekçesindeki iddialarını özetleyerek, yapılan yargılamada tanık dinletilerek bilirkişi raporu alındığını, 28/04/2017 tarihli bilirkişi raporunun eksik ve yanlış değerlendirmeler neticesinde hazırlanmış olduğundan itiraz ettiklerini, raporda davaya konu kooperatif genel kurulunda müvekkilinin tutanağa muhalefet şerhini beyan etmediği, ret oyu kullanıp kullanmadığının tespit edilemediği hususlarındaki bilirkişinin şahsi yorumuna ilişkin değerlendirmeyi kabul etmediklerini bildirdiklerini, müvekkilinin yönetimi ibra etmediğini, açıkça muhalefet şerhi olarak beyan ettiğini, muhalefet şerhini de bu yönde beyan ettiğini, üyelerin anlayabileceği şekilde bilanço ve gelir gider farkı hesaplarının fiziki olarak dağıtılarak itiraz, soru ve cevaplarınında genel kurulda tartışılması gerektiğini, yönetimin ibrası noktasında bu değerlerin üyelerce görülerek bilinmesi gerektiğini, emsal Yargıtay kararları gereğince alınan kararın kanuna, ana sözleşmeye ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılığı yönünde bir değerlendirme yapılamadığını, genel kuruldan sonra dahi yönetim kurulunun alınan kararları ortaklara vermediğini, üstelik görebilmeleri açısından ticaret sicil gazetesinde de yayınlatmadığını iddia ederek, kararın kaldırılmasını, genel kurulda alınan karaların iptaline karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, kooperatif genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davalı kooperatifin dava konusu yapılan 16/04/2016 tarihli 2015 hesap yılı olağan genel kurul toplantısında, on üç maddenin gündeme alındığı ve görüşüldüğü, yönetim kurulu faaliyet raporunun, bilanço ve gelir gider farkı cetvelinin, denetim kurulu raporunun okunduğu, genel kurula okunan yönetim kurulu faaliyet raporunun cetvel ve denetim kurulu raporlarının müzakereye açıldığı, davacının söz aldığı, kooperatifin tasfiyeye girdiğini, kendisinin haberinin olmadığını beyan ettiği, tasfiye raporlarının her üç ayda bir gönderilmesi gerektiği, kendisine raporun gönderilmediğini belirttiği, başka söz alan olmadığı gerekçesiyle yapılan oylama neticesinde yönetim kurulu faaliyet raporunun bir ret oyuna karşılık oy çokluğu ile, bilanço ve gelir gider farkı cetvelinin bir ret oyuna karşılık oy çokluğuyla, denetim kurulu raporunun bir ret oyuna karşılık oy çokluğuyla kabul edildiği, yönetim kurulunun bir ret oyuna karşılık oy çokluğuyla, denetim kurulunun üç ret oyuna karşılık oy çokluğuyla ibra edildiği, diğer gündem maddelerinde aidat ödemesi ve yükümlülükleri zamanında yerine getirmeyenlere gecikme cezası uygulanması ile ilgili kararların yer aldığı, ayrıca yönetim kurulu üyelerinin oy birliği ile seçilmelerine, denetim kurulunun oy çokluğu ile seçilmesine, birlik temsilcilerinin oy birliği ile seçilmesine dair kararlar alındığı, genel kurul toplantısı altında davacının herhangi bir muhalefet şerhinin yer almadığı, genel kurula ait bakanlık temsilcisi raporunda, ortaklara yapılan duyuruların günü olarak 16-15/03/2016 olarak belirtildiği, kooperatife kayıtlı ortak sayısının otuz sekiz, genel kurula katılanların ise on beş asaleten, sekiz vekaleten olmak üzere yirmi üç ortağın bulunduğu ve toplantının kanun ve ana sözleşme hükümlerine uygun olarak yapıldığının belirtildiği anlaşılmıştır.Taraflar arasında, davacının davalı kooperatif üyesi olduğu, iptali istenen genel kurula asaleten katıldığı konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, genel kurula katılan kooperatif ortağının muhalefet şerhi bulunmaması halinde genel kurul kararının iptali davasını açma hakkının olup olmadığı ve mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Mahkemece, davalı kooperatifin tüm genel kurul karar ve ekli belgelerin celp edilip, tanık dinlenerek, bilirkişi raporu alınmıştır.Davacı tanığı …, 29/03/2017 tarihli zapta geçen yeminli beyanında, kendisinin kooperatif üyesinin eşi olduğunu, genel kurula eşine vekaleten katıldığını, kooperatif toplantısının genelde tartışmalı geçtiğini, toplantıda önce kooperatif başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin konuşmalar yaptığını, sonrada alınan kararların oylamaya sunulduğunu ve kabul edildiğini, kendilerinin toplantıya girmeden önce kooperatifin aldığı, verdiği veya belgelere ilişkin bir bilgilerinin olmadığını, toplantıda herhangi bir belgede verilmediğini, sadece toplantıda ne yapılacağına dair gündem yazısının verildiğini, talep edildiğinde de ancak kurulun izin vermesi halinde belgenin isteyene verildiğini beyan etmiştir.28/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda, tarafların iddia ve cevapları ayrıca dosya içerisindeki bilgi ve belgeler değerlendirilmiş, genel kurul toplantı tutanağı ve ekleri incelendikten sonra, somut davada, davacının altınca ve yedinci maddelerindeki kooperatifin yönetim kurulu üyeleri ile denetim kurulu üyelerinin ibralarına ilişkin gündem maddesinin iptalini talep ettiği, dava dilekçesinde, KK 24,67, TTK 542 ve 424.maddelere dayanıldığının görüldüğü, KK 24.maddede, kooperatif üyelerinin mali ve idari konularındaki bilgi edinme hakkının düzenlendiği, 67.maddede ise, denetçilerin yönetim ve denetim kurulu toplantılarına katılmaları ile ilgili olduğu, yasanın 98.maddesi uyarınca kooperatifler hakkında da uygulama alanı bulacak olan TTK’nın 542.maddesinde ise, tasfiye memurlarının tasfiye işlemleri süresince söz konusu olan bazı yükümlülüklerinden söz edildiği, TTK 424.maddesinde ise, ibranın şekli ve kapsamı hususlarının açıklandığı, davanın bir iptal davası olduğu, KK 53.maddesinde, genel kurula katılan ortakların iptal davası açabilmesi için gündemdeki maddeye karşı olumsuz oy kullanması ve keyfiyetini tutanağa geçirmesi şartlarının getirildiğini, gündem maddeleri değerlendirildiğinde, ret oylarının davacı tarafından kullanıldığının şüpheye yer vermeyecek şekilde anlaşılamadığını, bundan başka tutanaktan davacının gündemin altıncı ve yedinci maddelerine karşı muhalefet şerhini beyan etmediği / keyfiyeti tutanağa geçirtmediğinin görüldüğünü, dava dilekçesinde duruma itiraz ettiğini, tutanağa itirazını bildirdiğini ifade etmiş ise de, ortada kanunun belirlediği şekilde bir muhalefet şerhinin olmadığını, muhalefet şerhi yazmak / yazdırmak istemesine rağmen bu talebinin başkanlık divanınca reddedildiğini ya da toplantıda bulunan hükumet komiserine başvurduğunu ve bir sonuç alamadığını iddia etmediği, hal böyle olunca huzurdaki davada iptal davasının en önemli iki şartı olan ret oyu kullanma ve muhalefetini tutanağa geçirme şartlarının yerine getirilmediğinin anlaşıldığını, sonuç olarak, davacı tarafından iptali talep edilen genel kurul kararının iptali için KK 53.madde de aranan şartların gerçekleşmediğini, belirtilen kararlar bakımından herhangi bir butlan veya yokluk nedeninin söz konusu olmadığı belirtilmiştir. Davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz ederek ek rapor alınmasını talep etmiştir.Davalı vekili ise, bilirkişi raporunun yeterli olduğunu, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, bilirkişi raporuna göre hüküm tesis edilmiştir.Bilirkişi raporu, dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 53 .maddesinde, kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile genel kurul kararları aleyhine bir ay içinde iptal davası açılabileceği düzenlenmiştir. Bir aylık süre hak düşürücü süredir. Somut davada, 16/04/2016 tarihli genel kurul kararının iptaline dair dava 13/05/2016 tarihinde bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır. Diğer taraftan, alınan karara karşı muhalefet şerhi bulunmayan davacının 1163 sayılı 53.maddesi uyarınca bu kararın iptali için dava açma hakkı yoktur. Bu husus dava şartı olup, mahkemece resen gözetilmesi gerekir. İş bu davada davacının muhalefet şerhinin bulunmadığı sabittir. Bu durumda işin esasına girilmeksizin davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerekeceğinden ve davacının diğer iddialarının dinlenilmesi mümkün olmadığından, mahkeme hükmünün isabetli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle ve özellikle 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 53.maddesi gereğince, genel kurulda alınan karara karşı muhalefet şerhi bulunmayan davacının dava açma hakkı olmadığından ve bu hususun ise dava şartı olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/662 Esas, 2017/871 Tarar ve 19/07/2017 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE,2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 117,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 115,00 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran davacılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde,6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/12/2020