Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/683 E. 2020/2150 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/683 Esas
KARAR NO: 2020/2150
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/05/2017
NUMARASI: 2014/853 Esas, 2017/676 Karar
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 10/12/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçesi ile; müvekkilinin parasal yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle davalı kooperatif tarafından ihraç edildiğini, daha önce aynı nedenlerle alınan ihraç kararlarının mahkemece iptal edildiğini, ödenmediği belirtilen aidat alacakları, ortak giderler ve şerefiye bedellerine ilişkin açılan davalar olup henüz müvekkilinin borçlu olduğunun kesinleşmediğini, borcun tespiti için açılan dava varken bu dava sonuçlanmadan ihraç kararı verilemeyeceğini, yükümlülüklerini yerine getirmeyenin davalı kooperatif olduğunu, tahsil edilen aidatlara rağmen inşaatın tamamlanamadığını, genel kurullarda, inşaatın kat karşılığı olarak yaptırılacak dairelerin satılması ile yapılacağı ve üyelerden başkaca para alınmayarak satılan bu dairelerin paraları ile inşaatın tamamlanarak dairelerin üyelere teslimi kararlaştırılmasına rağmen davalı kooperatifin daireleri teslim etmediğini belirterek ihraç kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevabında özetle; davacının dava konusu ettiği borçlar ile, ihtara konu borçların birebir aynı döneme ait olmadığını, davacının parasal yükümlülüklerini yerine getirmemek için her türlü prosedürü kullandığını ve daha önceki ihraç kararlarının usul eksikliği nedeniyle iptal edildiğini, davacının 100.000,00 TL’yi aşan borcunu ödemediğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece, ihtara konu alacak miktarının açılan davalar nedeniyle sabit olmadığı, ihtarların usulüne uygun tebliğ edilmediği, ayrıca ikinci ihtarda hem 30 günlük hem de bir aylık süre verilmesinin yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile ihraç kararının iptaline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davalı kooperatif vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde; davacının 10 yıldır cebri icra olmadan ödeme yapmadığını, Yargıtay kararları gereği uzun süre aidat ödemeyen üyenin MK’nın 2. maddesi gereği üyelik hakkından vazgeçtiğinin kabul edilmesi gerektiğini, bu husustaki itirazlarının değerlendirilmediğini, davacının aidatlar için yapılan takiplere itiraz etmesi ve bu hususta itirazın iptali davaları açılsa da, mahkemece borçların mevcudiyetinin incelenmesi gerektiğini, en azından bu uyuşmazlıkların bekletici mesele sayılması gerektiğini, ihtarda sehven konu metninde sürenin 30 gün olarak belirtildiğini, esas olan talep kısmında sürenin bir ay olarak açıklandığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep ve istinaf etmiştir. Davacı taraf, istinaf talebine cevap vermemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, kooperatif üyeliğinden ihraca ilişkin yönetim kurulu kararının iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne ve ihraç kararının iptaline karar verilmiş, davalı kooperatif vekili karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İşbu davaların ihraç kararının tebliğinden itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içinde, kooperatif merkezinin bulunduğu asliye ticaret mahkemesinden açılması gerekmekte olup, eldeki davanın 3 aylık hak düşürücü süre içinde ve davalı koopetarif merkezinin bulunduğu asliye ticaret mahkemesinden açıldığı anlaşılmaktadır. Kooperatifler Kanunun 27. maddesi uyarınca sermaye veya sair ödemelerle yükümlü ortakların, ödemelerini geciktirmesini takiben yapılacak iki çağrının da sonuçsuz kalması halinde ortaklığın kendiliğinden düşeceği hüküm altına alınmıştır. Ancak Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereği bu durumda kooperatifin bir karar alması gerekmektedir. Dosya kapsamından davacıya çıkartılan ikinci ihtarın konu kısmında, ödeme için ihtarın tebliğinden itibaren 30 günlük süre verildiği görülmüşse de, ihtarın içeriğinden ve netice-i talep kısmından ödeme için bir aylık süre verildiği görüldüğünden, 30 günlük süre verilmesinin maddi hataya dayalı olduğu ve ihtarın geçerliliğine etkisinin olmayacağı değerlendirilmiştir. Kaldı ki 30 gün ve bir aylık süre verilmesinin ikinci ihtarın tebliğ edildiği tarih dikkate alındığında, ödeme süresi yönünden farklılık doğurmadığı ve davacıya eksik ödeme günü verilmesi sonucu da doğurmayacağından, ihtarın bu nedenle geçerli olmadığına ilişkin mahkemenin kabulü yerinde görülmemiştir. Bununla birlikte davalı taraf, davacının uzunca bir süre üye değilmiş gibi davrandığını ve aidat ödemediğini bu nedenle Yargıtay kararları gereği üyelik hakkından vazgeçtiğinin kabul edilmesi gerektiğini savunmuştur. Yargıtay 23. HD’nin 2015/6827 Esas, 2017/820 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, ihraç kararı usulüne uygun tebliğ edilmese de, o tarihten bu yana ortağın aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatife aidat ödememesi, uzun süre kooperatife uğramaması, aidat borcunun bulunup bulunmadığını takip etmemesi, ihraç kararını zımnen kabul ettiği ve eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı anlamına gelir. Ancak somut olayda, davacının daha önceki parasal yükümlülüklerle ile ilgili, borcu bulunmadığı iddiasıyla takiplere itiraz etmesi ve ihraç kararına karşı da yasal süresinde dava açması karşısında, bu durumda davacının ortaklıktan çıkma iradesi bulunduğundan ve davacının üyeliğin ihraç kararını zımnen kabul ettiğinden söz edilemeyeceğinden davalı tarafın bu yöndeki istinaf talebi yerinde değildir. Ancak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul, bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi’nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktarı ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir. Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’ un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadır. Somut olayda davacının ihtarnamelerde aylık %2,3 ve 5 oranlarına göre hesaplanmış işlemiş faiz borcu TBK’nın 120/2. maddesindeki sınırlamaya tabi olup, davalı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır. Bakanlar Kurulu’nun 01/01/2006 tarihi itibarıyla % 9 olarak belirlenmiş olup, bu durumda kooperatiflerce en fazla yıllık % 18 oranında temerrüt faizi belirlenmesi gerekirken, bu faiz oranını aşan faiz oranı üzerinden faiz hesaplandığı anlaşılmakla, mahkemece ihraca ilişkin kooperatifin ihraç kararının iptaline karar verilmesi sonucu itibari ile doğrudur. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, HMK’nın 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı kooperatif vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, Davalı tarafından peşin yatırılan 117,10 harçtan mahsubu ile bakiye 115,00 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/12/2020