Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/666 E. 2020/2182 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/666 Esas
KARAR NO : 2020/2182
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/07/2017
NUMARASI : 2014/849 Esas, 2017/544 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Sorumluluk Davası)
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 08/01/2013 tarihli dava dilekçesinde, davalılar … ve …’ın babaları muris … ile diğer davalıların müvekkili kooperatifin yönetiminde bulundukları dönemde ödenmesi gereken prim borcu aslını zamanında ödememeleri nedeniyle 33.331,00 TL faiz talep edildiğini, müvekkili kooperatifin kooperatif ile ilgili iskan işlemleri tamamlanırken SGK Müdürlüğü tarafından ödenmeyen prim borçlarının ödenmesi gerektiği aksi taktirde iskan işlemlerinin tamamlanamayacağı belirtilmesi üzerine, makbuzlarla da görüleceği şekilde gecikme faizi ile birlikte ödendiğini, ayrıca yine davalıların yönetimde bulundukları dönemde kooperatif inşaatında, inşaatın toplam metre karesine göre yasal olarak çalıştırılması gereken işçiden daha az işçi çalıştırarak sigortalı gösterilmesi nedeniyle müvekkili kooperatife resen fark işçilik primi tahakkuk ettirildiğini, prim cezası olan 69.040,75 TL’nin de ödenmemesi halinde iskan işlemlerinin yapılmayacağı ve bu konudaki gereken belgelerin verilmeyeceğinin belirtildiğini, bu nedenle müvekkili kooperatif tarafından üyelerden ek ödeme talep edilmek suretiyle ödendiğini, davalıların görevi ihmallerinden ve usulüne uygun görevlerini yerine getirmemeleri nedeniyle müvekkili kooperatife ve kooperatif üyelerine ek ödeme çıktığını ve zarara uğradığını iddia ederek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 102.371,75 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı …, alacaklı kooperatifin 2000 ile 2007 yılı içerisinde yönetim kurulu üyeliği yaptığını, 17 Ağustos depremi ile inşaatlarının yapımının kanunen durdurulduğunu, üyelerin aidatlarını ödeyemediğini ve inşaatların olduğu gibi durduğunu, 2006 yılı içerisinde alınan kararlar dairesinde kooperatif başkanı müteveffa … 18/04/2008 tarihinde istifa ettiğini, durumu dilekçesinde belirttiğini, görev yaptığı dönem içerisinde yönetim kurulu raporu ve denetleme kurulu raporunun üyelerin ibrasına sunulduğunu ve ibra edildiğini, kooperatifte en fazla işçinin inşaatın yüklenicisi dava dışı şirket döneminde gerçekleştirildiğini, sigortasız işçi çalıştırılmadığını, yönetimde hiç bir yolsuzluk bulunmadığını, kendisinden önceki yönetim ve daha sonraki yönetimde görev alan şahıslar hakkında davalar açıldığını, genel kurulda aklanmalarına rağmen dava açılmış olmasının hakkaniyete aykırı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı …, kooperatifte yalnızca 2006 yılı içerisinde yönetim kurulu üyeliği yaptığını, 17 Ağustos depremi ile mevcut inşaatların yapımının kanunen durdurulduğunu, yönetimde bulunduğu sürede herhangi bir yolsuzluk olmadığını, rücu talep hakkının haksız olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı … vekili, kooperatifin konut yapı kooperatifi olup yönetim kurulu üyelerinin kendi kusurları nedeniyle ileri gelen zararlardan dolayı KK 62/2.fıkrası gereğince sorumlu olduklarını, müvekkilinin kooperatifte görev yaptığı dönemde kooperatifin parasının olmadığını ve SGK’ya olan borcun ödenmemiş olması halinde bu durumun müvekkilinin şahsi sorumluluğunu gerektirmeyeceğini, tüm ortaklarının söz konusu borçtan sorumlu olduklarını, ayrıca 2007 yılında yapılan 2006 yılı olağan genel kurulunda ve daha önceki tüm genel kurullarda ibra edildiğini, müvekkilinin yeniden başkan seçildiği hususunun göz önünde bulundurularak hiç bir sorumluluğunun olmadığının kabulü gerektiğini, kooperatifin ödemek zorunda olduğu her borç için daha önce yönetim kurulu başkanlığını yapmış olan müvekkili ile diğer yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açtığını, dava dilekçesinde herhangi bir açıklama olmadığını, 15/06/2008 tarihinden itibaren yönetime devam edenlerin ve davacının ne kadar borç ödediğinin belirtilmesi gerektiğini, makbuzdan borcun 13/11/2012 tarihinde ödendiği, ancak hangi yılları kapsadığının anlaşılamadığını, aradan geçen beş yıl içerisinde faiz indirimi haklarına rağmen kooperatifin SGK borçlarını neden ödemediğinin izaha muhtaç olduğunu, müvekkilinin kooperatif başkanı olduğu 2006 yılında dava dışı şirket ile inşaat yapım sözleşmesinin akdedildiğini, daire ve dükkanlarının kaba inşaatlarının emanet usulü yapıldığını, en az maliyetle yapımının sağlandığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, bilirkişi raporlarından da anlaşılacağı üzere, yönetim kurulu başkan ve üyeleri olan davalıların kendi dönemlerinde ticari defterleri usulüne uygun tutmak için gereken özeni göstermedikleri, kasa hesaplarına göre kasada para olmadığı halde ödemeler yapıldığı, kasaya tahsilat kaydı yapılmadan ödeme yapıldığı, dükkan satışlarının defterlere kaydı ve paralarının tahsilinde özensiz davranıldığı, mahkemenin 2011/55 Esas sayılı dosyasından da anlaşılacağı üzerine borcu olan üyelerden alacakların tahsil edilmesi için gerekli işlemlerin yapılmadığı, zamanında alacaklar tahsil edilseydi SGK prim borçlarının ödenmesinin mümkün olduğu, netice olarak davalıların kusurlu oldukları, SGK prim borcunun aslının nasılsa ödeneceği, geç ödemeden kaynaklanan faizden davalıların sorumlu olduklarının kabul edildiği, inşaatın yapım maliyeti ile ilgili olarak SGK’nın çıkardığı fark sigorta prim ödemesinden ise sorumlu olmadıkları gerekçesi ile davacı kooperatifin yönetim kurulu başkan ve üyeleri oldukları dönemde davacı kooperatifi zarara uğratan davalılar aleyhine açılan davanın 8.158,94 TL kısmının davalıların sorumlu oldukları dönemlere göre, …, … ve …’nın borcun tamamından davalılar … ile … mirasçıları …, …, … ve …’ın ise davacının zararı olarak tespit edilen 8.158,94 TL’nin 7.951,40 TL’sinden sorumlu olacak şekilde davalılardan müteselsil olarak alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair taleplerin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiştir.Davacı vekili, istinaf nedenleri olarak, kararın usul ve yasaya, hakkaniyete aykırı olduğunu iddia ederek, davalıların yönetici oldukları dönemde SGK’ya bildirilen işçiler için primleri zamanında ödemedikleri gibi sigortalı çalışanları eksik bildirdikleri için sigorta tarafından tahakkuk ettirilen prim cezaları ve borçları bulunduğunu belirterek, dava dilekçesindeki iddialarını tekrar edip, kararın kaldırılmasını ve yeniden talepleri dikkati alınarak hüküm tesis edilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, davacı kooperatifin eski başkan ve yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dair tazminat davasıdır.1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 98. maddesinde, bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim Şirketlere ait hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ile ilgili iş bu davada, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun ilgili maddeleri ile TTK ‘nın ilgili düzenlemelerinin esas alınması gerekecektir. Şöyle ki; 6102 sayılı TTK 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun ikinci maddesinin 1c bendinde, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara TTK hükümlerinin uygulanacağı, ikinci fıkrasında, TTK’nın yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olan davalarda, mahkemenin herhangi bir sebeple 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununu uygulamışsa kararında bunu ve gerekçesini açıkça belirteceğine yer verilmiştir. Aynı yasanın üçüncü maddesinde, Türk Ticaret Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki olaylara uygulanması üst başlığı altında, kanunda düzenlenen ilişkiler başlığı ile birinci fıkrasında, tarafların iradelerinden bağımsız olarak kanunla düzenlenen hukuki ilişkilere, bunların Türk Ticaret Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile TTK hükümlerinin uygulanacağına yer verilmiştir. Dördüncü maddesinde ise, eski hukuk yürürlükte iken gerçekleşmiş olup ta, TTK Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte henüz herhangi bir hak doğurmamış olaylara TTK hükümlerinin uygulanacağı belirtilerek, yasanın üçüncü bölümde ticaret şirketlerine ilişkin genel hükümler düzenlenmiş, on beşinci maddeden itibaren yer verilen düzenlemenin dördüncü bölümünde anonim şirket ve limited şirketler düzenlenerek, yirmi dördüncü maddede, yönetim kurulu üst başlığı altında, ikinci fıkrada, yönetim kurulu üyelerinin özen ve bağlılık borcuna ilişkin hükmün Türk Ticaret Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte görülmekte olan davalarda uygulanmayacağı, bu davalarda özen ve bağlılık borcunun 6762 sayılı kanuna göre değerlendirileceği ifade edilmiştir. Somut davada, davalı eski başkan ve yöneticilerin görev süreleri her ne kadar 6762 sayılı yasanın yürürlükte olduğu tarihlerde ise de, dava dilekçesine ekli davacı kooperatif tarafından gerçekleştirilen ödemeler ile ilgili dekont tarihleri 13/11/2012 ile son taksit tarihi 23/10/2012 olup, diğer yasal düzenlemeler ile birlikte değerlendirildiğinde söz konusu zararın 6102 sayılı yasanın yürürlük tarihinde meydana geldiği, davanında yine 6100 sayılı yasanın yürürlükte bulunduğu tarihte açıldığı dikkate alınarak iş bu uyuşmazlıkta 6102 sayılı TTK’nın KK hükmünün gereğince atıf yapılan maddelerin uygulanması gerekeceği kanaatine varılmıştır. Taraflar arasında, davalıların kooperatifin eski başkan ve yönetim kurulu üyeleri oldukları, kooperatifte belirli dönemlerde yönetimde yer aldıkları, davacının dava dilekçesine ekli tahsilat ve dekontlara göre bir kısım SGK ödemeleri yaptığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, mahkeme tarafından reddedilen alacak kalemi yönünden kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı ile davalıların söz konusu zarardan sorumlu bulunup bulunmadıklarına ilişkindir.03/06/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda, SGK prim borçlarının ödenmemesinden yada geç ödenmesinden dolayı yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olup olmadığı incelemesinde öncelikle davalıların yönetim kurulu üyesi sıfatları olup olmadığı ve ödenen gecikme faizlerinin davalı yönetim kurulu üyelerinin kusurlu hareketlerinden kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespit edilmesi gerektiğini, bilirkişi heyeti tarafından davacı tarafından davalıların davacı kooperatifi zarara uğrattıkları iddiası ile açılan Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/55 Esas nolu davada inceleme yapılarak 29/11/2011 tarihli rapor düzenlendiği, kooperatifin defter ve belgelerinin incelendiği, aynı şekilde 2011/48 Esas sayılı davada davacı kooperatifin vergi borçlarını ödememesinde yada geç ödemesinden dolayı rapor düzenlendiği, davalı …’un 1995-2007 yılları arasında, ….’ın 2000-2006 yılları arasında, …’nun 2002-2006 yılları arasında, …’ın 2000-2007 yılları arasında, …’nın 2006-2007 yılları arasında yönetim kurulunda görev yaptıklarının anlaşıldığı, kooperatif yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun KK ve atıf nedeniyle TTK’nın anonim şirketleri düzenleyen hükümlerinde yer aldığı, davalıların sorumluluğu için kooperatifin fiilen zararının olması gerektiği ve ayrıca zararın davalıların kusurundan kaynaklanması gerektiği, davacı kooperatifin ödenmeyen vergi borçları nedeniyle gecikme faizinin davalının zararını oluşturduğunu, dava dosyasında kooperatifin parası olduğu halde ödenmeyen SGK prim yükümlülükleri için ödenen faiz ve kooperatifte çalıştırılması gereken işçiden daha az işçi çalıştırılarak kooperatife fark işçilik çıkarılması nedeniyle uğramış olunan zarar miktarının tespitinin istendiği, bu kapsamda kooperatifin 2005 – 2009 yılları arasındaki defterlerinin incelendiği, defterlerin genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine ve yasaya uygun olarak tutulmadığını, dayanak teşkil oluşturmayacağı, dava dilekçesine ekli 13/11/2012 tarihli SGK ödeme makbuzu ile davacının belirttiği üzere kooperatifte çalıştırılması gereken işçiden daha az işçi çalıştırılarak kooperatifin resen ödediği fark işçilik tutarının 69.040,75 TL olduğunun görüldüğü, SGK tarafından çıkarılan fark kooperatif inşaatlarının her aşamasında aynı tutarda ödenebilecek bir miktar olduğu, bu tutarın iskan alma aşamasında ödenmesi dolayısıyla kooperatif tarafından ödenen ilave bir faiz ve benzeri bir ödemenin söz konusu olmadığı, bu nedenle herhangi bir zararının bulunmadığı, dolayısıyla zarar oluşmadığı için zaten ödenmesi gereken bir tutar dolayısıyla yöneticilerin sorumlu tutulmamasınında gerektiğini, yani bu tutarın 10 yıl öncesinde de ödense, iskan aşamasında da ödense aynı olacağı için zararın tanzim talebinin yerinde olmadığı, dosya ekli 6111 sayılı yasa kapsamında geçmiş dönemlere ait SGK primlerinin taksitlendirilmesi tablosunda 16.860,82 TL prim aslı olmak üzere gecikme zammı ile birlikte toplam 33.331,85 TL’nin istendiği, heyete sunulan defterlerin incelendiği, incelenen defterlerde kasada paranın bulunmadığı, kasada para olmadan ödeme yapıldığının anlaşıldığı, aslında bu durumun kooperatif defterlerinin geçerli ve güvenilir kayıt içermediğini gösterdiğini, çünkü kasada olmayan bir paradan ödeme yapılmasının mümkün olmadığını, incelemede belirtilen tarihlerde kasanın müsait olduğu, buna göre sadece belirtilen dönem sigorta primlerinin zamanında ödenebileceği, diğerlerinin ödenebilmesinin kasa ve bankada yeterli paranın olmasına bağlı olduğu, sonuç olarak davalı yönetim kurulu üyelerinin kusurları ile SGK borçlarını zamanında ödememeleri ve bu ödememenin kendi kusurları nedeniyle olması halinde KK 62.maddesi gereğince zarardan sorumlu olacakları, 2011/55 Esas sayılı dosyada verilen raporda davalıların ve diğer üyelerin kooperatife borçlarının tespit edildiği, bu borçlarının ödenmesi durumunda SGK primlerinin gecikmeye kalmayacağı kabulü halinde zamanında ödenmeye SGK primleri dolayısıyla ödenen TEFE gecikme bedeli 8.158,94 TL olup, bu tutardan sorumlu tutulabilecekleri belirtilmiştir. 14/07/2016 tarihli ek bilirkişi raporunda, davalıların 8.158,94 TL’den sorumluluklarının kabulü halinde her bir davalının görev yaptıkları süreler bakımından sorumlu olabileceği zarar tutarları belirlenmiştir.13/02/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda, sonuç olarak, davacı kooperatifin ticari defterlerinin TTK hükümlerine göre açılış onayının bulunduğu, ancak kapanış onayının bulunmadığı, kooperatif defterlerinin HMK 222.maddeye göre delil niteliğinde olup olmadığı hususunun mahkemenin taktirinde bulunduğunu, 03/06/2016 tarihli bilirkişi raporunda SGK prim borçlarının zamanında ödenmemesi nedeniyle davalı tarafların zarardan sorumlu olduğu yönünde kanaate varıldığı, heyetlerince beyan edilen SGK primlerinin zamanında ödenmemesinden dolayı bu primlerin sadece gecikme zamlarından davalıların sorumlu olduğu, ancak SGK’nın resen tarh edilen SGK primlerinden davalı tarafın mesuliyetin izaha ve ispata muhtaç görüldüğü belirtilmiştir.Mahkemece, bilirkişi raporlarına göre, davalıların sorumluluk dönemleri de dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.ilirkişi raporları, dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir.1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 59/3. maddesinde; “ Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur “ hükmüne yer verilmiş, 62/1. maddesinde ise yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş, yönetim kurulunun, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasalara, anasözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürütecekleri ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları açıklanmıştır. 62/3. fıkrada ise, “ Yönetim kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar “ hükmüne yer verilmiştir. Aynı yasanın 98. maddesi yollaması ile dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan, 6102 sayılı TTK’nın 553. maddesinde, kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu başlığı altında, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete, hem pay sahiplerine hemde şirket alacaklılarına karşı verdikleri zararlardan sorumlu oldukları 555. maddede, şirketin uğradığı zararın tazminini şirket veya her bir pay sahibinin isteyebileceği, pay sahiplerinin tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebileceği belirtilmiştir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ile sorumluluk davalarında uygulanması gereken TTK’nın ilgili maddeleri uyarınca, mahkemece benimsenen bilirkişi raporlarında da belirtilmiş olduğu üzere, davalıların kooperatifin yönetimde bulundukları dönem içerisinde kendi kusurları ile SGK primlerini zamanında ödememelerinden dolayı bu primlerin sadece gecikme zamlarından sorumlu olacakları, diğer taraftan SGK tarafından resen tarh edilen SGK primlerinden sorumlu olmaları düşünülemeyeceğinden, mahkemenin kararı usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmış olmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Kocaeli 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/849 Esas, 2017/544 Karar sayılı ve 13/07/2017 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 bendi uyarınca esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacının peşin olarak yatırmış olduğu 237,44 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5,34 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/12/2020