Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/651 E. 2018/851 K. 09.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/651 Esas
KARAR NO : 2018/851
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/12/2017
NUMARASI : 2015/998 2017/1123
DAVANIN KONUSU : İFLAS (İflasın Açılması)
KARAR TARİHİ : 09/05/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili aşamalarda tekrarladığı dava dilekçesinde özetle; İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/597 E. 2013/133 K. sayılı ilamı ile hükmedilen alacağın tahsili için borçlu şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün .. sırasında icra takibi açıldığını, takibin semeresiz kaldığını bu nedenle İİK emredici hükümlerinden yararlanılarak takip yolunun bir defaya mahsus olmak üzere değiştirildiğini ve iflas yoluna dönüştürüldüğünü, borçluya Tebligat Kanunu 21. maddesine göre tebligat yapıldığını itirazda bulunulmadığını, bunun üzerine İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1596 E. sırasında iflas davası açtıklarını iflas ödeme emrinin Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca usulünce tebliğ edilmediği gerekçesi ile davanın 2014/1596 E. 2015/593 K. sayılı karar ile usulden reddedildiğini, bu nedenle İstanbul 12. İcra Müdürlüğü’nün 2013/25145 sayılı dosyasında düzenlenen iflas ödeme emrinin bu kez borçlu şirket adresine Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edildiğini, iflas yolu ile takibin itirazsız kesinleştiğini belirterek İİK 158 ve 159 maddeleri uyarınca işlemler yapılarak davalı borçlu şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça müvekkili şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında takip başlatıldığını, bu takip ile ilgili olarak davacı tarafın iflas talebi ile İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1596 E. sırasında açmış olduğu davanın 2014/1596 E 2015/593 K. sayılı kararı ile ödeme emri tebligatının usulsüz olduğu gerekçesi ile reddedildiğini, bu karar üzerine davacı-alacaklı tarafça 07/08/2015 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre müvekkiline tebligat çıkartılması talebinde bulunulduğunu ve icra müdürlüğünce Tebligat Kanunu’nun 35. Maddesine göre tebligat çıkartıldığını tebliğ işleminin Tebligat Kanunu’na uygun olmadığını öte yandan müvekkilinin iflasının istenmesi için yasal koşulların da gerçekleşmemiş olduğunu belirterek bu sebeplerden dolayı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi; davanın usulden reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı Müflis …. Ltd. Şti. İflas İdaresi Adına Av…. Vekili İstinaf Taleplerinde;
1-Mahkemece Tebligat Kanunu’nun 35.maddesi uyarınca tebligat çıkarılabilmesi için ilk tebligatın normal yoldan gönderilmesi ve tebligatın sahibine ulaşmaması üzerine Tebligat Kanunu’nun 35.maddesi uyarınca tebligat çıkarılabileceğinin benimsendiğini, bu kararın icra takip dosyası yetirince incelenmeden verildiğini, borçluya gönderilen ilk ödeme emrinin haciz yolu ile takibe ilişkin olup tebligatın TK.nun 35.maddesine göre yapıldığını, bundan sonraki tebliğlerinde aynı madde hükmüne göre yapılmasında bir hukuka aykırılık bulunmadığını, zira davalı şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde ilan edilmiş olan adresine ilk tebligatın 35.maddeye göre yapılmış olmasında bir usulsüzlük bulunmadığını,
2-İİK 173.maddesi hükmüne göre iflas davasında borçlu itiraz veya şikayet etmemiş ise yapılacak ilanlardan sonra borçluya depo emri gönderilmesi zarureti bulunmakta olup, borçlunun ödeme emrinde yazılı müddetin geçmesinden sonra borcu ödediğine dair resmi bir belge ibraz ederse, iflas davasının düşeceği ve borçlunun ticaret mahkemesi’ne 65.maddeye göre gecikmiş itirazda bulunabileceği hükümleri bulunduğunu, bu durumda açılmış bulunan iflas davasında tebligatın usulsüz bulunduğundan bahisle davanın reddedilmesinin hatalı olduğunu, İİK.nun 173/son maddesi hükmüne göre borçlunun gecikmiş itirazını ileri sürmemiş olması gözetilerek davaya devam ile borçluya depo emri gönderilmiş olduğuna göre bu kapsamda karar verilmesinin zorunlu olduğunu, açıklandığı üzere, mahkeme kararının Tebligat Kanunu’nun 35.maddesi ve İİK 173.maddesi son fıkrası hükmüne aykırı, borçluya depo emri gönderildikten sonra artık tebligatın usulsüz yapıldığından bahisle davanın reddine karar verilmeyeceği yönündeki hukuk kuralını yok sayar mahiyette bulunduğundan mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
İstinaf dilekçesi Davalı … İnşaat San. Tic. A.Ş. vekiline 13/02/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 26/02/2017 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek;
1-Davacının, davalı müvekkili aleyhine öncelikle haciz yolu ile takip başlattığını ve sonrasında takip şeklini değiştirerek iflas yolu ile takibe çevirdiğini, takibin şekli değiştirildikten sonra, artık tebligatlara ilişkin sürecin yeniden başladığını, ilk yapılan tebligatın gerçek kişilere özgü TK.nun madde 21.maddesi uyarınca yapıldığını ve bu tebliğin de İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1596 E. sayılı dosyasından verilen karar ile usulsüzlüğüne dair karar verildiğinden, takibin yine tebliğ süreci hiç başlamamış bir duruma geldiğini, bu aşamada İcra Müdürlüğü tarafından ilk yapılacak işin, davalı/borçlu şirketin bilinen en son adresine tebligat çıkartmak olduğunu, bu tebliğdeki adresin tebligata elverişli olmaması veya tebligat yapılamaması halinde Ticaret Sicil kaydındaki adres aynı ise TK madde 35’e göre tebligat çıkartması gerektiğini, Ticaret Sicil kaydında farklı bir adres olması halinde, bu adrese de öncelikle normal tebligat çıkarılması gerektiğini, istinaf dilekçesinde, adres değişikliğine ilişkin düzenleme dayanak alınmış ise de kanun maddesinin ilk cümlesinin açıkça ” Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse adres değiştirirse…” şeklinde başladığını, bu nedenle öncelikle muhataba usulüne uygun bir tebligat çıkarılması ve tebligat yapılması halinin düzenlendiğini, İİK.nun 173/son maddesi gecikmiş itirazda bulunulabileceğini belirttiğini, müvekkili şirket aleyhine kesinleşmiş bir iflas takibinin bulunmadığını, Yerel Mahkeme tarafından verilen davanın reddine dair karar yerinde olup aynen Onanması gerektiğinden istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İflas davalarının İİK.nun 164/2. Maddesi gereğince 10 günlük istinaf süresine tabi olmasına rağmen gerekçeli kararda 2 hafta olarak gösterilmesi doğru olmamış ise de İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının davacı vekili tarafından tebliğden önce istinaf edilmesi nedeniyle yasal süre içinde istinaf edildiği kabul edilmekle;
Dava, İİK.nun 154 ve devamı maddelerine dayalı iflas davasıdır.
Davalı şirketin dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na …sicil numarası ile kayıtlı olduğu, ticari merkezinin …Beşiktaş/İSTANBUL adresinde bulunduğu, davanın İİK.nun 154/1.maddesinde öngörülen yetkili Mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasındaki İflas Yoluyla Adi Takipte Ödeme emrinin davalı borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.
İcra dosyasının incelenmesinde davalı borçluya iflas ödeme emrinin ilk önce 27/05/2014 tarihinde gerçek kişilere tebligatı düzenleyen Tebligat Kanununun 21.maddesine göre tebliğ edildiği, buna dayanılarak açılan iflas davasının İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1596 E. 2016/593 K.sayılı karar ile tebligatın usulsüz olduğu gerekçesi ile usulden reddedildiği, hükmün temyiz edilmeksizin 14/09/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bunun üzerine davacı alacaklının bu kez davalı borçlunun ticari merkezinin bulunduğu ve ticaret sicilindeki kayıtlı olan… Beşiktaş/İSTANBUL adresine doğrudan doğruya Tebligat Kanununun 35.maddesine göre tebligat yaptığı anlaşılmaktadır. Mahkemece ilk önce normal bir tebligat çıkartılmadan doğrudan doğruya Tebligat Kanununun 35.maddesine göre tebligat yapılamayacağı kabul edilmiş, davacı ise TK.nun 35/4.maddesine dayanarak tebligatın geçerli olduğunu ileri sürmüştür. Sorun da tam bu noktada toplanmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanununun 35.maddesinin ilk fıkrası “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse…” demek suretiyle başlamakta olup, bu madde hükümlerine göre tebligat yapılabilmesi için önceden yapılmış geçerli bir tebligatın bulunmasını aramaktadır. Daha sonra kendisine geçerli bir tebligat yapılmış olan kişinin yükümlülüklerini düzenlemektedir. Ancak yasa maddesi 4.fıkra ile tüzel kişiler için bir istisna getirerek çıkarılan tebligatın bila infaz dönmesi halinde dahi bu maddenin uygulanabilmesine imkan tanımıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24/06/2015 Tarih ve
2013/2439 E. 2015/1732 K. Sayılı kararında, Tebligat Kanunun 35/4 hükmü kapsamında tüzel kişilere tebligat yapılabilmesi için, öncelikle tüzel kişinin bilinen en son adresine ve bu arada bilinen en son adresi ticaret sicilindeki adresi ise, Tebligat Kanunu’nun 10.maddesine göre normal tebligat çıkartılması, bu adrese çıkartılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesinden sonra aynı adrese (ticaret sicilindeki adresine) 35.maddeye göre tebligat yapılması gerektiği, dolayısıyla, tüzel kişinin ticaret sicilindeki adresine doğrudan (daha önce 10.maddeye göre normal tebligat çıkartılmadan) tebligat yapılması geçerli ve yasanın anılan hükmüne uygun sayılamayacağına hükmetmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’de 2014/9336 E. 2014/11727 K.sayılı kararında, tüzel kişi muhatabın bilinen adresine çıkarılan tebligat bila tebliğ iade edildiğine göre alacaklının muhatabın ticaret sicilindeki adresine TK’nun 35/4. maddesine göre tebligat çıkarılması talebini yasaya uygun bulmuştur.
Somut olayda, davalı borçlu muhatabın ticaret sicilindeki adrese daha önce çıkartılmış bir tebligat olmadan doğrudan doğruya ve ilk kez Tebligat Kanunun 35/4.maddesine dayanılarak aynı madde hükümlerince tebligat çıkartılması usulsüzdür. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmektedir.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesinin kararında usul veya esas yönünde hukuka aykırılık bulunmadığından 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararında esas ve usul yönünden herhangi bir hata görülmediğinden HMK ‘ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,
2- İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından davalı yararına istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile, İİK’nun 164/2. Maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.09/05/2018