Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/633 E. 2020/2136 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/633 Esas
KARAR NO : 2020/2136
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 29/11/2017
NUMARASI : 2016/265 Esas, 2017/1100 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ ( Sigorta Hukukundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/12/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA: Davacılar vekili, 04/03/2016 tarihli dava dilekçesinde; davalı sigorta şirketinin İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkillerinin destekleri, …’ın 20/03/2015 tarihinde vefat ettiğini, sigortalı şirketi nezdinde Kredi Koruma Planı Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, poliçe şartları gereği, sigortalının sigorta müddeti içinde vefatı halinde 500.000,00 TL’nin yasal mirasçılarına ödenmesi gerektiğini, davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığını, ancak başvurunun sigorta şirketince müteveffanın intihar etmesi sonucu vefat ettiği iddiası ile reddedildiğini, adli tıp kurumunca düzenlenen otopsi raporunda intihar yahut benzer bir olguya rastlanmadığını, ölüm nedeninin yüksekten düşmeye bağlı travma olduğunun sabit olduğunu, müteveffanın vefatından sonra bankalardaki kredi vs borçlarının tamamının ailesi tarafından ödenerek kapatıldığını, ortada borca batık terekenin olmadığını, dolayısıyla müteveffanın maddi anlamda müşkül bir vaziyette olması sebebiyle intihar ettiği ileri sürülerek ödeme yapılmamasının kötü niyetin en açık göstergesi olduğunu iddia ederek, davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin devamına, 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, müteveffanın, kredi koruma planı sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, dava konusu vefat olayının intihar neticesinde meydana geldiğinin tespit edildiğini, bu anlamda talebin sigorta teminatı kapsamında olmadığını, yapılan tespitler neticesinde sigortalının kendi iradesi ile intihar ettiğinin sabit olduğunu, 22/03/2015 tarihli mernis ölüm tutanağında kişinin ölüm nedeninin intihar olduğunun açıkça belirtildiğini, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda da müteveffanın kendi iradesiyle ölüm olayının meydana geldiğinin açıkça belirtildiğini, davanın reddinin asıl olmasıyla birlikte icra inkar tazminat talebinin haksız olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, 20/03/2015 günü saat 15:00 sıralarında davacılarının miras bırakanının apartmanın yedinci katından düşmesi sonucunda tedavi gördüğü hastanede vefat ettiği, somut olayda sigortalı müteveffanın intihar etmiş olduğunun TTK’nın 1409.maddesi gereğince ispat yükü kendisine ait olan sigorta şirketinin ispatlayamadığı, ölüm rizikosunun gerçekleştiği tarihi itibariyle geçerli bir sigorta sözleşmesinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin 500.000,00 TL asıl alacak, 31.356,16 TL işlemiş faiz üzerinden takip tarihinden itibaren asıl alacağa avans faizi oranları uygulanmak suretiyle devamına, davacıların alacağı likit olduğundan %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak, kararın hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, ferdi kaza sigortası genel şartlarının birinci maddesinde de açık şekilde hüküm altına alındığı üzere, ferdi kaza sigorta poliçesinin sigortalıyı sigorta müddeti içinde maruz kalacağı kazaların neticelerine karşı temin edeceğini, dördüncü maddesinde, hangi hallerin kaza sayılmayacağının düzenlendiğini, c bendinde, herhangi akıl ve ruh haleti ile olursa olsun intiharın veya intihara teşebbüsün kaza olarak sayılmadığını, poliçe kapsamında olmadığını, müteveffanın intihar sonucu vefat ettiğinin dosya içerisindeki delillerle sabit olduğunu, poliçe kapsamında olmadığını, savcılık soruşturma dosyası, mernis ölüm kaydında açıkça belirtildiğini, yargılama sırasında buna rağmen uzman raporunun dosyaya ibraz edildiğini, dava konusu olaya ilişkin basında çıkan haberlerde müteveffanın yaşadığı ekonomik sıkıntılar sebebiyle oturduğu apartmanın yedinci katındaki dairesinin penceresinden atlayarak intihar etmek suretiyle yaşamına son verdiğinin açık bir şekilde belirtildiğini, kararın hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, ayrıca icra inkar tazminat şartlarının oluşmadığını iddia ederek, mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, Kredi Koruma Planı Sigorta Poliçesi kapsamında poliçe teminat bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Dosya kapsamından, dava dışı …Lt’nin sigorta ettiren sigortalının ise davacıların murisi …’ın olduğu, başlangıç tarihi 12/02/2015, bitiş tarihi 12/02/2016 tarihli sigorta poliçesinin düzenlendiği ve davacıların poliçe kapsamında iş bu davayı 6102 sayılı TTK’nın 1454.maddesi gereğince açmış oldukları anlaşılmıştır.Tarafların sıfatı, poliçenin niteliği ve dava tarihide dikkate alınarak öncelikle dava şartı olan mahkemenin görevi ile ilgili hususun değerlendirilmesine ihtiyaç duyulmuştur.28.11.2013 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun, yasanın 87. maddesi gereğince yayım tarihinden itibaren altı ay sonra 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dava tarihi 04/03/2016 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3. maddesine göre, tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına veya hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı yasanın 73.maddesi bu Kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. 6502 sayılı yasanın 83/2. fıkrasında “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.”düzenlemesine yer verilmiştir, ilgili yasa maddesi ile görev konusunun tartışılmasının önüne geçilmiştir. Somut uyuşmazlık, davacıların miras bırakanın sigortalı olduğu, sigorta poliçesinin davalı sigorta şirketi ile oluşturulduğu, uyuşmazlık söz konusu rizikonun teminat kapsamında olup olmadığından kaynaklanmaktadır. Açıklanan yasal düzenlemer kapsamında uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığından davaya bakmakta görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 1.maddesinde, mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği, göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğuna yer verilmiştir. Aynı yasanın 114/1-c bendinde Mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmıştır. Mahkemenin görevi ile ilgili yasal düzenlemeler sonucunda görevle ilgili konular taraflar yönünden usulü kazanılmış hak oluşturmaz. Çünkü dava şartlarının mevcut olup olmadığı, mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır ve dava şartı noksanlığı halinde HMK 115. maddesinde davanın usülden reddine karar verilmesi gerekir.Açıklanan nedenlerle, mahkemece görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usülden reddine karar verilmesi gerekirken işin esası hakkında karar verilmiş olması yerinde görülmediğinden, esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve yasanın yanlış yorumlanması yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün aşağıdaki gibi düzeltilerek yeniden karar verilmesine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1- Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun, esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/265 Esas, 2017/1100 Karar ve 29/11/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,3-a) Davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c bendinde düzenlenen mahkemenin görevli olmasıyla ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2.fıkrası gereğince usulden reddine,b) HMK 20.maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde taraflardan birinin mahkemeye başvurması halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, c) Aksi taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,d) Yapılan yargılama giderleri hakkında HMK 331/2.fıkrası gereğince görevli mahkemece karar verilmesine,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harctan davalı tarafından peşin olarak yatırılan 9.038,34 TL harçtan mahsubu ile bakiye 8.806,24 TL’nin talep halinde davalı tarafa iadesine,5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,6- Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/3 maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/12/2020