Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/617 E. 2018/784 K. 02.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/617 Esas
KARAR NO : 2018/784
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ :18/10/2017
NUMARASI : 2015/1126 E. 2017/802 K.
DAVA : İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ : 02/05/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 1993 yılında kurulduğu, faaliyet konusunun çeltiğin işlenerek iç ve dış piyasaya arzı olup, pirinç üretimi dışında her türlü bakliyat toptan ve perakende şekilde arzını sağladığını, merkezi İstanbul’da bulunan bu şirketin 2000 yılında Edirne İpsala’da işleme fabrikası kurarak çeltik işletmeciliğinde zirveyi hedeflediği, üretilen pirincin el değmeden tüketiciye sunulmaya başlandığı, ancak artan müşteri beklentilerine değişen ve zorlaşan rekabet ortamına daha iyi cevap verebilmek için üretimin her aşamasından tüketime kadar gıda güvenliği yönetimini benimseyerek (İSO 9001 : 2008, FSSC 22000 :2010 vs. ) sertifakalar aldığını, 10.000.000 TL olan ana sermayesini 09/06/2014 tarihinde 15.000.000 TL ye çıkarıldığını ve sermayesinin tamamen ödenmiş olup, ödenmemiş sermayesi bulunmadığını, … isimli 2 ortağın %50 şer hisse sahibi olduklarını, çeltik işleme ve prinç üretimi işini yüklenen müvekkili firmanın İpsala’da ki çeltik tesise ilave yatırımlar yaptığı ancak ülke ekonomisindeki dalgalanmalar, döviz kurlarının artması, piyasadaki talep düşüklüğü, artan hammadde fiyatları nedeniyle yatırımlardan beklenilen seviyelerde dönüş sağlamayınca firmanın finansal dar boğaza düştüğünü belirterek şirket aktiflerinin borçlarını karşılamaya yetmemesi nedeniyle borca batık halde olduğundan, İİK 179/a md. kapsamında şirketin malvarlığını koruyucu tedbirlerin alınması zorunlu hale geldiğinden, İİK 179/b maddesi uyarınca tedbir kararı verilerek müvekkili şirkete kayyım atanmasına ve iflasının 1 yıl süreyle ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Davacı tarafından açılmış olan iflasın ertelenmesi davasının reddine ve iflasına karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı …Tic. A.Ş. vekili istinaf taleplerinde;
05.04.2016 tarihli bilirkişi raporunda müvekkili firmanın (-) 5.718.053,75-TL borca batık olduğu, en az 2.500.000-TL sermaye artışının yapılması gerektiği, İyileştirme projesinde öngörülen satış hedeflerinin ve net kar hedeflerinin gerçekleşebilir nitelikte olduğunun tespit edildiğini, bu kapsamda müvekkil firma ortakları tarafından 2.000.000,00-TL sermaye artırımına ilişkin karar alındığını ve toplamda 1.500.000.-TL ödendiğini, alacaklılarla borç yapılandırma sözleşmeleri yapılarak borç ödemelerinin gerçekleştirildiğini, Yerel Mahkemece 15.02.2017 tarihli celsenin 3 nolu ara kararı uyarınca dosyanın mali bilirkişi heyetine tevdiine karar verilmesine rağmen usul ve yasaya aykırı olarak 18.10.2017 tarihli celsede işbu ara karardan rücu edildiğini, müvekkili firmanın borca batıklığa rağmen iyileştirme projesinin uygulanmasının mümkün olmadığı yönünde yerel mahkeme tespitinin adeta üstünkörü inceleme sonucu verildiğini, oysa hükme esas alınan bilirkişi raporunun 30.09.2015 tarihli mali tablolara göre hazırlandığını, davacının son mali durumunun uzman kişilerce tespitinin gerektiğini belirterek, bu konuda Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/9440 E. 2017/982 K. 03.04.2017 Tarihli Kararı ile Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/1840 E. 2014/7228 K. 13.11.2014 tarihli kararını örnek olarak sunarak Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak, dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verilmesini, yasa ve usule aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
Müdahil …zbank A.Ş.vekili istinaf taleplerinde;
1-Yerel Mahkemenin iflas kararı ile başta müvekkil banka olmak üzere pek çok müdahilin mağduriyetine sebep olduğunu, yargılama süreci içerisinde davacının silolarında/depolarında bulunan ve iştigal konusu çeltik ve türevi gıda maddelerinin miktar ve değerinin davanın ikame edildiği tarihten yargılamanın sonuna kadar tespit edemediğini, müdahillerin taleplerinin tamamınının göz ardı edildiğini, davanın ikame tarih olan 01.12.2015 tarihinden önce davacının mülkiyetinde bulunan ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Batı Marmara ve Ticaret Bölge Müdürlüğü Tekirdağ Gümrük Müdürlüğü’nce müvekkil bankaca İstanbul .. İcra müdürlüğünün… ve İstanbul … İcra müdürlüğünün … E. Sayılı dosyalarından 24.11.2015 tarihinde ihtiyaten haczedilen hali hazırda kesin hacze dönüşen çeltik ve pirinç cinsi menkul eşyalar üzerindeki ihtiyati hacizlerin yerel mahkemece 22.03.2016 tarihinde usul, yasa ve yargıtay içtihatlarına aykırı olarak kaldırılarak, ilgili mahcuzların davacı borçlu tarafından işlenerek satılmasına ve satış gelirlerinin müvekkil banka ile müdahale talebinde bulunmuş olan alacaklılara ödenmesi yönünde ara karar oluşturulduğunu, ihtiyati hacze konu icra dosyasının ihtiyati haciz kararının ancak kararı veren ilgili ticaret mahkemesince kaldırılabileceğini, iş bu davanın yargılamasını yürüten İstanbul Anadolu 3. Asliye ticaret mahkemesince kaldırılmasının hukuka aykırı olduğunu, öncelikle yerel mahkemenin 22/03/2016 tarihli ara kararının kaldırılmasını istediklerini, diğer taraftan davacı ile üçüncü şahıs …A.Ş. Arasındaki cari ticari ilişki sebebiyle davacı tarafından ilgili şahsa sürekli olarak çeltik ürünleri satılmakta olup müvekkil banka tarafından 24-26/11/2015 tarihli icra takip dosyalarında gönderilene haczi müzekkereleri ve 89/1 haciz ihbarnameleri kapsamında davacının işbu şahıs nezdindeki hak ve alacaklarının haczi dairesinde 3.052.000.TL. Haczedilmesine karşın yerel mahkeme yine vermiş olduğu hukuka aykırı ara kararı ile bu bedel içerisinde sadece 1.730.289,99.TL. İcra dosyasına ödenmesine karar verdiğini, bu bakımdan da yerel mahkemenin ilgili hukuka aykırı kararının kaldırılarak … A.Ş. Tarafında geriye kalan bedelin de icra müdürlüğü hesabına ödenmesine karar verilmesini talep etiklerini,
2-Yerel mahkemenin 22/03/2016 tarihli haksız ve hukuka aykırı kararı kapsamında davacı tarafça değeri 30.000.000.TL. Olan çeltik ürünün işlenmesine ve satılmasına karşın yerel mahkeme işbu satıma konu bedellerin akbetleri mahkemece, kayyum tarafından araştıramadığı gibi bu hususlar ve diğer hususlar bakımından bilirkişi raporu dahi düzenlenmeksizin davacının iflasına karar verildiğini,
3-Sayın dairece kayyum raporları incelendiğinde raporlardaki çelişkilerin çok net görüleceğini, zira kayyum tarafından verilene 1. Rapordan 9. Kayyım raporuna kadar firmanın muhteşem bir faaliyet gösterdiği pasiflerinin azaldığı hatta 9. Kayyım raporunda firmanın aktifinin pasifinden fazla olduğu dolayısala da borca batıklığın bulunmadığının ifade edildiğini, bu tespit dahilinde yerel mahkemece davanın, dava şartının yokluğu sebebiyle reddedilmesi gerekirken kayyım tarafından 20 gün içerisinde yeni bir rapor verilerek davacının borca batlıklığının devam ettiğinin ifade edildiğini, yerel mahkemece dosya kayyumunun görevine son verilerek heyetten oluşan bir kayyum ekibi atanması gerekirken yerel mahkemece dosyadaki bütün bu karanlık hususların tek bir tanesinin dahi aydınlatılması için hiç bir hukuki tedbir alınmadan karar verildiğini,
4-Diğer taraftan davacının adına kayıtlı Edirne İpsala da bulunana ve Türkiye’de sayıları 5 geçmeyecek çeltik fabrikası İstanbul’un çeşitli ilçeleri ile Muğla ili Dalyan ilçesinde davacıya ait pek çok taşınmaz ve motorlu taşıtlar bulunduğunu, bu malvarlıkları üzerinde herhangi bir rehin veya ipotek olmadığını, davacının işbu malvarlıklarının değerinin dahi yerel mahkemece tespit edilmediğini, yerel mahkemenin 18.10.2017 tarihli iflas kararının usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
Müdahil … A.Ş.vekili istinaf taleplerinde;
1-Müdahilin, İflas Erteleme Talep Eden Şirket’in 2010 yılından beri ikamet ettiği şube niteliğindeki işyerinin mal sahibi ve Kiralayanı olduğunu, davacının kira borçlarının bulunduğunu, İflas Erteleme Talep Eden Şirket’in işletme gideri niteliğindeki toplam 14 aylık işyeri kirasını, bir kısım aidatını ve kira sözleşmesine bağlı bir kısım otopark kirasını ödemediğini, 15. Kayyum Raporu’ndan anlaşıldığı kadarıyla, kayyımın, şirketin iflas erteleme kararından sonra ticari faaliyetlerinin devamı için 15 alacaklıya öncelikli ödemeler yapılmasına onay verdiğini ancak onay verdiği ödeme listesinde müvekkilinin yer almadığı için büyük bir haksızlığa ve mağduriyete uğramasına neden olunduğunu, dilekçede ayrıntısı yazılı olan bir takım kayyım onayları nedeniyle zarara uğradıklarını, yasaya aykırı davranıldığını, belirterek istinaf mahkemesince ne şekilde karar verilebileceği hususunda yol gösterip özetledikten sonra istinaf incelemesi sırasında bir bilirkişi incelemesi yaptırılarak iflas erteleme başvurusundan sonra Şirket tarafından Kayyım onayıyla yapılan tüm alacak dağıtımlarının tespitini ve Müdahil’in kendisine ödeme yapılan hangi alacaklıdan ne kadar ana para (ödeme aldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte) talebinde bulunabileceğinin tespitini,
2-İyileştirme projesi kapsamındaki işletme gideri olan kira ve bağlantılı aidat ve otopark giderleri ödenmeden (1) ticari alacakların ve (2) iflas erteleme başvurusu öncesindeki eski borçların ödenmesine ilişkin şirket kararlarının kayyım tarafından onaylanması İİK.’nun 179. maddesine ve mahkeme tarafından kayyıma verilen görevlere aykırı olduğundan, bu kararların şirket’in iflas erteleme başvurusu anından iflasına karar verildiği ana kadar doğmuş kira ve bağlantılı alacakları ölçüsünde geçersiz olduğuna ve dağıtımının geçersiz olduğuna karar verilen alacak miktarını müdahilin diğer alacaklılardan sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında talep edebileceğine hükmedilmesini ve ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesi talep ve istinaf etmiştir.
İstinaf dilekçesi Müdahil … Bank A.Ş vekiline 25/01/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 02/02/2018 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; davacının borç bakiyesinin kapanmadığını, davacı şirketin, dava açıldığı tarihte verilen tensip kararı ile malvarlığı rayiç değeri, teknik bilirkişi heyet raporuyla 08/01/2016 tarihi itibariyle 48.809.513,48.-TL olarak rapor edildiğini, 30/09/2015 tarihi itibarı ile 5.718.053,75.-TL borca batık durumda olduğunun belirlendiğini, 12. kayyım raporundan sonra borca batıklıktan kurtulma yolunda somut adımlar atılmadığının etraflıca açıklandığını, 15. rapordan sonra da borca batıklığın giderek arttığı şirket yöneticilerinin şirketin borca batıklıktan çıkması için hiçbir gayret içerisinde olmadıklarının rapor edildiğini, 18. Kayyım raporunda açıkça fiili stok tutarının bilançoda yer alan tutarın %10 nundan az olduğunun gözlendiği, 18. raporda şirketin 22 aylık sürede bilanço pasifinde yer alan toplam borçların 3.125.832.-TL arttığı, bilanço aktif değerleri toplamının (-) 16.852.308.-TL azaldığı, bunun sonucu olarak şirketin özkaynaklarının kaydi olarak (-) 19.978.139.-TL azaldığı, stokların büyük ölçüde mevcut olmadığı düşünüldüğünde şirketin rayiç değerlere göre fiili borca batıklığı tutarının çok yüksek tutarlara ulaşacağı, 31/07/2017 tarihi itibarı ile ödenmeyen 425.000 TL sermaye taahhüdü borcu bulunduğu da gözetilerek ve son aylardaki ekonomik sıkıntılar, satışların azalması ile ödemelerin tamamen durmuş olduğu kayyımın son 5 aydır ücretinin dahi ödenmemesi, davacı şirketin son 7 aydır gayrifaal olması gibi nedenlerle İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1126 E. ve 2017/802 K. sayılı kararının usul ve yasaya uygun olması ve davacının davasının ve istinaf taleplerinin reddine karar verilerek, davacı firmanın iflasına karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
İstinaf dilekçesi Davacı … Gıda San. Tic. A.Ş. 25/01/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 02/02/2018 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; Müdahil ….. A.Ş. vekilinin istinaf Talepleri yönünden; Müdahil vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; “… iyileştirme projesi kapsamında işletme gideri olan kira ve bağlantılı aidat ve otopark giderleri ödenmeden ticari alacakların ve iflas erteleme başvurusu öncesindeki eski borçların ödenmesine ilişkin müvekkil şirket kararlarının kayyım tarafından onaylanması İİK.’nun 179. Maddesine ve Mahkeme tarafından Kayyıma verilen görevlere aykırı olduğundan, bu kararların müvekkil şirketin iflas erteleme başvurusu anından iflasına karar verildiği ana kadar doğmuş kira ve bağlantılı alacakları ölçüsünde geçersiz olduğuna karar verilerek alacak miktarını diğer alacaklılardan sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında talep edebileceğine hükmedilmesi…” nedenleriyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep ettiğini, müdahil vekilinin iddia ve istinaf talebinin hukuka ve usule uyan hiçbir yönü bulunmadığını, ispata muhtaç gerçek dışı ifadeler ve ithamlar kullanıldığını, müvekkili firma ortaklarının mahkemece verilen iflas kararına kadar tüm emek ve mesaisini şirkete kar sağlamaya ve bu sayede borçlarını ödemeye harcadıklarını, iflas ertelemesi kurumunda alacaklılar arasındaki eşitliğin müdahil vekili tarafından yanlış anlaşıldığını, eşitlik ilkesine riayet edildiğini, bu kapsamda müdahil Giz İnşaata da ödemeler yapıldığını, dolayısıyla ödeme dengesi belirlerken öncelikli kriterin hammadde tedarikçileri olduğunu, 2. Kısmın ise banka ve eski dönem tedarikçilerine borç ödemesi yapmak şeklinde olduğunu, müdahil Giz İnşaat şirketi ile de bu anlamda bir protokol yapıldığını ancak ülkedeki ekonomik dalgalanmalar sebebiyle ödemelerin istenilen tutarlarda yapılamadığını, kayyımlarla ilgili bir takım asılsız beyanlarda bulunulmuşsa da kayyımları kendilerinin seçmedikleri gibi kayyımların görevinin yönetim değil denetimle sınırlı olduğunu, Yüksek Mahkeme nezdinde baskı oluşturup hukuka aykırı yollarla gerçek dışı beyanlarla Yüksek Mahkemeyi yanıltarak alacağını tahsil etme çabası içinde olduğunu, Müdahil …bank A.Ş. vekilinin istinaf talepleri yönünden; Müdahil vekili istinaf dilekçesinde özetle; “…müvekkil firma hakkında talebimiz üzerine 01.12.2015 tarihinde tedbir kararı verildiğini, müdahil vekilince 24.11.2015 tarihinde çeltik ve pirinç cinsi menkul eşyaları üzerine ihtiyaten haczedildiğini, yerel mahkemece 22.03.2016 tarihinde ihtiyati haciz kararını kaldırarak, çeltik ve pirinçlerin işlenerek satılmasına karar verildiğini, yine müdahil vekilince, müvekkil firmanın 3. Kişi… AŞ’den olan alacakları üzerine, 24-26.11.2015 tarihinde 3.052.000-TL haczedilmesine karşın yerel mahkemece 1.730.289,99-TL icra dosyasına ödenmesine karar verildiğini, kayyım raporlarının çelişkili olduğunu, müvekkil firmaya ait gayrimenkullerin değerlerinin yerel mahkemece tespit edilmediğini…” nedenleriyle yerel mahkeme kararının kaldırılması talep edildiğini, Yerel Mahkemece müvekkil firmanın mallarının korunması için 03.12.2015 tarihinde tedbir kararı verildiğini, henüz satılmayan ve ödemesi muaccel hale gelmeyen 1.312.504,22 TL’nin müvekkil hesaplarına ödenmesine ilişkin ara kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, keza haciz ihbarnamesi tarihi itibariyle 1.312.504,TL’lik kısımlık alacağın muaccel hale gelmediğini, 03.12.2015 tarihinden sonra muaccel hale gelen alacağın ise İİK madde 179/a bendi gereğince usul ve yasaya uygun şekilde müvekkili firmaya ödendiğini, Yüksek Mahkemenin istikrar kazanmış kararlarının da muaccel hale gelmeyen alacakların 89/1 kapsamında haczedilemeyeceğini hüküm altına aldığını, Yine Müdahil vekilinin 22.03.2016 tarihli ara kararla satılan müvekkil firmaya ait çeltik ve pirinç ürünlerinin bedellerine ilişkin iddialarının da diğer iddiaları gibi asılsız olduğunu, satılan ürünlerin bedelleri ile alacaklıların menfaatlerinin eşitliği ilkesi gereğince müdahil Denizbank’ın da aralarında bulunduğu 18 farklı alacaklıya garameten ödemeler yapıldığını, müvekkil firmaya ait İpsala’da bulunan gayrimenkullerin değerinin tespit edilmeden Yerel Mahkemece iflas kararı verildiğini bu nedenle de iflas kararının kaldırılması gerektiğini ifade etse de bu beyanları 18.10.2017 tarihli celsede müvekkil firmanın iflasına karar verilmesi yönündeki beyanları ile çeliştiğini, müdahil vekillerinin usul ve yasaya aykırı istinaf sebeplerinin reddi ile Yerel Mahkeme kararının istinaf dilekçelerinde belirttikleri sebeplerle kaldırılarak, dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verilmesini verilmesi istenmiştir.
İstinaf dilekçesi Müdahil ..A.Ş 27/01/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 08/02/2018 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; Davacı şirketin, borca satırlıktan kurtulma imkanı olmadığı hususu alınan kayyım raporları ve yapılan yargılama ile son derece sabit olduğunu, davacı şirketin iflas erteleme davası sürecinde özellikle 12. Kayyım Raporu’ndan sonra hiçbir düzelme kaydedemediğini, iyileştirme projesindeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, şirketin mali durumunnun her geçen gün daha da kötüye gittiğini, Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında da belirtildiği üzere; davacı şirketin iyileştirme projesini gerçekleştirme ve borca batıklıktan kurtulma imkânı bulunmadığını, kayyım ücretlerinin ödenemediğini, 31.07.2017 tarihi itibariyle 425.000 TL ödenmeyen sermaye taahhüdü bulunduğunu, şirketin zararının ve borca batıklığinın her ay giderek arttığını, şirket stoklarının gerçekçi olmadığını, şirket yetkililerinden sürecin başından buyana talep edilen stok envanterinin alınamadığını, yerel mahkemelin 18.10.2017 tarihli celsede “dosyanın bilirkişiye gönderilmesi yönündeki ara karardan rücu etmesi”nin yasaya ve usule son derece uygun olduğunu, bu kararının gerekçesinin de gerekçeli kararda açıkça belirtildiğini, yargılamanın yaklaşık 3 yıl sürdüğünü, 19 tane kayyım raporu alındığını, borca batıklığın iyice arttığını, borca batıldıktan çıkmasının mümkün olmadığını, bugüne kadar olumlu hiçbir gelişim gösteremediğini, aksine her geçen gün daha da zarara uğradığını, şirket yetkililerinin de borca batıklıktan çıkmak için hiçbir çaba sarfetmediklerini kayyım raporları ile açıkladıklarını, dosya kapsamına göre ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi bulunmadığını, davacı tarafın sermaye artırımına ilişkin ödeme yapıldığı yönündeki iddialarının son derece asılsız ve mesnetsiz olduğunu, 31.07.2017 tarihi itibariyle 425.000 TL ödenmeyen sermaye taahhüdü bulunduğunu, davacı şirketin, mevcut mali durumunu alacaklılarına olan borçlarını ödeyerek değil de ödemeyerek düzeltmeyi amaçladığını, borç yapılandırma protokollerine riayet edilmediğinin Kayyım Raporları ile sabit olduğunu, kaldı ki müvekkil şirket ile yapılmış böyle bir borç yapılandırma protokolü de bulunmadığını, müvekkil şirkete herhangi bir ödeme yapılmadığını, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.10.2017 T., 2015/1 126 E., 2017/802 K. sayılı yasaya ve usule uygun kararının onanmasına, istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının davacı vekili ile Tic. A.Ş. Vekil tarafından yani yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının Müdahil …bank A.Ş. vekiline 22/12/2017 tarihinde tebliğ edildiği, hükmün müdahil vekili tarafından 05/01/2018 tarihinde yani 10 günlük yasal süre içinde en geç (01/01/2018 tarihinin resmi tatil olması nedeniyle) 02/01/2018 (Salı) mesai bitimine kadar istinaf edilmesi gerekirken 05/01/2018 (Cuma) tarihinde 10 günlük yasal süre dolduktan sonra istinaf edildiği anlaşıldığından istinaf talebinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK.nun 345 ve 2004 sayılı İİK.nun 179/c.maddeleri gereğince esası incelenmeksizin reddine karar vermek gerekmektedir.
Dava, TTK’nun 324, 376 ve 377 ile İİK’nun 179. maddesi uyarınca iflasın ertelenmesine ilişkindir.
Davalı şirketin dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na 740903/0 sicil numarası ile kayıtlı olduğu, ticari merkezinin Kartal/İSTANBUL adresinde bulunduğu, davanın İİK.nun 154/1.maddesinde öngörülen yetkili Mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır.

Müdahil…Tic. A.Ş. Vekili istinaf taleplerinde iflas erteleme başvurusundan sonra Şirket tarafından Kayyım onayıyla yapılan tüm alacak dağıtımlarının tespitini ve Müdahil’in kendisine ödeme yapılan hangi alacaklıdan ne kadar ana para (ödeme aldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte) talebinde bulunabileceğinin tespiti ile iflas erteleme başvurusu anından iflasına karar verildiği ana kadar doğmuş kira ve bağlantılı alacakları ölçüsünde geçersiz olduğuna ve dağıtımının geçersiz olduğuna karar verilen alacak miktarını müdahilin diğer alacaklılardan sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında talep edebileceğine hükmedilmesini istemiş ise de bu konuda her zaman dilekçesinde beyan ettiği zararların tespiti ile sorumlulardan tahsilini talep ve dava etme hakkı bulunduğundan, bu konuda ayrıca bir karar oluşturulmasında hukuki menfaati bulunmamaktadır, buna zaten gerek de yoktur. Bu nedenle istinaf talepleri yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin istinaf taleplerine gelince;
Davacı şirketin malvarlığının rayiç değerlere göre yapılan bilirkişi incelemesi sonunda verilen 08/01/2016 tarihli rapora göre 48.809.513,48 TL olduğu, stoklarda 9.798.658 kg çeltiğin 2012-2014 yılı Mart ayından beri muhafaza edildiği ve davacı şirkete ait olduğunun belirlendiği, borca batıklığın tespiti açısından alınan 05/04/2016 tarihli raporda davacının 30/09/2015 kaydi değerleri ve tespit edilen malvarlığı rayiç değerlerine göre (-) 5.718.053,75 TL borca batık olduğunun belirlendiği, kayyım raporlarına göre şirketin mali durumunda zaman zaman iyileşme gözlendiği ancak 12. kayyım raporundan sonra borca batıklıktan kurtulma yolunda somut adımlar atılmadığı, 15. rapordan sonra da borca batıklığın giderek arttığı, şirket yöneticilerinin şirketin borca batıklıktan çıkması için hiçbir gayret içerisinde olmadıklarının devam edin kayyım raporlarından anlaşıldığı, yukarıda açıklanan ilk bilirkişi raporu ile tespit edilen 9.798.658 kg çeltik mahsulünün zaman içinde işlenerek elden çıkarıldığı, fiili stok tutarının bilançoda yer alan tutarın %10 nundan az olduğu, bilanço aktif toplamının %78 lik kısmını oluşturan 74.722.726 TL lik stok tutarının gerçeği yansıtmadığının rapor edildiği, şirketin 22 aylık sürede bilanço pasifinde yer alan toplam borçların 3.125.832 TL arttığı, bilanço aktif değerleri toplamının (-)16.852.308 TL azaldığı, bunun sonucu olarak şirketin özkaynaklarının kaydi olarak (-)19.978.139 TL azaldığı, stokların büyük ölçüde mevcut olmadığı düşünüldüğünde şirketin rayiç değerlere göre fiili borca batıklığı tutarının çok yüksek tutarlara ulaşacağı, 31/07/2017 tarihi itibarı ile ödenmeyen 425.000 TL sermaye taahhüdü borcu bulunduğu, son aylardaki ekonomik sıkıntılar, satışların azalması ile ödemelerin tamamen durduğu, şirketin son 7 ayıdır gayri faal olduğu, davacının bu olumsuzlukları gidermek için bir gayret içinde olmadığı, kayyımın son 5 aydır ücretinin dahi ödenmediğinin rapor edildiği, bu olumsuzlukların daha sonraki kayyım raporlarında da devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle her ne kadar Yargıtay içtihatlarında iflas erteleme talep eden şirketin rayiç değerlere göre hesap edilecek malvarlığının ve borca batıklığının hükme yakın tarihli güncel bir bilirkişi raporuna dayandırılması gerektiği yönünde içtihatları bulunmakta ise de somut olayın özelliklerine göre ve yukarıda açıklanan hususlar nedeniyle yeni bir bilirkişi raporu alınmasının davaya bir katkısı olmayacağı açıktır. Aradan geçen 2-2.5 yıl gibi bir süre dikkate alındığında yargılamaya devamla yeni bir bilirkişi incelemesi için geçecek süre dikkate alındığında alacaklılarının durumunun daha da ağırlaşacağı yönündeki ilk derece mahkemesinin tespiti yerindedir. Bu nedenle davacı şirketin iflası yönündeki kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmektedir.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesinin kararında usul veya esas yönünde hukuka aykırılık bulunmadığından 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararında esas ve usul yönünden herhangi bir hata görülmediğinden HMK ‘ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince istinaf başvurusunda bulunan tarafların istinaf başvurularının esastan REDDİNE,
2- İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf kanun yoluna başvuran taraflar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile , İİK’nun 179/c. Maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.02/05/2018