Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/580 E. 2018/854 K. 14.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/580 Esas
KARAR NO : 2018/854
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :… ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2017
NUMARASI : 2017/105 Esas 2017/1355 Karar
DAVANIN KONUSU : İFLAS (İFLASIN ERTELENMESİ)
KARAR TARİHİ : 14/05/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde; Müvekkili şirketin 28/01/2016 tarihinden bu yana geçen 1 yıllık sürede, müvekkil firma tüm imkanlarını ve ticari faaliyetini borca batıklıktan kurtulma için harcamış olduğunu, ciddi mesafeler kaydettiğini, kayyım raporlarınında bu yönde olduğunu, şirketin Mahkememiz 2016/115 esas sayılı dava dosyasında iflasın ertelenmesi talepli derdest davalarının olduğunu, mevcut tedbir kararının 28/01/2017 tarihinden itibaren aynen devamı ile müvekkil şirketin iflasının ertelenmesinin 1 yıl süreyle uzatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Asli Müdahil, davanın reddine, davacı şirketin iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2017/105 Esas, 2017/1355 K. sayılı kararında özetle, iflas ertelemenin uzatılmasının istenebilmesi için ortada iflas erteleme kararının olması gerekir, bu aşamada henüz bir iflas erteleme kararı olmadığı belirlendiğinden iflas ertelemenin uzatılmasının konusu olmadığı ve böylece davacının dava açmakta hukuki menfaati olmadığı anlaşılmakla, dava şartı yokluğundan uzatım davasının usulden reddine kararı vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili yasal süresinde sunduğu, 09/02/2018 hava tarihli istinaf dilekçesinde özetle;
1-669 KHK’ nın 4.maddesi gereğince OHAL süresince iflasın ertelenmesine karar verilemeyeceği, bu halde müvekkili firma hakkında 28/01/2016 tarihinde tedbir kararı verildiği, tedbir kararının verildiği tarihin öneminin toplam erteleme süresi olan, 1 yıllık arayla toplam 5 yıllık sürenin hesabından başlangıç olarak baz alınması olduğu,
2-Kanun koyucunun toplam 5 yıl süreli öngördüğü tedbir süresinin kullanımı yönünden en önemli kontrol mekanizmasının her yeni dönemde yapılacak başvuru ile iflasın ertelenmesi şartlarının devam edip etmediğinin incelemeye alınması olduğu,
3-Bu nedenle her bir başvuruya ilişkin en çok bir yıl süreyle karar verilebileceği ve süre bitmeden bu yeni başvurunun yapılmasının şart koşulduğu,
4-OHAL nedeni ile oluşan yeni hukuki düzenleme nedeniyle de süre uzatım taleplerinin tedbir tarihinden itibaren yıl ( toplamda 5 yıl olmak üzere ) yapılması gerektiği,
5- Bu nedenle yerel mahkemece süre uzatma talebinin hukuki yarar yokluğundan reddine değil, asıl iflas erteleme davasının sonucunun bekletici mesele yapılmasına, şeklinde karar vermesi gerektiği hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME
Dava İİK 179/ b.4 uyarınca açılan iflas erteleme süresinin bir yıl uzatılmasına ilişkindir.
İİK 179/b.4 maddesine göre erteleme süresi azami bir yıl olup, bu sürenin, mahkemece uygun görülmesi halinde bir yıl daha uzatılabileceği, uzatma talebi hakkında karar verilebilmesi için erteleme kararının kesinleşmesinin bekletici sorun yapılacağı şeklinde düzenleme yapıldığı görülmektedir.
İlk derece mahkemesince, iflas ertelemenin uzatılmasının istenebilmesi için ortada iflas erteleme kararının olması gerekir, bu aşamada henüz bir iflas erteleme kararı olmadığı belirlendiğinden iflas ertelemenin uzatılmasının konusu olmadığı ve böylece davacının dava açmakta hukuki menfaati olmadığı anlaşılmakla, dava şartı yokluğundan uzatım davasinin usulden reddine kararı vermiştir.
6100 sayılı HMK.nun 114/1-h bendinde davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartları arasında sayılmıştır.Yani Davacının dava açmakta hukuki yararı (menfaati) bulunmalıdır. Buna hukuki korunma ihtiyacıda denir. İdeal veya ekonomik yarar yalnız başına yeterli değildir. Davacı hakkına kavuşmak için mahkemenin kararına muhtaç olmalıdır. Dava açmakta hukuki yarar dava çeşitlerine göre bazı özellikler gösterebilir. İflasın ertelenmesi kararının şekli bakımdan kesinleşmeden uzatma kararının verilemeyeceği gerek Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin emsal kararlarında, gerekse Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin emsal kararlarında benimsenen bir husustur. Ancak söz konusu hiçbir emsal kararda, iflasın ertelemesine ilişkin dava derdest iken uzatma talebine yönelik davanın açılamayacağı, bunda davacının hukuki menfaatinin olmadığı kabul edilmemiştir. Bu şekilde yani davanın hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğundan reddedileceğine ilişkin bir emsal karar veya uygulama mevcut değildir. Aksine, iflas erteleme davalarının da acele işlerden sayılıp basit yargılama usulüne tabi olmasına rağmen uygulamada davaların sonuçlanması ve kesinleşmesinin çeşitli sebeplerle uzadığı, davacıların Yargıtay kararlarını da gözeterek hak kaybına uğramamak adına ilk tedbir kararının verilme tarihinden itibaren bir yılın sonunda iflasın ertelemesinin uzatılmasına dair tedbir istemli ana davanın devamı niteliğinde yeni bir dava açtıkları gözlenmektedir. Bu tür dava açılmasında davacı tarafın hukuki menfaate bulunmaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 23/10/2015 tarih ve 2015/3352 E. 2015/6804 K. sayılı emsal kararında da bu duruma işaret edilerek erteleme kararı kesinleşmeden uzatma davasının açılmasının doğru olduğuna karar vermiştir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 15/12/2005 tarih ve 8068/12544 E.K., 27/01/2006 tarih ve 2005/11486 E. 2006/590 K. sayılı ilamlarında da birleşen davanın tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydı ile iflasın ertelenmesine ilişkin açılan asıl davanın kesinleşmesinin beklenilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği vurgulanarak bu davaların açılmasında hukuki menfaatin bulunmadığını kabul etmemiştir. O halde İflas ertelemesinin uzatılmasına ilişkin davanın özelliği itibariyle, iflasın ertelenmesi talebiyle açılan ana davanın derdest olması halinde söz konusu davanın sonucuna göre karar verileceğinden ilk derece mahkemesinin iflasın ertelenmesinin uzatılmasına ilişkin huzurdaki davanın hukuki yarar yokluğundan dava şartının bulunmadığı gerekçesi ile davanın usulden reddine ilişkin kararı yerinde olmamıştır. Bu nedenle davacılar vekilinin istinaf taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmektedir.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 353/1a,6. maddesi gereğince yukarıda açıklandığı üzere gereği için dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2- İstanbul Anadolul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/105 E. 2017/1355K. 20/12/2017 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi.14/05/2018
(muhalif)

MUHALEFET ŞERHİ
İİK 179/b.4 maddesine göre erteleme süresi azami bir yıl olup, bu sürenin, mahkemece uygun görülmesi halinde bir yıl daha uzatılabileceği, uzatma talebi hakkında karar verilebilmesi için erteleme kararının kesinleşmesinin bekletici sorun yapılacağı şeklinde düzenleme yapıldığı görülmektedir.
Madde metinden de anlaşılacağı üzere iflas erteleme süresinin uzatılması talebi için öncelikle bir iflas erteleme kararının verilmiş olması gerekmektedir.
Halen derdest olan ve iflas ertelemeye ilişkin bir karar verilmeyen dosyada yapılan yargılama sonucunda, açıktır ki, iflas erteleme kararı verilebileceği gibi, iflas erteleme talebinin reddi ile iflasa da karar verilebilecektir.
Henüz mahkemece, iflas erteleme kararı verilmeyen ve derdest olan bir dosya mevut iken, bu dava dosyasında nasıl bir karar verileceği belli değilken, sanki iflas erteleme kararı verilmiş gibi, iflas ertelemenin uzatılması kararı verilmesini sağlayacak ertelem kararı ön şartının oluşmadığı açıktır.
Her ne kadar davacı tarafça olağanüstü hal süresince 669 KHK’nın 4.a maddesi gereğince iflas erteleme kararı verilemeyeceğinden bahisle İİK 179/ b. 4 maddesinde belirtilen erteleme süresinin bir yıl uzatılması talebinin tedbir kararının verildiği tarih olarak baz alınması gerektiği iddia edilmişse de bu iddianın hukuksal bir dayanağı bulunmamaktadır.
Zira iflas erteleme süresinin bir yıl uzatılması talebi, iflas erteleme kararı verilmesine bağlı kılındığından, ancak iflas erteleme karar tarihi bundan sonraki iflas erteleme uzatma taleplerinde baz alınacaktır.
Kaldı ki İİK 179/b.4 maddesinde de, yukarıda açıklandığı üzere uzatma talebi hakkında karar verilebilmesi için erteleme kararının kesinleşmesinin bekletici sorun yapılacağı öngörülmüştür.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, mahkemece olmayan bir iflas erteleme kararının uzatılması talebinde hukuki yarar bulunmadığı gerekçesi ile dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi, esas ve usul yönünden hukuka uygun olmakla davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiğini düşünmem dolayısı ile sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim.