Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/500 E. 2020/2134 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/500 Esas
KARAR NO : 2020/2134
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2017
NUMARASI : 2017/395 Esas, 2017/528 Karar
DAVA: KOOPERATİF ÜYELİĞİNDEN İHRAÇ KARARININ İPTALİ
KARAR TARİHİ: 10/12/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, 11/04/2017 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, davalı … tarafından müvekkilinin hiçbir geçerli sebep olmadan üyelikten çıkarılmış olduğunu öğrendiğini, çıkarma kararının hiçbir biçimde müvekkiline tebliğ edilmediğini, müvekkilinin 1992-1993 yılında kooperatif ortağı olduğunu, o tarihten bugüne kadar kendisine ne genel kurul toplantıları ne de başka işlemlere ilişkin bilgi verilmediğini, tebligat yapılmadığını, kooperatif aidatlarının dahil iade edilmediğini, müvekkilinin bir arkadaşı vasıtasıyla kooperatif üyeliğinden çıkarıldığını, Kaş’ta bulunan kooperatif arsasının ferdileşme işlemlerinin yapılmaya başladığını söylemesi ile durumdan haberdar olduğunu iddia ederek, müvekkilinin kooperatif ortaklığından çıkarılma kararının tebliğ edilmemesi ve çıkarma ile ilgili geçerli sebep bulunmaması nedeniyle ortaklıktan çıkarma kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, 1163 sayılı K.K.16.maddesi gereğince, üç aylık süre içerisinde genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmeyen çıkarılma kararlarının kesinleşeceğini, davanın zamanaşımına uğradığını, kooperatifin tasfiye aşamasına geçmiş olup, husumetin değiştiğini, taleplerinin hukuki bir dayanağının bulunmadığını, davacının iddialarının aksine 1992-1993 yılında değil, 1990 yılında kooperatife üye olduğunu, bu tarihten sonra kasa tahsil makbuzları ile elden ödemeler ve son olarak da 23/09/1992 tarihinde bankaya ödeme yaptığını, ödemelerin tamamının 1990-1991 ve 1992 yılına ait olduğunu, o tarihten sonrada kooperatif aidatı olarak tek bir ödemesinin olmadığını, kooperatifin 21/09/1997 tarihli yönetim kurulu kararı ile ana sözleşmenin 14.maddesinin ikinci fıkrasına aykırı davranarak parasal yükümlülüklerini yerine getirmediklerinden dolayı içerisinde davacınında bulunduğu dört üyenin üyelikten çıkartılmalarına oy birliği ile karar verildiğini, yönetim kurulunca alınan üyelikten ihraç kararının Gölcük … Noterliğinin 08/10/1997 tarihli ihtarnamesi ile tebliğ edildiğini, davacının en son 1992 yılında üye aidatını ödediğini, iddianın aksine üyelikten çıkartılma kararına kadar tüm genel kurul kararları ve gerekli belgelerin adresine tebliğ edildiğini, aradan tam yirmi beş yıl geçtikten sonra davacının iş bu davayı açmasının tamamen kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, davacının durumu merak ederek araştırıp sorması gerektiğini, sekiz kez yapılan bir aidat ödemesi ile ev sahibi olunduğunun nereden görüldüğünü, aradan tam yirmi beş yıl geçtikten sonra bu davayı açmasının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, söz konusu kooperatif arsasının Antalya ilinin Kaş ilçesinde olduğunu, yerin sit alanı ilan edilmesi sebebiyle yapılaşmaya izin verilmediğini, Kaş Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/552 Esas, 2015/421 Karar sayılı dosyasında dava açılarak 11 ve 12 nolu parsel taşınmazlarının kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ile ortakları adına tescilinin talep edildiğini, talebin kabul edildiğini, kararın 22/09/2015 tarihinde kesinleştiğini, davacının üyelikten çıkarılma işleminin tamamen hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın usul ve esastan reddini istemiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; davalı tarafça çıkarma kararının müvekkiline tebliğ edildiğini gösterir bir kanıt veya tebligat parçası sunulamadığını, çıkarma kararının kesinlikle tebliğ edilmediğini, davalı kooperatifin Kaş’ta arazi olduğu ve üç ay içerisinde inşaata başlayacağını öne süren biri tarafından kurulduğunu, yazlık sahibi olmak isteyen müvekkilinin ilk giriş tarihinde yüklü miktarda bir giriş parası ödeyerek kooperatife üye olduğunu, daha sonra buranın sit alanında olduğu, hiç bir zaman imarının olmadığı, yani bir anlamda üyelerin kandırıldığının ortaya çıktığını, sit alanına inşaat yapılması mümkün olmadığından kooperatifin belirtilen yapı ile ilgili amacını yerine getirmeyeceğinin belli olduğunu, bu nedenle müvekkiline herhangi bir aidat ödenmeyeceği konusunun şifahi olarak söylendiğini, müvekkilinin memur olması nedeniyle Gölcük’ten başka yere tayin olduğunu, aidat ödenmeyeceğini, yapı yapılmayacağından dolayı herhangi bir aidatta ödemediğini, arkadaşlarından ara ara bilgi edindiğini, daha sonra kooperatif arsasının ipkasına karar verildiğini, üyeler arasında kendisinin bulunmadığını öğrenmesi üzerine haberdar olarak iş bu davayı açtığını iddia ederek, ortaklıktan çıkarma kararının iptalini istemiştir.Davalı vekili, esasa karşı beyan dilekçesinde, söz konusu yerin sit alanı ilan edilmesi sebebiyle yapılaşmaya izin verilmediğini, noterden gelen cevapta her ne kadar o tarihteki evrakların imha edilmiş olması sebebiyle gönderilmediği belirtilmişse de, cevap dilekçesinde sundukları ihtarnameden anlaşılacağı üzere kooperatifin 21/09/1997 tarihli yönetim kurulu kararı ile kooperatif ana sözleşmesinin 14.maddesinin ikinci fıkrasına aykırı davranarak parasal yükümlülüklerini yerine getirmediklerinden dolayı davacı tarafında içinde bulunduğu dört üyenin üyelikten çıkarılmasına oy birliği ile karar verildiğini, ihtarnamenin davacıya tebliğ edildiğini savunarak, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, davacı tarafın en son 23/09/1992 tarihine kadar davalı tarafa ödeme yaptığı, bu tarihten sonra kooperatife herhangi bir aidat ödemesi yapılmadığı, davacının aksine bir iddiasının bulunmadığı, kooperatifin 1997 tarihli yönetim kurulu kararı ile ana sözleşmenin 14/2.maddesine göre parasal yükümlülüklerini yerine getirmediklerinden dolayı davacınında içinde bulunduğu dört üyenin üyelikten çıkarılmasına karar verildiği, ihraç kararının davacıya Gölcük …. Noterliğinin 08/10/1997 tarihli ihtarnamesi ile tebliğ için ihtarname düzenlendiği, söz konusu ihtarnamenin davacıya tebliğ edilip edilmediği hususunun Gölcük …. Noterliğinden sorulduğu ve 18/10/2017 tarihli cevapta ilgili ihtarname ve tebliğ mazbatasının 20/03/2014 tarihinde Noterlik Daireleri Arşiv Hizmetleri Hakkındaki Yönetmeliğin 16.maddesi uyarınca imha edildiğinin bildirildiği, Noterlik cevabından anlaşılacağı üzerine, ihraç kararının davacıya tebliğ edilip edilmediğinin bilinmediği, ancak davalı kooperatifin ihraç ile ilgili olarak ana sözleşmeden ve kooperatifler kanunundan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmiş bulunduğu, bu arada kooperatif arsasının yeri ile ilgili sit alanı ilan edilmesi sebebiyle yapılaşmaya izin verilmemesi üzerine üyeler tarafından Kaş Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/552 Esas sayılı dava dosyasında tapu iptali ve tescil davası açıldığı, 12/06/2015 tarihinde davanın kabulü ile kooperatif üyeleri adına tesciline karar verildiği, davacının yaklaşık yirmi yedi yıl hiç aidat ödemediği halde kooperatif üyesi olduğunu iddia ederek ortaklıktan ihraç kararının iptalini talep ettiği, diğer kooperatif üyeleri üzerine tescilden sonra ortaklıktan çıkarıldığının kendisine bildirilmediğini iddia etmesinin hayatın olağan akışına aykırı görüldüğü, davalı kooperatifin ihraç ile ilgili olarak ana sözleşmede ve kooperatifler kanunundan yükümlülüklerini yerine getirdiği, ilgili ihtarnameyi notere teslim ettiği, tebliğ mazbatasının imha edildiği, bütün bunlar bir arada değerlendirildiğinde, davacının aslında ihraç kararını bildiği gerekçesiyle davanın süresinde açılmadığından reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiştir.Davacı vekili, istinaf nedenleri olarak, iddialarını tekrar ederek, müvekkilinin 1990 yılında Gölcük Donanma Komutanlığında Astsubay olarak görevliyken davalı kooperatife üye olduğunu, Kaş’ta bulunan arsanın davacının kendi hissesine düşen miktarı peşin olarak makbuz karşılığında ödediğini, sit alanı olduğu sonradan anlaşılan arsanın üzerine konut yapılacağı vaadi ile insanların kandırılarak üye yapıldığı ve kooperatif kurucusu tarafından haksız kazanç elde edilmek maksadıyla böyle bir yola başvurulduğunun ortaya çıktığını, arsanın sit alanında olduğu, hiç bir zaman imarının olmadığı, yani üyelerin bir anlamda kandırıldığının ortaya çıktığını, bu durumun ve aidat ödenmeyeceği hususunun müvekkiline sözlü olarak söylendiğini, sit alanında bulunan yapı yapılamayacağı açıkça belli olan bir konut yapı kooperatifine aidat ödeneceğini ileri sürmenin mesnetsiz ve dayanıksız bir iddia olacağının ortada olduğunu, müvekkilinin memur olup başka yere tayin olmasından dolayı aidat ödenmeyeceği, yapı yapılmayacağı gerekçesiyle aidat ödemediğini, arkadaşından haber aldığını, kooperatifler kanunun 16.maddesi gereğince çıkarma kararının tebliğ edilmesi gerektiğini ve ikinci fıkrasında çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine yeni ortağın alınamayacağını, ortaklık hak ve yükümlülüklerinin kararın kesinleşmesine kadar devam edeceğini, davalının ortaklıktan çıkarma kararının tebliğ edilmiş olduğunu ispat etmesi gerektiğini, davalı … tarafından tebliğ yapıldığının ispat edilemediğini, kanunda tebligatın zorunluluğu aranırken hayatın olağan akışına aykırı şekilde sübjektif bir kavrama dayanamayacağını iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;Dava, kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali istemine ilişkindir.Taraflar arasında, davacının 1990 yılında kooperatife üye olduğu, bir kısım kasa tahsil makbuzu ile elden ödemeler yaptığı, ayrıca 23/09/1992 tarihli dekont ile ödeme yaptığı, kooperatif tarafından Gölcük …. Noterliğinde düzenlenen 08/10/1997 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile kooperatife borcunu ödemediğinden yönetim kurulunun 21/09/1997 tarihli kararı ile üyelikten ihraç edildiğinin belirtildiği, 21/09/1997 tarihli yönetim kurulu kararında 29/06/1997 tarihinde genel kurulda alınan üye aidatlarının 50.000,00 TL’ye tamamlanması ve eksik aidatların yatırılması ile ilgili olarak genel kurul toplantısı neticesinde bildirilen ihtarnameye rağmen, kooperatif ana sözleşmesinin 14.maddesinin ikinci fıkrasında parasal yükümlülüklerini otuz gün geciktiren üyeler için yönetim kurulunun ilgili maddesinin işletilerek kooperatifle olan üye ilişkisine son verilmesine oy birliği ile karar verildiği, söz konusu ihraç kararının tebliğine dair tebligat parçasının ibraz edilmediği, mahkemece ihraç kararına ilişkin ihtarnamenin gerçekleştirildiği Gölcük … Noterliğine yazılan müzekkereye 18/10/2017 tarihli cevap verildiği, verilen cevapta 20/03/2014 tarihinde Noterlik Daireleri Arşiv Hizmetleri Hakkındaki Yönetmeliğin 16.maddesi uyarınca aynı yönetmeliğin 16/a ve 17/a-b maddeleri gereğince imha edildiğinden gönderilemediğinin bildirildiği, Kaş Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/552 Esas, 2015/421 Karar sayılı kararında dava dışı 24 kişiden oluşan davacı … üyelerinin davalı … aleyhine 23/12/2014 tarihinde tapu iptal ve tescil davası açtıkları, açılan davada kooperatifin tasfiye haline girdiği, bu nedenle 11 ve 12 parsel nolu taşınmazların kooperatif adına olan taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tescilini talep ettikleri, mahkemece davanın kabulüne dair hüküm tesis edildiği, kooperatif ana sözleşmesinin 14.maddesinde, ortaklıktan çıkarma hususunun düzenlendiği, ihraç kararına esas olan 14/2.fıkrasında ise, parasal yükümlülüklerini otuz gün geciktirmeleri üzerine yönetim kurulunca noter aracılığı ile yapılacak ihtarı takip eden otuz gün içinde bu yükümlülükleri yerine getirmeyenlere yer verildiği, aynı madde de, çıkarma kararının gerekçeli olarak yönetim kurulu karar defteri ile ortaklar defterine kaydedileceği, kararın onaylı örneğinin çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere on gün içinde notere tevdi edileceği, ortağın çıkarma kararının tebliğ tarihinden itibaren üç ay içerisinde iptal davası açabileceği veya genel kurula itiraz edebileceğinin düzenlendiği konusunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, davacının kooperatif üyeliğinden ihraç kararının usule uygun olup olmadığıdır. 1163 sayılı kooperatifler kanunu’nun 27. maddesinde, ortakların ödev ve sorumlulukları başlığı altında, ortakların yüklendikleri paylar için ödeyebilecekleri para tutarının ana sözleşmede belirtileneceği,Kooperatifin, sermaye yüklemlerinde borçlu veya sair ödemelerle yükümlü bulunan ortaklarından elden yazılı olarak taahhütlü mektupla, bu husus mümkün olmazsa ilanla ve münasip bir süre belirterek yükümlerini yerine getirmelerini isteyeceği, ilk isteye uymayan ve ikinci istemeden sonrada bir ay içinde yükümlülerini yerine getirmeyenlerin ortaklığının kendiliğinden düşeceği, ortaklığın düşmesinin alakalının, ana sözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirirmeyeceği düzenlenmiştir. Aynı yasanın 16. maddesinde ise, ortaklıktan çıkarılma esasları ve itiraz düzenlenmiş, yasal düzenleme de Kooperatif ortaklığından çıkarılmayı gerektiren sebeplerin ana sözleşmede açıkça gösterileceği, ortakların ana sözleşmede açıkça gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamayacakları, ortaklıktan çıkarılma ya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulca karar verileceği, ana sözleşmede çıkarılanın genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere, bu hususta yönetim kurulunda yetkili kılınabilir, çıkarılma kararının gerekçeli olarak tutanağa geçirileceği gibi ortaklar defterine de yazılacağı, kararın onaylı örneğinin çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere notere tevdi edileceği, bu ortağın tebliği tarihinden itibaren üç ay içinde itiraz davası açabileceği, tevdi edilen kararın yönetim kurulunca verilmiş ise ortağın üç aylık süre içerisinde genel kurula da itiraz edebileceği, 3 aylık süre içerisinde genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmeyen çıkarılma kararlarının kesinleşeceğine yer verilmiştir. Davalı Kooperatifin Ana sözleşmesinin 14. maddesinde ise, yönetim kurulu kararı ile ortakların ortaklıktan çıkarılabilecekleri durumlar düzenlenmiş, ikinci fıkrada, parasal yükümlülüklerini 30 gün geciktirmeleri üzerine, yönetim kurulunca noter aracılığıyla yapılacak ihtarı takip eden on gün içinde bu yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere yine aynı kurulca ikinci ihtarın yapılacağı, ikinci ihtarı takip eden bir ay içerisinde de yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin ortaklıktan çıkarılacakları düzenlenmiştir. 1163 sayılı kooperatifler kanunu ilgili maddeleri ile davalı Koparatifin ana sözleşmesinin 14. maddesi uyarınca alınan kooperatif ihtar kararları ve ihtarnamelerin usulüne uygun şekilde davacı tarafa tebliğ edildiğine dair dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belge mevcut değildir. Kooperatif ortaklığından çıkarma kararı alınabilmesi için, tebligat ve ilanların usulüne uygun olarak yapılmış olması gerekir. Diğer taraftan, ortağın çıkarılmasına ilişkin kararın dayanağı olan ihtarların, ana sözleşmeye uygun biçimde ortağa gönderildiğinin ispat külfeti kooperatife aittir. Emsal Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/10073 Esas, 2015/2696 Karar ve 20/04/2015 tarihli ilamında;”…1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca ihraç kararının tebliğinden itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmeyen çıkarma kararları kesinleşir.İptal davası süresinin başlaması için, kararın ortağa usulüne uygun tebliği zorunludur. Ortağın ihraç kararını haricen öğrenmesi sonuca etkili değildir.Ne var ki, aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte, ortağın uzun süre kooperatife uğramaması, aidat borcu bulunup bulunmadığını takip etmemesi üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul ettiği, diğer anlatımla üyelik haklarından zımnen vazgeçtiği, eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı anlamına gelir. Böyle bir ortağın açtığı davanın TMK’nın 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralına aykırı düştüğü ilke olarak kabul edilmelidir.Mahkemece, davacı ortağın ihraç kararını öğrenmesine sonuç bağlanarak, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Davalı kooperatifin aidat toplayan bir kooperatif olup olmadığı hususu dosyadaki delil ve belgelerden anlaşılamamaktadır.Bu durumda mahkemece, davalı kooperatifin defter, kayıt ve belgelerinin öncelikle kooperatiften istenilmesi, ibraz edilmezse kooperatifin adresinde defter ve kayıtların incelenmesi için keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise anasözleşmenin 40. maddesi uyarınca, Ticaret Sicil Memurluğu’ndan, mümkün olmazsa anasözleşmenin 41. maddesi uyarınca Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden kooperatifin bilançosu, gelir gider cetvelleri, yönetim ve denetim raporları, genel kurul tutanakları, ortaklık cetvelleri celbedilip kooperatif uygulamaları konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak, genel kurullarda aidat alınmasına ilişkin karar alınıp alınmadığı, üyelerin kooperatifin varsa banka hesabına aidat yatırıp yatırmadıkları, diğer anlatımla kooperatifin aidat toplayan bir kooperatif olup olmadığı, davacının varsa ödeme yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği, davalının davacıyı genel kurul toplantılarına çağırıp çağırmadığı, hazirun listelerinde isminin yer alıp almadığı, davacının yaptığı son ödemeden itibaren işbu dava tarihine kadar anılan şekillerde kooperatif ile ilişkisini devam ettirip ettirmediği hususunda rapor alınıp, anasözleşme ya da alınan bir genel kurul kararı uyarınca ortağın kooperatifine uğramasını zorunlu kılan başka bir yükümlülüğü varsa, bunun üzerinde de durularak, sonuç olarak son ödeme tarihi ile dava tarihi arasında geçen süre itibariyle davacının talebinin TMK’nın 2. maddesine uygun olup olmadığının ve davanın bu nedenle reddi gerekip gerekmediğinin yeterince tartışılması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye ve eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır… ” gerekçesi ile hüküm bozulmuştur.Açıklanan nedenlerle, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 16.maddesi ve ana sözleşmenin 14/2.maddesi gereğince, davacının usulüne uygun şekilde ortaklıktan çıkarılıp çıkarılmadığı, söz konusu ihtarname ve kararların tebliğ edilip edilmediğinin tespiti ile usulüne uygun tebliğ edildiğinin anlaşılması halinde ise emsal Yargıtay ilamında belirtildiği gibi davacı tarafın parasal edimlerini yerine getirip getirmediği hususlarında kooperatif defterler ve kooperatifin kuruluş tarihinden itibaren tüm genel kurul kararları ile kooperatif arsasına ait taşınmazların sit alanı ilan edilmesi ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin ilgili yerlerden celp edilerek ve tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda inceleme yapılarak, uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, tüm deliller toplanmaksızın ve yeterince değerlendirilmeksizin eksik inceleme sonucunda verilen karar isabetli görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/395 Esas, 2017/528 Karar ve 19/12/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 134,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 98,10 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,6- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden verilecek hükümde değerlendirilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/12/2020