Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/391 E. 2020/1952 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/391 Esas
KARAR NO: 2020/1952
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2017
NUMARASI: 2016/570 Esas, 2017/750 Karar
DAVA: ALACAK (Ticari Satımdan Kaynaklanan), Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 05/11/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 18.05.2016 tarihli dava dilekçesinde, Beylikdüzü İstanbul adresinde bulunan “… “ isimli ofisinin güvenliğini sağlamak için müvekkili ile davalı şirket arasında 01/12/2015 tarihinde 24 ay geçerli olmak üzere “ Alarm Sistemi Abonelik Sözleşmesi “ akdedildiğini, müvekkilinin sözleşme gereğince hizmet bedelini aksatmadan ödediğini, 18.04.2016 tarihinde mesai saatinin sona ermesinden sonra müvekkilinin işyerinde hırsızlık olayının gerçekleştiğini ve polisi aradığını, olay yeri inceleme tutanağında, bütün cam olan işyeri giriş kapısının açık vaziyette olduğu, cam kapının alt kısmında yer alan kilit mekanizmasının açılmış olduğunun belirtildiğini, olayın davalı şirkete telefonla bildirildiğini, teknik servis elemanlarının işyerinde alarm sisteminin çalışır vaziyette olduğunu bildirdiğini, ancak aksaklığın kaynaklığı hususunda açıklama yapılamadığını, olay sonrası müvekkilinin LED Televizyonu ve … marka bilgisayarının çalındığını, dolaplarında saklamakla yükümlü olduğu evrak asılları ve dosyaların zarara uğradığını, çalınan bilgisayarında, site ve projelerde yer alan kat maliklerinin kimlik bilgileri ve iletişim bilgilerinin yer aldığını, iş alanında çok büyük kayıplara ve mağduriyete uğradığını, alarm sistemini kurdurmasının nedeninin, ofisinde pahada ağır eşyaların yer alması nedeniyle olmayıp, saklamakla yükümlü bulunduğu evraklarının vekaletnamelerinin ve sair değerli belgelerin asıllarının bulunması olduğunuğ, davalının görevini tam ve gereği gibi yerine getirmediğinin açıkça ortada olduğunu iddia ederek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, 5.000,00 TL manevi ve 1.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili şirketin, elektronik güvenlik sistemlerinin kurulması ve alarm haber alma merkezi aracılığıyla bu sistemlerin izlenmesi alanında hizmet veren kurumsal bir şirket olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında 09.01.2013 tarihinde güvenlik hizmet sözleşmesi akdedildiğini, imza ile birlikte müvekkili tarafından sistem kurulumunun gerçekleştirildiğini, sistemin tam, sağlam ve çalışır durumda teslim edildiğini, alarm ve haber alma sisteminin telefon hattı üzerinden yapıldığını, müvekkili tarafından yapılan aralıksız izlenimler ile sinyal alınamaması durumunda abonelere SMS ile sistemde sorun olduğu yönünde uyarı mahiyetinde bildirim yapıldığını, müvekkilinin bu tür kontrolleri yaptığını ve gerektiğinde de abonelere bildirimde bulunduğunu, olay öncesi ve sonrasında yapılan kontrollerde sistemde yer alan dedektörün çalıştığının tespit edildiğini, olay tarihinde işyerinde bulunan sistemin kontrol edildiğini ve herhangi bir sorun olmadığının tespit edildiğini, müvekkilinin sadece uyarı ve caydırıcılık hizmeti verdiğini, sisteme rağmen hırsızlık vakıalarının meydana gelebileceğinin belirtilmekte olduğunu, bu hususun sözleşmeyi imzalayan abone tarafından da kabul edildiğini, 4.2. maddesi gereğince, elektronik güvenlik sisteminden kaynaklanmayan arıza ve problemlerin çözümlenmesi ve giderilmesinden müşterinin sorumlu olduğunun belirtildiğini, hırsızlık olayında müvekkili şirketin herhangi bir hizmet kusuru veya sözleşme ile yüklenip yerine getirmediği bir yükümlülüğü bulunmadığını, ayrıca müvekkilinin kusuru ve nedensellik bağının mevcut olmaması nedeniyle davanın hakkaniyete ve kanuna aykırı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, taraflar arasında Alarm Abonelik Sözleşmesi kapsamında olay sorasında davacının işyerinde kurulu olduğu, sözleşmenin 3/4 maddesinde sözleşmenin konusu olarak davalının kurduğu elektronik güvenlik sisteminden gelen sinyalları 365 gün 24 saat boyunca izlenip müdahale yapılması gereken sinyaller için müşterinin formda belirlenen kişilere ve ilgili mercilere haber vereceği, teknik problem halinde alarm merkez personelinin müşteriye 7 gün 24 saat telefon ile destek hizmeti sunacağının düzenlenmiş olduğu, bilirkişi raporunda, olay tarihinde işyerine kimliği tespit edilemeyen iki kişinin girdiği, davacının dizüstü bilgisayarını mesaiden sonra yanında götürmediğinden dolayı %20 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de davalının, davacının işyerindeki hırsızlık sırasında gerekli sürede bildirim yapmadığının tespit edilmiş olduğu, olayın meydana gelmesinde davalının tam kusurlu olduğu, olayın geliş şekli davacının uğradığı zarar ve olayın davacı üzerinde yarattığı üzüntünün göz önünde tutulması gerektiği belirtilerek, davanın kabulüne, 1.000 TL maddi tazminat ve 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak, müvekkilinin hırsızlık olayında kusurunun bulunmadığını, müvekkili şirketin 5188 sayılı kanun, ilgili yasal mevzuat ve sözleşme hükümleri uyarınca yerine getirmesi gereken tüm yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, müvekkiline kusur izafe edilmesinin mümkün olmadığını, alarm ve haber alma sisteminin telefon hattı üzerinden yapıldığını, TBK 52. maddesi gereğince müterafik kusuru bulunduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin sanki sigorta sözleşmesinden ibaretmiş gibi garanti yükümlülüğü altında olduğu yönünde yorumlanacak olmasının açıkça yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, zararın tamamından sorumlu olamayacağını, zarar görenin zararı ve zarar verenin kusurunu ispat etmek yükü altında olduğunu, davacının üzerine düşen özen ve dikkati göstermemesi nedeniyle müterafik kusuru olduğunu, emsal ilamlar gereğince davacının kişilik haklarının zarara uğradığının kabul edilemeyeceğini belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE; Dava, alarm sistemi abonelik sözleşmesinin ihlali nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasında, sözleşmenin varlığı, davacı işyerinde hırsızlık olayının meydana geldiği konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, olayda davalının kusur ve sorumluluğunun olup olmadığı ile maddi ve manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığıdır. Dosya kapsamından, taraflar arasında, 01.12.2015 tarihinde “ Alarm Sistemi Abonelik Sözleşmesi “ gerçekleştirildiği, sözleşme konusunun 2. maddede, mekanda müşterinin istekleri doğrultusunda tasarlanmış ve mülkiyeti pronete ait olan elektrik güvenlik sistemlerinin temini, tesisi ve bu sistemlerin telefon hatları ile plonet alarm merkezine bağlantısının yapılması, pronet alarm merkezinde sinyallerin 24 saat gözetilmesi, gerektiği takdirde ilgili mercilere ve müşterinin belirleyeceği kişi ve kuruluşlara haber verilmesi usul ve esasları, pronet tarafından verilen bu hizmetlerin karşılığı hizmet bedelinin ödeme şekli ve şartları ile tarafların yükümlülükleri ve sorumlulukları olarak belirlendiği, davalı şirketin hizmetlerinin tanımına 3.maddede yer verildiği, teknik Servisi, tam, eksiksiz ve çalışır vaziyette müşteriye teslim ettiği elektronik güvenlik sisteminin devreye alınmasından ve müşteri tarafından kullanılmaya başlanılmasından itibaren bakım, onarım ve benzeri hizmetlerin müşteriye sunulması, pronetin, alarm merkezi hizmetinden faydalanan müşterinin elektronik güvenlik sisteminden gelen sinyalleri 365 gün 24 saat boyunca izleyeceğinin belirtildiği, 19.04.2016 tarihli olay yeri inceleme raporu formunda, adreste emlak satış ofisi olarak faaliyet gösteren, … isimli işyerinin olduğu, işyeri giriş kapısının bütün cam olduğu, cam kapının açık vaziyette olduğu, cam kapının alt kısmında kilit mekanizması olduğu, bu kilit mekanizması kilit dilinin açık vaziyette olduğu, duvarda TV yerinin boş olduğu, yapılan incelemede, mukayeseye elverişli iz ve bulguya rastlanmadığının belirtildiği, CD izleme ve inceleme tutanağında, güvenlik kameralarının işyerini gösterdiği, güvenlik kamera tarih ve saatine göre 19.04.2016 günü saat 04;46 da plaka numaraları karanlıktan ve kamera açısından dolayı belli olmayan … benzeri beyaz renkli bir araçtan inen 20-25 yaşlarda 175-180 boylarda koyu giyimli erkek şahsın yüzünü gizleyerek işyerine doğru geldiği, daha sonra aynı araçtan çıkan şahsın eğilerek işyeri kapısını açtığı, daha sonra şahıslardan birinin televizyonu diğerinin koltuğunun altına aldığı muhtemelen laptop bilgisayarla geldikleri araca binerek olay yerinden ayrıldıklarının izlendiğinin ifade edildiği, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/28419 soruşturma nolu dosyasında, 03.08.2016 tarihinde faili meçhul şüpheli yönünden daimi arama kararı verildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili, 25.07.2017 tarihli dilekçe ile talebini tekrar ederek, irsaliyeli fatura örneğini servis fişini dosyaya ibraz etmiştir. 12.06.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda, sonuç olarak, davalı şirket tarafından davacı ofisinin güvenliğini sağlamak amacıyla hırsızlık alarm sistemini kurduğu ve çalışır vaziyette müşterisine teslim edildiği, davacı iş yerin de 19.04.2016 günü ofisin cam kapı kilidi 2 meçhul kişi tarafından etkisiz hale getirilerek 1 adet LCD TV ile 1 adet Laptop bilgisayarın çalınarak hırsızlandığının anlaşıldığı, davalının şirketin hırsızlık olayının gerçekleşmesi aşamasında izleme merkezine düşen hırsızlık sinyallerini almasından itibaren hızla kendisine verilen özel numaralardan müşterisini uyarması gerekirken bu işlerin yerine getirilmediği, müşterinin olay yerine gelmesi aşamasında hırsızlık olayını öğrendiğinin anlaşıldığı, sözleşmede, davalı alarm merkezi hizmetinden faydalanan davacı yanın elektronik alarm sisteminden gelen mesajları davalı yanın 365 gün 24 saat süreyle izlenip, müdahale yapılması gereken mesajlar için müşterinin davalı alarm merkezi hizmet formunda belirtildiği kişilere ve / veya ilgili mercilere haber verileceği bilgisi yer aldığını, somut olayda, hırsızlık olayının failleri tarafından davacının işyerine girilmek istendiği veya girildiği sırada davalının bu yükümlülüğü yerine getirmediğinin anlaşıldığı, davacının basiretli bir tacir gibi davranarak kolaylıkla taşınabilir laptop bilgisayarı mesai bitiminden itibaren yanında götürüp getirmediği veya çok önemli belgeleri kopyalayarak evinde saklamadığı dikkate alındığında hırsızlık olayının gerçekleştirilmesinde müterafik kusuru bulunduğu ve kusur oranının %20 oranında olacağının takdir edildiği, davalı yanın sözleşmedeki ilgili maddesinde taahhüt ettiği uyarı görevi yerine getirmediği asli kusurlu olduğu %80 oranında kusurlu olacağı 1000 TL nin %20 oranında eksiltilerek 800.00 TL nin davalı yandan talep edebileceği, manevi tazminat talebinin takdirinin mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, davacının kusuru olmadığı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat alacağının kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasındaki, alarm sistemi abonelik sözleşmesi, her iki tarafa edimler yükleyen bir sözleşmedir. Davacı hizmet alan tarafın sözleşmedeki edimleri arasında, laptop vb taşınabilir eşyaları ofiste bırakmama gibi yükümlülüğü mevcut değildir. Sözleşmenin müşterinin yükümlülükleri başlığı altında yer alan konularda, davacının yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair bir iddia olmamıştır. Davalının ise, hırsızlık olayının failleri tarafından davacının işyerine girilmek istendiğinde veya girildiği sırada yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin en önemli edimi davalı hizmet veren şirket tarafından yerine getirilmemiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere, davacı müşterinin sözleşme kapsamında herhangi bir kusur veya ihmaline dair dosyada bilgi ve belge mevcut değildir. Davacı müşterinin müterafik kusurundan söz edilemeyeceğinden mahkemenin maddi tazminat talebinin kabulü kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı müşterinin bir diğer talebi manevi tazminattır. Sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK ‘nın ikinci ayrımında haksız fiilden doğan borç ilişkileri düzenlenmiştir. Aynı yasanın 114/2.fıkrasında, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanacağına yer verilmiş olduğundan iş bu davada haksız fiilden doğan borç ilişkilerinin değerlendirilmesi gerekmiştir. Davada, bedensel herhangi bir zarar söz konusu olmadığından, manevi tazminat talebi yönünden, TBK’nın 58. maddesinin uygulanması gerekecektir. TBK 58. maddesinde “Kişilik hakkının zedelenmesi “ başlığı altında, ilk fıkrada, kişilik hakkının zedelenmesinden zarar görenin, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebileceğine yer verilmiştir. 4721 sayılı TMK ‘nın 24. maddesinde ise, hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimsenin hakimden saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebileceği, 25/3. fıkrada, maddi ve manevi tazminat istemleri vd hakların saklı olduğu belirtilmiştir. Kişisel haklar, kişinin kendi hür ve bağımsız varlığının bütünlüğünü sağlar. Bu haklar, insanın doğumu ile kazanılan ve tamamen kişiliğe bağlı haklardır. Hayat, beden ve ruh sağlığı, din, düşünce ve ekonomik çalışma özgürlüğü, şeref, onur ve saygınlık, ün ad, sır ve resim hep kişisel varlıklardır. Bu durumda, TBK md.58.hükmünce, manevi tazminata hükmedilebilmesi için kişisel varlığın saldırıya uğramış olması ön koşul olarak aranmaktadır. TMK 24. maddesinde belirtilen esas kurallara göre, kişisel çıkarları, haksız tecavüze uğrayan kimse ancak yasanın öngördüğü hallerde manevi tazminat isteyebilir. TBK 58. maddesi de TMK ‘nın 24. maddesini doğrulamaktadır. Malvarlığına ilişkin zararlar genelde kişisel değerlerin ihlalinden doğmadıkça manevi tazminatı gerektirmez. Somut davada olduğu gibi sözleşmeye aykırılık, TBK m.58.’deki koşulların gerçekleşmesine yol açmış olursa manevi giderim gerekir. TBK 114/2.fıkrada yukarıda ifade edildiği üzere haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanabilecektir. TBK 58. madde gereğince, manevi tazminat talep edilebilmesi için, kişilik hakkının zedelenmesi gerekmektedir. Somut olayda, davacının kişilik hakkının zedelendiğine dair dava dilekçesinde açık bir iddiada bulunulmamıştır. Yargılama aşamasında ise kişilik hakkının zedelenmesine dair bir delile rastlanmamıştır. Salt, ofiste bulunan ve içinde çeşitli bilgilerin olduğu iddia edilen laptop bilgisayarın çalınmış olması, TBK 58.maddesi anlamında kişilik hakkının zedelenmesinin varlığından söz etmek için yeterli olmayacaktır. Mahkemece, olayın davacı üzerinde yarattığı üzüntü şeklinde ki gerekçe ile manevi tazminatın kabulüne karar verilmiş ise de somut davada iş bu gerekçenin dosya kapsamına uygun ve yeterli olduğunun kabulü mümkün değildir. Kaldı ki, davacı, dava dilekçesinde açıkça bir üzüntüden veya kişilik haklarına saldırıdan bahsetmemiş, iş anlamında büyük kayıplara ve mağduriyete uğradığını iddia etmiştir. Şu durumda, davacının, iş bu hırsızlık olayında kişilik haklarının zedelendiğini kabul ile manevi tazminata karar verilmesi isabetli olmamıştır. Dosya ve özellikle yasal düzenlemeler kapsamından, davacının, sözleşme ediminin ifa edilmemesi nedeniyle, uğradığı maddi zararının tahsiline yönelik kabul kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenle davalı vekilinin buna dair istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. Kişilik haklarının zedelenmesine dair manevi tazminat talebinde ise ispat söz konusu olmadığından, kabul kararında isabet görülmeyerek, davalı vekilinin buna dair istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki, söz konusu hata, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek yeniden esas hakkında takdiren aşağıdaki gibi karar verilmesine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen REDDİNE, kısmen KABULÜNE, 2- Davalı vekilinin maddi tazminata dair istinaf başvurusunun REDDİNE, 3- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun manevi tazminat yönünden KABULÜNE, a) İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/570 Esas, 2017/750 Karar ve 10.10.2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA, b) Davanın kısmen KABULÜNE, b) 1.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c) Manevi tazminat talebinin şartları oluşmadığından REDDİNE, ç) Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 68,31 TL harcın peşin olarak yatırılan 102,47 TL harçtan mahsubu ile bakiye 34,16 TL harcın hükmün kesinleşmesi aşamasından sonra talep halinde davacıya iadesine, d) Davacı tarafından pesin olarak yatırılan 68,31 TL harç ve 1.741,00 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 1.809,31 TL yargılama giderinin kabul ve ret oranları dikkate alınarak, 1/5 olan 361,86 TL nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, e) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen maddi tazminat yönünden 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, f) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen manevi tazminat yönünden 3.400.00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine, g) Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından, bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına, h) Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davalının peşin olarak yatırmış olduğu 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 5- Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderleri olan 35,75 TL toplam 1/5’i olan 7,15 TL nin davalı üzerinde bırakılmasına, bakiye 28,60 TL yargılama giderinin ise davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.05/11/2020