Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/363 E. 2018/645 K. 04.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/363 Esas
KARAR NO : 2018/645
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2017
NUMARASI : 2016/112 2017/1039
DAVANIN KONUSU : İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ : 04/04/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 08/02/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 40 yıllık geçmişe sahip olduğunu, yaş meyve ve sebze üretim pazarlama, depolama, paketleme, satış entegrasyonu ve yaş meyve sebze toptancılığı alanında faaliyet gösterdiğini, şirketin merkezinin Başakşehir/İstanbul olduğunu, şirketin son dönemlerde yaşadığı ekonomik sıkıntı nedeniyle borca batık durumda olduğunu, ancak şirketin mevcut potansiyeli dikkate alındığında süre verilmesi halinde dosyaya sunmuş oldukları iyileştirme projesi kapsamında borçlarını ödeyip borca batıklıktan çıkabileceğini bu nedenlerle TTK 376 ve İİK 179 ve devam maddeleri gereğince iflasın ertelenmesine, yargılama süresince de müvekkili şirket aleyhine tüm icra ve iflas takipleri ile satış ve muhafaza işlemlerinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Müdahil vekilleri dosyaya sunmuş oldukları beyan dilekçelerinde davacı tarafın iddialarının gerçek ve talebinin de samimi olmadığını, mahkemece verilen tedbir kararları kapsamında alacaklarını tahsil edemediklerini, bu bağlamda tedbirin kaldırılarak davacı şirketin iflasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından mahkememizde açılan iflas erteleme talepli davada mahkememizce 09/02/2016 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verildiği, tedbir kararının verildiği tarihten itibaren 2 yıla yakın bir sürenin geçtiği, en son düzenlenen 19/09/2017 havale tarihli bilirkişi heyeti raporuna göre davacı şirketin mevcut performansı dikkate alındığında iyileşmesinin mümkün olmayacağı, iflas ertelenmesi sürecinden olumlu fayda sağlanamayacağının somut verilere dayalı olarak belirtildiği, iflas erteleme sürecinde bulunan davacı şirketin borca batıklığının artarak devam ettiği ve ayrıca satış ve cirolarında ciddi oranda düşüşlerin meydana geldiği hususları hep birlikte değerlendirildiğinde İİK 179. ve devam maddelerinde ön görülen iflas erteleme koşullarının gerçekleşmediği ve bu nedenlerle davacı şirketten alacaklı olan müdahillerin daha fazla mağduriyetine de sebebiyet vermemek amacıyla iflasına karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak, davacı tarafın iflas erteleme talebinin reddine ve davacı şirketin iflasına dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı …A.Ş vekili istinaf taleplerinde; Mahkemenin gerekçeli kararında, 19.09.2017 tarihli bilirkişi raporu ile kayyım raporu arasında çelişki olduğunu söylediğini ancak bu çelişkinin ve itirazların giderilmeden karar verildiğini, müvekkili şirketin iyi niyetli olduğunu, sermaye artırımı yaptıklarını, bilirkişi raporunda iyileştirme projesinin doğru irdelenmediği gibi, şirketin borca batıklıktan çıkması için göstermiş olduğu çabaların, yapmış olduğu satışların göz önünde tutulmadığını, hızla değişen fiili stokların bile yerinde incelenmediğini, değerlendirilerek analiz etmediklerini, şirketin sektörel olarak aylara göre değişen satış oranları olduğu hususu da bilirkişiler tarafından satış oranları tespit edilirken göz önünde tutulmadığını, bu nedenle satış oranlarının yanlış tespit edildiğini bunun da iyileştirme projesinin yanlış değerlendirilmesine neden olduğunu, TTK’nın ve diğer kanunların aramış olduğu prodesedürlere uygun muhasebe analizi yapmadıklarını, kısa vadeli borçları, duran varlıkları, uzun vadeli borçları, karlılığı, yani şirketin mali durumunu muhasebe kurallarına uygun olmayacak şekilde tespit ettiklerini, Kasım ayından itibaren aylık 50.000- TL elektrik tasarrufunda bulunularak şirketin karlılığını artırdığını, bu hususlardan bilirkişi raporunda hiç bahsedilmediği gibi, mahkeme tarafından da göz önünde tutulmadığını, revize iyileştirme projesi şansı verilmediğini, müvekkili şirketin birçok kereler bazı arazilerin satılarak alacaklılara paylaştırılması talebinde bulunulduğunu, fakat Sayın Mahkemece kabul görmediğini, Kayyum raporunda; Şirketin toplam aktiflerinde; %5,91 oranında azalış olduğu, Şirketin toplam borçlarında %6,59 oranında azalış olduğu, Borçlardaki azalmanın aktiflere göre daha fazla olduğu, Şirketin Özvarlık Durumunun pozitif yönde düştüğünü, Şirketin aylık 50.000-TL elektrik tasarrufunda bulunacağı, Şirketin 1.107.286,00-TL hibe alacağını bunun borca batıklığı azaltacağını, Şirketin soğuk hava deposunu kiraya vererek 75.000-TL şirkete gelir sağladığını, Şirketin bu olumlu verilerle 1-1,5 yıl içinde pozitif noktaya geleceğinin söylendiği, Bilirkişi raporunda ise; son altı aylık verilerin değerlendirilmediğini, fiili stok durumunu yerinde inceleme yapmadan kağıt üzerinde değerlendirme yapılarak rapor hazırlandığını, rapor içinde rakamlarda birçok çelişkiler bulunduğunu, bilirkişilerin mevcut kazanımları değil, tutturma oranlarını değil, olumsuzlukları sadece sıraladıklarını, alacaklıların durumu, ipotek miktarları da tespit edilmemiş ve değerlendirilmediğini, 1.107.286-TL hibe aldıklarını, bilirkişilerin, şirket iflas ettiğinde büyük çoğunlukla sadece ipotekli alacaklıların alacağını kavuşabileceği, diğer alacaklı olan esnaf, köylü ve ipotekleri olmayan bankaların alacağını almasının mümkün olmadığını öngörmediklerini, iflas kararı verilmekle büyük bir kısım alacaklının gözden çıkarıldığını, iflas kararının ağırlıklı olarak ipotekli alacaklılara hizmet ettiğini, açıklanan nedenlerle raporlar arasındaki çelişki giderilmeden eksik ve hatalı rapor ile karar verilmesi usul ve yasaya, iflas erteleme prosedürünün ruhuna açıkça aykırı olduğunu, müvekkil Şirket yetkilisi de Mahkemece dinlenmeden karar verildiğini, yerel mahkeme kararının tümden kaldırılmasına karar verilmesi talep ve istinaf etmiş;
İstinaf dilekçesi Müdahil …Finansal Kiralama A.Ş vekiline 18/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 28/12/2017 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; Yargılama boyunca dosyaya ibraz ibraz edilen kayyum raporları ve iyileştirme projeleri incelendiğinde yerel mahkeme tarafından verilen kararın haklı ve yerinde olduğunu, şirketin mali durumunu iyileştirme ihtimali olmadığı ve dosyaya sunulan iyileştirme raporunun inandırıcı olmadığı göz önüne alındığında koşulları oluşmayan iflas erteleme davasının reddi kararının yerinde olduğunu, istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
İstinaf dilekçesi Müdahil …. Bankası A.Ş vekiline 18/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 25/12/2017 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; Müvekkili bankanın, iflas erteleme talebinde bulunan davacı şirketten alacağı bulunduğunu, dosyadaki 19/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda davacı şirketin mevcut performansı dikkate alındığında iyileşmenin mümkün olmayacağı, iflasın ertelenmesi sürecinden olumlu fayda sağlanamayacağı ve iflas erteleme sürecinde bulunan davacı şirketin borca batıklığının artarak devam ettiği ve ayıca satış ve cirolarında ciddi oranda düşüşlerin meydana geldiği belirtildiğini, iflas erteleme şartlarının oluşmadığının karar vermeye elverişli bilirkişi raporuyla sabit olduğunu, yerel mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
İstinaf dilekçesi Müdahil …bank A.Ş Bankası A.Ş vekiline 19/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 25/12/2017 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; 19/09/2017 havale tarihli bilirkişi raporlarında özetle “davacı şirketin borca batıklığının 31/12/2015 tarihine göre %68,85 oranında artarak 31/03/2017 tarihi itibariyle (-) 7.093.012,30-TL olduğunu, iyileştirme projesinin 31/12/2015-31/07/2017 arası uygulama ve gerçekleşmeleri dikkate alındığında devam eden süreçte iyileştirme projesi öngörülerinin uygulanabilir gerçekleşebilir olmadığını, şirket satış ve cirolarındaki çok büyük tutar ve orandaki düşüşlerin şirketin borç ödeme kabiliyetini önemli ölçüde olumsuz etkileyeceğini, bu bağlamda iyileştirme projesinde sunulan veriler ve gelecek yıllara ilişkin öngörüler bütün olarak değerlendirildiğinde, davacı şirketin bugüne kadar gerçekleştirdiği performansı da dikkate alındığında davacı işletmenin iyileşmesinin mümkün olmayacağı, iflasın ertelenmesi sürecinde olumlu olarak fayda sağlanamadığını” teknik kanaatleri olarak belirttiklerini, son kayyım Serap Yılmaz tarafından düzenlenen 25/09/2017 tarihli raporda davacı şirketin iyileşme sürecine girebilmesi için 1 veya 1,5 yıllık bir süreye ihtiyacı bulunduğunu belirtmesi karşısında söz konusu tespitlerin iflas erteleme için yeterli gerekçe oluşturmayacağı mahkemece değerlendirildiğini, tedbir kararının verildiği tarihten itibaren 2 yıla yakın bir sürenin geçtiği, davacı şirketin borca batıklığının 31/12/2015 tarihine göre %68,85 oranında artarak 31/03/2017 tarihi itibariyle (-) 7.093.012,30-TL’ye ulaştığını, satış ve cirolarında ciddi oranda düşüşlerin meydana geldiği bilirkişi raporu ve kayyım raporları ile sabit olduğu üzere yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
İstinaf dilekçesi Müdahil …bank A.Ş Bankası A.Ş vekiline 26/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 20/12/2017 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; Dava sürecinde düzenlenen bilirkişi raporları ile davacı şirketin bu güne kadar gerçekteştirdiği performansa da dikkate alındığında davacı işletmenin iyileşmesinin mümkün olmayacağı iflasın ertelenmesi sürecinden olumlu olarak fayda sağlamadığını, firmanın, bankalarca Merkez Bankası’na bildirilen kayıtları incelendiğinde 2016 yılı Ağustos ayından bu yana banka kredilerinin aynı seviyelerde olduğu ve kurumların büyük kısmında yasal takip sürecinin başladığı sonuç olarak firmanın bankalara ödeme yapmadığının görüldüğünü, tedbir karanntn üzerinden geçen iki yıla yakın sürede firmada düzelme eğilimi görülmediğini, bankalarına krediler için gerekli ödemenin yapılamadığı, yapılandırma için de yapıcı bir tavır sergilenmediğini, altı aya yakın süre geçmiş olmasına karşın herhangi bir ödeme niyeti gösterilmediğini, talebin iyi niyetli ve güvenilir olmadığını, iflas erteleme kurumunu borcunu geciktirmek için talep ettiği görüşünde olduklarını, firmanın mali durumunun bozulmasına sebep gösteriten maliyet artışının kısa ve orta vadede devam edeceği düşünüldüğünde iftas erteleme süreci içerisinde faaliyetlerine devam etmelerinin, aynı çalışma ve satış koşullarında yeteri kaynak yaratması, yeni sermaye girişi olmadan, somut ve yapısal çözümler üretmeden; borç tasfiyesinde öngörülen serbest nakdin tamamı ile oluşması ve aynı maliyetler ve satış koşullarında borca batıklıktan kurtulmasının mümkün görünmediğini belirterek istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
İstinaf dilekçesi …bank A.Ş Bankası A.Ş vekiline 20/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 25/12/2017 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; iflas erteleme koşullarının oluşmadığını, sunulan iyileştirme projesinin gerçek kaynaklara dayanmadığını, ciddi ve inandırıcı olmadığını, uygulanabilirliğinin bulunmadığını, belirtilen tasarruf tedbirlerinin davacı şirketin durumunu düzeltecek tedbirler olmadığını, davacı şirketin, borca batık durumda olmadığı halde, aleyhinde açılan icra takiplerini durdurabilmek için iflas erteleme talebinde bulunduğunu, iflas erteleme kararının alacaklıların tümünü zarara uğratacağını, alacaklıların alacağını almasını geciktirmek maksadıyla mesnetsiz olarak iflas erteleme talebinde bulunmuş olup, bilirkişi raporu ile borca bataklığın tespiti ve projenin değerlendirilmesi konusunda yüzeysel inceleme içeriği, sunulan iyileştirme projesinin de inandırıcı ciddi olmaması, en son 19/09/2017 havale tarihli bilirkişi raporunda iyileşmenin mümkün olmayacağının tespiti, söz konusu diğer tespitlerin iflas erteleme için yeteli gerekçe oluşturamayacağı sebepleriyle istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
İstinaf Dilekçesi…. San.tic.a.ş vekiline 18/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 20/12/2017 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; davacının iflas kararına karşı istinaf talebinde bulunmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, dosyada vekalet ücretine hükmedilmediğini, bu hususn düzeltilmesini isteyerek istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının davacı vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;
Dava, TTK’nun 324, 376 ve 377 ile İİK’nun 179. maddesi uyarınca iflasın ertelenmesine ilişkindir.
Davalı şirketin dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na 20529/5 sicil numarası ile kayıtlı olduğu, ticari merkezinin Bahçeşehir/İSTANBUL adresinde bulunduğu, davanın İİK.nun 154/1.maddesinde öngörülen yetkili Mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı vekili şirket yetkililerinin çağrılarak dinlenmediğini istinaf konusu yapmış ise de İİK.nun 177/4. Maddesi gereğince ilama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır, hükmünü içermektedir. Huzurdaki dava, İİK’nun 177. maddesi uyarınca açılmış doğrudan iflas davası değildir. Bu nedenle şirket yetkililerinin dinlenmesine gerek bulunmamaktadır. Buna yönelik istinaf talepleri yerinde bulunmamıştır.
İflas erteleme davasının 08/02/2016 tarihinde açıldığı, bir gün sonra 09/02/2016 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verildiği, 19/09/2017 havale tarihli bilirkişi raporunda davacı şirketin borca batıklığının 31/12/2015 tarihine göre %68,85 oranında artarak 31/03/2017 tarihi itibariyle (-) 7.093.012,30-TL olduğunu, iyileştirme projesinin 31/12/2015-31/07/2017 arasındaki fiili uygulama ve gerçekleşme oranları dikkate alındığında devam eden süreçte iyileştirme projesindeki tahminlerin uygulanabilir, gerçekleşebilir olmadığını, şirketin satış ve cirolarındaki çok büyük tutar ve orandaki düşüşlerin şirketin borç ödeme kabiliyetini önemli ölçüde olumsuz etkileyeceğini, davacı şirketin bugüne kadar gerçekleştirdiği performansı da dikkate alındığında davacı işletmenin iyileşmesinin mümkün olmayacağı, iflasın ertelenmesi sürecinde olumlu olarak fayda sağlanamadığının belirlendiği, 25/09/2017 tarihli son kayyım raporundaki bir takım olumlu yorumlara da aradan geçen süre dikkate alındığında iflas erteleme için yeterli gerekçe olarak kabul edilmediği, tedbir kararının verildiği tarihten itibaren yaklaşık 2 yıla yakın bir süre geçmesine rağmen şirketin performansında iyileşme gözlenmediği, iyileşmesinin mümkün olmayacağı, iflas ertelenmesi sürecinden olumlu fayda sağlanamayacağının anlaşıldığı, zira borca batıklığın artarak devam ettiği, ayrıca satış ve cirolarında ciddi oranda düşüşlerin meydana geldiği, borçlar bir miktar azalma göstermiş ise de borca batıklık miktarı dikkate alındığında şirketin en az 2 yıl daha zamana ihtiyaç duyduğu, geçen 2 yıllık zaman da dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin kararında bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf taleplerinin yerinde olmadığından reddine karar vermek gerekmektedir.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesinin kararında usul veya esas yönünde hukuka aykırılık bulunmadığından 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararında esas ve usul yönünden herhangi bir hata görülmediğinden HMK ‘ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,
2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,8 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,4 TL olmak üzere toplam 36,2 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile, İİK’nun 179/c. Maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/04/2018